1. Bölüm - Ben geri mi döndüm!

avatar
852 2

Climb The Hell Tower - 1. Bölüm - Ben geri mi döndüm!


Etraf karanlıktı. Tek bir ses bile yoktu. Her yer aynıydı. Sadece boşluk.

O anda kapkaranlık boşlukta bir ses yankılandı. Ses sanki uzak bir tünelden geliyor gibiydi.

"Chen Fan..."

Ses bir kez yankılanıp kesildi. Bu onun ismiydi. Ama etrafta kimsecikler yoktu. Tam bu sesin bir hayal olduğunu düşünmeye başlarken aynı ses uzaktan tekrar duyuldu.

"Chen Fan..."

Sanki biri ona bağırıyordu. O anda gözlerini etrafa çevirdi. Bağıran kişiyi bulmaya çalışıyordu. O anda fark etti. Gözleri açık değildi ki. Yoğun bir yorgunluk onun üstüne bastırıyordu. Sanki bir bataklığa düşmüş gibiydi. Kendini çıkmaya zorladıkça daha da çok batıyordu.

Ama pes etmedi. Gözlerini açmak için kendini daha da zorladı.

"Chen Fan!"

O anda yankılanan üçüncü bağırış onu uyandırdı. Gözlerini bir anda açarak yattığı masadan kafasını kaldırdı.

"Ahh... Ne oldu..."

O anda gözleri tam yanında bir gölge fark etti. Gölge yani başında bulunduğu ortamın tavanına kadar yükseliyordu. 

Daha dikkatli bakınca onun okulun en uzun boylu hocası olduğunu fark etti. Başında durmuş ona sınırlı sınırlı bakıyordu.

"Dersim de uyuduğuna göre baya cesaretliymişsin."

Chen Fan bu sesi duyunca artık kesinlikle emindi. Bu eskiden matematik öğretmenleri idi. Kıyamet günü ortadan kayboldu ve bir daha görülmedi. Heyecanla bağırdı.

"Bay Jiang!"

Öğretmen Jiang Chan Fan'ın şaşkın sesini hiç umursamadan kızgınlıkla bağırdı.

"Dersim de bir daha uyuduğunu görürsem seni müdüre vereceğim. Ve emin ol bu sefer seni kimse kurtaramaz."

Chen Fan hocasını görünce o kadar heyecanlanmıştı ki etrafında olanları fark etmemişti. 

Sınıfta ki diğer öğrenciler ona gülüyorlardı. Onları görünce Chen Fan sanki hayalet görmüş gibi oldu ve kekeleyerek konuştu.

"Be... Siz..."

Ama öğretmen Jiang Chen Fan'ın bu garip halini hiç fark etmeyerek konuştu.

"İyi, bunu evet olarak sayıyorum."

Ardından arkasına dönerek sınıftaki öğrencilere seslendi.

"Şimdi dersimize devam edelim. Nerede kalmıştık."

Ön sıralardan gözlüklü bir öğrenci hızlıca ayağa kalkarak heyecanla bağırdı.

"Ming Hanedanlığının savaşların da kalmıştık hocam."

Hoca onaylar bir tonda başını salladı. Bunu gören gözlüklü öğrenci ise sevinçli bir şekilde yerine oturdu. 

Ardından öğretmen Jiang ciddi bir tonla anlatmaya başladı.

"Peki. Ming Hanedanlığı..."

Sınıftaki herkes öğretmeni Dinlese de Chen Fan dinlemiyordu. Gözleri ileri doğru bakıyordu. Ve sanki donmuş gibi hiç kıpırdamıyordu. 

İçinden şaşkınlıkla konuştu.

"Bir şekilde zaman da geri mi döndüm!"

Yıl 2033 Nisanın on altısı Cuma günüydü. Kıyamet işte bugün başlamıştı. İnsanların hepsi bütün dünyada yayılan bir gaz yüzünden uykuya dalmıştı. Ve ardından bambaşka bir dünya da uyanmışlardı. "Cehennem Kulesi"

İlk başta kimse ne olduğunu anlamamıştı. Ama ilk ölümler başladıktan sonra herkes işin ciddi olduğunu fark etmişti. Ve ellerinden geldiğince hayatta kalmaya çalıştılar. Ama çoğu bunu başaramadı.

Ardından ilk oyunları geçenler cehennem kulesinin gerçek kısmına gönderildiler. Ve kulenin en üstüne çıkmaya çalıştılar. Bunun için bütün insanlık sistemin gücünü kullanarak savaştı. Herkes öldü...

Bir tek Chen Fan dışında. O sonsuz katliamın arasında hayatta kaldı. Ve en son kata çıktı. Ama tam en son katın kapısını açacaktı ki gözünün önüne gelen bir dizi mesajın ardından bayıldı.

"Göksel Zaman Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Ateş Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Su Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Toprak Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Hava Lordunun Kutsaması alındı."

"Göksel Ruh Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Işık Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Doğa Lordunun kutsaması alındı."

"Göksel Kuklacı Lordunun kutsaması alındı."

"Bütün kutsamalar yüzünden sistem evrimleşiyor... %0,001... %0,002..."

Ve bunun ardından buraya gelmişti. 

Eğer gerçekten geçmişe gelmişse olanları değiştirme şansı vardı. Geçmişte son ana kadar insanlık savaşmıştı. Ve geriye sadece Chen Fan kalmıştı. Bu sefer işler farklı olacaktı. Çünkü artık Chen Fan geri dönmüştü.

O anda Zil sesi tüm okulda yankılandı. Öğretmen Jiang bunu duyunca öğrencilere son kez bir ödev vererek sınıftan çıktı.

Bütün öğrenciler bunu görünce hızlıca dışarı çıkmaya başladı. Herkes birbiriyle sohbet ediyordu. O anda Chen Fan yanından geçmekte olan bir öğrenciyi durdurdu.

"Kardeşim bir bakar mısın?"

Öğrenci ona birinin seslendiğini duyunca başını döndürerek durdu. Ama sonra ona seslenen in Chen Fan olduğunu görünce yüzünü buruşturarak cevapladı. 

"Buyur..."

Chen Fan öğrencinin tavrını görselde umursamadı. Hızlıca merak ettiği şeyi sordu. 

"Bana bugünün tarihini söyleyebilir misin?"

Öğrenci büyük ihtimal Chen Fan'ın tembelliği den dolayı bunu bilmediğini düşünmüş olacak ki yüzünü daha da Çirkinleştirdi. Ardından sanki çok önemli bir toplantıya gecikmiş gibi hızlıca cevapladı.

"On altı Nisan Cuma."

Chen Fan bu cevabı duyunca korktuğu şeyin başına geldiğini anladı. Bugün kıyametin gerçekleşeceği gündü. Telaşlı bir şekilde tekrar sordu.

"Peki biz kaçıncı dersteyiz?"

Öğrenci bunu duyunca Chen Fan dan iyice iğrenerek cevapladı.

"Beşinci... Başka birşey sormayacaksan gidiyorum."

Chen Fan çocuğu daha fazla tutarsa ters bir cevap alacağını anlamıştı. Hızlıca ona cevap verdi.

"Yok. Teşekkür ederim."

Çocuk zaten Chen Fan dur dese bile gidecekti. Hiç vakti kalmamış gibi hızlıca koşarak gitti. Chen Fan çocuğun gittiğini gördükten sonra düşünmeye başladı.

"Kıyamet saat altıda başlıyor. Şuan eğer beşinci ders ise saat bir."

ardından ilk oyunlarda ne olacağını hatırlayarak hızlıca düşündü.

"Hemen ihtiyacım olan şeyleri almam lazım!"

Hemen sınıftan çıkarak okulun kantinine doğru ilerlemeye başladı. Yolda gördüğü insanların suratına bakarak geçmişe döndüğüne iyice emin oldu.

Kantine vardığında kantin doluydu. Öğle arası olduğu için herkes kantinde yemek yiyordu. Chen Fan etrafına bakmaya başladı. Gözleriyle birini arıyormuş gibiydi.

O anda gözüne kantinin köşesindeki bir masada güzel bir kızın karşısında hararetli bir şekilde birşeyler anlatan yakışıklı bir genç ilişti. Hızlıca yanına gidip konuştu.

"Li Feng! Buraya bakar mısın?"

Li Feng adlı çocuk bu sesi duyduğunda kızla konuşuyordu. Sesi duyduğunda hızlıca konuşmasını kesti.

"İşte bu yüzden oraya git... Aaa.. Chen Fan. Sen beni bekle hemen geliyorum!"

Kız bunu duyunca somurtarak oradan ayrıldı. Ama Li Feng bunu hiç takmadı. Ardından Chen Fan'a döndü. Tam ona nasıl olduğunu soracaktı ki Chen Fan ona hızlıca sarıldı.

"Li Feng seni gördüğüme o kadar sevindim ki!"

Li Feng bunu görünce şaşırdı. Chen Fan normalde sessiz sakin ve duygularını dışa vurmayan bir çocuktu. Onunla çocukluk arkadaşıydı. Yani böyle birşeyi asala yapamazdı. Şaşkın bir şekilde sordu.

"Niye bu kadar garipsin? Daha sabah okula gelirken konuştuk ya."

Chen Fan gözünden gelen yaşı silerek cevapladı.

"Evet. Ama bana tam yüz yıl gibi geldi."

Li Feng bunu duyunca gülümseyerek cevapladı.

"Amma da seviliyorum ha!"

Ortam biraz daha yumuşadıktan sonra Chen Fan suratını ciddileştirerek konuşmaya başladı.

"Li Feng bana güveniyor musun?"

Li Feng birlikte nice bahçeleri talan ettiği, nice bakkalları yağmaladı, kardeşinden daha yakın hissettiği çocuğa bakarak cevapladı.

"O ne demek, tabiki de."

Chen Fan normalde böyle birşey istemezdi ama bunu yapmak zorundaydı. Li Feng'in ailesi zengin ir aileydi. Yani Li Feng'in parası vardı. Ve şuan Chen Fan'ın da ihtiyacı olan malzemeleri almak için paraya ihtiyacı vardı.

"O zaman bana biraz borç para verebilir misin?"

Li Feng daha büyük birşey beklerken bunu duyunca şaşırdı. Hızlıca ona konuştu. Dostu para isterse o vermezmiydi. Canını bile verirdi.

"Niye? Birşeye ihtiyacın varsa bana söyle ben hemen aldırırım."

Chen Fan alacağı şeyleri muhtemelen Li Feng duyarsa kalp krizi geçireceğini biliyordu. Hızlıca itiraz etti.

"Olmaz benim almam lazım. Lütfen hayat memat meselesi."

Li Feng bunu duyunca nedenini sormadan ve hiç zaman kaybetmeden Cebinden ailesinin ona harcaması için içine para yüklediği kartını Chen Fan'a uzattı.

"Peki. Al bu kredi kartının içinde baya bir para var. İstediğin kadar kullan."

Chen Fan dostunun hala aynı olduğunu görünce mutlu oldu. Önceki hayatında Li Feng onu kurtarmak için kendi hayatını feda etmişti. Şimdi Chen Fan da sıraydı.

"Teşekkürler Li Feng."

Kredi kartını aldıktan sonra Li Feng ile birazcık daha sohbet ederek Hasret giderdi. Ardından arkasına dönerek okulun kapısına gitmeye başladı. Tam birkaç adım atmıştı ki arkasına dönüp son kez seslendi.

"Ha bu arada saat beşte derse girme. Benimle spor salonunun orada buluş. Çok önemli birşey söyleyeceğim."

Li Feng sebebini anlamasa da itiraz etmeyerek başını salladı.

"Peki."

Bunu gören Chen Fan tebessüm ederek başını salladı ve arkasını dönüp planının ilk adımını uygulamak için okuldan çıktı.



_____________________________________________


Merhabalar sevgili dostlar. Maalesef diğer kitabımı beklerken bunu yazmama birazınız sinir olmuştur. Doğru, hatta bazılarınız beni tembel ve iş yapamayan biri olarak ta görmüştür ama ben zaten o kitabı hem siteyi anlamak hemde kitap yazarken nelere dikkat etmem gerektiğini anlamak için yazmıştım. 

Şimdi aklıma ömrü uzun olan bir senaryo geldi. Bende bunu yazmaya karar verdim. Ve emin olun eğer başka şeyler çıkmazsa bu senaryo ilginizi çekebilir...


Yorum yazmayı unutmayın!!!!











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr