Sungkwang binası, birinci kattaki Paris fırını…
Kang-Jun, Keirun, ratigerler ve dev ratianlar cücelere karşı savaşıyordu.
“Laaaaaaaan! Nasıl cücelerin bölgesine girmeye cüret edersiniz! Hepinizi geberteceğim! Gebereceksiniz ulan!”
İnsan görünümlü ama 4 kolu olan bir orta seviye cücenin ellerinde kılıç, balta, mızrak ve bir tane de kalkan vardı! Neredeyse yenilmez bir cüce.
Lakin cücenin yenilmezliği sadece görüntüdeydi. Kang-jun seri bir şekilde rüzgar aurasını kullandı ve hızlıca orta seviye cücenin önüne vardı.
Kang-jun basit bir hareketle cücenin saldırılarından kaçındı ve cücenin balta tutan eline sertçe diziyle vurdu.
Paat!
“Agghhh!”
Cüce eline aldığı beklenmedik darbe yüzünden çığlık attı ve bir saniyeliğine afalladı. Kang-jun rakibinin afalladığını görünce hiç beklemeden tüm gücüyle baltasıyla saldırdı.
Papak! Papapak!
“Kueeeeoh!”
[Tecrüben arttı.]
[Seviyen yükseldi.]
[30 node ele geçirdin.]
“Huhu, seviye atladım!”
“Hahaha! Tebrikler lordum!”
Cüceler dayanmaya çalıştılar fakat Kang-jun ve Keirun’un maharetli ve kombine atakları karşısında bir bir düştüler.
[Paris fırını ele geçirildi.]
[Bir Cüce hazine sandığı ele geçirildi.]
Sonunda 1. Kattaki Paris Fırınını ele geçirmişti. Ne yazık ki, fırıncılık ve ekmek pişirme hakkında bilgi alamamıştı fakat bir sandık düşürmüştü.
[43 node kazandınız.]
[2 sarımsaklı güzel kokan ekmek elde edildi.]
[Sarımsaklı güzel kokan ekmek]
-Yemek
-Yendikten sonra fiziksel hasar 90 dakikalığına artar.
-100% taze (tazelik ve etkileri zamanla azalır)
Şaşırtıcı bir şekilde ekmek 90 dakikalığına fiziksel hasarı arttırıyordu.
Tazeliği ve etkileri zamanla düşeceğinden ekmeği saklamanın bir mantığı yoktu. Sanırım elinden geldiğince hızlı bir şekilde tüketse daha iyi olacaktı.
‘Hmm burada 2 tane var yani bir tanesini şimdi yesem sorun olmaz’
Kang-jun hemen bir parçasını ağzına attı. Ardındansa eşeği sağlam kazığa bağlamak için bir parça daha yedi.
[Fiziksel saldırı gücü %10 arttı.]
[Etki 90 dakika sürecektir.]
"Tamam. Şimdi bodruma gidiyoruz.”
“Emredersiniz, lordum!”
Bodrumda bir tonkatsu dükkânı vardı. Cüceler şaşılacak derecede iyi bir şekilde karşılık veriyorlardı. Ne yazık ki Kang-jun 9. seviyeye geçmişti. Cüceleri öldürmek onun için su içmek gibi bir şeydi şu an.
ÇN: tonkatsu domuz şinitzeli yanında bir şeyler daha oluyor fakat ben bilmiyorum yemedim
[Sungkwang Tonkatsu ele geçirildi.]
[Cüce hazine sandığı elde ettiniz.]
Kang-jun sandığı açtı ve içinden 74 node çıktı.
“2. Kata ilerleyin! Ratigerler! Kapıyı kırın!"
"Lordumuz nasıl isterse!”
Swiik! Kwaang!
Ratigerler 2. Kattaki Tsingato barının kapısını saldırmaya başladılar.
Kısa bir süre sonra kapı kırıldı ve şiddetli bir savaş başladı.
[Tsingtao ele geçirildi.]
[Cüce hazine sandığı elde ettiniz.]
[3. Kattaki Elit matematik okulu ele geçirildi.]
[Cüce hazine sandığı elde ettiniz.]
[4. Kattaki Elit matematik okulu ele geçirildi.]
[Cüce hazine sandığı elde ettiniz.]
Katlar Kang-Jun’un karşısında çok dayanamıyor. Hepsi Kang-jun tarafından kolayca ele geçiriliyordu.
Bu sayede, Kang-jun kolayca 11. Seviyeye Keirun ise 2. Seviyeye ulaşmıştı.
Kang-jun 3 seviye atlamıştı ama Keirun sadece 1 seviye atladı. Keirun’un daha önce söylediği gibi tecrübe puanlarının çok azı ona gitmişti.
"HAHAHAHAHAHA! Seviye atladım!”
Keirun sadece bir seviye atlamasına rağmen ağzı kulaklarına varıyordu.
“Kuhuk! Lordum! Sonunda seviye atladım!”
“İnanamıyorum seviye atladım!”
Gözlerinden mutluluk göz yaşları dökülüyordu.
Önceden 1. Seviyede sıkışıp kalmıştı.
Bir gölge hükümdar olarak zaten oldukça fazla zaman harcamıştı. Ayrıyeten bir de cehennemde yıllarca kalmıştı.
Ne yazık ki bir hükümdar olamamıştı ama en azından Kang-jun’un emrine girip tekrar seviye atlayabilecekti. Harcadığı efora bakılınca ileride de büyük ihtimalle seviyesi artmaya devam edecekti.
Keirun’un kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kang-junsa sadece gülümsedi.
"Tebrikler Keirun.”
"Bende lordumu tebrik ederim. Bugün 3 seviye atladınız.”
"Bu risk alarak görev yapmanın sonucu.”
"Doğru. Bu sadece başlangıç. Lordum daha da güçlenecektir.”
"Tabii ki."
Tüm cüce hazine sandıklarını açtıktan sonra elde ettikleri şu şekildeydi:
284 node.
3 küçük can iksiri.
3 küçük kara büyü iksiri.
[Küçük kara büyü iksiri]
-İçmek 40 kara büyü enerjisi yeniler.
Kang-Jun sonunda Hwanmongdayken kara büyü enerjisini doldurabilecekti. Ne kadar sadece 40 kara büyü enerjisi olsa da doğru anda kullanıldığında bir savaşın seyrini değiştirebilirdi.
“Şimdi patronla karşılaşma zamanı. Sarımsaklı ekmeğin etkisi bitmeden hızlıca savaşı bitirmeliyiz. Ama bundan önce Dafeng binası ne durumda onu kontrol etmeliyiz.
"Şimdilik bir sorun yok gibi görünüyor. Tüm dikkatimizi yapacağımız patron savaşına verebiliriz.”
Keirun’un seviyesiyle beraber gözleri de güçlenmişti. Böylece sık sık Dafeng binasını kontrol edebiliyordu.
“Hadi gidelim.”
Kang-Jun baltayı ağzına aldı ve tırmanmaya başladı.
ÇN: Hani bıçağı falan dişleriyle tutar tırmanır ya o şekil
Çatının üzerinde okul bahçesi gibi bir şey yapılmıştı.
Bahçenin ortasında onlarca zayıf cüce vardı.
Ayrıyeten 4 tane de orta seviye cüce bahçenin etrafında dolanıyordu.
En öndeyse altın kürklü bir kedi duruyordu.
Yarı katlanmış kulaklar, yanık altın rengi kabarık bir kürk, büyük parlayan gözler.
Kafası kedi vücudu insan çocuğu görünümünde değişik bir yaratıktı.
“Bah! Buraya kadar gelmeyi başarmışsın ama şansınızı fazla zorladınız. Benim adım Rodiam! Size cücelerin bölgesine girmenin sonuçlarını göstereceğim!”
Bu sözcükler normalde birini korkutabilirdi ama şirin bir kediden duymaları...
Kang-jun ve Keirun’un gözleri Rodiam’ı duyduklarında fal taşı gibi açılmıştı
Cüce patronu! Sungkwang binasının patronu!
"Bu tatlı şey cidden Rodiam mı?”
"Lordum, sevimli görünen şeylere karşı daha dikkatli olmalısınız.”
"Endişelenme.”
Kang-jun başıyla onayladı. Keirun’un dediği gibi tetikte kalmalıydı.
Rodiam bir patron canavardı yani saldırı gücü oldukça fazla olmalıydı.
Bekledikleri gibi Rodiam’ın vücudu boğa başlı dev bir yaratığa dönüştü. 4 metreden uzundu ve 2 kırmızı boynuzu vardı. Boynuzlar Kang-jun’a şeytanı hatırlatıyordu.
Keirun’un rengi soldu.
“Minator!”
“Oha! Bu minator biraz hormonlu değil mi ya?”
Karşısındaki şeyin dört metreden fazla uzaması Kang-jun’u afallattırmıştı. Baltasının etki edip etmeyeceği bile şüpheliydi.
Keirun’un gözleri parladı.
“Minatorlar ogrelerin saf gücünü taşıyan yaratıklardır. Böyle bir yaratığın böyle zayıf bir binada ortaya çıkması neredeyse imkânsız. Ne kadar gerçek bir minator gibi dursa da savaş gücü çok fazla olmasa gerek.
“Ne kadar bir minatora dönüşmüş olsa da normalde bir cüce. Onunla başa çıkabilirim
Kang-jun ve Keirun’un alay eder tavrını gördükten sonra Rodiam’ın morali iyice bozulmuştu.
“Kuwaaah! Cüceler toplanın! Şu aptal istilacılara gücünüzü gösterin.”
“Kuweeeh! Düşmanlarımıza korku salın!”
"Kwaaang! Cücelerin gücünü gösterin!”
Cüceler akın akın üzerlerine geliyordu. Kang-jun aceleyle bağırdı.
“Keirun, askerleri sen komuta et. Ben patronu alacağım.”
"Bu işi bana bırakın lordum lütfen gidin.”
Kang-jun ilerlerken Keirunda komutlarını vermeye başlamıştı.
“Ratigerler, ileri! Okçular, öndeki orta seviye cüceye nişan alın. 1 numaralı dev ratian okçuları koru 2 numaralı sende ratigerlere yardım et.”
Kwa kwang! Syuok! Papapak!
Göz açıp kapayıncaya kadar, bir orta seviye cüce yere yıkıldı ve toprağa döndü. Hemen ardındansa 2 tane zayıf cüce de yeri öptüler.
Kang-jun’un gözleri oğlu başarılı olmuş bir baba gibi bakıyordu.
'Benden daha iyi yönetiyor.’
Keirun askerleri o kadar iyi ki kontrol ediyordu ki sanki onun bir uzvu gibiydiler.
'Huhu, Hızlı olmalıyım.’
Hükümdar komutanına emir verir, komutan da askerleri yönetirdi.
Keirun oldukça yetenekli bir komutandı. Kang-jun böyle bir komutana sahip olduğu için şanslı hissediyordu.
Keirun sakince gülümsedi.
“Lordum! Bu taklitçileri bana bırakın. Lütfen dikkatli olun.”
“Anladım. Endişelenme.”
Tüm bunlar olurken. Kang-jun da Rodiam ile karşılaşıyordu.
“Kukukuku! Sana gerçek bir silahın neye benzediğini öğreteceğim!”
Rodiam kocaman bir savaş baltası tutuyordu. Devasa savaş baltası Kang-jun’u germişti.
'Devasa bir silahı var.’
Dönüşüm geçirmiş olsun veya olmasın, öyle devasa bir vücudun gücünü hafife alamazdı.
Bu silah için de geçerliydi.
Her savuruşu oldukça güçlüydü.
Rodiam acımasızca baltasıyla saldırıyordu.
Hwing! Hwing! Hwing hwing hwing!
Şaşırtıcı bir şekilde oldukça hızlıydı da.
Sswik! Hwing hwing!
Yandan savurma, dikey kesiş! Rodiam’ın 2 saldırısı da hedefi bulmuştu.
‘Ick!’
Kang-jun baltadan kaçınmak için aşağı doğru eğildi fakat balta yine de sol omzuna isabet etmişti.
Chwaaaak!
"Ugh!"
Yarılmış sol omzu ve kolu oldukça acıyordu.
‘Hay senin yapacağın işi!’
Can: 208/290.
Tek vuruşta 82 can kaybetmişti.
Snap!
Kang-jun refleks olarak geri çekildi ve bir tane iksir çıkarıp içti.
“Kukukuku! Kaçmayı mı düşünüyorsun?”
Rodiam tam hız arkasından kovalamaya başladı.
‘Rastgele saldırmıyor. Bu patron sıradan bir rakip değil.’
Kang-jun dikkatle rakibinin baltasına bakıyordu.
Rakibinin saldırı sırasını çözmeliydi. Böylece saldırılar arasında bir boşluk bulup karşı saldırı yapabilirdi.
Kang-jun canını tamamen doldurması için bir tane daha iksir içti.
Can: 290/290.
Rakibini yenmek için zirve kondisyonunda olmalıydı. Kang-jun rakibinden kaçınmaya devam ederken bir fırsat arıyordu.
Kang-jun saldırılardan sıyrılmaya devam ettikçe Rodiam baltasını daha vahşice sallıyordu.
"Kuoh! Kaçmaya devam mı edeceksin?”
Hwing! Hwiing!
Rakibi ne kadar seri saldırsa da, Kang-jun kolayca rakibinin saldırılarından kaçıyordu.
Az çok rakibinin saldırı sıralamasını çözmüştü.
Ek olarak, Kang-jun’un hareket hızı rüzgârın aurası sayesinde artıyordu. Eğer rüzgârın aurası olmasaydı çoktan ölmüş olurdu.
“Kuweeeh! Lütfen vur artık! Doğru!"
Hwing! Hwing hwing hwing!
Savaş baltasının aralıksız saldırısı!
Kang-jun sonunda saldırı sırasını çözmüştü. Şu an Kang-jun bir balerin gibi zarif hamlelerle rakibinin saldırılarından kaçınıyordu.
Bam! Bam bam! Bam bam bam!
Bacak, uylukları, göğsü ve yanlarına doğru saldırıyordu Rodiam.
“Kuuuuck! Lanet olsun!"
Rodiam gerilerken kafası karışmış gibiydi. Tam o anda Kang-jun Rodiam’ın bileklerine bir saldırı yağmuru başlattı.
Kuuong!
Saldırı yağmuru sonucu Rodiam’ın baltası yere düşmüştü.
"Bu bu!"
Rodiam baltasını yerden alamadan Kang-jun insafsızca kafasına baltayı geçirdi.
Paak! Papapak!
11. seviyeye ulaşmıştı kısacası gücü oldukça fazla artmıştı! Rüzgar aurası sayesinde saldırıları da rüzgar nitelikliydi! Birde gücü sarımsaklı ekmek sayesinde iyice artmıştı!
Rodiam peş peşe gelen saldırılara daha fazla dayanamadı.
"Kuooh! Ne utanç verici...”
Kuwuong!
Rodiam’ın devasa vücudu yere düştü. Aynı anda bedeninden siyah bir duman fışkırdı.
Chwaaaaak!
Minatorun bedeni küçülürken ortaya bir duman çıktı
“Ohh...!”
Bir süre sonra ortaya kanlar içinde inleyen bir kedimsi canavar ortaya çıktı.
"Sonunda gerçek formuna geri döndün. Bu işi bitirelim!”
Kang-jun yavaşça baltasını kaldırırken, Rodiam tir tir titremeye başlamıştı.
“Ba.. bağışla beni.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..