Genç adam elindeki kağıtları dağıtmasının ardından yerine geçmeden önce durdu ve gözlerini adayların üzerinde gezdirdi.
Hepsi eline bir kâğıt alıyor ve sorularına bakıyor, ardından bir başkasın geçiyordu. Sadece gergin değillerdi, aynı zamanda korkuyorlardı. Derin nefesler alıyorlar, yutkunuyorlar ve şelaleden akan su gibi alınlarından terler boşalıyordu.
Sınav daha başlamadan psikolojik olarak kaybetmiş gibi gözüküyorlardı.
“Lütfen dağıtmış olduğum kağıtların eksiksiz olduğundan ve kağıtlarda bir sıkıntı olmadığından emin olun. Gördüğünüz bütün derslerin sınavlarıyla alakalı olan kağıtların orada olduğunu onaylarsanız iyi olur ve verilen kağıtların sorularında veya kâğıdın kendisinde bir sıkıntı olmadığından da emin olun.”
Gencin ağzından çıkanlarla birlikte öğrenciler dikkatlerini sorulardan çekmişken adam açıklamasına devam etti. “Bu konuda cidden dikkatli olmalısınız çünkü eğer elinizdeki kağıtlarda eksiklikler varsa sınav esnasında bunların telafisi yapılmayacaktır. Dikkatli olun.”
Ardından birkaç aday kendisine kağıtlar konusunda sıkıntıları söylemiş ve genç adam da kendi masasının üzerindeki sınav kağıtları arasından öğrencilere istenilen kağıtları vermişti.
Genç adam öğrencilerin gergin duruşlarına kısa bir bakış attıktan sonra kafasını onaylamaz bir ifadeyle iki yana salladı ve ceketinin iç cebinden gümüş saatini çıkardı.
“Herkes hazırlanmaya başlasın!” dedi ve gözlerini öğrencilere çevirdi. “Tekrar uyarıyorum, kopya çekmeye çalışmayın. Biliyorsunuz ki oldukça sert cezalar sizi bekliyor. Hepiniz şimdi kağıtlarınızı masanın üzerinde düzgünce dizilmiş bir şekilde koyun. Söylediğimde sınava başlayacaksınız.”
Öğrenciler gerginlikle sıralarında otururken duruşlarını korumakta oldukça zorlanıyorlardı. Önlerindeki sınavın önemi birçoğunun gerginlikten dolayı kalplerinin hızla çarpmasına, alınlarından şelaleden akan sular gibi ter akmasına sebep oluyordu.
Alastair gözlerini bir süre dışarıda gezdirdi, ardından da öğrencilere baktı ve onların ifadelerini gördü: odaklanmışlardı ve birazdan olacak sınavı endişeyle bekliyorlardı.
‘Benim gibi kendine güvenen bir azınlıkta bulunuyor,’ dedi ve etrafına bakarken. ‘İki kişi Acemi 2. Seviyeler, yani sınavı ikinci kez alıyorlar. Okuldaki rekabet ortamı daha da gerçek olamazdı.’
Kendisinin gireceği iki dersi vardı ve onlarda iyi bir skora sahip olabilirse diğer dersler onun pek de umurunda değildi. O yüzden ilk o derslerin sınav kağıtlarıyla ilgilenecek ve uzun bir süre bütün odağını onların üstünde toparlayacaktı.
Planı buydu ve eğer zamanı kalırsa da diğerlerine bir bakış atmaktan da kendini alıkoyacak değildi.
Boşa zamanını hepsine odaklanarak harcamak gibi bir isteği bulunmuyordu.
“Başlayabilirsiniz,” diyerek işaretini verdi genç adam ve ardından saatine bakarak ekledi. “Bir buçuk saatlik bir süreye sahipsiniz ve ne kadar zamanın kaldığını sormaktan da çekinmeyin.”
Alastair kağıtları inceleme vaktinde yerlerini değiştirmiş ve kendisinin en çok güvene sahip olduğu dersi koymuştu en üste: Canavaroloji.
Gözleri sınav kağıdının üstünde ilerlerken neşeyle parıldadı. Sorular kolaydı ancak oldukça detay isteniyordu. Canavaroloji profesörünün kim olduğu konusunda bir fikri yoktu ancak kendisinin oldukça detaycı ve ince eleyip sık dokuyan biri olduğunu anlamıştı.
‘Cidden bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim. En azından cüretli derslerle alakalı birkaç soru olacağını tahmin ediyordum. Adaletli ve iyi bir profesör gibi gözüküyor.’
Alastair gülümseyen gözleriyle kalemini bir orkestra şefiymişçesine oynatırken hızlı bir şekilde cevaplarını yazıyor, hiçbir detayını atlamamaya da özen gösteriyordu. Yazdıkça gözlerindeki parıltı daha da artıyordu ve neredeyse gözlerinden kaçıp kurtulacak, bütün sınıfı dolduracakmış gibi gözüküyordu.
Üç farklı kâğıttan oluşan sınavın toplam on altı sorusu bulunuyordu ve her birinde uzun cevaplar istenmişti. Bu on altıya ek olarak bir başka soru daha eklenmiş, özel olduğu belirtilmişti.
Alastair bunun üzerine düşünmüş de olsa ne tür bir anlam ifade ettiğine dair bir düşünce oluşturamamıştı ve bütün odağını oradan kâğıdı olabildiğince doldurmaya çevirmişti.
Soruların birçoğu bir büyülü hayvanların sahip olabileceği hastalıklar ve tedavileri, yapabilecekleri şeylerin kapasitesi veya herhangi birinin nasıl yetiştirilmesi gerektiği hakkındaydı.
Canavaroloji dersinin soruları tamamen bilgiye dayalıydı ve ezberlenmesi gerekliydi. Bu da onu öğrenciler arasında en zor derslerden biri hâline getirmişti ancak Alastair için bu pek de bir şey ifade etmiyordu.
Babasının kendisine öğrettiği şekilde çalışmış olması sayesinde hatırlama konusunda hiç sıkıntı yaşamıyordu.
Alastair dikkatini kâğıda öyle bir vermişti ki etrafındaki diğer öğrencilerini tamamen unutmuştu ve gözetmenlik görevindeki genç adamın kendisine baktığını fark etmemişti bile.
Genç adam merakla ayağa kalktı ve sıraların arasında gezinmeye başladı, yaptığı bu hareket ile öğrencilerin korkmasına da sebep olmuştu ama umursamadı çünkü odağı tamamen Alastair’in üzerindeydi.
Ancak hemen onun yanında gitmek gibi bir şey yapmadı ve onun yerine diğer öğrencilerinin etrafında gezinmeye de başladı. Birçoğunun durumlarının pek de iç açıcı olmadığını fark etmeye başlamıştı.
‘Sana arka çıkabilecek güçlü bir aileye sahip olmadığında bu yolda yaşayacağın zorluk katbekat artıyor,’ diye bir yorumda bulundu lakin Alastair’in yanına ulaştığında kaşları anında çatılmıştı.
Bildiği hiçbir aileye mensup değildi veya onlar tarafından kaynak sağlanan biri de olmadığını biliyordu. Eğer böyle bir durum olsaydı dedikodular elbette kulağına ulaşırdı. Ne de olsa böyle şeylerin önemi büyüktü ve gelecekte ne olacağını hiç kimse bilemezdi ancak aileler onları takip etmekten kendilerini alıkoymazdı.
Bir süre daha onun büyüleyici bir şekilde soruları cevaplamasını inceledi. Buna fazla kafa yormamaya çalıştı ve adayın yanından uzaklaştı çünkü fazla dikkat çekerek ne öğrencinin dikkatini dağıtmak ne de kendi zamanını harcamak istiyordu.
Birkaç tur daha sıraların etrafında gezdikten sonra masasına gerdi döndü, aklı Alastair’in şok edici cevaplamasındaydı.
‘Canavaroloji kağıdının doluluğu kendisinin hangi yolda yürümek istediğini açıkça belli ediyor ama Profesör Damasis onu alır mı ki?’
Profesör Damasis’in namını duymuştu ve kendi akıl hocasının onun hakkındaki bazı konuşmalarına da kulak misafiri olmuştu.
Damasis işi konusunda oldukça titiz biriydi. En küçük hatada bile yanına aldığı adayı tolerans göstermeden kovan birisiydi ve bundan dolayı da kendisinin yanında bir aday bulunmuyordu.
Adaylarından biri altı ay kadar dayanmıştı ve o da bir habitat ayarlama olayı yüzünden atılmıştı ancak detayları bilinmiyordu. O adayın sonradan kendisine yalvardığıyla ilgili birçok durum da gerçekleşmişti ancak bu çabaları sonuçsuz kalmıştı.
'Çok fazla beklentisi var adamın.'
Kırk beş dakika boyunca aralıksız süren sınav kâğıdı doldurma işleminin ardından derin bir nefes aldı Alastair ve kalemi sıraya bıraktı sessizce. Sağ kolu uyuşmaya başlamıştı, biraz dinlemesi gerekiyordu. Bu zamanı da kağıdını incelemek için kullandı.
‘Bir yanlışlık yok gibi gözüküyor,’ dedi cevaplarını baştan okurken. ‘Bu kâğıdı verdiğimde net yüz puanı garantilemiş olurum ama on altıncı soru… Neden böyle bir soru yapılmış ki?’
O soru adayın bir evcil hayvanı olup olmamasıyla ilgiliydi ve ona nasıl baktığını, onunla nasıl vakit geçirdiğini istiyordu.
Oldukça garipti ve Alastair’in birkaç dakika boyunca soruya boş bakmasına sebep olmuştu. Aynı zamanda babasına olan öfkesini de harlamış, tekrar yarasının deşilmesine sebep olmuştu.
Yine de cevapladı.
İlk bakmış olduğu tavşandan ve kuştan bahsetti ama onların sonlarının ne olduğunu söylememeyi tercih etmişti. Onun yerine kendilerinin bir günden sonra hiç ortaya çıkmadığını yazmıştı.
Oldukça dokunaklı bir hikâyeymiş gibi gözüküyordu.
Şu an bakıyor olduğu Yıldızkanat Baykuş ile olan karşılaşmasından ve onun hakkında yaptığı araştırmasından sonra ona nasıl bakmaya başladığından da bahsederek yazısını bitirmişti.
Bu soruyu da yeterince iyi cevapladığını düşünüyordu.
Ardından ikinci en çok güvendiği konu olan Ritüel Büyüleri’nin sınav kağıdına geçti.
On soru bulunan kâğıt aynı şekilde ayrıntı istiyordu ve sorularından iki tanesi direkt bir ritüel büyüsü sormuştu. Diğer sekiz soru ise yapılan ritüellerin oluşturduğu etkiler ile alakalıydı.
‘Eğer hepsi böyle ayrıntı istiyorsa herkesin Arbede için uğraşıyor olmasına şaşmamalı. Gerçekten de aşırı zorluyorlar adayları. Özellikle de bir arka çıkana sahip olmayanları.’
Alastair kafasını iki yana salladı ve derin bir nefes aldı. Elinden geldiğince bunu da doldurmaya başladı.
Yarım saatlik bir doldurma işleminin ardından kalemini bıraktı ve gerindi. Çatık kaşları önündeki kâğıdın üzerindeydi.
Ritüel büyüsünün sorulduğu sorularından biri dışında hepsini doldurmuştu ancak detay konusunda birkaç eksikliği vardı çünkü çoğu zamanını Canavaroloji dersine ayırmıştı ve diğerlerine o kadar da özen göstermemişti.
Sorulan iki büyüden biri ücretsiz aldığı derste anlatılmıştı ve ek olarak kütüphaneden almış olduğu kitapta da bulunuyordu. Lakin diğeri ücretli derslerde anlatılmış olduğunu tahmin ettiği bir ritüeldi ve hiçbir bilgisi bulunmadığından bunu boş bırakmıştı.
Daha fazla zamanının kalmadığını düşünerek elindeki diğer kağıtlara üstünkörü bir bakış attı ve sandalyesinde geriye yaslanıp süresinin bitimini beklemeye başladı.
Şu anda elinden gelen başka bir şey yoktu.
Canavaroloji konusunda kendisine olan özgüveni bulutlara ulaşmış bir seviyedeydi ve sınavından da oldukça yüksek alacağına dair bir garanti veriyordu kendi düşüncesine göre.
Ritüel Büyüleri konusunda oldukça sallantıda olduğunu düşünüyordu ama eğer kâğıtta bir şeyler değiştirmeye başlarsa tamamen kâğıdı değiştirmesi gerekeceğine dair bir his onu ele geçirecek ve kendisini tamamen yanlış yapmaya itecekmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden hiç elini bile sürmedi.
Diğerleri konusuna gelince de onlar için artık zamanı kalmamıştı.
Kalan zaman da hızlıca geçmiş ve sınavın bitişini resmiyete kavuşturmuştu.
“Sınavınız bitmiştir. Kalemleri kaldırın ve eğer birinin hâlâ yazdığını görürsem sınavının iptal olacağını söyleyeyim. Adlarınızı yazdığınızdan emin olun!” diyerek gözetmen genç adam ayağa kalktı ve kağıtları toplamaya başladı.
Birçok öğrenci derin nefesler alıp veriyor ve yüzlerinde oluşan korku dolu ifadeleriyle kağıtlarının toplanışını izliyordu. Bazıları da rahat bir yüz ifadesiyle gülümsüyor ve kendi kağıtlarını gözetmene uzatıyordu özgüvenle.
Alastair ne durumda olduklarını anlamak için gözlerini Jonah ve Lennon’ın tarafına çevirdi: gerginlik, endişe ve korku. İkisi de çaresizliğin kuyularında baş başa kalmışlar gibi görünüyorlardı.
'Arbedeyi deneyecekler,' diye bir tahminde bulundu Alastair.
Omzunu silkti ve pazartesiyi, sonuçların açıklanacağı günü, beklemeye başladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..