Bölüm 168: Tao Mücadele Sarayı'ndaki Mücadele

avatar
4523 51

Desolate Era - Bölüm 168: Tao Mücadele Sarayı'ndaki Mücadele



Bölüm 168: Tao Mücadele Sarayı'ndaki Mücadele

 

 Ji Ning ve yanındaki ikili, Tao Mücadele Sarayı’nın kapısına ulaşmıştı. İçeriye bakan genç adam, Tao Mücadele Sarayı’nın aydınlık olduğunu görmüş ve içeriden gelen hafif gülümsemeleri de duymuştu.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer, bu üç yüz siyah beyaz sikkeyi ve beş kilogram sıvılaşmış element özünü kabul edeceğim.” Bu cümleyi sarf eden adamın üstünde, kan damlası sembollü beyaz bir cübbe vardı. Tabii ki bu figür, aslen Kaniçen Kılıçtırpanı’ndan başkasına ait değildi. Tao Mücadelesi’ni kazandığı için keyfi yerindeydi.

 

Hemen önünde, su mavisi cübbelere bürünmüş, uzun saçlı bir kadın oturuyordu. Kadın ayağa kalkarak başını iki yana salladı. “Üç yıl önce, seni ucu ucuna yenmiştim, küçük öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı. Bu sefer, beni yeneceğini düşünmemiştim.”

 

“Küçük öğrenci kardeşiniz zar zor kazanabilmek adına her gün çalıştı.” Normalde gururlu, kibirli olarak tanınan Kılıçtırpanı epeyi alçakgönüllü davranıyordu.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer, mücadele esnasında, o ufak bir anı yakalayan insan zaferi elde edebiliyor. Gücümüz eşdeğer lakin benim saldırılarım, sizinkilerden biraz daha keskin.”

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer…” Salondaki kadınlar ve erkekler kendi aralarında muhabbete tutuşmuşlardı. O esnada, Ji Ning, Mu Kuzeyoğul ve Bu Ying içeriye girince kalabalığın bakışları da kapıya odaklandı.

 

“Dokuznilüfer?” Ning’in bakışları aniden, herkesin “Dokuznilüfer” dediği kadına odaklandı. Günlük, mavi bir cübbe giyen kadının uzun, siyah saçları vardı. Her ne kadar suratı güzel olarak görülebilse de Meng Xin’den bile daha çekici sayılmazdı. Lakin, Dokuznilüfer’in etrafında zarif bir aura vardı. Kendisi bir nilüfer perisi gibiydi ve etrafındaki erkek öğrencileri istemeden kendine bağlıyordu.

 

“Aurasına ve tavırlarına bakarsak, olağanüstü bir geçmişe sahip olduğunu da söyleyebiliriz.” Ning kendi kendine düşündü.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer.” Dokuznilüfer’i gören Bu Ying’in sesi hafiften yükselmişti. Suratındaki gülümsemeyle konuştu. “Bu gördüğünüz iki öğrenci, Siyah Beyaz Okulu’na henüz katılan öğrenciler. Bu Mu Kuzeyoğul, diğeriyse Ji Ning.”

 

Suratındaki tebessümle başını çeviren Dokuznilüfer konuştu. “Duyduğuma göre, bugün küçük öğrenci kardeşimiz Mu Kuzeyoğul, Ta Mücadele Sarayı’nda iki kez yenilince öfkeden salonu terk etmiş.”

 

Kuzeyoğul zaten çekingen biriydi. Ondan böyle bahsedildiğini duyunca daha da utanmıştı. “Okula yeni girdiği ve daha önce böyle bir şey yaşamadığı içindi…” Ning konuştu.

 

Dokuznilüfer Ning’e bakıyordu. “Demek sen şu Patrik Diancai’nin öğrencisi olarak aldığı, Ji Ning’sin.” Ning onayladı. “Evet.”

 

 Bu Ying hemen konuştu. “Küçük öğrenci kardeşim Karakuzey, sen Ölümsüz Diancai’nin öğrencisisin lakin kıdemli öğrenci kardeşimiz Dokuznilüfer, Ölümsüz Beşçılgın’ın öğrencisi.”

 

“Ölümsüz Beşçılgın mı?” Ning şaşırmıştı. “Okula bu akşam geldiğim için kabul seremonisine katılamamıştım.” Dokuznilüfer konuştu. “Buraya geldiğine göre, küçük öğrenci kardeşim, Tao Mücadelesi yapmaya istekli misin?”

 

Gülümseyen Ning başını öne salladı. “Kıdemli öğrenci kardeşlerimle karşılaşmayı çok istiyorum.” Dokuznilüfer gülümsedi. “O zaman dikkatli olmalısın. Daha demin bir el kaybettim.”

 

“Küçük öğrenci kardeşim Ji Ning!” Soğuk bir ses yankılandı. Ning başını çevirdiğinde, bu sesin Kaniçen Kılıçtırpanı’na ait olduğunu görmüştü. Kılıçtırpanı buraya yalnızca Ning’i alt etmeye gelmişti ve böylece öfkesini salabileceğini düşünüyordu. Hayranlık duyduğu Dokuznilüfer’le karşılaşmayı beklemiyordu ve onu yenerek Dokuznilüfer’in kalbinde yer edebilmek için elinden geleni yapmıştı. Yine de kim bu Ji Ning adlı çocuğun salona adım atar atmaz kıdemli öğrenci kardeşi Dokuznilüfer’le sohbete başlayacağını düşünebilirdi ki?

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı.” Ning gülümsedi. Cevaplayan Kılıçtırpanı’nın ses tonu soğuktu. “Koridordaki mücadelemizi hatırlıyor musun?” Ning başını öne salladı. “Evet, hatırlıyorum. O mücadele esnasında size adımı söylemek istemiştim, lakin siz, kıdemli öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı, bana izin vermemiştiniz. Bir daha görüşmeyeceğimizi söylemiştiniz.”

 

 Bunu duyan Kılıçtırpanı’nın suratı hafiften değişmişti. Gülümseyen Ning ekledi. “Size ismimi bile söylememiştim lakin görünüşe göre, ismini çoktan öğrenmişsiniz, kıdemli öğrenci kardeşim. Acaba bana neden seslendiğinizi öğrenebilir miyim?”

 

Kılıçtırpanı’nın suratında soğuk bir ifade vardı. “Bahse girerek, benimle Tao konusunda mücadele etmeye cesaretin var mı?” Ning başını çevirerek devasa Tao Mücadele Sarayı’na baktı. “Bahse girerek, Tao konusunda mücadele etmek mi?” Devasa saray genç adamın önceki hayatında gördüğü büyük salonlara benziyordu. Ayrıca etrafta da seyirciler için ayrılmış epeyi yer vardı. Sarayın merkezinde, devasa sayılabilecek bir savaş arenası bulunuyordu. Aynı esnada, arenanın ki yanına uzun, taştan yapılma sütunlar yerleştirilmişti. Tao Mücadelesi yapacak kişiler bu taş sütunlara çıkarak, golemler aracılığıyla mücadele ediyorlardı!

 

Kenarda duran Dokuznilüfer konuştu. “Küçük öğrenci kardeşim Ji Ning, dikkatli olmalısın. Daha demin kaybettiğim isim, küçük öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı’ydı.” Bunu duyan Kılıçtırpanı iyiden iyiye kıskanmaya başlamış ve gözlerindeki soğuk ışık da keskinleşmişti. “Cesaretin var mı, yok mu?”

 

“Buraya kıdemli öğrenci kardeşlerimle mücadele etmeye gelmiştim. Neden cesaret edemeyeyim ki?” Ning başını iki yana sallayarak cevapladı. “Sonuçta burada yalnızca yüz siyah beyaz sikkeden ve beş kilogram sıvılaşmış element özünden bahsediyoruz.”

 

“Haha, o dediğin en düşük bahistir.” Kılıçtırpanı soğuk bir kahkaha attı. “Siyah beyaz sikkeler bize okul tarafından verilen, nadir şeylerdir. Bu yüzden, elli kilogram sıvılaşmış element özünü gözden çıkarmaya razıyım. Kabul etmeye cesaretin var mı?”

 

Ning’in suratı ekşimişti. Kılıçtırpanı soğuk sesiyle ekledi. “Oh, doğru ya. Okula yeni girdiğin için sana yalnızca elli kilogram vermişlerdir. Sanırım bir anda bu kadar miktarı bahse süremezsin, küçük öğrenci kardeşim.” Lafını bitiren Kılıçtırpanı elini havaya savurarak, bir rozet çıkardı. “Bu gördüğüm element rozeti, Gökyüzü’nün Hazine Dağı’na aitti. Bin külçelik sıvılaşmış element özüne, yani elli kilograma denk gelir. Bunu Gökyüzü’nün Hazine Dağı’na götürürsen, sana karşılığında elli kilogramlık sıvılaşmış element özünü verecekler!”

 

“Bahse girmeye cesaretin var mı?” Kılıçtırpanı Ning’e bakıyordu.

 

……..

 

Ortama ağır bir hava çökmüştü. Salonda bulunan herkes Kılıçtırpanı ve Ning arasında belli bir olayın yaşandığını anlamıştı. Daha önceleri, Mu Kuzeyoğul’la mücadele ettikleri esnada herkes en düşük bahis miktarını öne sürmüştü. S             onuçta, kimse kimseyle nefret bağı oluşturmak istemiyordu. Kılıçtırpanı’nın bu önerisini duyan herkes, adamın Ning’i zor durumda bırakmaya çalıştığı fark etmişti.

 

Eğer yeni bir öğrenci elli kilogramlık sıvılaşmış element özünü kaybetseydi, o zaman nasıl pratik yapacaktı?

 

Lakin tabii, kimse durumun asıl yönünü bilmiyordu… her ne kadar Kılıçtırpanı Ning’le mücadele etmek istiyor olsa da, daha önceleri bu kadar “aşağılık” davranmayı planlamamıştı. Ancak, Ning’in Dokuznilüfer’le konuştuğunu görünce durum tamamen değişmişti. Normalde, Kılıçtırpanı’yla Dokuznilüfer’in arasındaki muhabbet birkaç cümleyi geçmiyordu lakin bu hayranlık duyduğu genç kadın, isteyerek Ning’le konuşmuştu. Bu durum Kılıçtırpanı’nın kalbindeki kıskançlık alevlerini de ikiye katlamıştı.

 

“Bu Ji Ning’den neyim eksik ki? Neden kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer, tanıştıkları an itibariyle ona farklı davranıyor? Hazineler, aile bağları, güç ya da klan bakımından bu Ji Ning bana kıyasla bir hiç!” Kılıçtırpanı’nın gözlerindeki ifade soğumaya devam ediyordu.

 

“Küçük öğrenci kardeşim Ji Ning.” Dokuznilüfer konuştu. “Okula daha yeni katıldın. Gel, sana elli kilogramlık borç vereyim.” Bu sözleri duyan Kılıçtırpanı’ndan yayılan öfke dolu aura daha da katlanmıştı.

 

Lakin Ning gülümsemeye devam ediyordu. “Gerek yok. Kıdemli öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı elli kilogramına bahse tutuşmak istediğine göre, benim de kabul etmem lazım.” Ning elini havaya savurarak birkaç tane rozet çıkardı. “Bunlar da Gökyüzü’nün Hazine Dağı’na ait element rozetleridir. Bin külçeye takas edebilirsiniz.”

 

“Eh?” “Gökyüzü’nün Hazine Dağı’na ait element rozetleri mi?” Öğrenciler şaşırmıştı. Kılıçtırpanı okula gireli epeyi oluyordu ve bu adam dış dünyayı gezmeye de birkaç kez çıkmıştı yani Gökyüzü’nün Hazine Dağı’na giderek birkaç eşya takasına tutuşmuş olması gayet doğaldı! Öte yandan Ji Ning henüz okula girmiş olmasına rağmen, öyle elinin tersiyle bin külçeyi çıkarabiliyordu… Bu gerçekten de eşi benzerine zor rastlanan bir durumdu. Tabii kimse, Ning’in bu sıvılaşmış element özlerini Kaygısız Mağarası’nda kazandığını bilmiyordu.

 

Kaygısız Mağarası’ndaki mücadelenin haberleri dört bir yana saçılmıştı ancak Siyah Beyaz Okulu’ndaki bu öğrenciler meseleyi duymamışlardı. Sadece okulun Kadim Taoistleri’nden biri olan Wu Xiu durumu öğrenmişti.

 

……..

 

“Yüz siyah beyaz sikke ve elli kilogram sıvılaşmış element özü.” Yaşlı bir ses yankılandı. Beyaz cübbeli, yaşlı adam Tao Mücadele Sarayı’nın kenarından konuşuyordu. “Kabul ettiğinize göre onaylanmıştır.”

 

“Şimdi, ikiniz de golem seçeceksiniz.” Beyaz saçlı üstat konuştu. Aslında kendisi de Tao Mücadele Sarayı’nı idare etmekle görevli bir golemdi.

 

Ning ve Kılıçtırpanı hemen yandaki kapıya doğru yürümeye başlamıştı. Ufak bir salona girdikten sonra, beyaz saçlı adam onlara, taştan yapılma siyah heykelleri andıran, golemleri göstermeye koyulmuştu. “Golemlerin hepsinde aynı element çekirdeği var. Sahip oldukları enerji alt seviye Wanxiang dolaylarındadır. Böylece, o reenkarne olmuş ölümsüzler ilahi hisleriyle bile mücadeleye ciddi bir etkide bulunamıyorlar.”

 

Ning onayladıç İlahi his Zifu’nun zirvesinden daha üst bir güce sahipti lakin aşağı yukarı alt seviye Wanxiang’a denkti. Silahları kullanmaya yarasa dahi mücadele etkisi fazla olmayacaktı.

 

“Bütün golemlerin kendi silahları var.” beyaz saçlı adam konuştu. “Uçan kılıçlardan tutun da devasa baltalara kadar, çeşit çeşit silah mevcuttur! Yani, kendi silah tercihinize göre bir golem seçin!”

 

 Kılıçtırpanı seçimini hemen yapmıştı. Goleme doğru yürüdükten sonra aleti bağladı ve konuştu. “Ben gidiyorum. Rahat rahat seçebilirsin.” Kılıçtırpanı Ning’e bir bakış attıktan sonra ufak salonu terk etti. Seçtiği golem de onu takip ediyordu.

 

…………

 

 Tao Mücadele Sarayı’nda, Kuzeyoğul ve Dokuznilüfer’in de olduğu gruptaki öğrenci sayısı sekizdi.

 

Bahis yüksek. Hadi yüz siyah beyaz sikke önemli değil ancak elli kilogramlık sıvılaşmış element özünden bahsediyoruz yahu! Küçük öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı biraz abartıyor gibi. Yeni öğrenciden faydalanmak iyi güzel de bu kadarı da olmaz yani…”

 

“Evet, bence de…” Diğer öğrenciler kendi aralarında muhabbet ediyordu. Tam o esnada, Kılıçtırpanı ufak salondan çıkarak otuz metre yüksekliğindeki taş sütunun üstüne zıplamıştı. Sütunun üstünde oturdu. Swoosh! Golem de savaş arenasına adım atmıştı.

 

“Kutup Yıldızı Golemi’ni seçmiş.”

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Kılıçtırpanı cidden işleri ciddiye alıyor gibi. En yetenekli olduğu golemi seçmiş…”

 

“Küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning’in hangi golemi seçeceğini merak ediyordum.”

 

Golemler kalite bakımından birbirlerine eşdeğerdi lakin tek sıkıntı, kişinin hangi golemi ne kadar kullanmaya yatkın ve alışkın olduğuydu. Örneğin Ning gidip de devasa bir baltaya sahip golemi seçseydi, ortaya çıkarabileceği güç de fazla olmayacaktı.

 

“Geliyor.”

 

“Küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning geliyor.” Herkes kapıya odaklandı. Kuzeyoğul’un gözleri endişe doluydu. Dokuznilüfer de merak dolu gözleriyle Ning’e bakıyordu.

 

Arkasında golem, Ning dışarıya çıktı. Swoosh! Swoosh! İkiliden Ning taş sütuna, golem de üç yüz metre aşağıdaki savaş alanına adımlamıştı.

 

“Başlayın!” Beyaz saçlı yaşlı adam kükredi.

 

Tırırırım… Şeffaf bir bariyer bölgeyi kaplamıştı. Kuzeyoğul ve diğerleri bu bariyerin dışında kaldıkları için, tehlikeyle karşılaşmayacaklardı. Tabii Ning ve Kılıçtırpanı bariyerin içindeydi.

 

“Binkılıç Golemi!” Devasa sütunda oturan Kılıçtırpanı goleme bakarak konuştu. “Kendini fazla büyütüyorsun.”

 

“Bana birkaç şey öğretmenizi bekliyorum, kıdemli öğrenci kardeşim.” Ning seslendi.

 

“Tabii.” Kılıçtırpanı cevapladı.

 

Seyirciler heyecanlıydı. Ölümsüz Diancai’nin öğrencisi olarak aldığı, yeni yetme Ji Ning mi… Yoksa yıllar önce okula girmiş, kıdemli, tecrübeli Kılıçtırpanı mı?

 

Acaba, hangisi kazanacaktı?

 

…………

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr