Bölüm 92: Damasis’in Onayı

avatar
432 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 92: Damasis’in Onayı


Çalışma masasına oturmuş, inceleyen gözleriyle bileğine bakıyor ve yaptığı anlaşmanın gerçekliğini tekrar ve tekrar tasdik ediyordu.

Kalbinden çıkmakta olan bu ip omzundan başlayarak bileğine kadar ilerliyor ve oradan da bileğini çevreleyerek An’a doğru ilerliyordu. Aynı şekilde An’ın da kanatlarından dolanarak ilerleyen ip boynuna dolanıyor ve kalbine ulaşıyordu.

Damasis’in vermiş olduğu kürenin kendisine açıkladıklarına göre bu, An ile arasında yapmış oldukları anlaşmanın bağlayıcılığının simgesi olup kendisine aynı zamanda daimî bir hatırlatıcı olarak da işlev görüyordu.

İçine düşen bir merak ile sol elini kaldırdı ve bileğini bağlayan ipi tutmayı denedi ama eli ipin içinden geçip gitti. Ardından da büyü enerjisiyle ipe dokunmayı denedi, bu sefer ip titredi ancak bir şey olmadı.

Alastair gözlerini kıstı ve ipin gözden kaybolmasını istedi ve istediği gibi de gerçekleşti. Lâkin ipin varlığının yarattığı ağırlık hissini hâlâ hissedebiliyordu, kendisini hatırlatma konusunda mükemmel bir iş çıkarıyordu.

Yapılan bu anlaşmayı feshetmek gibi bir teşebbüse bulunmadığı sürece ipin varlığı orada olacak, ölene kadar kendisinin bağlı kalmasını sağlayacak ve hafif bir ağırlık yaratacaktı.

Dikkatini ipin varlığından çekip anlaşmayı yapmış olduğundan beri hissediyor olmakta olduğu değişikliklere odaklamaya çalıştı.

Eskiden hissettikleri yakınlıkları aralarında oluşan sevgi bağından başka bir şey değilken şu an aralarındaki bağın gerçekliği konusunda somut bilgilere sahip olabiliyordu.

An’ın kendisine duyduğu güçlü güvenin farkında varabilmişti. Öncekine kıyasla hareketlerinden anlayabiliyordu ama şu an bağ sayesinde direkt olarak söyleyebiliyordu.

Ayrıca duygularını da anlayabiliyordu bir nebzeye kadar. Kendisine anlayabilmesi için bir tür dalga yolluyordu ancak tam olarak nasıl açıklayacağını bilmiyordu ama duyguları konusunda tahminde bulunabilmesi için bir işaret olduğunu söyleyebilirdi.

Ayrıca canavarın yaydığı hissiyatın da farkındaydı, yayılan büyü dalgalarını okuyabiliyordu ve kendisinin korkmasına sebep oldu.

‘Çırak Seviye gücüne yakın bir gücü olmalı!’

Normal bir durumda canavarların güçleri sadece tahminlere göre yapılabiliyordu ancak Canavar Bilgini olan kişiler anlaşma yapabildikleri sürece nokta atışı olarak söyleyebiliyorlardı.

Canavarların doğum anından yetişkinlik anına göre kabaca tahminler olsa da en iyi yöntem onlarla yapılan anlaşmalar aracılığıylaydı ve bu da kabaca tahminlerin dışına çıkabilecek güçlerin ortaya çıkmasını da sağlıyordu.

Tıpkı An’ın durumu gibi. An’ın yavruluk döneminden en fazla birkaç ay geçtiğini öğrenmişti ancak yaydığı güç, Alastair’in şoke olmasına ve mutlu olmasını sağlamıştı.

Artık görevler konusunda pek de sıkıntı yaşamasına gerek yok gibi hissediyordu. Yanında kendisine yardım edebilecek mükemmel bir müttefik bulunuyordu, mutlu olmaması için bir sebep yoktu.

Soyluların dışında şu an görev konusunda kendisiyle kolay kolay aynı seviyede olan biri olmayacağını düşünüyordu çünkü An, Çırak Seviye bir büyücüye veya bir Acemi 3. Seviye büyücüye denkti.

Ayrıca aralarındaki bağın da geliştiğini söyleyebiliyordu, daha rahat bir şekilde anlaşabileceklermiş gibi duruyordu. Normalde de gayet iyi anlaşıyorlardı ancak şimdi onunla uzun saatler konuşabilecekmiş gibi duruyordu.

Tabii ki bu biraz abartıydı ama aralarındaki iletişimin, anlaşma sayesinde artmış oluşundan dolayı rahatlamıştı.

Ardından gözleri çalışma masasının üstündeki mektuba takıldı, Damasis göndermişti.

Anlaşmayı yaptıktan sonra kendisiyle görüşmek istiyordu çünkü hem defterini merak ediyor hem de hangi canavar ile anlaşma yaptığını görmek istiyordu ancak Alastair’in hemen gitmek gibi bir niyeti yoktu.

Anlaşması bitene kadar izinliydi. Damasis’in mektubunda böyle yazıyordu.

Kendisine boş bir kâğıt çıkardı çekmeceden ve kalemini alıp hızlıca yazmaya başladı.

Khan’ın kendisine göndermiş olduğu kısa olan mektuba kıyasla oldukça uzun bir mektubun başlangıcını yaptı.

Detaylı olmasa bile onların yanında ayrıldığından beri yaşadıkları oldukça macera dolu olmuştu onun için. Ayrıca sonuna da bir gün yanlarına uğrayacağına dair bir vaatte bulundu ve mektubunu da orada bitirdi.

Mektubu krallığa göndermek için yapılması gerekenleri biliyordu ama şu ana kadar bu bilginin hiç işe yarayacağını aklına getirmemişti, ihtiyacının olacağını düşünmemişti.

Aslında kendi çalışmalarına o kadar odaklanmıştı ki ne Khan ne de Jade aklına gelmişti ve eğer Damasis’in mektubu olmasa muhtemelen bir süre daha aklına gelmeyecekti.

Bu düşünce kendisinin nankör birisiymiş gibi hissetmesine sebep olsa da kısa sürmüştü, ardından ayağa kalktı ve Damasis’in kendisini görme isteği için ayağa kalktı.

“An hadi gezmeye çıkalım!” diyerek An’a kısa bir bakıştı.

An yavaşça kanatlarını gerdi ve ardından kanatlarını hızlıca çırpıp kıvrak bir hareketle Alastair’in omzuna kondu.

Alastair bunu beklemediğinden ötürü kaşları çatıldı ve kafasını çevirip kendisine bakmakla meşgul olan An’a çevirdi.

Omzundaki ağırlığı görmezden gelebilse de buna alışması uzun zaman alacakmış gibi görünüyordu.

Yazmış olduğu mektubu da alıp önceden hazır olan zarflardan birine koydu ve ceketinin iç cebine yerleştirdi, ardından da canavar defterini özel kitap kılıfına koyup beline astı. Derin bir nefes aldı ve odadan çıktı.

“Hey, baksana! Profesör Damasis’in öğrencisi!”

“Şimdiden anlaşmasını yapmış!”

“Yıldızkanat Baykuşu… Hiç de fena değil! Sence görevler için bize katılır mı?”

Ve birçok konuşma yol boyunca kulaklarını doldurmuş, kendisinin yüzünde geniş bir gülümseme oluşmasına sebep olmuştu.

İnsanların kendisini isteyecek oluşu gayet iyi bir şeydi çünkü kendisini grup aramak gibi zaman tüketen bir çabadan kurtaracaktı.

Ancak her önüne gelen teklife balıklama atlama yapacak kadar çaresiz değildi, daha o kadar düşmemişti. Beklemeyi ve bu sayede kendisine gelecek olan tekliflerin artmasını planlıyordu ama bunun gerçekleşmeme olasılığı da vardı tabii.

Biraz riskli bir kumardı.

Mektubu göndermek için Görev Binası’na ilerlerken yol boyunca olan bakışmalar devam etmişti ve bir süre sonra sinirini bozmaya başlamıştı, içten içe yaptığı bu hareketin doğruluğunu sorgulamasına sebep olmuştu.

Neyse ki bakışmalar kısa sürüyor, kendisinin üzerindeki görünmez baskıyı hızlıca ortadan kaldırıyordu ancak Alastair’in içinde garip bir endişe oluşmaya başlamıştı.

‘Adımların dikkatli at,’ diye babasının sesi kulağında yankılandı ancak etkisine kapılmadı.

Derin bir nefes aldı ve Görev Binası’nın köşesindeki Posta bölümüne doğru ilerledi.

“Mektup yollamak için istekte bulunmaya gelmiştim.”

İsteğini belirmesinin ardından görevli genç kız kendisine mektubu ile ilgili bir form verdi.

Form, mektubun gideceği yer, kime gideceğine dair spesifik bilgi ve mektubun başına bir şey gelmesi durumunda suçların kendisine ait olmayacağına dair oldukça uzun bir madde ile ilgiliydi.

Alastair maddelere bakarken ne diyeceğini bilemedi ve bunun yerine sadece ‘okudum ve kabul ediyorum’ yazılı kutucuğa işaret bıraktı.

Orta yaşlı adam forma baktı kısa bir süre ve yanında bulunan duvara bir bakış atıp Alastair’e döndü.

“Sarıparıltı’ya olan ücret, 5 büyü kristali.”

Alastair’in yüzündeki gülümseme bozulmamış ve beş büyü kristalini kesesinden çıkartıp adama uzatmıştı zarf ile.

Alastair içten içe soyulduğundan dolayı sinirlenmişti.

‘Soygun bu!’

Yine de dışına vurmak gibi bir salaklık yapacak değildi.

Flap! Flap!

Dışarıya çıktığı anda Alastair’in omzundaki yük kalktı. An sıkılmıştı ve dışarıya çıktıkları anda kanatlarını çırpıp Alastair’i uçarak takip etmeye karar vermişti.

‘Kapalı alanlardan çok hoşlanmıyor,’ diye düşündü Alastair, gülümsüyordu.

Kendisinin bu konuda bir sıkıntısı yoktu. Elbette bu, An’ın kendisini belaya sokup sıkıntı çıkarmayacağı sürece kabul ettiği bir durumdu. Aksi takdirde onun iyiliği için kendisinden ayrılmaması için uyarıda bulunacaktı.

Yarım saatlik bir yürüyüşün ardından omzunda An ile Damasis’in kapısına ulaşabilmişlerdi.

Tak! Tak! Tak!

“Gir!”

Damasis, siyah çerçeveli gözlüklerinin arkasından gözlerini içeri giren Alastair’e ve omzundaki Yıldızkanat Baykuş’a çevirmişti.

İçeri girdikleri anda Alastair kendisine saygılı bir şekilde selam verirken onu görmezden geldi, gözleri şaşkınlık içerisinde etrafa bakmakta olan baykuşun üzerindeydi.

Baykuşun çift renkli gözleri ve koyu renkteki kanatlarının yarattığı cazibe tarafından etkilenmiş bir şekilde incelemeye devam ederken başını yavaşça onaylayarak salladı ve ardından ayağa kalkıp Alastair’in yanına geldi.

“Defterini görebilir miyim?”

Alastair defterini uzattı.

“Bu… Hm…” diye başladı ama devamını getiremedi Damasis.

Kitabın tasarımı hiç de umduğu gibi çıkmamıştı ama defterin doğru bir şekilde yapıldığından oldukça emindi ve karşısındaki öğrencinin kendisini kandırmaya çalışmayacağını biliyordu.

Sonuçta defterden yayılan hava ile Alastair’in havası aynıydı. Bu, bağlantılarının göstergesiydi.

Yine de böylesine farklı bir defteri ilk defa görüyordu ama bunun üstünde fazla durmayarak ilgisini baykuşa çevirdi.

Baykuşa elini uzatmaya çalıştı ama baykuş geri çekildi.

Aynı zamanda Alastair’in de düşecek olmasına sebep olmuştu neredeyse.

Profesör birkaç kere daha denedi ama hepsi başarısızlıkla sonuçlandı.

“Anlaşılıyor ki yabancılarla pek de arası yok,” dedi Damasis kaşları hafi çatılmış bir şekilde.

Şu ana kadar ilk defa bir canavar kendisinden uzak durmuştu. Bu, kendisinin biraz garip hissetmesine sebep olmuştu.

“Her neyse…” dedi gözlerini baykuştan çekmeden ama ardından kafasını iki yana salladı ve yenilgiyi kabul ederek öğrencisine döndü. “Gayet iyi iş başarmışsın. Bunun için seni tebrik ediyorum ve anlaşma yapmış olduğun Yıldızkanat Baykuş’una gelecek olursak…”

Damasis kısa bir süre durakladı ve gözlerini baykuşa geri çevirdi.

“Baykuş oldukça gelişmeye açık türlerden. Seninle gelişebileceğini düşünüyorum ve ayrıca kendisi oldukça genç. Belki üç, belki de dört yaşında. Ayrıca oldukça da güçlü görünüyor. Ortalamanın üstünde. İtiraf etmeliyim ki böylesine bir Yıldızkanat’a denk gelmiş olman, şansının en iyi göstergesi.”

Ardından Damasis masasına geri dönüp gözlüğünü taktı.

“Artık gerçek bir Canavar Bilgini’sin.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr