14.Bölüm
“Hazır mısın Leon?”
“Evet, ben hazırım.”
Leon önündeki t katlı binaya kararlı bir şekilde baktı ve başını salladı.
“O zaman gidelim.”
Leon binaya yaklaştıkça bir şeylerin yanlış olduğunu hissetmeye başladı.
“Bu tuhaf.”
“Ne oldu?”
‘Neden kimse yok? En azından kapıda bekleyen bir iki güvenlik olmalı değil mi? Ama bir süredir yürümeme rağmen kimseyle karşılaşmamam çok tuhaf.’ Leonun içindeki tedirginlik gitgide büyümeye başladı.
“En azından kapıyı bekleyen birkaç koruma olacağını düşündüm ama kimse yoktu? Patronun kişiliğiyle bu imkânsız.”
“Hm haklısın bu işte tuhaf bir şey var.”
“İçimde kötü bir his var acele edelim.” Leon içinde büyüyen endişesini göremezden gelemedi ve koşmaya başladı.
Binanın içinde ilerledikçe önsezisinin maalesef ki doğru olduğunu anladı.
Çünkü koridorları, merdivenleri ve camları kırmızıya boyayan kanlar ve yere yığılmış onlarca insan cesedi adım atılacak yer bırakmamıştı.
“Lanet olsun! Burada ne olmuş böyle?”
“Bilmiyorum ama acele etmezsem pişman olacakmış gibi hissediyorum.” Leon insan cesetlerini ya da yeri boyayan kanı görmezden geldi ve hızla koşmaya başladı. Koştuğu yön, bir zamanlar burada yaşarken hapsedildiği mahzenin olduğu yerdi ‘Frank, James lütfen güvende olun.’
…
“Ama bu son.” Patron belindeki tabancayı çıkardı ve yerde ağır nefes alan ikiliye doğrulttu.
“Frank! Dikkat et!” James son bir hamleyle kendini Frankın önüne attı.
*bam
Yüksek bir silah sesiyle birlikte, zemine kırmızı renkli bir sıvı akmaya başladı, aynı zamanda göğsünde kanlı bir delik bulunan James, kan tükürdü ve yere yattı.
“JAMES!” Frank gözlerinden yaş akarken Jamesi kollarına aldı.
“Ka..kardeşim…kaç..kaç buradan.” Jamesin sesi gittikçe küçüldü.
“Hayır! Nasıl tek başıma kaçabilirim? Seni bırakmayacağım!” Frankın yüzünden akan yaş Jamesin yüzüne düştü.
“E..eğer…kaçmazsan…bizim…intikimamı-“ James sözünü bitiremeden birkaç silah sesi daha duyuldu ve başında birkaç kanlı delik açılan Jamesin, gözlerindeki ışık söndü ve kolları cansız bir şekilde düştü.
Silah seslerini tekrar duyduğu için şaşıran Frank ne olduğunu bile anlayamamıştı.
“Aman tanrım ne kadar dokunaklı bir sahne. Eğer biraz daha zamanım olsaydı size eşlik ederdim çocuklar ama maalesef buradan gitmem gerekiyor.” patron hayatta kalan Franka gülümsedi ve silahı ona doğrulttu.
“Sen! Seni öldüreceğim piç kurusu!” Frank o kadar yüksek sesle bağırdı ki ses telleri yırtıldı.
Öfkeden deliye dönen frank hızla ayağa kalktı ve patrona hücum etti.
“Hahaha ne kadarda korkutucu gel bakalım.” Patron silahı ateşlemek yerine üzerine çılgınca koşan Franka eliyle gelmesini işaret etti.
“Haaaaaa”
Frank yumruğunu salladı ve patronun yüzüne yumruk attı.
“Tek yapabildiğin bu kadar mı? Bende seni bir şey sanmıştım ne kadar yazık. Ölen arkadaşının hayal kırıklığını uğramış yüzünü şimdi den hayal edebiliyorum Hahaha.” Patron sanki yumruk hiçbir şeymiş gibi olduğu yerde sapasağlam duruyordu.
“Sen! Seni-“Frank sözlerini bitiremeden karnına yediği tekmeyle birlikte geriye uçtu.
“En azından öfkemi yatıştırmak için seninle biraz oynamak istemiştim ama hiç eğlenceli değilsin.” Patron sıkılmış gibi bir tavırla omuzlarını düşürdü ve iç çekti.
*Öksürük
Frank birkaç öksürürken kan tükürdü ve kendisine yaklaşan patrona öfkeyle baktı.
“Hahaha yüzünde ki ifade tam anlamıyla paha biçilemez biliyor musun?” Patron sahte bir şekilde güldü ve Frankın yüzüne tekme attı.
“Ahhh”
Burnu kırılan Frankın yüzünden kan fışkırdı. Sonra patron Frankın üzerine çıktı ve art arda yumruk atmaya başladı.
“Bana neye mal olduğunuzu biliyor musunuz ha. Sizi değersiz pislikler. Aylardır uğraştığım sorunları biliyor musunuz? Sizleri öldürmek öfkemi yatıştırmayacak ama öldürmekten başka çarem yok! Yoksa bana ölmeyi dileseniz bile ölemezdiniz.”
Frank patronun ne dediğini duyamıyordu çünkü zihni aldığı darbelerden dolayı yavaşça kararmaya başlamıştı.
‘Özür dilerim, Leon, James ben sizin intikamınızı alamadım. Affedin beni.’ Frank yavaşça ağladı.
“Hah bu iyi geldi. Şimdi sonsuza kadar vedalaşma vakti. Seni çöp yığını.” Yumruk atmaktan hem menün olmuş hem de yorulmuş patron ayağa kalktı ve silahını Franka doğrulttu.
“Geber”
*bam
Frank birkaç saniye bekledi ama silah sesinden sonra bile acı hissetmediğini anlayınca tek gözünü açmaya zorladı ve etrafına baktı.
“Sen!”
“Özür dilerim geç kaldım.”
Karşısında, Leonun patronun silahlı elini tuttuğunu ve onunla mücadele ettiğini gördü.
“Sen! Senin ölmen gerekiyordu. Senin cesedini bizzat gördüm.” Patron dehşete kapılmış bir şekilde konuştu.
“Sana söylemedim mi piç kurusu. Senin ölümün benim elimden olacak.” Leon sol eliyle patrona sert bir yumruk attı.
“Ahhh” patron acı içinde çığlık attı ve geriye doğru sendeledi.
“Şimdi, neden boyuna göre birini seçmiyorsun ha. Gel bakalım.” Leon bir gülümsemeyle elini salladı.
“Seni Piç!” patron Leona doğru koştu.
Leon zıpladı ve patronun kafasına tekme attı.
“Beni yenemezsin, vaz geç. Her şey bitti.” Leon yüzünü kan bulamış patrona baktı.
“Hepsi senin yüzünden. Eğer sen olmasaydın bunların hiçbiri olmayacaktı.” Patron öfkeli bir şekilde karşılık verdi.
“Evet ve? Bu konuda ne yapabilirsin? Zamanı değiştirebilir misin?” Leon alaycı bir şekilde güldü.
“Hayır ama seni öldürebilirim.” Patronda Leona gülümsedi.
“Bunu nasıl yapacaksın ha silahın yok, benimle dövüşürsen de kazanamazsın.”
“Bu doğru ama bende sende olmayan bir şey var.”
“Hm nedir o?”
“Leon dikkat et!” Frankın arkadan gelen sesini duyan Leon refleks olarak döndü ve silah tutan bir adamın kendisini vurmaya hazır bir şekilde beklediğini gördü.
‘Lanet!’ Leon silahtan kaçmak için hareket etmeye çalıştı ama zamanında tepki veremedi.
“Leon!” ama o anda beklemediği bir şey oldu ve Frank Leonu itti.
“Hayır!”
*bam
Kalbinin olması gereken yerde bir delik açılmış Frank sırt üstü yere yattı.
Leon patrondan düşen yerde ki silaha atladı ve aldı.
Sonra silahı kullanarak hiç düşünmeden adama ateş etti.
“Frank! Frank! Dayan iyi olacaksın, iyi olacaksın seni kurtaracağım merak etme.”
Leon gözlerinde yaşla endişeli bir şekilde Franka baktı.
“Leon yaşıyorsun sevindim. Öldüğünü sanmıştım.” Frank yavaşça konuştu.
“Konuşma! Lütfen konuşma. Burada bekle bir şeyler yapmaya çalışacağım.” Leon Frankın kan çıkan yarasına bastırdı ama akan kanı durduramadı “James! Neredesin yardım James!”
“Leon. James o- o öldü.” Frank Leonun Jamesin öldüğünü bilmediğini görünce tereddütlü bir şekilde konuştu.
“Ne dedin?” Leon bu haber karşısında bir an tüm hareketlerini durdurdu.
“O-o öldü. Sen gelmeden biraz önce.”
“Neden? Neden böyle bir şey oldu? Neden herkes öldü.” Leon gözlerindeki yaş hızlanmaya başladı.
“Bu senin suçun! Hepsi senin hatan. Senin öldüğünü duyunca bu ikisi isyan başlattı.” Tam konuşmalarının ortasındayken patron arkadan konuştu.
“Nnn-ne! Ne dedin sen!”
“Beni duydun senin öldüğünü düşündükleri için intikam almaya çalıştılar Leon. Hahaha nasıl bir his ha arkadaşlarını öldürmek.” Patron çılgınca güldü.
“Kapa çeneni! Leon beni dinle bu olanlar senin hatan değil biz-“Frank konuşmaya çalıştı ama Leon onu dinlemedi, aslında onu duyamayacak kadar kötü durumdaydı.
Tüm bunların kendi suçu olduğunu duyunca kalbini çeşitli kötü duygular istila etmişti.
Pişmanlık, nefret, öfke, keder, üzüntü, yalnızlık gibi duygular Leonu boğmaya ve köşeye sıkıştırmaya başladı.
“Evet! Bu doğru hepsi senin suçun.”
“Tüm bunlar benim suçumdu. Hepsi benim hatam.” Leon gittikçe köşeye sıkıştı.
“Leon! Sakinleşmelisin ruhuna çok yükleniyorsun. Eğer böyle devam edersen geri dönüşü olmaz.” O anda anti ortaya çıktı ve leona seslendi.
“Affedin beni, özür dilerim” Leon iyice kontrolünü kaybetmeye başladı.
“L-leon k-kendine gel! Bbbb-bunlar senin hatan-“ yüzü solgun ve neredeyse ölmek üzere olan Frank son kez gücünü topladı ve seslendi ama bitiremeden cansız bir şekilde yattı.
“Frank, Frank hayır. Lütfen tanrım. Lütfen beni bırakma. Korkuyorum hayır.” Leon ölen Franka baktı.
“James lütfen uyan. Lütfen…” İlerideki Jamese baktı ama sözlerini bitiremedi ve yoğun şekilde ağlamaya başladı.
“Leon! Dur kendine bu kadar yüklenirsen ruhuna ciddi bir zarar verirsin!” Anti işlerin yolunda gitmediğini hissedince konuşmaya çalıştı.
“Ne oldu Leon. Hahaha arkadaşlarını öldürmek nasıl bir his ha. Mutlu musun? Seni Katil” patron söylediği kelimeler Leonun kalbine ciddi bir şekilde zarar verdi.
‘Ağabey’
‘Abi’
‘Kardeşim’
‘Leon kardeş’
Kaybettiği insanları zihninde tekrar gören Leon kırıldı.
“AAAAAAAHHHHHH!”
Çok yüksek bir çığlıkla birlikte yara yumruk atmaya başladı.
“Patron! Helikopter kalkmaya hazır!” Helikopterin pilotu Patrona çağırdı.
“Hahaha bu harika görüntüyü daha çok izlemek istesem de gitme zamanım gelmiş anlaşılan. Hoşça kal Leon.” patron kahkahalarla birlikte helikoptere bindi.
“Havalan.”
“Emredersiniz!”
“Lanet olsun! Leon! Topla kendini adam kaçıyor.”
“Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.”
“Leon! Kahretsin başka şansım kalmadı.” Hafifçe mırıldanan Anti Leona uçtu ve içine girdi.
Sürekli özür dileyen Leon bu olunca sustu.
O anda Leonun etrafında siyah renkli bir gaz bulutu oluştu.
Gaz Leonu tamamen kaplayana kadar yoğunlaştı.
Bir süre sonra dağılan bulutun içinden, aynı Leona benzeyen ama gözleri kırmızı ve saçları siyah olan bir çocuk çıktı.
“Hah bunu yapmak istemezdim ama bu durumda başka çarem kalmadı. Yoksa Leon ciddi bir şekilde yaralana bilirdi.” Antinin sesi ortaya çıkan çocuğun ağzından çıktı ve kırmızı gözlerini yeni havalanmaya başlayan Helikoptere dikti.
“Ya şimdi yada hiç” helikoptere doğru koşmaya başladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..