Ejder net bir şekilde ağırlığını ortaya koyarken nedense devler hareketsiz bir şekilde onu izliyordu. Muhtemelen ne yapacaklarını düşünüyorlardı çünkü daha az önceye kadar Ejder’e, yüzlerce hatta daha bile fazla sayıda ölümcül darbe indirmişlerdi ancak Ejder hiçbir şey olmamış gibi öylece dikiliyordu. Ayrıca aralarından birini de küçük bir oyuncak gibi fırlatıp atmıştı.
Kyriel söylediği şeylerin gerçekleşiyor olmasına şaşırmıştı ve hemen diğerlerine dönerek kendini doğruladı.
(Kyriel)-Gördünüz mü?
O sırada diğerleri Ejder’in sergilediği bu güç karşısında hem şaşkın hem de mutlulardı. Mutlulardı çünkü artık bu turu da geçebileceklerdi. Bu turu geçmeleri demek güçlenmeleri adına atılan büyük bir adım demekti.
(Dev)-En azından sözlerinin arkasını dolduracak kadar gücün var çocuk.
O sırada başka bir dev Ejder’e bu sözleri söylemişti.
Ejder ise şehvet dolu gözlerini ona çevirerek...
(Ejder)-Elbette o kadar gücüm var köpek. Sizin aksinize yani.
Bu bariz bir kışkırtmaydı ve Ejder kesinlikle bunu amaçlıyordu. Hepsini kışkırtıp dikkatlerini üzerine çekecek ve hepsini paramparça edecekti. Bunu istiyordu. Bunu arzuluyordu. Bunu yapacaktı. Yoldan çıkmış sapkın düşünceleri ve orantısız gücüyle birlikte bunu yapacaktı. Yapmalıydı. Yapacaktı. “Tanrı” denen o işe yaramaz varlıkların hepsini bu güçle birlikte yeryüzünden silecek ve yaşayan en güçlü varlık olarak sonsuza kadar geçmeyen derin bir iz bırakacaktı.
Ağzından salyalar akan Ejder harekete geçmek için hazır bir şekilde bekliyordu ancak hala harekete geçmemişti. Önce devlerin harekete geçmesini bekliyordu. Onlar harekete geçtikten sonra hızını kullanarak onlara karşı bir avantaj elde edecekti. Basitçe planladığı şey buydu.
(Dev)-Bu laflarla bizi kışkırtabileceğini düşünüyor olman çok komik.
(Ejder)-Yani sen, hayır, sizler, sizden daha güçsüz birinden korktuğunuzu söylemek yerine, benim sizi kışkırtamayacağımı söylüyorsun öyle mi? Bak bu daha komik işte. Savaşmanın verdiği derin hazla birlikte kavrulan bedenimi durdurarak, yani beni öldürerek bedenimi sonsuz bir huzura kavuşturamayacak olmanız çok yazık.
(Dev)-Bunlar boş laflar çocuk. Eğer yapabiliyorsan bizi bir yerlere fırlatmak yerine direkt olarak olduğumuz yerde parçalara ayır.
(Ejder)-Aman be. Planlar iptal Ejder. Eğlence zamanı.
Kendi kendine mırıldanan Ejder bir anda gözden kayboldu ve daha kimse neler olduğunu bile anlayamadan az önce konuşan dev geriye doğru itildi. Ardından da bir bağırt duyuldu.
(Ejder)-Kızıl Gök Ejderi!
Geriye doğru savrulan dev, hızla suratına yaklaşan bir ejderha silueti görmesiyle birlikte kollarını yüzüne siper yaptı ve silueti kollarıyla karşıladı. Ancak bu saldırı ne kadar güçlü olsa da devin kolunda küçük bir çatlak açmaktan başka hiçbir işe yaramamıştı. Bunu gören Ejder ise bir kez daha ileri atıldı ve direkt olarak çatlağın olduğu noktaya saldırdı.
Dev, hızla diğer elini kaldırdı ve Ejder’in bu saldırısını engelledi, hemen ardından da çatlak oluşan elini yumruk haline getirip Ejder’e doğru savurdu. Ve Ejder yediği bu hamleyle birlikte direkt olarak yere çakıldı. Yani, öyle olmasına gerekiyordu. Ancak yerden tek parça toz bile yükselmemişti.
(Dev)-Kaçınmayı başardı mı?
Devin gözleri, Ejder’in bedenini ararken bir şey fark etti.
(Dev)-Ben…yükseliyor muyum?
Fark ettiği şey diğer devlerden daha yüksekte olduğuydu. Ejder yediği yumruktan sonra savrulmamış ve devin elini sıkıca tutarak onu uçurmaya başlamıştı. Yüzlerce ton ağırlığında olan bir devi sanki hafif bir toprak parçasıymışçasına kaldırıyor ve hızla yükseliyordu. Suratındaki şehvet dolu gülümseme artık yoktu. Yerini tamamen korkunç bir gülümsemeye bırakmıştı. Gülümsemesi korkunç olsa da Ejder’in bakışları hala bir parça şehvet barındırıyordu.
Yeryüzü iyice küçüldükten sonra dev, uçtuğuna emin olmuştu. Gözleri önündeki 2 metre bile olmayan bu çocuk kendisini uçuruyordu ve bunu yaparken hiçte zorlanıyormuş gibi görünmüyordu. Ve o anda dev, söylememesi gereken tek şeyi söyledi.
(Dev)-Bırak beni lanet velet!
(Ejder)-Nasıl istersen.
Devin bu isteğiyle birlikte Ejder tüm gücüyle devi gökyüzüne fırlattı ve dev, saniyeler içinde yüzlerce metre yükseğe çıktı. Şu anda yaklaşık olarak 700 metre kadar yüksekteydi. 20 metre yüksekliğe ve yüzlerce ton ağırlığa sahip olan bu dev 700 metre yüksekten yere çakılırsa ortaya çıkacak olan depremin büyüklüğünü tahmin etmenin imkanı yoktu.
Ne var ki Kyriel hemen kanatlarını kullanarak herkesi olabildiğince yükseğe uçurdu ve ortaya çıkacak olan devasa depremin arasında kalmaktan kurtardı.
Saniyeler süren düşüşün ardından dev, inanılmaz bir etkiyle yere çakıldı. Yere çakıldıktan hemen sonra ise yeryüzü parçalanmaya başladı ve diğer devler de birer oyuncak gibi etrafa savruldular. Savrulan devler yere düştüklerinde zaten etrafı parçalamakta olan depremin etkilerini artırdılar ve dünya çok daha hızlı bir şekilde sallanarak parçalanmaya devam etti. Koca koca kayalar etrafta uçuşurken birçoğu devlerin üzerine çakılıyorlardı. Hasar vermiyor olsalar da devleri yere düşürebiliyorlardı. Yaklaşık olarak 49 saniye süren ve büyüklüğü tahmin bile edilemeyen bu deprem dünyayı mahvetmişti.
Tek bir dev bile zarar görmemişti belki ama yeryüzü paramparça olduğu için artık rahatça hareket edemeyeceklerdi. Onların aksine Ejder, uçabildiği için tamamen üstün bir durumdaydı.
(Ejder)-Ahhhhhhh!!! Bayram ediyorum resmen.
Ejder’in yüz ifadesi sürekli olarak değişiyordu. Bir korkunç oluyordu bir şehvetle doluyordu. Ancak asla arası olmuyordu. Her zaman bir duygu baskın geliyordu.
Sallantı durduktan sonra bile Kyriel kimseyi yere indirmemişti çünkü bu tur bitene kadar çevrenin parçalanmaya devam edeceğini biliyordu.
Ejder yeryüzünü gözlüyordu. Saldırmak için açık bir nokta arıyordu…derken bir nokta buldu ve direkt olarak o noktaya doğru uçmaya başladı. Bu nokta ise deprem oluşturmadan önce kolunda çatlak açtığı devdi. Yerde öylece yatıyordu ve kolundaki çatlak tamamen açıktaydı.
Ejder hızla o çatlağa doğru yetişirken dev ani bir hareketle Ejder’e kocaman bir kaya fırlattı. Ejder ise bu kayayı hiç umursamadı ve direkt olarak kafa atarak kayayı parçalayıp geçti. Ve son hızla deve çarptı. Kolundaki çatlağa vuramamıştı belki ama devi birkaç santim aşağı indirmeyi başardı.
(Dev)-Hah. Hala çok zayıfsın.
(Ejder)-Ve bunu bana yerde yatan sen mi söylüyorsun?
(Dev)-Bir şeylere çok fazla odaklanıyorsun çocuk. Tek başına olmadığını unuttun sanırım.
Bu sözlerin ardından Ejder hemen arkasına baktı ve onlarca devin diğerlerinin yanına doğru hızla gittiğini gördü. Pekala Kyriel onları gökyüzüne çıkartmış olabilirdi ama bu durumda devler onlara saldırırsa koruyamazdı. Daha doğrusu korumaması gerekirdi. Çünkü Kyriel bu turda savaşması gereken birisi değildi.
Ejder bir anda yerde yatan devin gözlerinin önünden kayboldu ve diğerlerine doğru giden devlerden birisi aniden savrularak uzaklara uçtu. Ejder bunu o kadar hızlı yapmıştı ki dev, onu görememişti bile. Ancak Ejder’in yalnızca bir devi uçurması hiçbir şey ifade etmiyordu çünkü hala onlarcası ilerliyordu.
Tekrar tekrar ve tekrar.
Ejder inanılmaz hızlarda hareket ederek oradan oraya fırlıyor ve devlerin bazılarını uçuruyordu. Ancak bazı devler yerlerinden bile kıpırdamıyorlardı ve Ejder’i umursamadan diğerlerine yaklaşmaya devam ediyorlardı. Ejder çok hızlı olsa da hala her şeyi net bir şekilde görebiliyordu ve gördüğü şey gerçekten inanılmazdı. Yerlerinden bile kıpırdamayan devler, ayaklarını parçalanmış yer ile birleştirmişlerdi ve tabiri caizse toprağın üzerinde sürünerek ilerliyorlardı. Vücutları hareket ediyor gibi görünmüyordu ancak onlar ilerliyorlardı. Tıpkı yerden birkaç santimetre yükselerek uçuyor gibiydiler. Tek fark, onların bacakları yerle bütünleşmişti.
Onlarca dev yarınlarına yokmuş gibi hızla ilerliyorlardı.
(Dev)-Gördün mü çocuk? Bizimle uğraşmak için fazla zayıfsın.
(Ejder)-Sen. Sen. Sen. Sen. Sen. Sensensensensensensen…kapat çeneni be!!!
Devin bu sözlerinden sonra Ejder durdu. Havası değişmişti ve inanılmaz derecede ağır bir kana susamışlık yayıyordu. Ayrıca kol damarları daha fazla şişmişti ve azı dişleri uzamıştı.
Devlerden birisi elini uzattı ve Scarlet’i kaptı. Ejder hemen o deve doğru uçtu ve yumruğunu kapatıp Scarlet’i ezmeden önce araya girdi.
(Scarlet)-Ejder!?
(Ejder)-İyi misin!?
Ejder’in korkutucu görüntüsüne rağmen Scarlet ondan korkmuş gibi görünmüyordu çünkü şu anda Ejder burada olmasaydı, kendisi çoktan ezilerek öldürülmüştü.
(Scarlet)-Ejder…damarın..?
O anda Scarlet’in gözüne bir şey takılmıştı. Ejder damarlarından birisi patlamıştı ve deliler gibi kan akıtıyordu.
(Ejder)-Tch!
Ejder patlayan damarına baktı ve dilini şaklattı. Ardından damarı hızla iyileşerek eski haline geldi. Bu iyileşme hızı karşısından Scarlet şaşırmıştı ancak bu şaşkınlığı uzun sürmemişti çünkü şu anda daha önemli bir sorunu vardı. Ejder’in kolları kapandığı anda işi bitmişti. Ejder’in kolları, devin yumruğunun kapanmasını engelleyen bir kriko görevi görüyordu ve devin gücü yüzünden titremeye başlamışlardı.
Ve tam o anda…
-KYAAAAAAAAAAA!!!
Bir çığlık yankılandı ve…Ejder’in kolları titremeyi bıraktı.
(Ejder)-Ro…se.!?
Ejder’in yüz ifadesi değişti ve durgun bir hal aldı. Ve devin yumruğu patlayarak etrafa saçıldı.
(Scarlet)-Ejder?
İşte şimdi Scarlet korkmaya başlamıştı çünkü önceki seferlerinden hepsinden daha ezici bir kana susamışlık hissetmeye başlamıştı.
Devin elini patlamasının ardından Kyriel’in kanat tüylerinden birisi Scarlet’i kaptı ve yükselmeye başladı.
Ejder ise öylece havada duruyordu. Gözleri kocaman açılmıştı ve bütün vücudu titriyordu. Çünkü Rose, bir devin elinde, hareketsiz şekilde duruyordu.
(Dev)-Hahahahahahaha! Gördün mü!? Sana zayıf olduğunu söylemiştim!
Yerde yatan dev büyük bir kahkaha patlatarak bu sözleri savurmuştu.
(Ejder)-O…pis ellerini Rose’mden çek!!!!!!!
Ejder bir anda fırladı ve tüm gücüyle Rose’yi tutan deve çarptı ancak dev yerinden bile kıpırdamadı.
Ejder saldırısının işe yaramadığını görünce olduğu yerde donup kaldı.
Ve Ejder donmuş haldeyken bir çıtırdama duyuldu. O anda ise Ejder’in vücudu daha fazla titremeye başladı çünkü o çıtırtı, Rose’nin kemiklerinin kırılma sesiydi.
Titreyen Ejder aniden yok oldu ve Rose’yi tutan devin arkasında belirdi. Uçmuyordu. Yerdeydi. Ve öylece dikiliyordu.
Yerde yatan dev ise bakışlarını Ejder’e çevirdi ve…
(Dev)-Sana söylemiştim değil mi? Bizi yenemezsin! Sen o kadar güçlü deği…
Ancak dev konuşmasının devamını getiremedi. Çünkü Rose’yi tutan dev aniden çatlaklarla kaplandı ve…
...bir cam gibi...
…patladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..