İlk önce odasına uğradı, bir defter alması gerekiyordu. Çalışma masasının ikinci çekmecesini açtı ve defterlerine kısa bir göz gezdirdi, üstünde en ufak yazı dahi bulunmayan bir defter aradı.
“En kolayını da hallettik,” deyip An’a bir bakış attı, pencerenin kenarına geçmiş uyumakla meşguldü. Ardından da daha fazla vakit kaybetmek istemeyerek pratik odasına gitmek için yurt binasından ayrıldı.
Akademinin büyülerinin bulunduğu bina, derslerin verildiği binanın hemen sağında, çaprazında yer alıyordu.
Bina iki katlı büyük bir evi andırıyordu, oldukça sıradan ve göze çarpmayacak şekilde duruyordu. Duvarları bej, çatısı da safir mavisi renkteydi. Binanın her iki tarafında ve ön tarafın yer alan pencerelerin hepsi siyah renkte korumalıklarla kaplanmıştı. Korumalıklar gül şeklinde desenlere sahipti, süs için olduğu aşırı belliydi. Binanın kapışı gayet sıradan, çikolataya benzeyen bir renkteydi ve aynı şekilde kare şekillerle bezeliydi.
Çatısı üçgen şeklindeydi ancak tam ortasından yükselen dikdörtgen bir yapı görüntüsünün güzelden çok garip görünmesine sebep olmuştu, kişinin binayı tamamen göz ardı etmesine ve inşaattan sorumlu kişinin zevkini sorgulamasına sebep oluyordu.
Binanın çevresi özenle kesilmiş, üstünde kırmızı, sarı ve mavi renkte güllere sahip dikenli çalılarla süslenmişti ve binanın küçük bir versiyonu da bu güllerin arasında kalan minik bahçenin arasındaydı.
Orası köpek kulübesiydi ancak içinde bir köpek yoktu, sadece süsten ibaretti.
Alastair’in içinde kulübenin içini meşgul etmesi gereken köpeğin nerede olduğuna dair merak kıvılcımları oluştu, neden sadece süs olarak kullanıldığını sorguluyordu çünkü gözüne gereksiz gözükmüştü ve güllerin açtığı dikenliği çalıların gayet yeterli olduğunu düşünüyordu.
Bunun üstünde fazla durmadı, şu anda yapacaklarının önemi daha fazlaydı ve buna göre hareket etmeliydi. Dikkatinin dağılmasına izin veremezdi ancak heyecanından dolayı hareketleri ve düşünceleri başka yerlere kayıp duruyordu.
Bunu tekrarlamamak için kendisine telkinlerde bulundu ve içeri girdi.
Binanın içi, sıradan bir kütüphaneninkinden farksız gibi gözükmüştü Alastair’in gözüne. Adım attıkça kitaplıklarda bulunanları daha rahatça görmek imkânı yakalıyordu ve bu da kendisinin ilgisinin artmasına sebep oluyordu.
Kitaplıklar, kendisinin de kullanmaya başlayacağı büyülere ev sahipliği yapmaktaydı.
Kitaplıklarla iki tarafa ayrılmıştı: element büyüleri ve element büyüleri olmayanlar.
Element bazlı olmayan büyüler sağ tarafta yer alırken diğerleri sol taraftaydı.
İçeri girdiğinde birkaç kişinin gözü kendisinin incelemek için üstüne düştü ancak kendisinin büyü dalgalarını incelemelerinin ardından gözlerini çekmişler ve kendi işlerine geri dönmüşlerdi.
Alastair de aynı şekilde onların yaydıkları büyü dalgalarını incelemişti, hepsi de kendisinden güçlüydü. Kendisinin küçük hissetmesine sebep olsa da fazla üstünde durmadı, daha yeni bu yola başlamıştı ne de olsa.
Daha fazla vakit harcamamayı kendine tekrar hatırlatarak adımlarını ilk katın tam ortasında bulunan ve içeriden sorumlu görevlilerin bulunduğu alana yöneldi.
Biri kadın, ikisi erkek olmak üzere üç kişi bulunuyordu danışmanlık alanında. Erkekler kendilerine gelmiş olan diğer adaylarla konuşuyor ve onların isteklerini dinleyerek yönergelerde bulunuyorken kadın da kendisinden tarafa gelecek olan adayı bekliyordu.
“Merhaba, ben pratik odalarından birini kullanmak istiyorum.”
“Tabii, pratik odalarımızın saatliği üç büyü kristalinden başlıyor,” dedi ve ardından bir defter çıkartıp yeşil gözlerini Alastair’e çevirdi. “Adınız ve soyadınız, bir de kaç saatliğine kiralamak istediğinizi öğrenebilir miyim?”
“Alastair Abner ve bir saatliğine kullanmak istiyorum.”
Kadın hızlıca ancak güzel bir şekilde Alastair’in adını yazdıktan sonra ona bir kâğıt uzattı. “Üst katlarımızdaki odalar şu an dolu olduğundan dolayı alt kattaki odalardan birine yönlendirmek zorundayım. Alt kata indiğinizde verdiğim kâğıdı orada bulunan görevliye uzatın. O size yolu gösterecektir ve süreniz bittiğinde de sizi uyaracaktır.
“Çok teşekkür ederim ama pratik odalarını ilgilendiren bir sorum olacaktı.”
“Tabii ki de!”
“Pratik odalarını hemen kullanmaya başlamak gibi bir zorunluluğum yok, öyle değil mi?”
Kadın, kendisine bu denli kibarlıkla yaklaşan birini tabii ki de reddedecek değildi. Ayrıca çocuğun görünüşünün de göze hitap ediyor olması da kendisinin davranışlarının değişmesine sebep olmuştu, karşısındaki çocuk tam bir beyefendi gibiydi ve çekiciydi de.
“Evet, tam olarak öyle bir zorunluluğunuz bulunmamakta. Gün sonuna kadar istediğiniz bir zamanda girebilirsiniz. Günün sonunda elinizdeki kâğıt geçersiz sayılacak ve büyü kristalleri de boşa gitmiş olacak. Geri iade yapılmamaktadır.”
“Sorumu cevapladığınız için teşekkür ederim ve iyi günler dilerim,” deyip ardından element bazlı olmayan büyülerin olduğu bölüme doğru ilerledi, arkada bıraktığı kadının kendisine karşı olan gülümsemesini görmemişti bile.
Şu an elinde 110 büyü kristali bulunuyordu ve bununla ilk büyülerini almayı hedefliyordu. Bu sayede defteri oluşturduktan sonraki kalan zamanda büyüleri konusunda deneme yapabilirdi.
Tabii defteri oluşturmanın ne kadar vakit alacağına dair bir bilgisi de yoktu fakat bir saatlik ücreti üç büyü kristaliydi ve bunu sonuna kadar kullanmaya da niyetliydi. Verdiği büyü kristallerinin hakkını sonuna kadar kullanacaktı yoksa içi rahat etmezdi.
Element içermeyen büyülerin bulunduğu taraftaki büyülere bakan Alastair’in aklından bir savunma ve bir de saldırı büyüsü almak geçiyordu ancak aynı zamanda ilgisini çeken birkaç başka büyü de bulunuyordu.
İlk başta saldırı konusunda kendisine yardımcı olabilecek büyüleri incelemeye başladı.
“Büyü Oku, Büyü Topu, Büyü Kampçısı…”
Alastair rafları incelemeye devam ederken her baktığı büyünün adı, içindeki beklentiyle büyümüş olan heyecan ateşinin yavaşça sönmesine ve onun yerine hayal kırıklığının büyümesine sebep oluyordu.
‘Hiç de hikâyelerdeki büyücülerin yaptığı büyüler kadar havalı bir şey gözükmüyor. Ayrıca güçlü büyüler gibi de gözükmüyorlar,’ diye düşünürken iç çekti ve bir süre daha incelemeye devam etti.
Kısa bir incelemenin ardından bir saldırı büyüsü seçebilmişti: Uçan Büyülü Ok.
Büyü, kişinin büyü enerjisiyle istediği gibi kontrol edebildiği oklar yaratmasını sağlayan bir saldırı büyüsüydü. Büyü Oku büyüsüne kıyasla, kendisinin aracı olarak bir yay kullanmasına gerek kalmıyordu.
“60 büyü kristali…” dedi fısıltı tonunda, gördüğü fiyat gayet ideal gözüktü ancak cimri tarafı ağır basıyordu fakat her şekilde ödeyecekti.
Sırada da savunma için bir büyü bulması gerekiyordu.
Alastair savunma için tekrar büyü aramaya koyuldu, saldırı ararken birkaç tane gördüğünü hatırlıyordu ancak detaylıca inlememişti.
‘…’
Düşünceleri bomboştu, düşünemiyordu. Gördüğü fiyatlar kalbinin ağırlaşmasına sebep oldu çünkü aşırı pahalılardı ve ne yapacağını bilemedi.
‘Bir bariyer için 90 büyü kristali mi vereceğim? Rüyanda görürsün! Bir de büyüyü aktif hâlde tutabilmek için daima büyü enerjisiyle beslemem gerekiyor. Ne saçma bir büyü bu!’
Alastair içinden haykırmaya devam ederken yüz ifadesini korumaya devam etti ve soğuk bir iç çekti.
‘Görevler tehlikeli…’ diye bir tahminde bulundu yoksa bu fiyatlar bu kadar pahalı olamazdı.
Görevlerin tehlikesi konusunda bir sıkıntısı yoktu ancak bu kadar yüksek fiyatlandırma yapıldığını fark ettiğinde görevler konusunu tekrar bir gözden geçirmesi gerektiğini fark etti.
‘Görevlere çıkarken dikkatli olmak zorundayım, bunun farkındayım ama bu… Ah! Cidden… Soylu bir aile tarafından desteklenmediğim sürece gerçekten de yaşamak çok zor.’
Alastair kafasını iki yana salladı ve hayal kırıklığıyla savunma konusunda kendisine yardım edebilecek başka büyüler aramaya başladı. Fahiş fiyatlardaki savunma büyülerinin yerini kapatmasını sağlayacak büyü veya büyüler bulmasının pek de olası olduğunu düşünmüyordu.
Büyüleri incelerken umutlarını yüksek tutmaması gerektiği konusunda kendisini hazırlamıştı çünkü bulduğu birkaç büyü kişinin fiziksel özelliklerinin sınırlı süreliğine hafif arttırmaya yarayan türlerdendi ve bu, pek de Alastair’in istediği şey değildi.
Alastair bu konuda hiç tatmin olmamıştı ancak elinden gelen de bir şey yoktu, kabullenmek zorundaydı.
İki büyü seçti.
İlki, Şahin Göz adındaki büyüydü ve kişinin görüş mesafesini iki katı kadar arttırmasını sağlıyordu. Kendisinin ilerideki tehlikeleri görme konusunda yardımcı olabileceğini umuyordu.
İkincisi de Atik Adım idi. Kişinin hızını iki katı kadar arttırıyordu, bunu zor durumlarda kullanıp rahatça kurtulabileceğini düşünüyordu çünkü kendisinin fiziksel olarak yeterince iyi bir konumda olduğuna inanıyordu.
Bu büyü, Alastair’in kesinlikle en çok işine yarayacak şeydi.
Fiziksel olarak gücünü de arttırabilecek bir büyü aramıştı ancak onlar da saldırı büyüleri kadar pahalı olduğundan vazgeçti. Belki başka bir ziyaret sırasında alacağını umuyordu.
Bu aldığı iki büyü de toplam 35 büyü kristali ediyordu ve buraya gelerek toplam 98 büyü kristali harcamıştı.
‘Bir kere başlayınca harcamayı durdurmak cidden zor oluyor.’
Büyülerin bulunduğu rafların altında küçük etiketler bulunuyordu, Alastair alacağı büyülerin etiketlerini aldıktan sonra danışma alanına geri döndü ve satın alımı konusunda soru sordu aynı kadına.
“Tekrardan sizi rahatsız edeceğim, kusuruma bakmayın,” dedi Alastair nazik bir şekilde ve etiketleri uzattı.
Kadın dikkatlice etiketleri inceledikten sonra danışman alanında ayrıldı ve kısa bir sürenin ardından elinde üç farklı bilgi küresiyle geri döndü.
“98 büyü kristali,” dedi kadın ve Alastair’den ödemeyi aldı ama gitmeden önce kendisine son bir cümle söyledi. “Eğer bilgi kürelerini geri getirirsen sana 10 büyü kristali iade yapacağız.”
Alastair bilgi kürelerini alırken gülümsedi ve nazikliğini koruyarak karşılık verdi. “Teşekkürler bilgi için ve tekrardan iyi günler.”
Ardından Alastair adımlarını alt kata doğru yöneltti. Sonunda asıl amacına başlayabilecekti ve gücünü gözle görülür bir şekilde arttırabilecek, gerçek bir büyücü olarak başlangıcını yapmış olacaktı.
Alastair buna inanıyordu.
‘Nihayetinde gerçekten de büyüyle uğraşacağım!’
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..