2 - İntikam

avatar
287 0

Dilenci Kral - 2 - İntikam


Acı, ızdırap ve çaresizlikle geçen günlerin ardından, Luther'in günden güne büyüyen kararlılığı ve azmi meyvesini vermeye başlamıştı.


En başından beri kendisi için bir hedef belirlemiş olan Luther, bu hedefine ulaşmak için canla başla çalışmış ve kişiliği üzerinde birçok değişiklik yapmıştı.


Bu değişikliklerin en başında, 'düşünce yapısını değiştirmek' gelmişti.


Çok saf ve masum bir kişiliğe sahip olmanın iyi olmadığını, içinde bulunduğu elem durumdan kurtulmak için daha kurnaz ve akıllı davranması gerektiğini anlamıştı.


Önce yapması gereken şeyin bilgi toplamak olduğunu, nasıl bir pisliğin içine girdiğini anlaması gerektiğini ve kiminle veya kimlerle uğraştığını öğrenmek mecburiyetinde olduğunu bilen Luther, kendisine nasıl işkence edildiğine, hakaretlere maruz kaldığına bakılmaksızın sessiz kalmış, dişlerini sıkmış ve her zaman yapması gereken en iyi şeyin ne olacağını düşünerek beynini çoğu zaman aşırı yüklemişti.


Ölüm Meleği...


Dahil olduğu örgütün adı buydu.


Ölüm Meleği, Luther gibi birçok çocuğun kandırıldığı, kaçırıldığı ve dilenci olması için zorlandığı bir yeraltı örgütüydü.


Bu bilgiyi öğrenmek için bile çok zaman harcamak zorunda kalan Luther, içinde büyüyen nefret tohumunun ve intikam fikrinin gözünü kör etmesine izin vermeye başlamıştı.


Luther"in tek istediği şey, 'Ölüm Meleği' denilen bu örgütün yok edildiğini görmekti.


Luther bunu başarmak için ruhu kendi elleriyle şeytana bile verirdi.


Luther önce küçük bir dilenci olarak başlamış, kendisi gibi olan birçok çocukla tanışmış ve onlara kendi fikirlerini aşılamaya başlamıştı.


Tabii ki, Luther bunu yaparken çok dikkatli olmuş ve yakalanması sonucunda endişelenmesi gereken en son şeyin kendi hayatı olduğunu idrak etmişti.


Helena...


Brad...


Bu iki isim, evrak üzerinde Luther'i evlat edinen üvey anne ve babasının adıydı.


Bu iki isim, Luther'in bu yaşamda en çok öldürmek istediği kişilerin adıydı!


Bu hayalini gerçekleştirmek için gözyaşları ve acı ızdırapla geçen onlarca günün, ayın ve yılların ardından Luther, bu örgüt içinde kısmen kendisi için bir güç toplamayı başarmıştı.


Tabii ki, Luther'i destekleyen kişiler kendisi gibi dilenciler ve diğer kurbanlardan ibaretti.


Ancak sayılarda güç vardı.


Günden güne onu destekleyen kişilerin sayısı giderek artmaya, büyümeye ve durdurulamaz bir sel gibi önüne gelen her şeyi yıkmaya ve tüm duvarların üzerinden taşarak, sonunda 'o' yıkılmaz duvarı aşındırmaya ve çökertmeye başlamıştı.


Luther'in, 'Ölümcül Direniş' adını verdiği bu güç; ölümün her an kol gezdiği, ölmek için tek bir hatanın yeterli olduğu ve kurtuluş uğruna canlarını ortaya koyan kahramanları anmak için başlatmış olduğu direnişin özünü oluşturan anlam haline gelmişti.


_________________________________________


"Son durum nedir?" diye sordu Luther.


Onun arkasında duran bir adam, "Her şey doğru gidiyor, yanlış bir şey yok!" dedi kararlı bir ses tonuyla.


Luther, dışarıya bakmak için pencerenin kenarına yürüdü ve dışarıda karıncalar gibi durmadan hareket eden insanları izledi.


"Dışarı baktığında ne görüyorsun, Lucas?" diye mırıldandı Luther.


Luther, ellerini arkasında birleştirmiş ve buz gibi gözleriyle dışarıda hareket eden noktaları izliyordu.


"Bir grup ikiyüzlü karınca!" diye yanıtladı Lucas, pencere kenarına yaklaştığında ve Luther'in yanında yerini aldığında.


"Haklısın, sadece bir grup karınca! Sadece bizden daha iyi bir kadere sahip olan karıncalar, hahah" diye gülen Luther'in gözlerindeki soğukluk bir anlığına dahi kaybolmadı.


Lucas, Luther'in şakasına tepki vermeden öylece olduğu yerde kıpırdamadan durdu.


Bir süre devam eden sessizlikten sonra Luther,"Kaç kişiyi kaybettik?" diye sordu.


Bu sefer Luther'in yüzünde bir üzüntü, keder ifadesi kısa süreliğine belirdi ve bir anda sanki hiç ortaya çıkmamış gibi yok oldu.


"%80'imiz öldü! Geriye sadece yüzlerce kişi kaldı... Elena'da gitti!" dedi Lucas, ses tonunda en ufak değişiklik olmadı.


"Onunda gitmesini beklemiyordum. Bana gitmeden önce, 'Merak etme ölmeyeceğim!' demişti. Uh, sanırım yalan söyledi, değil mi?! Hahaha." diyen Luther, delice gülmeye ve sanki komik bir şey duymuş gibi kahkaha atmaya başladı.


Elini yavaşça beline doğru götüren Lucas, "Sanırım..." diye mırıldandı ve belinden asılı duran kılıftan çıkardığı bıçağı doğruca Luther'in sırtına sapladı.


~Ugh~


"Demek o sendin! Hainin en yakınımda olacağını beklemiyordum. Sanırım başarısız oldum, huh!" diye içini çeken Luther, acıyı görmezden geldi, arkasına dönmek için büyük çaba harcadı ve Lucas'ın tüm duygulardan arınmış gözleriyle karşı karşıya geldi.


Daha sonra ikisinin içinde bulundukları odanın kapısı yavaşça açıldı ve bir kadın ile bir adam içeri girdi.


"Fena değildi, oğlum! Seninle gurur duyduğumu söylemek istiyorum." diyen Brad, Luther'in üvey babasından başkası değildi.


"Onunla dalga geçme, Brad! Yaptığı şeyler yüzünden çok kayba uğradık, bunu telafi etmesi gerekiyor... Hayatıyla!" diye sızlanan Helena, Brad'ın kafasına vurdu ve Luther'in önüne doğru yürüdü.


Luther'in yüzünü bir eliyle okşayan Helena, "Öyle değil mi? Küçük Luther!" diye sevimli bir ses tonuyla konuştu.


"Huh, sizi öldürmekten başka bir şey istemiyorum, sadece o kafanızın cansız bedenlerinizden düştüğünü görmeyi ne kadar çok isterdim! Yazık, başarısız oldum." diyen Luther, sanki artık hiçbir şey umrunda değilmiş gibiydi.


~Fısh~

~Fısh~


Birden iki cansız kafa ve beden yere düştü, ortalık kan gölüne döndü.


"Son dileğini yerine getirdim! Bunu hak ediyorsun, patron." dedi Lucas, aynı duygusuz ses tonuyla.


"HAhaHAha.."


Birden odayı Luther'in kahkaha sesi doldurdu ve bir dakika sonra kahkaha sesi yavaşça ölmeye ve odayı sessizliğe, eski haline geri döndürdü.

_________________________________________

Yazar: Daha fazla bölüme erişmek için Wattpat üzerinden, "Dilenci Kral" adıyla arama yaparak kitabıma bir göz gezdirebilirsiniz.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46917 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr