Bölüm 82: Sakin Gecede Gelen Minik Bir Heyecan

avatar
425 4

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 82: Sakin Gecede Gelen Minik Bir Heyecan


Gece sakin ve rahatlatıcıydı, kişinin zihnini açıyor, düşünceleri ve bedenini rahatlatıyordu. Oldukça yaşam dolu ve göz ardı edilemeyen bir gevşemiş sinirler, kişinin sakin bir duruşa geçmesini kolaylaştırıyordu. Mükemmel bir geceydi.

Genç, iksir yapımında kullandığı, Kızıl Kum’dan yapılmış olan camdan eşyalarına bakıyor ve birazdan hazırlamaya başlayacağı iksir için son kontrollerini yapıyordu çünkü işinin gereği buna dikkat etmeliydi. Yanlışlıkla kendisini havaya uçurmak ya da kendisini zehirlemek gibi bir niyeti yoktu.

Henüz o kadar delirmemişti.

Masasının üstünde biri büyük, biri de küçük olmak üzere iki kazan, çeşitli boyutlardaki küçük, silindir tüpler ve farklı görüntülere sahip birkaç şişe bulunuyordu. Son olarak da tahtadan yapılma bir havan, makas ve bıçak gibi birkaç keskin alet ile bir de gümüş cep saati bulunuyordu.

Bunlar, gencin birazdan yapmaya başlayacağı iksir için gereken malzemelerdi.

Mavi gözleri gece kadar sessiz ve denizler kadar sakin bir hâl alırken derin bir nefes aldı ve hazırlayacağı iksirin adımlarını kafasının içinde tekrar edip durdu.

Temel seviye iksirlerden en çok isteneni ve zor olanı Temel İyileştirme İksiri’ni hazırlamaya çalışacaktı ama bu, onun ilk denemesi olacağından dolayı heyecanlıydı.

‘Sakin ol, heyecana kapılma ve sadece amacını düşün. Sakin ol, heyecana kapılma ve amacını düşün.’

Özgüvenini arttırmak ve odağını tamamen kazanıp önündeki işe odaklanmak için tekrar etmeye devam etti.

Eline havanı alarak işe başladı.

‘Kurumuş Dört Yapraklı Kalp Yoncası…’

Eline aldığı ilk malzeme normal yoncanın yeşil rengine kıyasla kırmızı renkteydi ve ortasında insan kalbine benzeyen bir bölümü vardı. Yoncanın yaprakları da bu bölüme doğru uzanan, insan damarlarına benzeyen çizgilere sahipti ve bu damarlar, kalbe benzeyen merkez bölümden geçip yoncanın sapına ve oradan da köklerine kadar ulaşıyordu.

Hem mide bulandırıcı olup hem de cezbedici güzelliğe sahip olmayı başaran bu bitki, genci daima büyülemeyi başarabilmişti.

Toplaması biraz zor bir bitkiydi çünkü merkeze gelecek en ufak darbede yonca hemen soluyor ve tamamen işe yaramaz bir bitki hâline geliyordu.

Ephios elindeki yoncaları kendi başına toplamış, özenle kendi hazırlayıp kurutmuştu ve bununla da gurur duyuyordu.

Masadan aldığı makas ile yavaşça yoncanın sapına zarar vermemeye çalışarak dalın içinden dışarıya doğru çıkan köklerini kesmeye başlamıştı. Kesme işleminin bitmesinin hemen ardından gözlerini çiçeğin sapına dikmiş ve sapın vereceği tepkiyi incelemeye başlamıştı.

Sap beklenmedik bir şekilde iki kere titremişti. Yoncanın sapından gelen titremeler kişinin sadece eliyle hissedebileceği türden olup gözle görülebilecek bir şey değildi.  Buna rağmen yoncada bir sıkıntı olmamış, hâlâ kurumuş görüntüsünü devam ettirmişti.

“Tam da benden beklendiği gibi… Yine ve yine, mükemmel bir şekilde sıyrıldım.”

Eğer sapın titremesi daha fazla olsaydı veya hiç titrememiş olsaydı yonca anında kuruyacak ve yapacağı iksir malzemesinin en değerli malzemelerinden birini kaybetmiş olacaktı.

Bu, içinin soğumasına ve belinden aşağıya soğuk terlerin dökülmesine sebep oldu.

Kendini toparlayıp tekrar işine odaklanan genç yavaşça sanki camdan bir bebeği düzgünce masaya yerleştiriyormuş gibi nazikçe kurumuş yoncayı havana yerleştirdi.

“Biri gitti ve kaldı iki yonca…” dedi kendi kendine ve gözlerini masanın üzerinde duran beş kurumuş yoncaya dikti. Ardından gözleri gümüş cep saatine yöneldi ve kaşları kalktı.

Henüz uygulamış olduğu adımlar ona 10 dakikalık bir zamana mâl olmuştu. Böylesine bir zaman kaybı yaşamış olacağı aklına gelmemişti.

“Bu işte daha da iyi bir hâle gelmeliyim! Daha az sürmeli ve daha az hata olmalı. Daha az hata yapacağım diye, süremin yok yere gitmesine izin veremem!”

Kendi kendini belli bir şekilde şartlandırmaya devam ederken uygulamış olduğu adımları bir kez daha uygulamaya koymuş ve yaklaşık 25 dakikalık bir sürecin ardından havanın içinde üç tane yoncanın manzarası gözlerinin önüne serilmişti.

Masanın üstünde bir tane kurumuş yonca kalmıştı. Bir tanesi kendisinin hızlanma uğruna kaybetmiş olduğu malzemelerden biri hâline gelmişti.

“En azından on dakikadan yedi dakikaya kadar düşürebildim,” dedi ve omuz silkerek dikkatini havana verdi.

Havandaki kurumuş yoncaların hâlâ görüntülerini koruduklarına bir kez daha emin olduktan sonra gözlerini kazanlardan birine dikti.

İlk önce hızlıca kazanın üstünde duracağı minik demir ocağı yaktı ve ısısını ayarlamak için yanındaki vanayı bir sağa bir de sola çevirerek ayarlamaya başladı. Küçük demir ocağı ayarlamayı bitirmesinin hemen ardından kazanı yanına çekti ve yarısına gelecek şekilde suyla doldurup ocağın üstüne koymuştu.

Su kaynayana kadar boş oturmak yerine bir sonraki malzeme olan Kan Döken Tozu’nun bulunduğu keseyi eline aldı. Keseyi dikkatlice önüne getirdi ve ardından nazikçe açtı. İçindekilerin kendi üzerine dökülmesi sonucunda hayatını kaybetmek istemiyordu.

Bu, anılarının canlanmasına ve bir çift ela gözün omzunun üstünden kendisine bakıyor olduğunu hayal etmesine sebep oldu. Birer iğne gibi olan bakışlar cildindeki her bir tüyün diken diken olmasına sebep olurken yutkundu.

Başını iki yana salladı ve işine odaklandı. Elindeki kesenin ağzını açtıktan sonra eline bir tahta kaşığı aldı ve dikkatlice yoncaların bulunduğu havanın içine attı.

Bu işlemi üç kere daha tekrarladı ve her alışında da kaşığı tamamen dolduracak şekilde yaptı. Ardından da kesenin ağzını kapamış ve güvenli bir yere koyup kendinden uzaklaştırdı.

İçini suyla doldurmuş olduğu kazanın içindeki sudaki yükselen baloncukları gördüğünde gülümsedi ve hemen hızlıca gözlerini küçük silindir tüplerin üzerinde gezdirmeye başladı, içinde beyaz bir sıvının bulunanını alıp kaynamaya yakın olan kazanın içine boşalttı.

Beyaz sıvının boşaltılmasıyla birlikte yarısına kadar dolu olan kazanın içindeki su vahşi bir şekilde köpürmeye ve neredeyse ağzına kadar yükselmeye başladı ama taşmadı, onun yerine ağzına kadar gelince durmuş ve tekrar normal seviyesine düştü.

Genç incelerken şaşkınlık ve korkuyla bakakalmıştı ama durumun hızlıca düzelmesiyle birlikte de rahatlamış, işine geri dönmüştü hızlıca.

Tozu havana dökmek için kullandığı kaşığı almış ve masanın hemen yanında bulunan içi ağzına kadar yeşil renkte bir sıvıyla dolu olan varilin içine atıp yıkamaya başladı.

Bu yeşil sıvı sayesinde elindeki malzemelerin üstünde kalan iksir yapımından arta kalan kalıntıları temizliyor ve tekrar kullanıma hazır hâle getiriyordu.

Her iksir ustasının sahip olması gereken en önemli malzemelerden birisiydi ama oldukça da pahalıydı. Özellikle de bu işlere yeni girmiş ve kendisinin yatırımını sağlayamayacak biri için.

Kaşığı temizlemesinin ardından havluyla kurulayıp gümüş cep saatine baktı ve hemen kazana yönelip karıştırmaya başladı.

15 dakikalık bir karıştırma süresinden sonra kazanın içindeki sıvının beyaz rengi biraz daha koyu bir hâle gelmişti. Bunun ardından kazanın altındaki ocak kapatılıp içindeki sıvı dinlenmeye bırakıldı.

Pat! Pat! Pat!

Kapı sakin ve aceleci olmayan bir tavırla çalındı ve gencin dikkatinin oraya yönelmesine sebep oldu.

“Girin!” dedi ve bu saatte kendisini rahatsız eden kişiyi içeriye davet etti. Gencin mavi gözleri anında soğudu, kaşları hafif çatıldı ve dudakları tamamen düz bir hâl aldı.

İçeriye kendisiyle aynı yaşlarda olan bir genç kız girdi.

Kızın gökyüzünü andıran mavi gözlerinde mutluluk parıltıları kendilerine oldukça güzel bir yer edinmişti. İnce kaşları ve küçük, çileği andıran renkteki dudakları oldukça güzel bir yüz ayrıntısıydı onun için. Yanaklarında ve küçük burnundaki çillerle birlikte oldukça güzeldi.

Geceden farksız olan siyah, dalgalı saçlarını serbest bırakmayı tercih etmiş ve omuzlarında süzülmelerine izin vermişti.

Genç kızın üstünde Buzuldiş Büyü Akademisi’nin mavi ve beyaz renk tonlarını taşıyor olan cübbesi yer alıyordu.

Genç kız, kendisine ciddiyetle bakan gence gülümsemiş ve elindeki zarfı iki elinin arasında çocuğun rahatça görebileceği şekilde tutarken zarif ve kısa adımlarla yanına gelmişti.

Masum bakan mavi gözleri ilk önce masaya, ardından da çocuğun kendisininkinden koyu olan mavi gözlerine düşmüştü.

“Rahatsız ettiğim için kusura bakma,” diyerek içleri titreten tatlı sesiyle konuştu. “Sana bir zarf gelmiş ama herkese rahatsız edilmemek istediğini söylediğin için kimse de sana getirme çabasına da girmemiş. Ben de geceye kadar bekleyip kendim getireyim dedim.”

Genç, kızın kelimelerine karşılık sahte bir tatlı gülümsemeyle cevap vermiş ve kendisine uzatmakta olduğu zarfı almıştı.

Ephios arkasındaki devam eden iksir hazırlama durumunu işaret etmiş ve ardından gülümsemesini devam ettirerek konuşmuştu.

“Zarfımı getirmiş olduğun için teşekkür ederim Raisha. Fakat görüyor olduğun gibi… Şu an oldukça meşgulüm ve bütün odağımı buraya yöneltmem gerekiyor. O yüzden beni yalnız bırakırsan memnun olacağım. Yanlış algılama, senden nefret ediyor ve hoşlanmıyor değilim. Sadece… Odağımı başka yere vermem gerekiyor.”

“Önemli değil Ephios. Seni anlıyorum. Zaten seni sıkıştırmak gibi de bir niyetim yok. Sadece sana olan bir eşyayı getirmek istedim,” dedi ve ardından yanağına bir öpücük kondurdu Ephios’un ve hızlıca yanakları kızarmış bir şekilde kapıya doğru yönelip devam etti. “Bir de bunun için. İyi çalışmalar sana.”

Ephios öylece kalakaldı bir süre. Ardından eli yavaşça yanağına doğru yükseldi ve bir süre orayı okşayıp durdu, yüzünde kendisinin kontrolünü sağlayamadığı bir gülümseme yerini aldı.

Aklında ise Reha’nın masum görüntüsü ve kendisine önem verdiğini gösteren kızın zarif tavrına dair düşünceler dönüp dolaşmaya başlamıştı.

Pat!

Elinden kayan zarfın yere düşmesiyle birlikte bir anda Ephios kendine gelmiş ve aklından gelen düşüncelerin kendisinde yarattığı hisse karşılık yutkunmuştu.

Ne olduğunu dahi anlayamadan kendi tükürüğünde boğulmaya başlayan Ephios iki dakikalık bir öksürmenin ardından derin nefesler alarak kendisine gelmiş ve sonunda yerdeki zarfı alıp çalışma masasının üstüne koymuştu sonra okumak için.

Şu an uğraşması gereken daha önemli bir mesele vardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr