Bölüm 14: İnsan Avı (II)

avatar
534 3

Cennet Hükümdarı'nın Günceleri - Bölüm 14: İnsan Avı (II)


Bölüm 14: İnsan Avı II

 

Genç bir figür, uzun ve büyük çimlerin arasında bir yılan misali ilerliyordu. Avının peşinden ilerleyen bir yılandan farksızdı. Hızlı ve kesin adımlarla ilerliyordu.

 

Ondan çokta uzakta olmayan bir yerde bir yaban domuzu öfkeyle kaçıyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Sırtının hemen üstünde büyük bir hançer yarası vardı. Hızla kan kaybediyordu.

 

Genç bir anda yıldırım gibi patlayarak yaban domuzunun başucunda belirdi. Elindeki siyah hançeri, aynı hançer yarasının üzerine soktu ve yaban domuzunu etkisiz hale getirdi. Ardından ustaca bir hareketle yaban domuzu yere düşmeden yaranın üzerine altın renkli bir sıvı döktü.

 

Altın renkli sıvı yaraya düştüğü anda yaban domuzu hızla iyileşerek eski durumuna geldi. Zehri vücudundan atacakken gencin çıkardığı halat uzuvlarını etkisiz hale getirdi. Yaban domuzu hareketsiz bir şekilde yere düştü.

 

“Şerefsizin Kızıl Akrep Zehri’ne bağışıklığı varmış! Yaban domuzu avlamak çok sıkıntı!”

 

Yaban domuzunu avlayan kişi Roan’dı. Genç adamdan öğrendiği bilgiler sonucunda ;Kızıl Akrep Ovası’na gitmiş ve ölmüş akreplerin zehir keselerini almıştı. Bu kesedeki bir damla zehir bile bir insanı hareketsiz kılmaya yeterliydi. Bunu silahlarına sürünce durum çok daha iyi olmuştu.

 

Kısa sürede birçok yaratığı öldürmeden etkisiz hale getirmiş ve planları doğrultusunda hareket edebilmişti. Ancak geçen zaman fazlaydı. Ve zaman sahip olmadığı bir şeydi.

 

“Eğer on dakika içinde götüremezsem işim sıkıntıya girecek. Etraftaki insanların söylediğine göre o o#ospu çocukları bu bölgelere gelmeye başlamışlar… her an orayı keşfedebilirler.”

 

Roan’ın amacı buydu. Bazı insanları tuzağa çekerek kalpleriyle oynamaktı. Ardından hepsinin biletini kesecekti.

 

“10. Seviye olduktan 10 dakika sonra alandan dışarı atılıyoruz. Bu yüzden kimseyi öldürmemeye çalışsam da bu iş çok uğraştırıcı!... acaba o aptal çoktan harekete geçti mi?”

 

Evet, Roan çoktan tüm taşlarını yerleştirmişti. Özellikle genç adam üzerine titremişti. İstediği bilgileri aldıktan sonra iyileştirip, kaya midyelerine atmıştı. Ancak özellikle ipi gevşetmişti ki bunun kaçmak için fırsatı olsun.

 

“Tahminime göre çoktan onları çağırmıştır. Eğer çağırmadıysa da B Planı’nı takip edeceğim…” Roan domuzun iplerini kavradı ve omzuna alarak hızla ilerlemeye başladı.

 

Ancak daha birkaç metre gitmişti ki yerde ezilmiş bir çimen görmesiyle gözleri büyüdü. Aynı zamanda sırtında bir ürperti hissetti. Roan’ın hemen arkasındaki çimenler titreşti ve bir bezin şeklini aldı. Bir karaltı Roan’ın sırtına atlamıştı.

 

“Sıkıntı!”

 

Roan tüm gücünü kullanarak zamanında tepki verdi ve domuzu kullanarak kendisini korudu. Uzun ve ince bir hançer domuzu yok sayarak Roan’ın göğsünün tam ortasına saplandı. Eşi benzeri olmayan başka bir acı Roan’ın vücudunu sardı ve ağzından kanlar çıktı.

 

İsim: Cp-405 (İsim Etiketi kullanılmadı.)

 

Seviye: 9 (850/1000)

 

Sınıf: Avcı Okçu (Nadir)

 

Gelecekte büyük potansiyel bulunduran bir avcı!

 

Tip: Menzilli

 

Kullanabileceği silahlar: Yay, Arbelet, Hançer

 

Zırhlar: Deri

 

Statlar:

 

Güç: 70

 

Zeka: 19

 

Hüner:  145

 

Can: 275

 

Çeviklik: 85

 

Dayanıklılık: 60

 

El Becerisi: 125

 

Öfke Puanı: 380

 

Yetenekler: İleri Düzey Acı Direnci (Lvl. Max), Öfke’nin Hakimiyeti (Kutsal),  Orta Düzey Avcılık (Nadir), Orta Düzey Hançer Kullanıcısı (Nadir), Orta Düzey Yay Ustalığı (Nadir), Suikast (Basit)

 

*İleri Düzey Acı Direnci (Lvl. Max): Kullanıcı neredeyse hiç acı hissetmez. Çünkü bu yeteneği geliştirirken çektiği acının haddi hesabı yoktur. Acısız bir hayat yaşamaya hakkı vardır.

 

-20 Dayanıklılık Puanı!

 

*Öfke’nin Hakimiyeti (Kutsal): Özel bir yetenektir. Antik Zamanlarda, Öfke’nin Günahı isimli bir kötücül varlığın ana yeteneğidir. Bir duruma karşı duyulan eşsiz öfkenin ve nefret bir eseridir. Bu yeteneğin özellikleri;

 

-20 Dayanıklılık Puanı!

 

-Ne kadar öfkeli olursan, o kadar çok Öfke Puanı kazanırsın.

 

-Öfke Puanlarını, kısa süreliğine herhangi bir stata aktarabilirsin.

 

-Ne kadar öfkeli olursan o kadar güçlüsündür!

 

-Sadece belli bir miktarı kaldırabilirsin. Daha fazla Öfke’yi sırtlamak için Dayanıklılık’ını geliştir! (+100 Hakimiyet!)

 

*Orta Düzey Avcılık (Nadir): Sadece yeteri kadar avlamış kişilerin sahip olduğu bir yetenektir.

 

-Avcılık silahlarına %+80 yetkinlik.

 

-20 Hız Puanı!

 

-50 Hüner Puanı!

 

-50 El Becerisi!

 

-Yüksek keskinliğe sahip duyular.

 

-Bir çok koşula karşı bağışıklık!

 

-(kilitli)

 

-(kilitli)

 

-(sv 40 – kilitli)

 

*Orta Düzey Hançer Kullanıcısı (Nadir): Belirli bir derece hançer kullanmanın tehlikesini anlamış kişilere verilen bir yetenektir!  Hançer tipi kısa yakın dövüş silahlara karşı belirli bir ustalık verir.

 

-20 Hüner Puanı

 

-Bıçak Tipi yakın dövüş silahlarında ustalık!

 

*Orta Düzey Yay Ustalığı (Nadir): Sadece belirli bir düzeyde yayı anlamış kişilere verilen bir yetenektir. Sadece Okçu Sınıfına özeldir!

 

-10 Güç

 

-25 El Becerisi

 

-25 Hüner

 

-Düz atış

 

-(kilitli)

 

-(kilitli)

 

*Suikast (Sıradan): Art arda suikast yapmış kişilere verilen bir yetenektir.

 

-Adımlar daha sessizdir.

 

-Kokun belli bir dereceye kadar bastırılır.

 

-Silahları daha iyi kullanabilirsin.

 

***

 

-125

 

“Ah!” Roan hançer darbesini yedikten sonra göğsünde derin bir yara ortaya çıktı. Acı direnci devreye girip azaltsa da çok azdı. Acı hâlâ dayanılamayacak seviyedeydi. Hızlıca karaltıya doğru bir yumruk gönderdi ve onu kendisinden ayırdı.

 

Roan birkaç metre geriye yalpalarken, karaltı çimlerin arasında kaybolmuştu. Roan zaman kaybetmeden bir sağlık iksiri içti ve kendisini yenilemeye çalıştı.

 

+25

 

+25

 

-5

 

-5

 

-7

 

+25

 

“Tsk! Kanama etkisi varmış!” Roan vücudunu saran acıya karşı koydu ve direndi. Etrafa dikkatle bakındı ve suikastçiyi hissedemedi. Normalde birisi olsaydı ilk işi suikastçiyi bulmak olurdu. Ancak Roan yerde çırpınan domuzu yakaladığı gibi topukladı.

 

sırada siyah kıyafetli bir figür ağacın üzerinden Roan’ı izliyordu. Bu kişi Roan’a saldırmış olan suikastçiydi. Figür oldukça inceydi ve zarifti.

 

“Demir Kazık Bölgesi’nde olduğuna göre Kara Köpek Alanı’ndan bağlanmış olmalı. Remy’e en yakın zamanda bir değişkenin ortaya çıktığı konusunda bilgilendirmeliyim… akademiye gelecek mi acaba?” dedi garip bir sesle. Erkek mi yoksa kız mı olduğu anlaşılmıyordu. Bir süre daha Roan’ı izledikten sonra gölgelere karıştı.

***

 

Roan beş dakika sonra terler içinde kazıkların olduğu bölgeye gelmişti. Kazıkların üzerindeki figürler hâlâ acı içinde inliyordu. Siren ise hâlâ hareketsiz bir şekilde yere mıhlanmıştı. Gözlerinde alevli bir parıltı vardı.

 

Roan bunu umursamadan yaban domuzunu bir kazığın önüne getirdi. Domuz hâlâ çırpınmaya çalışsa da zehir çoktan vücuduna işlemişti. Roan’ın verdiği sağlık iksiri olmasaydı çoktan tahtalı köyü boylamıştı.

 

Roan önündeki kazıkta asılı duran genç kıza baktı. Bu kişi Roan’ı yakından görmüş kişi olan Core’ydi. Roan ona bakınca kızın gözleri açıldı ve bakışlarına karşılık verdi.

 

“Hm hm. Bu gözler çok güzel. Onları yerinden sökmek istememe neden oluyor…”

 

Roan sağlık iksirini onun vücuduna boşalttıktan sonra Core’nin vücuduna renk gelse de arkasındaki delikte daraldığından dolayı kazık acıtmaya başlamıştı. Ancak Core bundan etkilenmemiş gibiydi. Önceki parıltısını kaybetmiş mavi gözleri ile Roan’a bakmayı sürdürdü. İçinde duygudan eser yoktu, eski canlılığını yitirmiş bir şekilde ölü gözleriydi bunlar!

 

Roan bu gözleri görünce sevindi ve domuzu onun hemen önüne koydu. Ardından bir hançer çıkardı ve Core’ye uzattı.

 

“Hadi onu öldür ve seviye atla! Böylelikle beni öldürme şansın artacak!”

 

Roan sırıttı.

 

“Ah, doğru! Hareket edemiyordun! Hahaha! Tıpkı diğerleri gibi!”

 

Hançeri nazikçe elinde çevirdi ve Core’nin sağ elini yakaladı. Üzerinde garip bir koku vardı. Ancak Roan bunu umursamadan hançerin sapını onun eline yerleştirip, sardı. Ardından elini kaldırdı ve yaban domuzuna doğru saldırttı.

 

“Aslında bana teşekkür etmelisin! Seni diğer deliğinden de asabilirdim. Ancak ben merhametli bir birey olduğumdan dolayı sana acıdım, ve diğerleri gibi davranmadım.”

 

Yaban domuzu en iyi halinde olsa da hançer yüzünden anında ölmüştü. Üzerinden bir parıltı çıktı ve Core’nin vücuduna girdi. Bunun sonucunda Core’nin vücudu hafifçe parladı ve seviye atladı.

 

“Tebrikler! Artık 9. Seviye oldun!”

 

Roan mutlu bir şekilde Core’yi tebrik etti. Ardından yaban domuzunu Siren’in önüne fırlattı.

 

“Artık herkes 9 – 10 seviyelerine ulaştıysa… Sizi huzura erdirebilirim. Ama önce o gerizekalıyı bulmam gerekiyor. Böylelikle onları burada tuzağa çekebilirim…”

 

Dedikten sonra omuz silkti ve bir yöne doğru koşmaya başladı. Koştuğu yön mağaranın olduğu yöndü, bu yüzden çok hızlı bir şekilde ağaçların arasında kayboldu.

 

gittikten sonra çıplak bir genç çimlerin arasından ayağa kalktı ve eliyle arkasına bir işaret verdi. Bu genç, Roan’a Kızıl Akrep Bölgesi’nin yerini söyleyen kişiydi.

 

“Büyük ihtimalle beni aramak için gitti! Hızlıca çıkın!”

 

Genç konuştuktan sonra on metre öteden on kişilik bir grup çıktı. Beşi kız, beşi erkekti. Hepsinin başını bir savaşçı çekiyordu. Kaşları çatılmıştı ve vücudu titriyordu. Yumruklarını öyle sert sıkıyordu ki kanlar sızmaya ve yere damlamaya başlamıştı.

 

Bu kişi öfkeli boğa ile savaşan partinin kaptanı olan savaşçıydı.

 

Gözleri bir figüre odaklanmıştı.

 

Onu hemen arkasından takip eden büyücü Daphne gözyaşları eşliğinde onu takip ediyordu. Gözlerinde büyüyen nefret öyle büyüktü ki bakışlar bir ok olarak sayılsaydı, görülebilecek en büyük oklardan birisi olurdu.

 

Liam ise en kötü olanıydı. Bir tank olan Liam, Core’nin gelecekteki muhtemel eşi olarak görülüyordu. Core’nin halini görünce dünyaları yakmak istemişti. Ancak kaptanın emirleri üzere belirli bir formasyon içinde ilerlemeleri gerekiyordu. Düşman kurnazdı.

 

Kaptan bir kılıç çıkardı ve onlara öncülük eden gence fırlattı.

 

“Hepsinin acısını dindir.”

 

Genç bir şey söylemeden kılıcı aldı ve Core’nin yanına vardı. Özellikle gözlerini kapatıyordu ki bu acımasız görüntüyü görmek istemiyordu. Core’nin arka deliğine ince ama sağlam bir kazık girmişti. Onu yerden otuz santimetre yukarıda tutuyordu. Bunu fark edince ister istemez kendi poposunu sıktı. Çünkü çektiği acının haddi hesabı yoktu.

 

“Hey, çabuk ol!”

 

Liam öfkeyle kükredi. Core’yi bu halde gördüğü her saniye cehennem ateşlerinin içinde yüzdüğünü hissediyordu. O anda bunu yapan kişiye en acımasız şekilde davranacağına yemin etti. Ne olursa olsun yapacaktı. Ölümü bile kurtaramazdı onu!

 

Genç adam Core’ye daha fazla bakmadan kılıcını kaldırdı ve onu öldürmek için harekete geçti.

 

“Özür dilerim…”

 

Kılıcını indirdiği anda Core’nin bir şeyler mırıldandığını duymasıyla kılıcı yarıda durakladı.

 

“K…a….ç…ı….n..”

 

“Ne?”

 

Genç adam kulağını ona dayadı ve daha dikkatli duymak istedi. Ancak o sırada Liam daha fazla dayanamadı ve kükreyerek ileri atıldı.

 

“Seni piç kurusu! Sana daha fazla oyalanma demedik mi!?”

 

Liam kılıcını çekti ve savurdu. Core’nin başı havaya uçtu gözlerindeki ışık söndü. Gerçek dünyada ölmemiş olsa da bunu yapmak Liam’da büyük hasar bırakmıştı. Core’nin sıcak kanı onun vücudunu yıkadı.

Uzaktan izleyen kaptan küplere binmişti.

 

“Liam seni aptal!”

 

Tam bağırmıştı ki başının hemen arkasından bir şey geçti ve büyük bir kükreme kulaklarını kanattı.

 

“HAAAA!!!”

 

Siren’in kükremesinin ardından kafası patladı ve etrafa bir çiçek gibi açtı.

 

“Siktir, formasyona geçin!”

 

Kaptan hızlıca harekete geçti ve okun geldiği yöne döndü. Sol elinde küçük bir kalkan belirdi ve sağ elinde büyük bir kılıç ortaya çıktı. Kısa sürede bir savunma pozisyonu aldılar. Ancak çok hızlı olduğundan dolayı Liam daha formasyona dahil olmamıştı.

 

“Liam, kalkanını çıkar ve uyum sağla!”

 

Kaptan aynı zamanda getirdiği okçulara işaret vererek hazırlanmalarını söyledi. Kaptan deneyimli birisiydi, bu yüzden panik yapmamıştı. Core’yi bu durumda görse bile onun önceden yaşadıklarını bilmediğinden dolayı sadece öfkelenmişti.

 

Liam, kaptan kadar dayanıklı değildi. Core’yi öldürdükten sonra boş boş baktı. Kaptana dahi bakmadan bir kelime mırıldandı.

 

“Çıkış.”

 

Phiyuv!

 

Bu anda siyah bir ok kafasının arkasına saplandı ve anında onu öldürdü. Ancak bu son değildi. Gökyüzünde onlarca ok indi ve kazıklarda duran insanları teker teker öldürdü.

 

Kaptan bunu görünce küplere bindi. “Okçular nişan alın ve okların geldiği yöne sıkın. Büyücüler kısa mesafeli bir kalkan oluştursun. Artık dokuz kişiyiz. Bu yüzden elmas formasyonu oluşturun. Şifacı ortaya geç.”

 

Bir kalkan misali olan formasyon hızlıca değişti ve bir elmas şeklini aldı. Kaptan sıkıştıklarını anlamıştı. Bu yüzden arkasındaki tanka işaret verdi. Bir kişinin aptallığı tüm partinin düzenini bozmuştu.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46904 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr