Bölüm-10 Göksel Dünya'ya Giriş

avatar
855 8

Ejderha İmparator - Bölüm-10 Göksel Dünya'ya Giriş


Usta Shin'in sorusunun ardından herkesin gözleri Ejder'e çevrilmişti. Daha doğrusu herkes Ejder'den bir cevap beklemeye başlamıştı. Ne de olsa bu oldukça büyük bir durumdu.


Bir insanın bir tanrıyla dövüşüpte sağ çıkması normal şartlar altında mümkünatı bile olmayan bir durumdu.


Ejder'in hala hayatta olmasının tek nedeni Medusa'nın onu öldürmek istemiyor oluşuydu. Medusa, Ejder'i öldürmektense farklı şeyler yapma tarafındaydı. Zaten Ejder'e karşı sarfettiği çılgınca kelimelerde niyetini net bir şekilde belli ediyordu.


Ejder, Rose'nin başında bekliyordu ve yavaşça ayağa kalktı.


(Rose)-Ejder?


(Ejder)-Evet. Bir tanrıyla, daha doğrusu bir tanrıçayla dövüştüm. Ve o tanrıça benim gözümü açtı.


Ejder'in bu sözlerinden sonra derin bir sessizlik oldu. Herkes neden Ejder'in hala hayatta olduğunu düşünüyordu. Acaba Ejder bir tanrıyla başabaş dövüşebilecek kadar güçlü müydü diye düşünmeden edemiyorlardı.


Ve böyle düşünmekte haklılardı. Sonuçta tanrılar, yaratılışın ve yıkımın sembolleriydiler.


Hal böyle oluncada Ejder'in, bir tanrıyla yaptığı savaştan sağ çıkmış olması onları hem meraklandırıyor hemde korkutuyordu.


Eğer Ejder gerçekten tanrılara denkse ve onları öldürmek istese hangisi ona karşı koyabilirdi ki?


Ama bir yandan şanslılar ki Ejder'in onları öldürmek gibi bir niyeti yoktu. Tabii şu anlık onlar her iki ihtimalide değerlendirmek zorundaydılar çünkü az önce Ejder'in Dia'ya yaptıklarını hepsi net bir şekilde görmüştü.


(Ejder)-Bu kadar korkmayın. Tanrılara denk falan değilim. Hatta onlardan o kadar aşağıdayım ki zayıflığım canımı daha fazla yakıyor.


Uzun süren bu sessizliği bozan kişi herkesin gözündeki korkuyu farkeden Ejder olmuştu.


(Scarlet)-Ama sen, bir tanrıyla karşılaşmana rağmen hala yaşıyorsun.


Scarlet doğru bir noktaya değinmişti. Ejder ise ona hak verircesine nefes verdi ve konuşmaya başladı.


(Ejder)-Beni öldürmek isteseydi zaten ölmüştüm.


(Scarlet)-Ha? Seni, öldürmek istemedi mi?


(Ejder)-İstemedi. Sadece beni deniyordu. Başka bir amacı daha vardı tabii ama...


Ejder lafının devamını getirmedi çünkü Medusa'nın yapmak istediklerini söylemek istememişti. Bir tanrıçanın kendisiyle yatmak istediğini söylemek yerine hepsine saldırmayı tercih ederdi.


(Shin)-Peki, sana hangi tanrıçanın saldırdığını söyler misin?


(Ejder)-Hangi tanrıça ha? Bana saldıran kişi Medusa'ydı.


(Shin)-Ha? Medusa mı?


Usta Shin, Medusa ismini duyunca fazlasıyla gerilmişti çünkü Medusa, bilinen en güçlü ve en vahşi tanrılardan birisiydi.


(Ejder)-Evet, Medusa. Ahhh, hayatım boyunca gördüğüm en güzel kadın oydu.


Medusa'yı düşünmek bile Ejder'in heyecandan titremesine neden oluyordu.


Sahip olduğu güç seviyesi, konuşma tarzı, duruşu, vücudu. Her şeyiyle Ejder'i cezbediyordu. Özelliklede bakışlarıyla.


Parlak kırmızı gözlerinin yansıttığı yoğun aşk duygusu daha ilk andan itibaren Ejder'i etkilemişti. Ejder hayatı boyunca o kadar yoğun bir sevgiyi kimseden görmemişti.


Elbette ki ailesi onu çok seviyordu ama Medusa'nın ona olan hisleri çok daha farklı bir seviyedeydi.


(Rose)-Güzel mi? Seni bu hale sokan bir kadından etkilendin mi gerçekten?


Rose, Ejder'i azarlarcasına bu soruyu sormuştu.


(Ejder)-Beni bu hale sokabilecek birinden etkilemenmemem büyük aptallık olurdu.


Ejder ise gözlerini kocaman açarak bu cevabı vermişti.


Gülümsüyordu. Ciddi anlamda Medusa'dan etkilenmişti ve etkilenmesinin 2 basit nedeni vardı.


Birincisi, Medusa'nın gerçekten güçlü olmasıydı.


İkincisi ve en önemlisi ise, Medusa tam olarak Ejder'in tipiydi.


Görüntüsü, vücudu, her şeyi Ejder'in tam olarak sevdiği oranlardaydı.


(Rose)-Sen, gerçekten delirmişsin.


Şu anda Rose gerçektende Ejder'in delirdiğini düşünüyordu. Kendisini neredeyse sakatlayacak olan bir tanrıçadan hoşlanmasına anlam veremiyordu.


Ejder ise tam tersi şekilde düşünüyordu.


Dudaklarını yaladı ve...


(Ejder)-Delirmek mi!? Hiç bu kadar düzgün düşünmemiştim.


Ejder'in kararlılığı gerçektende korkutucu görünüyordu.


Ejder'in akli dengesinin bozuk olması onun düşüncelerinin hepsini etkiliyordu. Hatta Ejder'in aklında dolaşan düşüncelerin yüzde 90'a yakını öldürmekle alakalı şeylerdi.


Rose ise Ejder'in bu düşünce dengesizliği yüzünden yanlış şeyler yaparak kendisine zarar vermesinden korkuyordu. Bir tanrıçaya kanıp sonradan tanrılar tarafından acı çektirilerek ölmesini istemiyordu.


Hal böyle oluncada Ejder'e karşı çıkmaktan başka çaresi kalmıyordu. Ancak Ejder'in az önceki hareketlerinden anladığı bir şey vardı. Ejder artık kimseyi dinlemeyecek ve kendisini tutmayacaktı.


Bu da Rose'nin, Ejder'in düşüncelerini değiştirebilmesi şansını sıfıra düşürüyordu. Az önce Ejder'i o halde gördükten sonra olası bir dövüşte Ejder'e dokunamayacağını anlamıştı.


Zaten Ejder kendisini tutmasına rağmen Rose'den daha güçlü sayılırdı ve şimdi kendisini tutmaktan tamamen vazgeçmişti. Yani olası bir kavgada Ejder'in gözü dönerse ve kendisini kaybederse kavganın sonucunda Rose canından bile olabilirdi.


Ejder, Rose'yi korumak için güçlenmek istiyordu evet ama gözü dönerse Rose'yi bile tanımazdı.


Ejder düzgün düşündüğünü söylüyor olsada Rose ona inanmıyordu. Çünkü biliyordu ki normal şartlar altında bile düzgün düşünemeyen Ejder işin içine dövüş girdiğinde iyice düşünemez hale geliyordu. Ve şu anda da Ejder'in böyle bir durumun içinde olduğunu düşünüyordu.


(Ejder)-Herneyse, benimle ilgili ne düşündüğünüz umrumda bile değil. Şu anda sadece Göksel Dünya'ya gitmeyi ve dönüşte yeniden Medusa'yı bulmayı istiyorum.


Ejder, Göksel Dünya'ya gidipte ne kadar güçleneceğini merak ediyordu.


(Ejder)-Ejderha Dağı'nı yıkıp geçeceğim.


***


Aradan geçen 3 saatin ardından Dia'nın yaraları tamamen iyileşmişti.


Tabii Ejder'in yaralarıda. Ejder'in kendisine ait bir yenilenme sistemi vardı. Zaten Medusa'yla olan savaşının ardından ayakta kalabilmesinin en büyük nedeni bu iyileşme yeteneğiydi.


(Shin)-Hepiniz hazır mısınız?


(Scarlet)-Ben hazırım.


(Sayk)-Bende hazırım.


Dia ve Ejder'in 3 saatlik iyileşme sürecinde Usta Shin, Scarlet ve Sayk'ı da Göksel Dünya'ya gitme konusunda ikna etmişti. Onlarında Göksel Dünya'ya giderek kendi sınırlarını olabilecek en ist seviyede zorlamalarını ve güçlenmelerini istiyordu.


Eğer çok tehlikeli bir durum olursada Ejder'in onları koruyacağını düşünüyordu. İçten içe buna inanmak istiyordu ama bir yandanda Ejder'in kimseyi korumak istemeyeceğinden korkuyordu.


Şu anki Ejder kimseyi dinlemeyen ve sadece aklına geleni yapacak bir Ejder'di çünkü.


(Shin)-Ejder.


(Ejder)-Ne oldu yaşlı adam?


Geçen 3 saatin ardından Ejder oldukça sakin görünüyordu. Belkide bir süreliğine de olsa büyük miktarda güç kullanmak onu rahatlatmıştı. Ya da sadece Göksel Dünya'ya gidip güçleneceği için mutluydu ve bu yüzdende şu anlık agresif bir havası yoktu.


(Shin)-Kötü bir şey olursa diğerlerini koruyacağına inanıyorum.


(Ejder)-Kendilerini korumaları daha iyi olmaz mı? Sürekli başkalarına güvenirlerse gelişemezler bunu sende iyi biliyorsun.


(Shin)-Evet ama yine de onlar senin kadar güçlü ya da dayanıklı değiller. Bu yüzden olası bir tehlikede, daha doğrusu onların üstesinden gelemeyeceği kadar tehlikeli bir durumla karşılaşırsanız onları korumanı istiyorum.


(Ejder)-Tch. Kendi dertlrrim bitmiş gibi birde şimdi bebek bakıcılığı yapmak zorundayım. Haaaaah. Lanet olsun. Pekala. Ölecek gibi olurlarsa onları korurum.


Usta Shin tam olarak istediği cevabı alamamış olsada en azından bir cevap alabilmişti ve bu ona yeterliydi. Ejder onu reddederek hepsinin kendi başının çaresine bakmasını da isteyebilirdi.


Ama sonuç olarak bunu istememişti ve onları korumayı kabul etmişti. Usta Shin'in düşündüğü şekilde olmasa bile olmuştu.


(Shin)-Pekala. Dia. Sıra sende.


(Dia)-Tamam. Herkes yanıma gelsin.


Dia önce Usta Shin'den belli bir mesafe uzaklaşarak kendisine bir yer belirledi ve diğerlerini yanına çağırdı.


Herkes hızlıca etrafına toplandıktan sonra Dia tam ortada kalmıştı.


Kollarını iki yana açtı ve kendi eksine etrafında çevirerek ellerini göğüs seviyesinde birleştirdi.


Dia'nın ellerinin birleşmesiyle birlikte altlarında beyaz bir ışık çemberi belirdi ve sürekli olarak renk değiştiren bir renk ışık hüzmesinin içinde kaldılar.


Işık hüzmesi onları çevrelerkende Dia eğildi ve ellerini açarak yere koydu.


Ardındanda...


(Dia)-Açıl! Göksel Dünya'nın Gökyüzü Kapısı!


O anda altlarındaki beyaz ışık çemberi ortadan ikiye ayrıldı ve herkes boşluğa düştü.


***


Boşluğa düşmelerinin ardından görüş açılarını bilinmeyen bir karanlık kaplamıştı. Sonsuz ve eşsiz bir karanlık. Öyleki, bu karanlık insanların hislerini bile geçersiz kılıyordu.


(Ejder)-N'oluyor lan!? Düşüyor muyuz yoksa süzülüyor muyuz!?


Anlaşılamıyordu. Etraflarını çevreleyen karanlık o kadar yoğundu ki şu anda ne yaşadıklarını hiçbiri algılayamıyordu.


(Ejder)-Dia!


Ejder bir neden bulabilmek adına Dia'ya baktı.


(Dia)-Bilmiyorum. Bende ilk defa geliyorum!


Dia'da bu garipliğe bir anlam veremiyordu. Neden durup dururken tamamen karanlığa gömülmüşlerdi ki?


Göksel Dünya'nın kapısını doğru bir şekilde açtığından emindi. Zaten basit bir işlemdi.


Kapı açıldıktan sonra direkt olarak farklı bir dünyaya geçiş yapmaları gerekiyordu.


Karanlıkla kaplanmış bir yere değil.


(Ejder)-Uçup uçmadığımı bile anlayamıyorum! Lanet olsun!


Uçabilme yeteneği olmasına rağmen şu anda bu yeteneğini kullanıp kullanamadığı bilmiyordu. Ancak daha sonra etrafına bakınca farketti ki...


(Ejder)-Uçabiliyor olsaydım herkesle aynı yükseklikte olmazdım muhtemelen. Tch. Yeteneklerimi engelleyecek kadar yoğun mu lan bu karanl...lan.!?


Ejder daha sözünü bile bitiremeden etraflarındaki karanlık bir anda parçalanarak dağıldı ve herkes gerçekten düşmeye başladı.


O kadar yüksekteydiler ki yeryüzü görünmüyordu bile.


Tahminen 5.000 metre yükseklikten yere düşüyorlardı.


(Rose)-Ejder ne yapacağız!?


Eğer bu yükseklikten yere çakılırlarsa kesinlikle ölürlerdi. Ejder muhtemelen hayatta kalırdı ama diğerleri için aşağıda mutlak bir ölüm vardı.


Ejder, Rose'yi yakalamak için ona doğru uzandı ancak...


(Ejder)-Uçamıyorum lan!?


(Dia)-Bende elementlerimi kullanamıyorum!


(Ejder)-Tch.


Yeryüzü yavaştan görünmeye başlamıştı ama onlar hala insanlık dışı bir hızla düşmeye devam ediyorlardı hatta giderek dahada hızlanıyorlardı.


Ejder bir şekilde elini uzatarak Rose'yi elinden tuttu ve kendisine doğru çekerek ona sıkıca sarıldı.


Başını göğsüne bastırdı. Artık yere çakıldıklarında tüm hasarı Ejder alacaktı.


Artık o kadar hızlanmışlardı ki rüzgar basıncı iç organlarına zarar vermeye başlamıştı.


Rose şu anda diğerlerinden daha az hasar alıyordu ama yinede canı yanıyordu.


(Ejder)-Dia! Elini uzat!


Ejder, Rose'yi sarmışken boşta olan elini uzattı ve Dia'ya bağırdı.


Dia şaşırmıştı. Az önce kendisini ölümüne döven kişi şu anda ona elini uzatıyordu.

(Ejder)-Tut elimi salak!


Ejder'in, Dia'yı düşmekten kurtarmak istemesinin tek nedeni onun onları buraya getirdiği gibi çıkartabileceğini düşünmesiydi.


(Ejder)-Tutsana hadi! Giriş biletimiz sendin çıkış biletimizde sen olacaksın!


Ejder'in bağırmaları sonucu Dia elini uzatıp Ejder'in elini tuttu.


Ejder hemen onuda kendine çekti ve onunda başını göğsüne bastırdı.


Yeryüzüne çakılmalarına 700 metre kadar kalmıştı.


(Ejder)-Sayk! Scarlet'i tu...


Ejder, Sayk'a bağırana kadar Sayk çoktan Scarlet'i sarmıştı bile.


Ejder uçarak onlarında çarpmasını engellemek istemişti ama uçamadığı için bu pekte mümkün değildi.


Yere 100 metreden biraz daha az mesafe kalmışken Ejder, Rose ve Dia'yı iyice sardı ve o şekilde yere çakıldılar.


Hemen ardından da Sayk, Scarlet'le birlikte yere çakıldı.


Yüzlerce kilometre hızla yere çakılmaları yüzünden devasa bir sallantı oldu ve kocaman bir toz bulutu etrafı kapladı.


(Rose)-Ejder! İyi misin!?


Rose hemen gözlerini açtı ve bağırdı.


(Ejder)-İyiyim. Argh...üstümden kalkın yeter.


Ejder'in sesi gayet normal normal geliyordu. O yükseklikten, üzerinde iki kişiyle birlikte yere çakılmasına rağmen hiçbir şey olmamıştı.


"Usta Shin beni bu çocukla karşılaştırırken ne düşünüyordu lan!? Ne demeye bu çocuktan güçlü olduğumu söyledi ki?"


Dia bu düşüncelerinde haklıydı. Kendisi hiçbir şekilde Ejder'le karşılaştırılamazdı. Usta Shin'in o kelimeleri söylemesinin tek nedeni ise Ejder'in tepkisini ölçmekti. Ve o laflar yüzünden Dia dayak yemişti.


-...ayk!


-Sayk!


-Sayk!?


O anda Scarlet'in bağırtısı yankılandı.


Ejder hemen sese döndü ve elini savurarak etraflarını kapatan toz yığınını yok etti.


Ve gördüler ki Scarlet, Sayk'a sarılmış bir şekilde ağlıyordu.


Sayk ise hareket etmiyordu ve oldukça büyük miktarda kan kaybetmişti.


Ejder kadar sağlam bir vücudu olmadığı için o mesafeden yere çakılmak onu bu hale getirmişti.


Muhtemelen bütün omurgası parçalanmış ve parçalanan kemiklerinin bazılarını organlarına saplanmıştı.


İşin kötü tarafı ise Ejder dahil kimsenin iyileştirme yapamıyor oluşuydu.


Sayk gözlerinin önünde yavaş yavaş ölüyordu.


(Scarlet)-Sayk!


Scarlet tamamen ıslanmış gözlerle Ejder'e döndü.


(Scarlet)-Ejder! Bir şey yapsana! Sayk'a yardım etsene! Sayk ölüyor!


(Ejder)-Ben...onu iyileştiremem.


(Scarlet)-Neden!? Neden!? Neden!? Sen bu kadar güçlüyken neden.!?


Scarlet, Ejder'e doğru koştu ve zayıf yumruklarla karnına vurmaya başladı. Ardındanda yavaşça yere çöktü.


(Scarlet)-Ne...den...


(Ejder)-Tch.


Ejder onu iyileştiremezdi.


(Ejder)-Kenara çekil.


Ejder önünde diz çökmüş halde bulunan Scarlet'in çekilmesini söyledi ve yanından geçerek Sayk'ın yanına oturdu.


Sağ elini Sayk'ın göğsüne koydu ve enerjisini ona aktarmaya başladı.


(Rose)-Ejder?


Ejder'in şu anda yaptığı şey birkaç saat önce Dia'ya yaptığı şeye benziyordu. Bu yüzden Rose'de Ejder'in adını mırıldandı. Sahip olduğu merak ses tonunda anlaşılıyordu ve Ejder'de sanki kendisine sorulan soruyu anlamışcasına nefes aldı ve...


(Ejder)-Şu anda sahip olduğu iyileşme hızı onu kurtarmaya yetmez. Enerjimi ona veriyorum ki sahip olduğu enerji artsın ve iyileşme yeteneği daha hızlı çalışsın. Bu süreçte dikkatimi dağıtmasanız iyi olur çünkü Sayk'ın kaldırabileceğinden fazla enerji verirsem tüm vücudu iflas etmeye başlayacaktır.


O anda herkes neredeyse nefeslerini bile tutacak kadar büyük bir sessizliğe büründüler. Öyle ki Scarlet bile fazla ses çıkarmamak adına eliyle ağzını kapatarak nefes almaya başlamıştı.


Az önce ağladığı için burnunu çekmek istiyordu ama burnunu çekmemek için ağzından nefes alıp veriyordu.


Ejder bile bu işlemin ne kadar süreceğini bilmiyordu ve bu konuyla ilgili bir tahminide yoktu. Çünkü şu anda yaptığı şeyi hayatı boyunca sadece 2. kez yapıyordu.


Birincisini birkaç saat önce Dia'ya yapmıştı. Yani tamamen acemi olduğu bir şeyi yapıyordu. Bu yüzdende bu işin ne zaman bitebileceğine dair herhangi bir tahmini bile yoktu.


Birkaç dakika boyunca Ejder böyle devam ettikten sonra Sayk'ın kanaması oldukça yavaşlamıştı.


(??)-Yardıma ihtiyacınız var gibi duruyor.


Derken arka taraflarından bir kadın sesi duyuldu.


Herkes hemen arkasını dönmüşken Ejder, elini Sayk'ın göğsünden çekmek zorunda kaldı.


Karşılarında durmakta olan kahverengi gözlü, saf ışıktan saçlara sahip olan minyon yapılı kadının onlara zarar verip vermeyeceğini bilmiyordu.


(Rose)-Ejder. Sen Sayk'la ilgilenmeye devam et. Biz seni koruruz.


Rose'nin bu sözleriyle birlikte Ejder ayağa kalkmadan geri yerine oturdu ve elini yeniden Sayk'ın döğsüne yerleştirdi.


(Kadın)-Korumak? Ah, siz beni yanlış anladınız. Amacım size zarar vermek değil.


Kadın aniden gözden kayboldu ve Sayk'ın yanında belirdi.


(Rose)-Işınlandı mı!?


Kadın eğilerek elini, Sayk'ın bedenine dokunmadan Sayk'ın üstünden geçirdi ve Sayk koyu yeşil bir aurayla kaplandı.


(Scarlet)-Sayk'tan uzak du...


Scarlet, kadının Sayk'a yaptığı şeyi görünce hemen bağırmıştı ancak...


(Ejder)-Scarlet. Sakin ol.


Ejder'in baskın ses tonu ona üstün gelmişti.


(Scarlet)-Ama Ejder...


(Ejder)-Sakin ol dedim. Sadece Sayk'ı iyileştirdi.


(Scarlet)-O-onu iyi-leştirdi mi?


(Kadın)-Elbette. Dediğim gibi. Amacım size zarar vermek değil.


(Dia)-O halde, kimsin sen ve burada ne arıyorsun!?


Kadın eğilerek selam verdi ve...


(Kyriel)-Tanıştığımıza memnum oldum. Bendeniz Göksel Dünya'nın Koruyucu Meleği Kyriel. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr