Bölüm 18: Sapphirus Ailesi Düşer
Ertesi günün erken saatlerinde Layern ve takımı meydanda toplandı. Toplanan tek takım onlar değildi. Birçok takım orada toplanmış ve hazırlıklarını tamamlamıştı. En azından 150 kişi vardı ki böyle bir toplanma sadece büyük zindan baskınlarında olurdu.
Layern her zamanki altın renkli savaşçı zırhını kuşanmıştı. Üzerindeki zırh sınıfının etkisini ortaya çıkaran, uğruna çok para döktüğü bir zırhtı. Üzerinde beyaz gül desenleri vardı. Bir tam zırh olmasına rağmen oldukça hafifti. Botları ile tam bir set oluşturuyordu – ki bu da özel etkileri devreye sokuyordu.
Layern envanterinden savaşçı kılıcını çıkardı. Bu kılıç da setin bir parçasıydı. Oldukça büyük bir uzun kılıçtı. Üzerinde beyaz çizgiler damar gibi yayılmıştı. Üzerinden hafif bir parıltı yükseliyor ve ona uhrevi bir hava katıyordu.
Gruptaki herkes burada ve sefere hazırdı. Tam o sırada siyah deri zırhın içindeki Mr. Crazy öne çıktı ve Layern’in önünde durarak gruba baktı. Yüzünde o gülümsemesinden eser yoktu. Ellerini arkada bağlamış ve göğsünü şişirmişti. Bu sadece güçlü aristokratların beden diline yerleşmiş bir hareketti. Kibir ve otorite damarlarına işlemiş, insanları kontrol etmeye alışmış kişilerin özelliklerinden biriydi. Mutlak otoritesini göstermek asillerin en çok zevk aldığı durumlardan birisiydi.
Aynı durum komutan ve generallerde de gözükürdü. Onlarda ise durum tamamen farklıydı. Askerleri üzerindeki otoritesini gösteren bir hareketti. Oldukça sık yapılırdı.
Mr. Crazy ise bunu alışkanlık haline getirmiş gibiydi. Garip bir aura yaydı ve herkesi etkisi altına aldı. Bir kişi hariç; Layern.
Layern, Mr. Crazy’i bir dosttan ziyade ortak olarak görüyordu. Aynı yolun yolcusu olan farklı insanlardı. Daha 6 gün olmasına rağmen bir tümör gibi grubun içine yerleşmişti. Aynı zamanda grubun beyni olarak hareket ediyordu.
Layern bundan memnun değildi. Ancak ona ihtiyacı vardı. Bu yüzden sustu.
“Evet, millet. Han da anlattığım plan konusunda sıkıntısı olan var mı?” Mr. Crazy sakin sesi ile konuştu.
Mr. Crazy’in planı basitti. Önceden aldığı bilgilere göre Altın Kamış Av Alanı’nda büyük bir boss ortaya çıkmıştı. Oldukça büyük bir boss olduğundan dolayı kimse tek başına gitmek istemiyordu. Bu yüzden bilinmeyen bir kişi tarafından bir çağrı verilmişti.
Boss büyük bir grubun lideri, açgözlülük yapıp tek bir grup halinde saldırırsak; ölüm bizim için şans sayılır. Bu yüzden hep beraber, bir bütün olarak saldıralım. Böylelikle pastayı elde edebiliriz; unutmayın pasta oldukça büyük, herkes için yeterli dilim var.
Bunu kimin yayınladığı bilinmiyordu. Ancak bir parti bunu doğrulamış ve baskının başına geçmişti. Bu takım Gümüş Öküz olarak biliniyordu. Layern ve takımından bile daha popüler olan heybetli bir takımdı. Gümüş Kanat Klanına aitlerdi ki bu klan da Cennet Yolu’nda oldukça bilinirdi. Arkaları sağlamdı. Korkuları azdı.
Mr. Crazy bu sessizliğin ardından tekrardan sözü aldı. “Seri katilin cinayetlerindeki garipliği fark eden birisi var mı?”
Kırmızı Kazıklı Kara Gölge’nin cinayetlerinin tamamı bir katliam olarak görülüyordu ve hepsinde bir iz vardı.
Süslü ama sağlam kıyafetler giymiş bir kadın büyücü konuştu.
“Ben biliyorum.”
“Konuş Estella!”
Estella konuşmaya başladı. “Seri katil her zaman toplulukları hedefliyor ve yöntemleri son derece aşağılık. Ağırlıklı olarak kadınların olduğu toplulukları hedefliyor; bu durumda bize kadınlar ile ilgili bir sıkıntısının olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda savaşlar hep av bölgelerinde ya da ormanlık alanlarda oluyor.
Bu da katilin bu tür alanlarda hızlı hareket edebilen birisi olduğunu gösteriyor. Ayrıca kazıklardan hoşlanıyor, bu da ona Kırmızı Kazıklı ünvanını veriyor. Son zamanlarda oldukça artan katillerin arasında başı çeken kişi…”
Mr. Crazy kafasını salladı ve onayladı. Estella her şeyi anlatmıştı. Plan oldukça basitti. Avcıyı ava çekmekti. Herkes bunu biliyordu. Çünkü Mr. Crazy detaylı bir şekilde anlatmıştı.
“Peki bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz?”
“Ne anlama geliyor?”
Mr. Crazy gülümsedi ve bir kağıt çıkardı. Kağıdın üzerinde çeşitli amblemler, isimler ve sınıfların sembolü olan simgeler vardı. Bunların ne olduğunu gören ilk bakışta anlamıştı.
Layern bile bunu görünce afalladı.
“Bu…”
“Evet, bu sefere katılan oyuncuların listesi.”
Layern kağıdı aldı ve dikkatle okumaya başladı. Sesi herkesin kulağına ulaşıyordu, ancak grubun dışına çıkmıyordu. Çünkü bilgiler gizli tutulmalıydı, ancak böyle tam potansiyelinde kullanılırdı.
“95 kadın 37 erkek… Ciddi misin?” LAyern şaşkınlıkla kağıdı okumaya devam etti. Sefere katılan oyuncuların; lakapları, seviyeleri, takım arkadaşları, sınıfları, ekipmanları hakkında üstün körü bilgiler vardı. Bilgiler üstün körü olsa da inanılmaz bir değere sahipti.
“95 kadın mı?” Estella, Mr. Crazy’in ne demek istediğini anladı.
“Evet, büyük ihtimalle erkek nüfusu olarak en fazla olan takım bizim takımımız.”
Durum anlam kazanmıştı. Yem hazırdı. Büyük bir grup, ormanlık alan, kadın yoğunluklu nüfus, zengin ve varlıklı kişiler. Hepsi buradaydı. Her cani böyle bir grubu avlamak isterdi. Çünkü kazanacağı şan inanılmazdı. Tek sorun başarılması oldukça zordu. Karşı taraf inanılmaz kurnaz olmalıydı.
Herkes plana öyle odaklanmıştı ki Mr. Crazy’in yüzünde beliren çirkin gülümsemeyi unutmuştu. Yaptıkları savaşlarda Mr. Crazy ustalığını kanıtlamıştı. Bu yüzden ona güvenleri sonsuzdu. İmkansız durumlardan çıkarmıştı.
Birine bir şeyi kanıtlamak için sözcükler zayıf kaldırdı, tek yapılması gereken göstermekti.
Mr. Crazy bunu başarmıştı.
O sırada gümüş zırhlı bir kadın Layern’in yanına gelip kulağına bir şeyler söyledi. Kadın ince ve uzun bir figüre sahipti, belinde gümüş renkli bir rapier bulunuyordu. Bir kılıç ustası olduğunu belli ediyordu. Her an saldırıya geçebilecek bir kılıç ustasıydı.
Layern kadının söylediklerini duyduktan sonra Mr. Crazy’e baktı ve tekrardan önüne dönerek kafasını onaylar biçimde salladı.
“Güzergâh değişti. Farklı bir rota seyredeceğiz.”
“Ne oldu?”
Mr. Crazy bunu duyunca kaşlarını çatarak sordu. Bir şeyler garip gelmişti. Bunu duyan Layern alnını ovdu.
“Birisi çoktan bossu başka bir bölgeye çekmiş. Normalde Altın Kamış Av Bölgesi’nin doğusunda olan boss kırk kilometre batıya kaymış. Hızlıca harekete geçiyoruz.”
Mr. Crazy kafasını eğdi ve derin düşüncelere daldı, ardından kafasını tekrardan kaldırarak onayladı. Planda bir değişiklik yoktu, sadece güzergâha göre farklı bir dizilim izlemek zorundaydılar.
Kısa süre sonra Mr. Crazy dizilimi değiştirdi ve daha ofansif bir formasyon kurdu. Saldırı nereden gelirse gelsin, tank hızla oraya gidebilecekti. Büyücüler saldırı için yerleştirilmişti. Bir ok formasyonunu andırsa da her an kalkan olabilecekti. Garip bir formasyondu. Detayları duyunca Layern heyecanlandı.
Bir süre sonra tüm takımlar toplandı ve Gümüş Boğa önderliğinde ilerlemeye başladı. Hedeflerinde Altın Kamış Av Bölgesi vardı.
****
Cennet Yolu’nda oyuncular oynarken, Demir Kazık Gezegen Bölgesi’nin Blaze Gezegeni’nde fırtınalar kopuyordu.
İttifak’ın önemli ticari ailelerinden birisi olan Sapphirus ailesi terör faaliyetleri ve insanlık dışı deneylerin ardındaki el olarak tutuklanmıştı. Büyükşehir Sapphirus’ta işler çığırından çıkmıştı. Şehir sakinleri günlerdir kaybettikleri dostlarının bir deneye kurban gittiğini öğrenince isyana kalkışmıştı.
Son iki-üç haftadır şehirde toplu kayıplar meydana gelmişti. Sokak da gezen kişiler bir anda ortadan kayboluyordu. Sapphirus Ailesi bunun için toplu olarak gezmelerini önerse de durum değişmemişti. Halk bundan çok mutsuzdu. Halkın adamları öfkeyle suçluyu arıyordu; ta ki gerçek suçlunun şehir lordunun ailesi olduğunu öğrenene dek.
İttifak’ın yüzlerce yaşam gezegeninden oluşan onlarca bölgesi vardı. Bu yüzden bunları bir arada tutmak can sıkıcı ve zor oluyordu. İttifak ise her şehre bir vali, her bölgeye bir bölge lordu, her bölge gezegene bir imparator yerleştirmişti. Blaze ailesi ise buranın sahibiydi. Sapphirus ise bir bölge lorduydu.
Vali Konağı, Büyükşehir Sapphirus.
Halk öfkeli bir şekilde vali konağını basmıştı. Yüzlerce kişiden oluşan kalabalık arasında korkutucu auralarda vardı. Blaze Gezegeni ateş niteliğinin yoğun olduğu bir yıldız enerji sistemine sahipti. Bu yüzden burada doğan ateş niteliği daha özel ve güçlü oluyordu.
Büyük ateş topları konağa çarptı ve kalkanı deldi.
“Tüm Sapphirus ailesi cezasını çekmeli!”
“Sapphirus’a ölüm!”
“Bize yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz!”
“Bunlar insan değil! Siz onları görmemiş olabilirsiniz ama ben gördüm! Denek olarak aldıkları kardeşim artık bir insan değildi!”
Kükremeler her yerdeydi. İnsanlar öfkeli ve gözü dönmüş bir şekilde kalkanı parçalara ayırıyor, konağa zarar veriyordu. Blaze Ailesi tarafından tutuklanan Sapphirus fertleri üst makamdaki kişilerdi. Konaktaki kişiler daha çok rütbesiz kişilerdi. Lakin gene de öldürülmeliydiler!
“Saldırın! Şeytanlardan intikam alın!”
Bir savaşçı kılıcını alevlere buladı ve malikanenin avlusundan içeriye fırladı. Karşısına korkmuş bir hizmetçi çıkmıştı. Ancak o bunu umursamadan hizmetçiyi parçalara ayırdı. Hizmetçiyi öldürürken bıyık altından güldü, ardından kükredi.
“Bu şeytanlar masum rolü yaparak sıyrılmaya çalışıyor! Kardeşlerimiz için acımayın dostlarım! Saldırın! Öldürün! Bu şeytanlar yaşamamalı!”
Kükremesine birkaç savaşçı daha katıldı ve onlarda saldırıya başladı. Önlerine kim gelirse öldürüyorlardı. Sapphirus konağını kısa sürede kan bürüdü. Çocuk, yaşlı, hizmetçi demeden öldürüldü.
Liderlik eden savaşçılar o anda durakladı ve auralarını yayarak kalabalığın hareketini durdurdu. Arkalarında yüzlerce kişi vardı. Ancak onlar bunu umursamadan gökyüzüne baktılar. Koca bir gemi yoktan var oldu. Üzerinde kırmızı renkli işlemeleri bulunan bir anka kuşu simgesi bir savaş gemisiydi.
Geminin üzerinde okyanus kadar dingin, su kadar ferahlatıcı bir yaşlı adamın hologramı oluştu. Yaşlı adam herkesin saygı duyduğu, tanıdığı ve sevdiği birisiydi; halkın adamı Cassius!
Cassius aşağıdaki manzaraya bakınca içten içe sevindi. Ancak yüzü buz gibiydi. Öfkeli bir sesle konuştu.
“Bugün burada hain şerefsizleri öldüren kişilere en içten teşekkürlerimi iletiyorum. Ben Genç Prensesin öğretmeni, Saray Öğretmeni Cassius’um! Bugün buraya Sapphirus Ailesinin yıkılışını duyurmak için geldim!”
İlk başta savaşçılar olmak üzere herkes sevinç naraları attı.
Cassius devam etti. “Sapphirus Ailesinin, Blaze Merkez Bankası’nda bulunan tüm mineral, maden ve kristal paralarını denek olarak esir alınan kişilere vereceğiz.”
“HURRRRRRAAAAA!”
“Dostlarım merak etmeyin! Hainlere hadlerini bildiren 10,000 yiğit vatandaşımıza da ödüllerimiz var. “ Cassius önüne bir kaşe tarafından damgalanmış belge çıkarttı ve gösterdi. “Buradaki belge, alçak ve hain Sapphirus’un topraklarının, mallarının, binalarının, şirket hisselerinin dağılımını gösteriyor.”
“Kutsal Su Ticaret Odası’nın %51’i Blaze İmparatorluğu’nun genç ve muhteşem prensesi Lilibeth Blaze’e verildi. Kalan %29 ise şu kişiler arasında paylaştırılacaktır; Jacop Mori, Grayson…” Cassius otuzdan fazla kişinin ismini saydıktan sonra başka bir gümbürtü koptu. Bölge lordu olan Sapphirus ailesinin otuzdan fazla şehri vardı. Bunlara da valiler atanmalıydı. Cassius bunu da halletti. Otuz isim saydıktan sonra farklı mallara geçti ve herkesi memnun etti.
Okullar açılacağını haberini verdi ve Sapphirus’un itibarını alaşağı etti. Onlardan her bahsettiğinde ‘Hain, alçak, şerefsiz, cani, iblis,’ diye bahsediyordu. Bu yüzden halkın gözündeki imajı tamamen değişmişti. O ve genç prenses bir kahraman olarak görülüyordu.
Savaş gemisi orada dört saatten uzun süre durdu. Ardından bölge lordunu da belirleyip oradan ayrıldı.
Süslenmiş bir odada Cassius mavi cüppesi ile duruyordu. Yüzü onlarca yıl gençleşmiş gibiydi. Mutlu ve enerjik bir his veriyordu. Vücudunu esnettikten sonra karşısındaki kamerayı parçalara ayırarak tüm kayıtları yok etti.
“Ah… 12 Büyük Aileden sadece dördü bizimle taraftı; artık beş oldu. İkinci prens… zamanınız doldu. Devir, genç prensesin devridir.” Cassius gülümseyerek odadan çıktı ve uzun, soğuk koridorlara ilerledi.
Halkı kandırmak basitti. Özellikle itibar sahibi iseniz. Atlayacak sazan boldu. Cassius ise halkı kandırarak Sapphirus ailesine çökmüştü. Tüm mal varlığı artık onundu. 12 kilit taştan en önemlilerinden birisini ele geçirmişti.
Kolaydı; teröristi etkisiz hale getir ve kahraman ol. Ardından kendi adamlarını ödüllendir ve halkın saygısını kazan. Halka tavizler vererek gözlerini boya. Sonra halk sana tabii olsun ve ses çıkarmasın.
***
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..