Bölüm 26: Sadece Tanrının Sözünü Dinleyen Rahibe Miria 5

avatar
1100 1

Chikyuu Tenseisha no Koroshikata - Bölüm 26: Sadece Tanrının Sözünü Dinleyen Rahibe Miria 5


Bölüm 26: Sadece Tanrının Sözünü Dinleyen Rahibe Miria 5

 

Çevirmen:Ratelnim

Editör:Kurogane / Extacy12

 

 

“Tüm sabah boyunca azimle dua ediyor, huh…”

 

Sabahın erken saatlerinde, küçük bir erkek çocuğuna dönüşüp Miria’yı görmek için kiliseye gittim.

 

Kapıyı açıp sessizce kilisenin içine baktığımda, Miria’nın Quira heykelinin karşısına diz çöküp sabah duasını yaptığını gördüm.

 

“… cidden uzun süreler boyunca dua ediyor.”

 

Her sabah aynı şeyi yaparken dizleri acımıyor mu?

 

30 dakika geçtikten sonra, duası sonunda bitti ve Miria ayaklarının üzerine kalktı.

 

Sonra, Miria benim varlığımın farkına vardı ve bana el salladı.

 

“Amanın, sen geçen günkü küçük kuzu değil misin?”

 

Miria bana doğru yüzünde kocaman bir gülümsemeyle koştu.

 

“Günaydın onee-san …… dur, whoa!”

 

Miria tarafından aniden yükseğe ve daha yükseğe kaldırıldım.

“Oh, sağduyulu ve bilge gözlü çocuk, buraya tanrıça Quira’nın öğretilerini daha derinden anlamak için gelmiş olmalısın, öyle değil mi? Öyle olmalı! Ne kadar kutlu bir gün. Ah … Leydi Quira, bu değerli buluşma için sana şükürler olsun.”

 

Miria beni havada tutarak kendi çevresinde dönüyordu.

 

Bir çocuk bedeninde olsam da yine de cidden çok güçlü kolları vardı.

 

Miria’nin hafif dalgalı sarı saçları sabah güneşinin altında altın rengi bir ışıkla parlıyordu.

 

“Gerçekten bu kadar sevinmenin sebebi benim gelişim mi …?”

 

“Canım, tabii ki öyle!”

 

Miria beni yere bıraktı ve bu sefer bana sımsıkı sarıldı.

 

Kıyafetinin altından göğüslerinin yumuşaklığını hissedebiliyordum.

 

… göründüklerinden çok daha büyüklerdi.

 

Ve de yumuşacıklardı.

 

Onların Liu’nunkilerin yaklaşık iki katı olduğunu hissedebiliyordum.

 

Elbise içindeyken ince gösteren tipte bir kadın olmalı, onları çıkardığım zaman kesinlikle harika gözükecekler.

 

“Coura’nın kasaba sakinleri buraya, kiliseye gelmiyorlar. Ne zaman gidip onlara vaaz etsem ‘Ah, hepsini boş ver …,’ gibi şeyler söyleyip benden uzaklaşıyorlar …. Bu yüzden buraya ikinci defa geldiğin için gerçekten çok mutlu oldum.”

 

Miria ikinci ziyaretimden beklediğimden daha fazla mutlu olmuştu.

 

Bu iyi bir başlangıçtı.

 

“Bu arada küçük kuzu, şimdi kiliseyi temizleyeceğim, bu yüzden işimi bitirene kadar odadan çıkmasan.?”

 

“Ah, sana yardım ediyim!”

 

Gönüllü oldum ve Miria yüzünde geniş bir gülümsemeyle beni övdü, “Ne kadar nazik bir küçük kuzu.”

 

Sonra Miria ile birlikte, kilisenin süslemelerini parlattık, yerlerini sildik ve bahçedeki yabani otları temizledik.

 

Tüm bunlar bir çocuk bedeni için zor işlerdi ve tamamen bitkin düşmüştüm, ancak Miria ile olan bağlarımı güçlendirmek için tüm gücümle çalışmaya devam ettim.

 

Bu planın başarılı olması için çocuk halim ve Miria arasındaki bağın güçlendirilmesi lazımdı.

 

//DN:İbne yine bişeyler planlıyor ama tahmin edemiyorum aklı fikri fitne fesada çalışıyo otur ders çalışdesen çalışmaz:)

 

*****

 

“Oneesan, küçüklüğünden beri hep tanrıça Quira’ya ibadet mi ediyorsun?”

 

Miria ve ben kiliçenin avlusunda öğlen yemeğimiz olan ekmekleri yerken ona sordum.

 

“Küçükken mi? Hayır hayır hayır. Bundan bile daha önce ona ibadet ediyordum. Doğmadan önce bile Leydi Quira’nın bir hizmetkarıydım. İmanın başı ve sonu yoktur. Iman sonsuzdur, bu çok açık dünyaya Leydi Quira’nın öğretilerini yaymak için gönderildim.”

 

“Öyle mi …”

 

“Evet, evet, öyle bu arada küçük kuzu, senin için de uygunsa anne ve babanı da kiliseye getirebilir misin? Eminim ailen de senin gibi Quira’nın öğretilerini anlamak isteyecektir”

 

“Ah, üzgünüm, ikisi de çoktan öldü …”

 

Hikayem buydu.

 

“Eh … öyle mi? Üzgünüm, bilmiyordum. Düşüncesizliğimi affeder misin?”

 

“Mm, sinirli değilim.”

 

“Teşekkürler, nazik küçük kuzu.”

 

Miria ellerini nazikçe yüzüme koydu.

 

...yanaklarımı sevgiyle okşadı.

 

…o, aslında çok iyi kalpli bir kızdı.

 

Tüm kasaba onun hakkında “Miria tam bir kaçık, o asla insanların söylediklerini dinlemiyor” diye düşünüyordu. Ona deli diyorlardı ancak bunun gerçekle uzaktan bile bir alakası yoktu.

 

Tabii ki, insanları dinlemediği zamanlar vardı ancak bu onun cazibesinin bir parçasıydı.

 

“Küçük kuzu, senin ailen için, dua etmek istiyorum” dedi dedi Miria aniden, “sen ve ben akşam ezanına kadar dua edelim”

 

“A, akşam ezanı mı …?”

 

Daha öğleyi yeni kılmıştık.

 

//ÇN: dayanamadım kusura bakmayın, gece çökene kadar diiyor aslında :P

 

//DN:Seriyi imana getiren koca yürekli çevirmen sana burdan kocaman alkış:)

 

*****

 

Ve böylece Miria ile gerçekten akşam çökene kadar dua ettik.

 

Tüm bu süre boyunca heykelin önünde aynı pozisyonda diz çökmüş durumda kaldık.

 

Dua sırasında hareket etmeme izin vermiyordu.

 

Ne de ses çıkarmama.

 

Problem şu ki:

 

Tam yedi saat boyunca aynı pozisyonda kalınca bedeninize ne olur?

 

… Vücudunuzun her yerinde diken batmalar ve kaşıntılar başlar, bazı kaslarınız hareket edemeyecek kadar kasılır ve diz kapaklarınız alev alev yanar ve acı çekersiniz.

 

En önemlisi ise tüm bunlara rağmen aynı pozisyonda kalmanızı sağlayacak zihinsel güce sahip olmaktır.

 

Başınız dönmeye başlıyor ve mideniz bulanıyor ve ortada hiçbir sebep olmadan sessizce ağlamaya başlıyorsunuz.

 

Bu kılıç yarasından bile büyük bir acıydı.

 

“……………”

 

//ÇN:Adam ne çekti be…:D

 

//DN:Müstehak şerroyaa;)

 

Duayı tamamladıktan sonra, hiç çalışmamama rağmen bedenim kurşun kadar ağırlaşmıştı.

 

Miria’ya göz attım ve duasını bitirdikten sonra tatmin olmuş bir şekilde iç çekti “fyuv…”

 

Hala baya bir gücü var gibiydi.

 

Ve benim gibi bir çocuğa saatlerdir işkence ettiğinin hiç farkında değil gibiydi.

 

… Anlıyorum, demek bu yüzden kasabalılar Miria’ya kaçık diyorlar.

 

O dünyadaki herkesin kendi kadar imanlı olduğu bir sanal dünyada yaşıyordu.

 

Ve Miria’nın böyle olma sebebine gelirsek

 

“Sanırım, yalnızlığının bunda büyük bir payı olmalı,” diye mırıldandım.

 

Önceden Miria ile ilgili topladığım bilgileri hatırladım.

 

Miria bir yetimdi. Kilisenin rahibi tarafından evlat edinilmişti ve rahip onu kızı olarak büyütmüştü.

 

Miria’nın babası olan papaz koyu dinci bir Quira inananıydı.

 

 İman hakkındaki hiçbir konuda uzlaşmacı bir tavır sergilemiyordu.

 

Normalde iman zamanla içinde bulunduğunuz duruma göre artan ya da azalan bir şeydir.

 

Ancak, bu adam bu değişimleri hiçbir surette kabul etmiyordu.

 

İşte bu sebeple insanlar Miria’nın babasından kaçmaya başlamışlardı.

 

Hatta kilisedeki diğer rahipler bile.

 

Ancak Miria’nın babası asla ve hiçbir manada yalnız değildi.

 

Kızı Miria hep onun yanındaydı.

 

Ancak, yaşlı peder öldüğünde kızı Miria gerçekten bu dünyada yapayalnız kalmıştı.

 

Yalnız Miria, tek başına babasının öğretilerini insanlara anlatmaya devam etmişti.

 

Yalnızlık ve izolasyon dolu günlerden boyunca, Miria git gide Quira inancının içinde kaybolmaya başlamıştı.

 

Bu yolda yalnız oluşunu gerçek havarilerin yalnızlığıyla açıklıyordu.

 

Aşırı bağlılığı bulunan insanların ardında neredeyse her zaman yalnızlık gizli olurdu.

 

//ÇN:İşte bu noveli bu yüzden seviyorum, o kadar sapıklığın arkasında gerçekten güzel bir felsefe anlatıyor yazar.

 

“Oneesan, ailem için dua ettiğin için teşekkür ederim … artık ben eve gideyim”

 

Sonra, tam ona veda edecekken.

 

“Miria! Buradayım!”

 

Kilisede bir ses yankılandı.

 

Gelen kişi kara kaplı defterimin 1 numarası Yuutarou idi.

 

“Sör Yuutarou! Ah … her şeye kadir olan yüce tanrıçamız Quira tarafından gönderilen büyük savaşçı, bugün buraya seni ne getirdi?”

 

Miria mutlu bir şekilde Yuutarou’ya koştu.

 

Adımları bir tavşan kadar hafifti.

 

“Ah, yarın bir sefere gidiyorum, bu yüzden gelip Miria’yı göreyim dedim!”

 

“Canım benim, çok düşüncelisin …! Sör Yuutarou’nun kalbi Leydi Quira’nınki kadar yumuşak.”

 

Miria Yuutarou’nun ellerini sıkıca tuttu ve ona sıcacık bir gülümseme verdi.

 

Yüzü kızgınlık dönemindeki bir hayvanınkini andırıyordu.

 

Miria için, Yuutarou tanrıça Quira tarafından gönderilmiş onun bu dünyadaki tek ve biricik ruh eşiydi.

 

Yalnız bir kız tüm kalbiyle gurur duyabileceği bir erkekle karşılaşır onun Yuutarou’ya aşık olmaması gibi bir şansı yoktu.

 

Eğer bu böyle devam ederse Miria kesinlikle Yuutarou tarafından diri diri yutulacaktı.

 

..Ancak.

 

‘… Onu kesinlikle kurtaracağım.’

 

Aynı Ruby gibi, onu zincirlerinden serbest bırakacağım.

 

Yuutarou hala keşif gezisindeyken kesinlikle Miria’yIa sevişmeliydim.

 

//ÇN:Tam karizmatik bir laf edecek sandım yine s*ki kalktı eşşeğin…

 

 

&&Motoki neler yapacak?Söylediklerini başarabilecek mi?Hep çocuk halinde mi kalacak?Liu hala neden Motokiyi dövmedi?Liu birşeyler mi planlıyor?

 

&&Merak ediyorsanız Takipte kalın;)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr