Bölüm 68: Akademiden Beklenmeyen Performans

avatar
495 4

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 68: Akademiden Beklenmeyen Performans


Sonunda 1. Sezonumuzun 2. Arcına başladık. Umarım bu arc boyunca eğlenirsiniz.

--------------------------

Yetenekli bir ressamın elinden çıkmış gibi gözüken gökyüzünün parlak yıldızlarının altındaki yeni gelen öğrenciler etraflarındaki binaları inceliyor, akademinin mimarisi tarafından büyüleniyorlardı.

Sıradan halkın gençleri binalara bakarken yutkunuyor ve binaların güzelliğinin altında adeta eziliyorlardı. Akıllarından geçen iltifatlar bile yetersizmiş gibi geliyordu onlar için.

Soylular bile etkilenmişti. Malikânelerinin gösterişli koridorlarına yürüyüp bakımlı bahçelerinin bu mimarinin karşısında solmuş bir çiçekten farksız kaldıklarını fark etmişti.

Verilen haritanın yardımıyla herkes sonunda kalacakları yurt binasının önüne gelebilmişlerdi.

Akademinin iki yurt binası vardı. İkisi de gereksiz derecede büyüktü ve bu, kalacak büyücü adaylarının oda konusunda bir sıkıntı yaşama olasılığını tamamen ortadan kaldırmış oluyordu.

Yurt binaları kızlar ve erkeklere özel olarak ikiye ayrılmıştı ama aralarında bir engel bulunmamaktaydı. Birbirlerinin yanında olup her an birbirleriyle etkileşime açık hâldeydi.

Aralarında on metrelik bir boşluk bulunmaktaydı.

Uzun, çok katlı binaların rengi akşam vakti olduğundan dolayı gençler tarafından anlaşılamıyordu ama aynı şekildeki aydınlatmadan yola çıkarak Alastair kendince bir çıkarımda bulunmuştu bu konu hakkında.

Alastair kısa bir süre binayı incelemekten kendisini alıkoyamamıştı. Hemen ardından erkekler yurduna doğru ilerleyen patikayı takip etti.

Kapının önüne vardığında otuzlu yaşlarda bir adamın için ayrılmış olan küçük bir odada olduğunu gördü. Adamın önündeki masada bir bardak, bir içki şişesi ve birkaç defter bulunuyordu. Adamın ne okuduğunu görememiş de olsa ince bir kitap olduğunu fark etmişti.

Arada bir içeceğinden bir yudum alıyor ve gözünü kitabından ayırmadan ince bir deftere not alıyordu. Arada bir kendine mırıldanıyor ve gözlerini ovuşturarak aynı eylemleri baştan tekrarlıyordu.

Adamı incelerken fark etti ki ilgisi kendilerinde değildi. Ne kendinden öncekilere bakış atma gereği duymuştu ne de adama olan dik bakışlarını fark etmişti. Adam tamamen önündeki ince kitabına odaklanmıştı.

Büyücü adayları olarak göz ardı edilmişlerdi.

‘Akademinin güvenliğine çok güveniyor olmalı,’ diye bir yorumda bulundu zihninde ve daha fazla adamı inceleyerek zaman harcamamaya çalışarak içeri girdi.

İçeri girerken bir kez daha adama baktı, ‘Fazla baştan savma.’

Yukarı çıkan merdivene baktı ama hemen ilerlemek yerine etrafına kısa bir bakış atmayı tercih etti.

İçerisi gündüzden bir parçaymış gibi aydınlıktı. Yerler siyah ve grinin tonlarının buluştuğu mermerlerle kaplanmışken duvarlar da gece mavisiyle boyanmıştı.

‘Hm?’

Merdivenlere doğru ilerledi ama dikkatini çeken tabelanın önünde durdu, üstünde yazanlara bakmaya başladı. Sonrasında yüzünde oluşan gülümsemesiyle merdivenleri çıkmaya başladı. Verilen çantanın üzerindeki numaranın nerede olduğunu bulmuştu.

Tabelanın üzerinde yurttaki odalara atanmış numaralar hakkında bilgiler yer almaktaydı, Alastair’in gülümsemesinin sebebiydi. Bütün koridorları gezmek gibi bir uğraşa girmemiş olacaktı.

Altı katlı yurt binasının dördüncü katına çıkarken diğer büyücü adaylarının yurt çantalarının üstündeki oda numaralarını aramakla uğraştıklarını gördüğünde gülümsemesi daha da genişledi.

Dördüncü kata ulaştığında gülümseme tamamen silinmiş ve rahatsız olmuş bir ifade yerini almıştı, kaşlarını çatıyordu. Merdivenler büyüktü ve genişti, kendisinin çıkarken oldukça yorulmasına sebep olmuştu.

Derin bir nefes aldı. Bavulunun büyük oluşuna ve ağırlığına yakınmaya başlamışken aynı zamanda üstünde 424 numaralı odayı aramaya başlamıştı.

Şükür ki bulması kısa sürmüştü yoksa kafayı yiyebilirdi.

Sesli bir şekilde yutkundu. Bavulunu sessiz olmaya özen göstererek yere koydu ve çantasındaki bronzdan anahtarı çıkarttı. Derin bir nefes aldı ve anahtarı kilide sokup sakin kalmaya çalışarak çevirdi.

Klik!

Kapı tok bir sesle açıldı ve Alastair yeni hayatında konaklamasını yapacağı yere karşı adımlarını attı.

Onu ilk karşılayan şey odanın rutubet kokusu olmuştu. Koku tarafından büyük şaşkınlığa uğratılmış Alastair ilk birkaç saniye kendisine gelememişti.

‘Bu nasıl iğrenç bir kokudur böyle?’ dedi bir eliyle burnunu tutarken.

Çantayı ve bavulunu odanın girişinde bırakmış, direkt olarak adımlarını manzarası geceleri korkutucu gözüken orman olan penceresini açmış ve odanın havalanmasını sağlamıştı.

Alastair kendisini gafil avlayan kötü koku hakkındaki kötü düşüncelerinin büyümesine izin verirken odasının kapısını kapattı. Kısa bir sürenin ardından burnu kokuya alışmıştı.

‘Işık… Işık… Işık…’ diye sayıklamaya devam ederken odada kendisine aydınlatma sağlayacak bir şey aramaya başladı.

Dikkatli bir incelemenin ardından pencerenin yakınındaki masaya takıldı gözleri. Masanın hemen yanındaki zincir anında dikkatini çekmişti. Hemen oraya gitti ve zinciri çekip bıraktı hızlıca.

Tık! Kırt! Tık!

Çarkların çıkardığı garip ama ritmik sesin ardından odanın tavanında bulunan avizenin üstünde bulunan taşlar ışıldamaya başladı.

Kırmızı renkteki dört minik taş odayı tamamen aydınlatmaya yetmişti.

“Güzel!” dedi Alastair rahatlamış bir şekilde ve dikkatini aydınlanan odanın görünüme çevirdi.

Binanın büyüklüğü göz önüne alındığında odanın boyutu oldukça küçük kalıyordu. Fakat normal bir odaya göre de gayet büyüktü. Yine de Alastair gibi devasa bir yatak odasına sahip olan birinin bakış açısından bakılırsa da oda küçük görünebilirdi ve Alastair de böyle düşünüyordu.

Odanın duvarları bej rengindeydi ama garip bir şekilde renginde bir solukluk bulunmuyordu, ayrıca sanki yeni boyanmış gibi gözüküyordu. Ancak odanın geri kalanı için aynısı söylenemezdi.

Odanın duvarlarından yola çıkarak hayal ettiği oda ile karşısındaki odayı karşılaştırınca bütün şevki ve heyecanı kaybolmuştu. Odayı iyi bir şekilde temizlemesi gerektiğini fark etmişti.

Yutkundu ve derin bir nefes aldı. Gerçekten adım attığı gibi çalışmak zorundaydı.

‘Akademi cidden oldukça sıkıntılı!’

Alastair gözlerini duvardan ve yerdeki pislikten çekmiş, sol tarafında kalan yatağına çevirmişti ve hissettiği kafa karışıklığıyla kaşları anında çatılmıştı.

Yatağın sadece temeli bulunuyordu. Ne üstünde bir örtüsü ne de bir yorganı bulunuyordu. Yatağın üstünde bir baza bile bulunmuyordu!

‘Bu nasıl bir akademi böyle?’ diye düşündü ve yatağın yanına adımladı. Hayal kırıklığıyla süslü gözleri sandığın yanındaki geniş ve uzun sandığa takıldı.

Alastair merakının kendisini kontrol etmesine izin vermiş ve sandığın önünde durmuştu. Yavaşça kafasını sallarken masanın girişte bırakmış olduğu çantayı aldı ve içini karıştırmaya başladı. İçinde farklı bir anahtar bulmayı ummuştu ama bulamadı, kaşları çatılmıştı.

‘Belki de…’ diye düşünürken kapıyı açarken kullandığı anahtarı bir kez daha kullanmaya karar verdi.

Klik!

Sandık ince bir sesin ardından açıldı ve içindeki yatak için gereken malzemelerin konulmuş olduğunu gördü. Poşetlenmiş, güzelce saklanmış eşyaların hepsine tertemizdi ve oldukça iyi bir şekilde korunmuştu.

‘Pekâlâ, bu konu hakkında sözümü geri alıyorum. Oda ne kadar berbat gözükse de en azından bunu akıl edebilmişler.’

Alastair sandığın kapağını kapattı ama kilitlemedi. Anahtarı cebine attıktan sonra odaya bir göz attı.

‘Peki odayı nasıl temizleyeceğim?’

Alastair’in yüzünde ağlamaklı bir ifade belirdi. Kendisini sandığın içine atıp uyumak istiyordu.

Alastair sinirle karışık yorgunlukla kaşlarını ovalarken adımlarını odadaki diğer kapıya yöneldi.

Bu kapı kişiye özel banyoya açılıyordu.

Alastair banyoya bakarken malikanedekiyle karşılaştırmadan edemiyordu. Banyo ona göre gayet küçüktü ama ikamet alanındakinden ve gemidekinden daha büyüktü, ayrıca bu banyoyu çocuklar için hazırlanan küçük leğenlerden farksız olduğunu da düşünüyordu.

Ancak elden bir şey gelmezdi, elden gelenle yetinilecekti. Yine de rahatlık konusunda malikaneyi özlemişti.

Banyonun küveti beyaz mermerden yapılmıştı, gayet sade ve düz bir görüntüsü vardı. Yerler de aynı şekilde beyaz mermerlerden yapılmış ve küçük, kırmızı renkte öne çıkan bir halı koyulmuştu.

Kapının tam karşısında havluların asıldığı gümüş bir askılık bulunuyordu. Yanında da kişinin elini ve yüzünü yıkayabilmesi için beyaz mermerden yapılmış banyo tezgâhı bulunuyordu.

Tezgâhın karşısında ise kişinin kullanabileceği parfümler, şampuanlar, sabunlar ve liflerin bulunduğu dört katlı bir raf bulunuyordu. İçindeki eşyaların hepsi tamamen yeni koyulmuştu.

Kapının hemen yanında bulunan kovayı, paspası, kırmızı, sarı ve yeşil renklerdeki üç farklı el beziyle yanlarında bulunan sıvı temizlik malzemelerini görünce derin bir nefes aldı ve acıyla iç çekti.

Yapması gereken şeyi almıştı ve bunu hiç istemiyordu. Ne yazık ki elinden bir şey değildi.

Küvete ilerledi ve kovayı küvetin içine yerleştirdi. Musluğu çevirmiş, soğuk suyun kovanın içine dolmasına izin vermişti. Alastair bunları yaparken acı bir ifade takınmıştı.

Kovaya yeterince su doldurduktan sonra sıvı temizlik malzemelerinin üstünü okuyup ona göre karıştırdı suyun içinde. Bir elinde paspas, bir elinde de kovayla banyodan çıktı.

“Hoot! Hoot!”

Duyduğu ses ile Alastair’in kaşları hızla çatılmış ve gözlerinin pencereye çekilmesine sebep olmuştu. Gördüğü şeyle çatık kaşları kalkmış, ağzı hafifçe açılmıştı.

‘O da ne öyle?’ diye düşündü ama bir şey gelmiyordu aklına.

Karşısında bilmediği garip kanatlı bir hayvan bulunuyordu. Hayatında ilk defa gördüğüne emindi, adı üstüne buna yemin bile edebilirdi.

Varlık merakla ışıldayan gözleriyle kendisine bakmıştı bir süre ve ardından nazik bir şekilde süzülerek masanın üzerine konmuştu. Ardından da gözlerini kendisinin üzerine dikmişti.

“Üzgünüm, seninle hiç uğraşamayacağım,” dedi Alastair üzgün ve yorgun bir şekilde. Kafasıyla etrafını işaret etmiş, ellerindeki paspas ile kovayı göstermişti ona. “Maalesef ki bu odayı temizlemek gibi bir işim var.”

Kanatlı varlık cevap vermedi veya bir ses de çıkarmadı. Sadece ilgiyle kendisini izlemeye devam etti. Sanki önünde bir oyun sergileniyormuş gibiydi.

Alastair ne diyeceğini bilemedi ama umursamamaya çalıştı ve yapacağı işine odaklandı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr