Karanlık ve dar sokakların arasında süzülen güneş ışınları, karanlığı yok edebilir mi?
Karanlık, bütün günahların ve kirli işlerin üzerini örten bir yorgandır.
Pekii, bu karanlığın olmadığı bir gelecek düşünülebilir mi?
Eğer karanlık olmasaydı, bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu kim söyleyecekti?
Bu yüzden, karanlık ve ışık her zaman iç içe geçmiş birer halkaya benzetilir.
Çocukluğundan beridir buna benzer ortamlara durmadan girip çıkmış olan Luther, kendini iyi gibi göstermiş olan birçok kötü kişiyle tanışmıştı.
Buna verilebilecek en iyi örnek onun üvey ebeveynleri olurdu.
Önce Luther'i evlat edinmek için 'iyi aile' görünümü sergileyen bir çift karı-koca, Luther'i evlat edinmeyi başardıktan sonra cehennemden sürünerek çıkmış bir çift şeytana dönüşmüştü.
Belki de buna neden olan şey, Luther'in yetim olması ve dalından kopmuş yaprak gibi durmadan rüzgarın onu sürüklediği yere savrulmasıydı.
Önce Luther'e iyi davranmış, Luther'in tüm isteklerini ve kaprislerini yerine getirmek için ellerinden geleni yapmış olan bu üvey ebeveynler, daha sonra Luther'in tüm yaşamını karanlığa sürükleyen şeytanlar haline gelmişti.
Bu nasıl mı oldu?
Merak ediyor musunuz?
Her şey tüm evlat edinme prosedürlerinin başarıyla tamamlanmasından sonra başladı.
Luther'i sevdiklerini ve onu evlat edinmeyi ne kadar çok istediklerini sürekli gösteren Lively çifti, tüm evlat edinme süreci tamamlandıktan sonra, yeni yaşayacağı evi gösterme bahanesini kullanarak Luther'i yanlarına almışlardı.
Tüm prosedürleri yerine getirdikleri için Lively çiftinin bu kararına ise yetimhane yöneticileri karşı çıkmamış, Luther'i yanlarında götürmelerini seyretmiş ve hatta Luther'in
arkasından el sallayarak, Luther'e yeni yaşamında mutlu olması için dua etmişlerdi.
Tabii ki yetimhane yöneticileri, Luther'in böyle bir geleceğe sahip olacağını önceden bilmiyorlardı ve bunun olmasına izin verdikleri için suçlu sayılmazlardı, değil mi?
İyi görünen bir şeyin kötü, çürük ve çirkin bir şey olacağını veya çıkacağını önceden kim bilebilirdi ki?
Luther ise yüzünde masum bir gülümseme ile yeni ailesini takip etmiş, yeni hayatının başlayacağı yeri heyecanlı ve meraklı bir şekilde görmeyi beklemişti.
Ancak yeni ebeveynlerinin Luther'i karanlık bir ara sokağa götürüp, Luther'e bir çift şeytani gözle bakacağını kim düşünürdü ki?
Luther ise bu sırada yüzünde şaşkın bir ifadeyle öylece donakalmıştı.
Luther önünde gerçekleşen saçma duruma anlam verememiş, yüzünde hala bir beklenti ifadesini sürdürmüş ve yeni yaşayacağı yeri bulmak için etrafına dikkatle bakarak kafasını bir sağa bir sola döndürmeye devam etmişti.
Ancak onu bekleyen tek şey, sırtından aşağıya doğru kayan soğuk ter damlası ve kemiklerini donduran ürperti hissi olmuştu.
~Çat!~
Bir kemik kırılma sesi duyulmuş, daha önce oldukça sessiz olan ortamda bir bombanın patlaması gibi etki yaratmış ve tüm sessizliği de kendisiyle birlikte alıp götürmüştù.
~Ughh!~
Bunun ardından ise bir inleme sesi duyulmuş...
~Ahh!~
Ve buna acı dolu bir çığlık eşlik etmişti.
Luther'in tüm acı dolu inlemeleri, çığlıkları karanlık sokakta duyulabilecek tek ses ve gürültü haline gelene kadar kademeli olarak yükselmeye devam etmişti.
"Ne tatlı çocuk... çok saf, masum ve kullanılmaya açık bir hedef olması çok yazık."
"Boş konuşma, Helena! Sadece bu çocuğun iyi bir dilenci olması, bize iyi hizmet etmesi ve ceplerimizi parayla doldurmasına ihtiyacımız var. Şimdi onu bir dilenciye benzeyene kadar döv... anlaşıldı mı?!"
Luther'in kulaklarına giren bu konuşma, Luther'in hafızasında yer edinmeyi başarmış tek hatıra ve o zamandan geriye kalan tek anıydı.
Bundan sonrası sadece karanlıktı...
Bitmek bilmeyen bir karanlık...
Durmadan seni içine çeken, gittikçe büyümeye devam eden ve sende kalan son masum yanını öldürmeye devam ederek, artık geriye hiç bir şey bırakmayan bir boğucu karanlıktı.
Dilenci...
O zaman geleceği için seçilen meslek buydu.
Doktor olup, tüm hastalara yardım etmek mi?
Öğretmen olup, geleceğin yönünü şekillendirmeye yardım etmek mı?
...
Belki de, sıradan çocukların hayalini kurduğu meslekler buydu.
Ancak Luther için seçilen ve değiştirmesine izin verilmeyen meslek...
Dilenci olmaktı!
Luther; tüm hayatını başka birinin cebini doldurmak için yaşayan, her zaman aç ve susuz kalan, dilencilik yapmaya devam edebilmesi için yeterli besin verilen bir kişi olarak geçirecekti.
Artık dayanamadığı bir zaman geldiğinde ise kolayca yeri başkasıyla doldurulacak ve ölüme terk edilecekti.
Ama luther tüm bunların gerçek olmasına izin vermemek için savaşmaya karar verdi!
Madem masum ve saf olmak kötüydü, o zaman Luther; kurnaz ve düzenbaz olacaktı.
Madem zayıf ve güçsüz olmak kötüydü, o zaman Luther; güçlü ve yenilmez olacaktı.
Luther o zaman bir şey olmayacağı konusunda son derece kararlıydı ve bu 'Dilenci' olmaktı!
Luther bu yeminini yerine getirebilecek miydi?
Ya yeminini yerine getirmeden öldüyse... ya da yarı yolda yemini bozmaya karar verdiyse...
Belki de... çok uzun zaman önce... bu yemini yerine getirmeyi başarmıştır, ne dersin?!
_________________________________________
Yazar: 20+ bölümü daha okumak için lütfen Wattpad'dan devam eden 'Dilenci Kral' adlı kitabıma bir göz atın... teşekkürler =_=
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..