15.Bölüm
“Belediye başkanı! Büyük bir sorun var!”
Resmi bir ofiste, elindeki birkaç belgeyi inceleyen takım elbiseli adam, aynı şekilde takım elbise giymiş telaşlı adama soğuk bir şekilde baktı.
“Sorun nedir?” (Başkan)
“Zombilerde bir gariplik fark ettik!” (Adam)
“Gariplik mi? Ne demek istiyorsun?” (Başkan)
“Çevredeki tüm zombiler buranın doğusundaki bir binaya doğru hareket etmeye başladı. Eğer aynı rotada gelmeye devam ederlerse 2 gün içinde bulunduğumuz konuma ulaşmış olacaklar. Ne yapmalıyız?” Adam acele bir şekilde anlattı. Anlattıkça yüzü daha çok soldu ve terlemeye başladı.
“Ne? Bu nasıl olur? Hemen orduyu hazırla!” Başkan hızla masasından kalktı ve adama bağırdı.
“Evet!” Adam aceleyle odayı terk etti ve başkanı tek bıraktı.
“Neler oluyor?” Başkan camdan dışarı baktı ve dersin bir nefes aldı.
…
“Hemen havalan!” (Patron)
“Emredersiniz!” Pilot son kontrolü yaptı ve yavaşça havalandı.
“Nereye kaçtığını sanıyorsun?” anti bağırdı ve helikopterin demir ayağından tutundu.
“Lanet olsun! Sadece git ve geber!” Patron antinin eline bastı.
“Yaptığın onca şeyden sonra seni bırakacağımı mı düşündün? Seni bizzat öldüreceğim.” Anti, tekmelenirken bile umursamadı ve kendini yukarı çekmeye başladı.
“Hah, bunu söyleyen birçok kişiyle tanıştım ama hala buradayım! Beni öldürebileceğini mi sanıyorsun?” Patron alaycı bir şekilde güldü ve daha sert tekme atmaya çalıştı.
“Hmpf, hala buradasın çünkü daha önce benimle tanışmadın! Yüzüme iyi bak çünkü bu göreceğin son yüz olacak!” Anti dalga geçti ve patronun ayağını itti.
“Sen!” Patronun dengesi bozuldu ve içeriye düştü, bu fırsatı değerlendiren Anti helikoptere bindi ve Patronun üstüne atladı.
“Bırak!” Patron Antinin yüzüne yumruk attı.
“Hmpf, kız gibi vuruyorsun!” Anti de patrona vurdu ve onu sert bir şekilde uçarak helikopterin yanına çarptı.
“Gah” Patron tuhaf bir ses çıkardı ve kan tükürdü.
“Seni öldüreceğim!” Patron öfkeden kızardı ve bağırarak Antinin üzerine atladı.
“Bunun için yeterince güçlü değilsin!” Anti patronu tekmeledi ve daha fazla kan tükürmesini sağladı.
“Lanet çocuk! Nasıl bu kadar güçlüsün?” Patron, Antinin ne kadar güçlü olduğuna inanamadı.
Bir çocuk bir yetişkini bu şekilde dövebilir mi? üstelik yetişkin kendisi. Bu imkânsız.
“Sana gerçekten cevap vereceğimi düşünmüyorsun değil mi? Pes et beni asla yenemezsin!” Anti yavaşça Patrona yaklaştı.
“Evet, haklısın, seni bu şekilde yenemem ama bununla yenebilirim.” Patron belinden tabancayı çekti ve ateş etti.
*Pat
“Ahh” Mermi Antinin kolunu sıyırdı ve hafif bir şekilde yaraladı.
“Hahaha şimdi ne yapacaksın ha!” Patron silahı Anti’ye doğrulttu.
Anti, dişlerini sıktı ve hızla düşünmeye başladı ama bu durumdan kurtulmak için bir şey bulamadı.
“Patron bir sorunumuz var!” Tam o sırada pilotun sesi duyuldu.
“Ha sen ne diyor-“ Patron sözlerini bitiremeden helikopter şiddetle sarsılmaya başladı.
Patronun dengesini kaybettiğini gören Anti, hemen Patrona atladı ve elini tuttu.
“Bırak! Beni!” ve ikisi mücadele etmeye başladı.
“Patron!” (Pilot)
“Kapa çeneni! Şu anda iyi bir zaman değil!” (Patron)
“Ama-“ Pilot sözlerini bitiremeden helikopter tekrar sallandı ve patron yanlışlıkla tetiğe bastı.
*Pat
Silahtan çıkan mermi pilotun kafasına bir delik açtı.
Silahın ateşlenmesine ve pilotun ölmesine şaşıran ikili bir an birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.
Sonra helikopter düşmeye başladı.
“Lanet olsun!” Patron hızlı davrandı ve paraşütü giyerek dışarı atlamaya çalıştı.
“Nereye gittiğini sanıyorsun?” Tabi ki Anti onun gitmesine izin vermedi ve onu yakaladı.
“Salak! Bırak beni! Yoksa ikimizde ölürüz!” Patron çılgınca bağırdı.
“Merak etme ben bu kadarcık şeyden ölmeyeceğim! Ama burası senin için yolun sonu.” Anti sakin ve soğuk bir şekilde konuştu.
“Sen! Delisin! İkimizi de öldüreceksin!” Patron, Antinin soğuk ve sakin tavrına baktı ve çığlık attı.
Bir süre sonra helikopter yüksek bir sesle birlikte yere çakıldı.
…
“Ahh, nnn,” Anti yorgun bir şekilde gözlerini açtı ve etrafına baktı.
Helikopterin, enkazı hemen yanındaydı ve kopan parçaları etrafa saçılmıştı.
‘Başım! Ah, doğru patrona ne oldu?’ gücünün kalan son damlasını kullanarak etrafına baktı ve ileride yerde yatmakta olan patronu gördü.
‘Öldü mü?’ Anti kalkıp kontrol etmek istedi ama bir türlü kendini toplayamadı.
‘Ne? Buda nedir? Lanet olsun!’ Anti, uzakta helikoptere doğru gelen birkaç siyah renkli araba gördü.
Bilincini uyanık kalmaya zorladı ve arabaları izledi.
Arabalar geldiğinde, içinden uzun siyah saçları olan sarı gözlü, güzel bir kadın indi ve yanında ki korumaya benzeyen adamlara bir şey söyledi. Anti uzakta olduğu için duymadı.
Sonra korumalar Patronu aldı ve arabaya binerek uzaklaştı.
‘Lanet herif! Yoksa hala ölmedi mi?’ Bu Antinin bilincini tekrar kaybetmeden önce düşündüğü son şey oldu.
…
“Douglas! Her şey hazır mı?” beline kadar uzanan kızıl renkli saçlara ve siyah gözlere sahip çok güzel bir kadın telaşlı bir şekilde konuşurken aynı zamanda yeşil renkli bir elbise giydi.
“Evet Leydim. Yola çıkmaya hazırız!” (Douglas)
“Pekâlâ, hemen yola çıkalım!” (Layla)
“Emredersiniz! Peki bu adamla ne yapalım?” Douglas başını salladı ve yerde kanlar içinde yatan mavi gözlü sarışın adamı işaret etti.
“Onun işini gelince halledeceğim. Şimdilik bir yere kilitleyin ve kaçmasına izin vermeyin!” (Layla)
“Emredersiniz!” Douglas adamlara işaret etti ve yerde yatan adamı odadan çıkarttırdı.
“Tamam! Hadi çıkalım!” Layla odadan çıktı ve Douglas onu takip etti.
…
Patron inledi ve yavaşça gözlerini açtı.
“Seni aptal abi. Sonunda uyandın mı?” (Dayana)
“Huh, ölmedim mi?” Patron kafası karışmış şekilde etrafına baktı ve yanında oturan Dayana’yı gördü.
“Hahaha, hayır! Henüz ölmedin!” Dayana ona baktı ve gülerek konuştu. Sanki durumdan zevk alıyormuş gibiydi.
“Anladım! Beni aşmaya gelerek iyi iş çıkardım kardeşim!” Patron, Dayananın durumunu fark etmedi çünkü henüz kendini tam olarak topla yamamamıştı.
“Sadece yapmam gerekeni yaptım.” (Dayana)
“Pekâlâ bu kadar mütevazi olmayı bırak! Büyük bir ödülü hak ediyorsun! Merak etme buradan çıktığımız sürece cömert olacağım.” Patron gülümsemeyle söyledi.
“Ah, teşekkürler abi.” Dayana yavaşça elini salladı.
Bir süre sonra araba şehirden ayrıldı ve ormanlık bir alanda durdu.
Patron kafası karışmış bir şekilde kardeşine baktı.
“Kardeşim burada ne yapıyoruz?” (Patron)
“Ah, merak etme kardeşim, sadece birini bekliyoruz ondan sonra gideceğiz.” Dayana başını salladı.
“Tamam” Patron şüpheli bir bakış attı ve kısık bir sesle cevap verdi.
Bir süre sonra
Birkaç siyah araba daha geldi.
Arabalardan, sırayla 10-20 kişi indi ve sırayla dizildi. İçlerinden biri ilk gelen arabaya gitti ve kapıyı açtı.
İçinden, kızıl saçlı çok güzel bir kadın, yüzünde gülümsemeyle indi ve patrona baktı.
“Sen! Burada ne işin var!” Patron inen kadını görünce bir an nefes almayı unuttu ve titreyen parmağıyla işaret etti.
“Mu, böyle olma! Ben seni görmek için bu kadar yolu gelmiş olmama rağmen.” Kadın, Layla, sahte göz yaşları döktü ve sanki haksızlığa uğramış gibi konuştu.
“Sen!” Patron ona öfke ve tiksinti ile baktı.
“Leydim bu kadar oyun yeterli! Eğer daha fazla beklersek canavarları çekebiliriz.” O sırada Douglas araya girdi ve Layla ile konuştu.
“Hah, eğlence katili! Neyse dediğin gibi olsun.” Layla iç çekti ve önceki şakacı görünüşünü sanki bir hayalmiş gibi soğuk ve ciddi bir görünüşe dönüştürdü.
“Dayana bu ne demek oluyor?” Patron kardeşine baktı ve yumruklarını sıktı. Aslında ne olduğunu tahmin edebiliyordu ama inanmak istemedi.
“Sen, zeki birisin abi! Eminim şimdiye kadar ne olduğunu anlamış olmalısın?” Dayana küçümseyerek söyledi.
“Seni orospu! Senin için yaptığım onca şeyden sonra bana nasıl ihanet edersin!” Patron kan kustu ve öfkeyle bağırdı.
“Kapa çeneni seni piç! Annemle kardeşime yaptığın şeyin yanına kalmasına izin vereceğimi mi sandın?” Dayana da ona sert bir şekilde bağırdı.
“Ne! Sen!” (Patron)
“Peki, ne kadar iki kardeş arasına girmek istemesem de bu işe bir son vermenin zamanı geldi. Hazır mısın Dayana?” Layla ellerini çırptı ve konuştu.
“Evet!” Dayana kararlı bir şekilde başını salladı ve adamlardan birinden tabancayı aldı.
“Sizi kaltaklar! Hepinizin cehenneme kadar yolu var!” Patron sonun geldiğini anladığında sadece lanet okuyabiliyordu.
“Evet, haklısın abi! Hepimiz cehenneme gideceğiz. Ama sen bizden önce gideceksin. Yerimizi ayırmayı unutma tamam mı?” Dayana gülümsedi ve tetiği çekti.
*Pat
Patron yavaşça diz çöktü ve gözlerinde ki ışık söndü.
“Sonunda bitti. Hadi gidelim. Arabaya bin Dayana.” Layla işaret verdi ve Dayana’ya çağırdı.
Dayana yerde yatan abisine baktı ve gözlerinde ki yaşlarını sildi.
“Anlaşıldı” Başını salladı ve arabaya bindi.
…
“Ah, Jack eve hoş geldin.” Shion eve giren Jacka baktı ve mutlu bir gülümsemeyle konuştu.
“Ah, Hoş bulduk Shion. Dışarı mı çıkıyorsun?” Jack kıyafet giyen Shion ve Ida’ya baktı.
“Evet, yiyecek bir şeyler kalmadı. Biraz alışveriş yapacaktık.” Shion başını salladı.
“Anladım. Diğerleri nerede?” Jack içeriye baktı ve başka kimseyi görmedi.
“Onlar işte evde sadece Lily var.” Shion yerine cevap veren Idaydı.
“Anladım. Bu iyi herkes elinden geleni yapıyor.” Jack mutlu bir şekilde başını salladı.
“Hepsi senin sayende. Eğer sen bizi evine almasaydın ne yapacağımızı bilemezdik. Herkes adına çok teşekkür ederim.” Shion mutlu bir gülümsemeyle konuştu.
“Hayır, hayır eğer siz olmasaydınız ben çoktan ölmüş olurdum bu kadarı o kadar da önemli değil.” Jack mütevazi bir şekilde söyledi ve telaşlandı.
“Teşekkürler ama seni kurtaran biz değildik.” Ida kederli bir tonda, hafif ıslak gözlerle konuştu.
Bunu duyan Shionunda mutlu hali söndü ve ortamı ağır bir hava kapladı.
“Pekâlâ, yola çıksanız iyi olur birazdan hava kararacak. Merak etmeyin Lilye ben bakarım.” Jack ağır havaya dayanamadı ve konuyu değiştirdi.
“Teşekkürler, o zaman biz çıkıyoruz.” Shion elini salladı ve Ida’yla birlikte ayrıldı.
Evde sadece Jack ve Lily kalmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..