Ejder kendisini kaçınılmaz olan çarpışmaya tamamen hazırlamıştı. Deliler gibi savaşacak ve savaşırken de o formu uyandırmanın bir yolunu düşünecekti. Rose’nin dediği gibi o formu tetikleyen şey “endişe” olabilirdi ve eğer gerçekten de formun tetikçisi buysa işi çok zor olacaktı. Ama endişeden başka bir yolu varsa Ejder elinden gelenin fazlasını yaparak o formu ortaya çıkaracak ve bütün devleri yok edecekti.
Çoktan saldırı pozisyonu almış olan Ejder yumruğuna güç topluyordu. Yeterince güç topladıktan sonra ise az önce konuştuğu toprak titanına doğru fırlayacak ve tüm gücüyle ona sağlam bir darbe indirecekti.
(Ejder)-İşte…geliyor!
Yeterince güç topladığına inanan Ejder olduğu yerden fırladı ve inanılmaz bir hızla devin suratının önünde belirdi. Hemen ardından tonla güç topladığı sağ yumruğunu direkt olarak devin suratına geçirdi. Ancak planladığı şey olmamıştı hatta olmaya çok uzaktı.
Ejder, en azından devi geriye ittirebilirim diye düşünmüştü ancak aynı ilk yumrukta olduğu gibi dev yerinden bile kıpırdamamıştı. Ve en kötüsü ise kocaman bedenine rağmen hızı gereksiz derecede yüksekti. O yüzden de Ejder’i havada yakalamış ve deprem etkisi yaratacak kadar sert bir şekilde yere çarpmıştı. Hızla yere çarpılmanın etkisi gerçekten inanılmazdı.
Ejder resmen toprağın altına gömülmüştü. Başkası olsaydı kesinlikle vücut parçaları etrafa saçılmış olurdu. Ama çakılan kişi Ejder olunca oluşan hasarı sadece yeryüzü almıştı. Ufakça bir güç uygulayarak gömüldüğü yerden çıkan Ejder olduğu yerde birkaç zıplayarak üstüne yapışan tozlardan kurtuldu.
(Ejder)-Huuu. O neydi lan? Çok zevkliydi.
Bu sözler gerçekten anlamsızdı. Öyle bir darbeden sonra “Çok zevkliydi.” demek, akıl alır gibi değildi.
(Sayk)-Ejder. İyi olacak mısın?
(Ejder)-Kim sanıyorsun sen beni? Yaşayan en güçlü canavarım ben.
Canavar.
Evet, bu kelime belki de Ejder’i açıklamak için kullanılabilecek en iyi kelime olabilirdi. Bu absürt güç, hız ve dayanıklılık gerçekten de sadece canavarların sahip olacağı türdendi.
Ejder’in yüzündeki gülümseme hala duruyordu. Hatta daha da mutlu hale gelmişti.
(Kyriel)-Ejder gerçekten de senden güçlülerle kapışmaktan zevk alıyorsun.
(Ejder)-Bunu uzun zaman önce anlamış olman gerekirdi.
Diyen Ejder yeniden fırladı ve deve bir yumruk daha attı.
(Dev)-İşe yaramaz.
Dev yine inanılmaz hızını kullanarak Ejder’i yakaladı. Daha doğrusu Ejder’i yakalamaya çalıştı. Çalıştı çünkü Ejder bir anda yumruğunu bıraktı ve havadaki pozisyonunu değiştirerek devin eline basıp kendisini yukarı fırlattı ve devin koluna iniş yaptı. Sonra da ışınlanırcasına koştu ve devin suratına bomba etkisi yaratan bir tekme indirdi.
(Ejder)-Elbette işe yaramaz. Aynı şeyi iki defa yiyeceğimi mi düşündün!?
Ancak ne var ki toprak titanları gerçekten fazla güçlülerdi. Ejder’in bu hareketinden sonra dev kendi elini suratına kapattı ve Ejder’i avcu ile suratı arasında ezdi. Elini çektikten sonra Ejder yere düşmeye başladı ve Ejder iyice yere yaklaşmışken sert bir tekmeyle Ejder’i fırlatıp attı.
Yediği ağır tekmeyle birlikte uzaklara savrulan Ejder sert bir şekilde yere çakıldı. Sonuna kadar şanssız olacak ki düştüğü yer tamamen titanlarla çevriliydi ve Ejder’in yere düştüğünü gören titanlar hemen harekete geçerek Ejder’i ayakları altında ezmeye başladılar.
20 metre uzunluğunda ve yüzlerce ton ağırlığa sahip sayısız titan hiç durmadan yeri tekmeleyerek Ejder’i eziyorlardı. Ejder ise hareketsiz bir şekilde yerde yatmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.
(Rose)-Ejder!? Agh…bırak kolumu Kyriel.
Rose endişeyle ve anlık bir hisle Ejder’e doğru koşmak istemişti ancak Kyriel tarafından kolu tutulmuştu ve bu girişimi engellenmişti.
(Kyriel)-Aptal olma. Aralarına girdiğin an ölürsün!
(Rose)-Ama Ejder.!?
(Kyriel)-Onlar Ejder’i öldüremezler Rose.
(Rose)-Bunu nereden bilebilirsin ki!?
Rose hala kolunu Kyriel’den kurtarmaya çalışıyordu ancak Kyriel, Rose’nin canını yakma pahasına da olsa kolunu sıkıca tutuyordu ve bırakmaya da hiç niyeti yoktu.
(Kyriel)-Aklından geçenleri görüyorum Rose. O tekmelerin hiçbirinin Ejder’e zarar veremeyeceğini düşünüyorsun.
O anda Rose, Kyriel’in elinden kaçmaya çalışmayı bıraktı.
(Kyriel)-Merak etme. Bilinmemesi gereken hiçbir şeyi görmedim ya da bakmadım. Sadece şu anda aklından geçenlere bakıyorum. Endişelerini bir kenara bırakmalısın.
(??)-Kyriel? Ejder gerçekten onları yenebilecek mi?
O sırada arkalarından bir ses duyuldu ve Kyriel hemen arkasına döndü. Rose’nin kolunu ise tutmaya devam ediyordu.
(Kyriel)-Sorun yok Scarlet. Ejder bahsettiği gücünü ortaya çıkartmakta biraz sorun yaşıyor o kadar. Merak edilecek bir şey yok. O darbelerin hiçbirisi Ejder’e ölümcül bir hasar veremez.
Kyriel arkasını döndüğünde gördüğü kişi endişeli gözlere sahip olan Scarlet’ti. Endişeli olmakta haklıydı çünkü o devleri kolayca yenebileceğini söyleyen Ejder şu anda dayak yiyordu. Kyriel, Scarlet’in endişesini anlamış ve bu konuşmayı yaparak sadece Scarlet değil herkesin içine su serpmişti. Ve yalanda söylemiyordu. O tekmeler gerçekten de Ejder’i öldürebilecek kadar güçlü değillerdi.
Aslında öylelerdi ama Rose’nin o anki düşüncelerini gördükten sonra Kyriel’in düşünceleri birazcık değişmişti. Ayrıca kendisi de Ejder’le dövüşmüştü ve Ejder’in o kadar da yumuşak olmadığını biliyordu.
Bu konuşmalar gerçekleşirken Ejder hala tekmeler yemeye devam ediyordu. Dakikalar boyunca bu tekmelere maruz kalmıştı. Ancak titanlardan birisi tekme atmaktan sıkılmış olacak ki eğilerek Ejder’i eline aldı ve havaya fırlattı. Ardından da hemen karşısındaki deve baktı. Birbirlerine baktıktan sonra başlarını salladılar ve Ejder birazcık düştükten sonra aynı anda yumruklarını sallayarak Ejder’i yumrukları arasında ezdiler. İki devin yumrukları arasında ezilen Ejder yere düşerken bir kez daha tekme yedi ve yeniden savruldu. Bu kez devlerden uzak bir noktaya savrulmuştu.
Ejder’in devlerden uzak bir noktaya savrulduğunu gören Rose ise hemen koşarak onun yanına gitmişti.
(Rose)-Ejder!? İyi mi…sin..?
Ancak daha Ejder’in yanına varmadan adımları yavaşlamaya başladı ve en sonunda da durdu.
(Rose)-Ejder?
Ejder çoktan ayağa kalkmıştı ve çok farklı bir hava yayıyordu. Yüzündeki ifade ise bambaşkaydı. Normalde korkunç görünen bakışları ve gülüşü farklıydı. Sanki…sanki…
O anda Rose’nin aklında bu bakışı ve gülümsemeyi açıklayabilecek tek bir kelime belirdi.
“Şehvet.”
Evet.
Durum buydu.
Ejder’in bakışları ve gülüşü kesinlikle ama kesinlikle şehvetle doluydu. Derken, Ejder’in ağzından dökülen birkaç kelime Rose’nin bu düşüncesini kesinleştirdi.
(Ejder)-Gerçekten de, güçlü canlılar o kadar mükemmel ki…
Bu sözleri söyleyen Ejder’in ağzından salyalar akıyordu.
(Ejder)-Ahhhhh, boşalmak üzereyim.
Bu sözler Rose’yi birazcık iğrendirmiş olsa da Ejder’in ciddi anlamda iyi olduğunu görmek onu rahatlatmıştı. Ama Ejder’deki tek değişim bu değildi.
Ejder’in kol damarları neredeyse patlayacak duruma gelmişti ve parmakları karanlığa bulanmıştı. Göz bebekleri ise daha önce hiç olmadığı kadar incelmişti. Neredeyse görünmüyorlardı.
(Rose)-Ejder…başarıyor olabilir mi?
(Ejder)-İşte şimdi birazcık eğlenebilirim.
Ejder o kadar odaklanmıştı ki, Rose’nin yanında olduğunu fark etmemişti bile. Ve yine sanki ilk seferiymiş gibi kendisiyle konuşan deve doğru fırladı.
Dev, Ejder’in geldiğini gördü ancak hiç hareket etmedi. Kendisine doğru atılan bu çocuk ilk denemelerinde de kendisini yerinden bile kıpırdamamıştı ve şimdide farklı olmayacaktı. Yani, en azından o, öyle düşünüyordu.
Çünkü yumruğu yediği anda geriye doğru itilmeye başladı ve en sonunda da dengesini kaybederek yere düştü.
Diğer devler de dahil olmak üzere herkes şaşkınlık dolu gözlerle bu sahneyi izlerken bir kahkaha yankılandı.
(Ejder)-GAH-HAHAHAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!!
Ejder yine yoldan çıkmış gibi görünüyordu.
(Ejder)-İyi. İyi. İyi. Çok iyi. Harika. Müthiş. Mükemmel. Efsanevi. Karşı konulamaz. Gördünüz değil mi!? Yere ne kadar da güzel çakıldı. İşte bu diğerlerinin de başına gelecek yegane şey! Siz kendini beğenmiş toprak parçaları ne cüretle beni, yani “Mutlak Olanı” tekmelersiniz!? Hepiniz tek ve gerçek aşılmaz varlığın önünde diz çöküp ölümünüzü kabullenin.
Kimse Ejder’in bu sözlerine bir anlam verememişti. Bugüne kadar girdiği savaşlardan hiçbirisinde Ejder böyle sözler sarf etmemişti. Elbette ki Ejder’in inanılmaz derecede büyük bir egosu vardı ancak Ejder bu egosunu hiç bu kadar absürt bir şekilde dile getirmemişti. Sadece egosunu kullanarak çok fazla insanı ezmişti ancak bu cidden çok ayrı bir seviyeydi.
-Çok konuşuyorsun velet!
Ejder bu konuşmayı yaparken dev, yerden kalkmış ve Ejder’e doğru koşmaya başlamış ve yanına gittiğinde direkt olarak Ejder’i öldürecek bir yumruk atmıştı.
(Dev)-Aptal egonla birlikte yerin dibine gömül çocuk!!!
Dev, yumruğuyla Ejder’i ezmişti. Ancak bir sorun vardı.
(Ejder)-RGHHHAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!!!
Ejder gırtlağı parçalanırcasına bağırmış ve devin yumruğunu durdurarak ona kaldırmıştı.
Evet, kaldırmıştı.
Ejder, 20 metre uzunluğu ve yüzlerce ton ağırlığında olan o devi elinden tutarak kaldırmıştı. Ardından da tüm gücünü kullanarak devi sallarcasına çevirerek olabildiğince uzağa fırlatmıştı.
(Ejder)-Yerini bil köpek. Karşında “Mutlak Olan” var! Şimdi…
Ejder sağ yumruğunu sol avcuna vurdu ve hafifçe eğilerek saldırı pozisyonu aldı.
(Ejder)-Kim “Mutlak Olana” baş kaldırıp acı içinde ölmek ister!?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..