Kyriel’in suratında meraklı bir ifade vardı.
“Daha ne kadar güç sergileyebilirsin Ejder?”
Devin patlamasından birkaç saniye sonra Ejder tozların içinden çıktı. Kollarında Rose’yle birlikte ağır ağır yürüyordu. Ejder ağır ağır yürürken arkasından bir dev aniden saldırıya geçti ve hem Rose’yi hem de Ejder’i ezmek adına ağır bir yumruk savurdu.
(Kyriel)-Ejder! Dikkat e…t…
Kyriel, Ejder’i uyaracakken birdenbire devin kolu parçalandı ve hemen ardından dev patlayarak yok oldu.
(Kyriel)-Ne oluyor lan!?
Ejder arkasına bile bakmamıştı ya da yürümekten başka en ufak bir hareket bile yapmamıştı. Ancak dev patlayarak yok olmuştu.
Ejder biraz daha yürüdükten sonra buz gibi bakışlarını kaldırdı ve Kyriel’le göz göze geldi. O anda Kyriel içini titreten bir soğukluk hissetti ve anlamsız bir korkuya kapıldı. Ejder’le göz göze geldikten sonra Ejder’in ne istediğini anlamış olacak ki, hemen kanatlarından bir tüyü Ejder’e yönlendirdi ve Rose’yi, onun kucağından alarak yanına getirdi.
Kyriel hemen Rose’yi iyileştirmeye başladı. Kyriel’in iyileştirme hızı, iyileşme hızı kadar güçlü olduğu için Rose anında eski haline döndü ve yavaşça gözlerini açtı.
(Rose)-Yine mi…başıma bir şey düşt…hayır…dev!?
(Kyriel)-Sakin ol Rose. Güvendesin. Ama devler…hiçte güvende görünmüyorlar.
Kyriel’in kanat tüyü Rose’yi aldıktan sonra Ejder ağır adımlarla yeniden toz bulutunun içine girdi.
(Dev)-Bu…nasıl olur..? Senin…bu kadar güçlü olmaman gerekiyordu.
Dev nedensiz bir korkuyla geri çekilmeye başladı.
(Dev)-G-gelme. Gelme dedim!
Herkes büyük bir merakla toz bulutuna bakıyordu. Hiçbiri bir şey görmüyordu ama yine de oraya bakıyorlardı. Bakmak istiyorlardı. Bakmazlarsa bir şeyleri kaçıracaklarmış gibi hissediyorlardı.
Aniden toz bulutu içinde bir hareketlenme oldu ve binlerce toprak parçası etrafa savruldu. Bu, devin öldüğünün kanıtıydı. Dev ölmüş olsa da Ejder hala o toz bulutunun içindeydi.
Herkes hala toz bulutuna bakarken, toz bulutunun içinde, göze benzeyen, kıpkırmızı bir yuvarlak gördüler. Aradan geçen bir saniyenin ardından da Ejder toz bulutunun dışına çıktı.
Herkesin gördüğü o kırmızı yuvarlak, Ejder’in sağ gözüydü. Ejder toz bulutundan uzaklaştı ve devlere yaklaştı. Olduğu yerde dururken vücudu değişime uğramaya başladı.
Tırnakları daha uzun ve daha keskin bir hale geldi. Sadece parmaklarını kaplayan karanlık dirseklerine kadar yükseldi ve şişkin damarları biraz daha genişleyerek renk değiştirdi. Elini kaplayan damarlar altın sarısı bir renge sahipken, bileğinden dirseğine kadar uzanan damarları kan kırmızısıydı. Diğer bir yandan dişleri dudaklarına batacak noktaya kadar uzadı ve korkunç bir hal adı. Hafif kamburlaştı ve omurga kemikleri daha belirgin hale geldi. Vücudu tamamen karanlık bir aurayla sarıldı ve en sonunda da sol gözü de sağ gözüyle aynı renge gelerek korkunç bir kızıllığa büründü.
Herkesin şaşkın bakışları altında Ejder değişim geçiriyordu. Kimse Ejder’in bu haline diyecek tek kelime bile bulamazken…
(Rose)-Hayır hayır hayır. Bunun olduğunu tahmin etmeliydim.
Rose korku dolu gözlerle bunları mırıldanmıştı.
(Kyriel)-Rose? İyi misin?
(Rose)-Değilim değilim değilim.
Rose dediği şeyleri tekrar eden birisi değildi ama nedense şu anda böyle konuşuyordu.
(Rose)-Kyriel durdur onu durdur onu durdur onu!!!
(Kyriel)-Neden!? O formu elde etti işt…
(Rose)-Durdur dedim sana!!! Durdur işte durdur!!! Yoksa geri dönüşümüz olmayacak! Ben bunu nasıl düşünemedim! O damarlar! Uzayan dişler!
Ejder’in kambur duruşu devlere tuhaf gelirken Ejder’in kolları boşlukta sallanıyordu. Bu tıpkı Medusa’yla yaptığı dövüşte aldığı duruşa benziyordu. Hatta o duruşun ta kendisiydi. Bu duruştan birkaç hareket sonra Ejder, Medusa’nın alnına küçük bir kesik atmayı başarmıştı.
Devler ne olduğunu bile anlamadan Ejder’in ölümcül baskısı altında ezilirlerken Ejder yavaşça sağ ayağını ileri götürerek küçük bir adım attı. Yani, en azından öyle olması gerekiyordu. Ancak Ejder’in adımı daha yere değmeden Ejder yok olmuş ve aynı anda onlarca dev patlamıştı.
(Kyriel)-Ha? Ne oldu lan az önce? Ejder’i göremedim bile.
Ejder, Kyriel’in bile algılayamayacağı kadar üstün bir hızda hareket ediyordu. Hatta o kadar hızlıydı ki onu, ışınlanıyormuş gibi bile düşünebilirdiniz. Resmen rakipsiz bir hıza sahipti. Rakipleri olan devler yerlerinden bir milim bile kıpırdayamadan öylece patlayıp gidiyorlardı.
(Rose)-Sana diyorum Kyriel! Durdur Ejder’i çabuk! Eğer böyle devam ederse gerçekten geri dönülmez şeylere yol açabilir!
Rose’nin korku dolu gözleri sanki asla hatırlamak istemediği bir şeyi hatırlamış gibi titriyordu.
(Kyriel)-Ejder’i destekleyen sen değil miydin be!?
Kyriel haklı olduğunu düşünerek sesini yükseltmişti çünkü en başta Rose, Ejder’i arka çıkarak bu formu onaylamıştı.
(Rose)-Beklediğim şey bu değildi tamam mı!? Sadece dediğim şeyi yap! Her şeyi tehlikeye atmak mı istiyorsun!? Ha!? Yok oluşa sürüklenmek mi istiyorsun!?
Kyriel, hayır, hiç kimse daha önce Rose’yi bu kadar korkarken görmemişlerdi. Direkt olarak Ejder’le göz göze gelip Ejder’e kafa tuttuğunda bile korkmuyordu ancak şu anda…
Tarifsiz bir korku bedenini kaplayıp onu yutuyordu.
Rose korkuyla kavrulurken Ejder inanılmaz bir hızda devleri parçalayıp yok ediyordu. En güçlü halinde bile bir devi sadece yerinden oynatabilmişken şimdi her şey değişmişti. Şimdi tek hareketle onlarca dev patlayarak yok oluyordu.
Pekala Ejder tek bir hareket yapmıyordu. Sadece insanların algılarının algılayamayacağı kadar hızlı hareket ettiği için tek bir hareket yapıyor gibi görünüyordu.
Öngörülemez hareketleri, insanı kusmaya zorlayacak kadar ağır olan kana susamışlığı ve görüntüsü o kadar korkunçtu ki, kabustan farkı yoktu. Gerçek değilmişçesine bir his yayıyordu ve ciddi anlamda gerçek olamayacak kadar korkunçtu.
Ancak o anda Ejder inanılmaz bir şey yaptı. Ellerini iki yana açarak havaya kaldırdı ve beklemeye başladı.
(Kyriel)-N’apıyor lan o…hadi lan oradan!? Ne!?
Kyriel, Ejder’in neden bir anda durduğunu düşünüyorken devler aniden yükselmeye başladılar ve dünya parçalanmaya başladı.
Parçalanan dünya hızla gökyüzüne doğru taşınırken bütün devler tek bir noktada toplanarak devasa bir parça oluşturuyorlardı. Yerden yükselen diğer parçalarla birlikte hepsi gökyüzünde küçük bir gezegen oluşturmuşlardı.
Yaklaşık olarak 85 bin devin ve tonlarca toprağın oluşturduğu minyatür bir dünya. Yine de küçük sayılmazdı. Hatta o kadar büyüktü ki yaklaşık olarak 790 kilometrekarelik bir yüzey alanına sahipti.
25 saniye kadar süren bu birleşmenin ardından ise Ejder sağ elini kaldırdı ve…
(Ejder)-Kızıl Ada Ejderi.
Ejder ilk defa ellerini bileklerinden birleştirmeden bir hareket yapmıştı ve neredeyse bir ada büyüklüğünde, kırmızı, mavi ve kahverengi renklerini taşıyan bir siluet ortaya çıkmıştı. Bu devasa siluet inanılmaz bir hızla gökyüzüne doğru ilerlemiş ve koca ağzını açarak dişlerini, devlerin oluşturduğu minyatür dünyaya geçirmişti. Ardından ise devasa siluet kaybolmuştu.
Birkaç saniye boyunca hiçbir şey olmamış ve bu kısa süre içerisinde herkes, büyük bir merakla olacakları beklemişti. Aradan geçen birkaç saniyenin ardından ise, minyatür dünya kıpkırmızı bir renkte parlamaya başlamıştı. Kırmızı rengin bütün dünyayı sarmasının ardından minyatür dünyanın farklı yerlerinden onlarca ejderha silueti çıkarak bütün dünyayı geri dönüşü olmayan bir patlamayla yok etmişti. Bu patlamanın ardından ise gökyüzü inanılmaz yüksek bir sıcaklıkla kavrulurcasına ısınmıştı.
Neyse ki bu sıcaklık artışı uzun sürmemiş ve hemen kaybolmuştu yoksa Kyriel ve Ejder hariç herkes, ciddi yanık problemleri çekebilirdi.
(Rose)-Her şey bitti.
Rose elleriyle yüzünü kapatıp bu kelimeleri mırıldanmıştı. Sesi korkudan titriyordu. Sadece sesi değil. Tüm vücudu titriyordu.
O sırada ise Ejder yıkıcı bir şekilde final turunu kazandığı için tüm dünya hızla eski haline dönmüştü. Dünya eski haline dönerken de Ejder’de yerden biraz yükselerek yerin düzelmesini izlemişti. Yeryüzü tamamen düzgün bir hale gelince de yeniden yere inmişti.
(Rose)-Kyriel.
Rose birden Kyriel’in adını söylemişti ve Kyriel, gözlerini Ejder’in muhteşemliğinden ayırarak ona bakmıştı.
(Kyriel)-Efendim?
(Rose)-Bizi sakın aşağı indirme.
Normalde olsa Kyriel, Rose’nin bu sözlerinin nedeni sorardı ama Rose’nin gözlerindeki korkuyu gördüğü için bu seferlik sorgulamayacaktı. Ayrıca, Ejder’in yaptığı şeyler barizdi. Rose, Ejder’in şu anki halinden bu denli korkuyorsa kesinlikle bir bildiği var demekti. Kyriel bir an için Rose’nin aklına bakmak istese de hemen vazgeçmiş ve bunun iyi bir fikir olmadığına karar vermişti. Çünkü görmemiş olması gereken şeyleri görmek istemiyordu ve içinde, eğer Rose’nin zihnine bakarsa görmemiş olması gereken çok fazla şey görecekmiş gibi bir his vardı.
(Kyriel)-Pekala. Hatta…
Cümlesini yarım bırakan Kyriel, herkesi biraz daha yükseltti ve güvende olduklarını düşündüğü bir mesafeye çıkarttı.
(Kyriel)-Bu daha iyi.
Kyriel ve diğerlerinin yükselişini izleyen Ejder, yavaşça ellerini gökyüzüne kaldırdı ve o anda…dünya bir kez daha parçalanmaya başlamıştı ki…
(??)-Bu kadar ileri gitmene gerek olmadığını biliyorsun.
(???)-Dünyamı yok etmezsen çok memnun olurum biliyor musun?
2 güçlü figür Ejder’in ellerini bileklerinden yakaladı ve dünyanın parçalanması durdu. Ejder’in hareketini basitçe durduran bu 2 figür ise…
(Rose)-Me…dusa..?
(Kyriel)-Efendi BioDrago?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..