Bölüm-34 Dağa Gitmeden Güç Kazanmak

avatar
660 4

Ejderha İmparator - Bölüm-34 Dağa Gitmeden Güç Kazanmak


BioDrago’nun bu sözlerinin ardından Ejder önce durdu. Sonra da Medusa’nın boynuna sarılmayı bıraktı ve ciddi bir surat ifadesine büründü. 


(Ejder)-Bu bayağı önemli bir şey.


Aftiel duyduğu şey karşısında şaşkınlıktan donup kalmıştı. Suratındaki ifade Ejder ve diğerlerinden iğrendiği gösteriyordu.


(Aftiel)-A-ama neden!? Bu insanlar hiçbir şey yapmadılar ki!? Sadece bir tanesi her şeyle ilgilendi. Ayrıca bizim vereceğimiz görevler ne olacak!? O görevleri yapmadan onların potansiyellerini uyandırmanın neresi mantıklı!?


Aftiel öfkeyle bağırmaya başlamıştı. Sıradan insanların -bütün turları geçmeyi başarmış olsalar bile- Ejderha Dağı’na tırmanmadan BioDrago’nun özel hediyesini almalarını istemiyordu. Daha doğrusu onların bu hediyeyi hak etmelerini istiyordu. Bu yüzden de dağa tırmanmadan bu güçlere kavuşmalarını mantıksız buluyordu.


(Bio)-Mantıklı olup olmadığını sana sormam gerektiğini bilmiyordum. Özür dilerim.


(Aftiel)-De-demek istediğim o değildi Efendi BioDrago.


(Bio)-Öyleyse işime karışma Aftiel.


(Aftiel)-Özür dilerim efendim.


BioDrago ciddi bir surat ifadesiyle Aftiel’den özür diledikten sonra Aftiel bir anlığına ne yapacağını bilememişti ve kekelemişti. Ardından da BioDrago’nun daha sert surat ifadesini görmüş ve başını eğerek özür dilemişti.


(Ejder)-Peki bunu yapmak istediğinden emin misin BioDrago? Yani, bu oldukça önemli bir şey sonuçta. İşin ucunda senden bir parça var.


(Bio)-Bunun ne kadar önemli olduğunu biliyorum Ejder ama bildiğim bir şey daha var ki sizler buraya gelmeyi başaran, daha doğrusu 5 turu geçmeyi başaran 2. grupsunuz. İşin neredeyse hepsini sen yapmış olsan da, sizi bir grup sayabilirim çünkü diğerlerini korudun ve bir grup halinde buraya kadar gelmelerini sağladın.


(Ejder)-Bu turu geçen başka bir grup daha mı var?


(Bio)-Bu turu ilk kez tamamlayan, bir grup değildi. Sadece tek kişiydi. Ama onun amacı farklıydı. Gelip benden güç istememişti. Her neyse. Normalde evet, Ejderha Dağı’na girmeden size bu şekilde davranmamalıyım. Ama bunu bir ayrıcalık olarak düşünebilirsiniz. Bir daha kimseye yapılmayacak olan bir ayrıcalık.


BioDrago bu turları bitiren diğer kişinin adını vermemişti ve kimse de bunu sorgulamayacaktı çünkü şu anda çok daha önemli bir durumun içindeydiler. Hepsi, içlerinde yatan derin potansiyelin ne derece güçlü merak ediyordu. Ama bu konu hakkında en meraklı olan kişi Ejder’di. Çünkü diğerlerinin aksine Ejder’in net bir amacı vardı. Yaşayan en güçlü varlık olmak ve Medusa haricindeki bütün tanrıları yok etmek.


(Bio)-Pekala. Ayağa kalkın. Hemen başlıyoruz.


BioDrago ayağa kalkarken diğerlerinin de ayağa kalkmasını istemişti ve herkes hızlıca ayağa kalkarak sıraya dizilmişlerdi.


Scarlet, Sayk, Dia, Rose ve Ejder. Hepsi bu şekilde sıraya dizilmişlerken…


(Bio)-Tek elinizi kaldırın.


Bu sözlerle beraber herkes sağ elini kaldırmıştı.


(Bio)-Pekala. Hazır mısınız?


Herkes “evet” anlamında başını sallamıştı ve o anda hepsinin elinde tek atımda yenebilecek büyüklükte birer pul belirdi. Kırmızı renkte olan bu pullar, bol baharatlı bir cips parçası gibi görünüyordu. Diğer bir yandan ise avuç içinde hafif tırtıklı bir his bırakıyordu. Sanki, binlerce küçük, keskin uçlara sahip çengel bu pulun etrafını sarmış gibiydi.


(Ejder)-Pekala, şimdi, bu pulu ne yapmamız gerekiyor?


(Bio)-Yemeniz.


(Ejder)-Ha?


Yemek mi? Güç kazanmak için bize verdiğin bu pulu mu yemeliyiz yani? Herkes şaşkınlıkla olduğu yerde duruyordu ve ellerinde duran bu küçük pula bakıyorlardı.


(Ejder)-Yapma ama Bio. Bu kadar şeyi bir şeyler yiyip güç kazanmak için yapmadım ben. Garip bir kahramanlık hikayesi değil bu.


(Bio)-Bunu güç kazanmak için form değiştirecek kadar ileri giden senin söylemesi baya komik aslında.


(Ejder)-Bunu reddedemeyeceğim sanırım.


Bunu kabullenen Ejder pulu ağzına götürdü ancak BioDrago’nun aniden kolunu tutmasıyla birlikte durdu.


(Ejder)-Bir şey mi oldu?


Ejder meraklı bir yüz ifadesine sahipken BioDrago gülümsüyordu. Ejder, BioDrago’nun bunu neden yaptığını anlamlandırmaya çalışıyordu. Ama aklına belirli bir sebep gelmiyordu. BioDrago’nun durup dururken kendisini durdurması için bir sebebi yoktu.


(Bio)-Bir şey olmadı. Sadece senin en son yemeni istiyorum.


En son yemek mi? Neden böyle bir şey yapmalıyım mi? Bu biraz tuhaf bir istek değil mi? Bu sorular bir anda Ejder’in kafasında belirirken…


(Ejder)-Peki neden?


(Bio)-Muhtemelen buradaki herkes, senin içindeki potansiyelin ne derece büyük olacağını merak ediyor. Buna bende dahilim. O yüzden en son sen ye, en son ye ki bütün dikkatimizi sana verebilelim.


Herkes yiyip kendi potansiyelini ortaya çıkardıktan sonra sıra Ejder’e geldiğinde herkes büyük bir merakla bekliyor olacaktı çünkü zaten aşırı güçlü olan birisinin içindeki tüm potansiyel uyanırsa ortaya nasıl bir gücün çıkacağını kimse bilmiyordu. BU merak hepsini kavuruyor olsa da kendi potansiyellerine duydukları merak bunu bastıracak kadar güçlüydü.


(Bio)-Hatta hepiniz tek tek yiyin ki rahatça sizleri kontrol edebileyim.


O anda Scarlet, elinde tuttuğu pulu ağzına attı ve çiğnemeye başladı. Gerçekten de bir cipsi andırıyordu. Tek fark, ne tadı ne de tuzu vardı. Aromasız, kuru bir kraker gibiydi. Ancak çok etkiliydi. Çünkü Scarlet, pulu yuttuktan sonra açık kırmızı bir aurayla parlamaya başlamıştı ve vücudunu her zamankinden daha sıcak hissediyordu.


(Bio)-Nasıl hissediyorsun?


Bio yüzünde büyük bir gülümsemeyle Scarlet’e bakıyordu. Bu bakıştan iyi bir şeylerin olduğu anlaşılıyordu. Scarlet elini kalbinin üstüne koydu ve…


(Scarlet)-Vücudum çok sıcak. Ama çok rahat hissediyorum. Sanki ilkbaharda, renkli çiçeklerin olduğu sonsuz bir bahçede yere uzanmış ve farklı şekillerdeki bulutları izliyor gibiyim.


Hoş bir anlatımla şu anda hissettiği rahatlığı dile getiren Scarlet’in vücudu rahatlamaya devam ediyordu. Scarlet’in bedenini kaplayan aura yavaşça kaybolurken BioDrago lafa girmişti.


(Bio)-Güzel. Anlatımını beğendim. Ayrıca, artık şu anki halinden yaklaşık olarak 5 kat daha güçlüsün. Üzgünüm ama sınırın bu. Yine de insanların çok üstünde olduğunu bilmeni isterim.


Göksel Dünya’da belli olmamış olsa da Scarlet gerçekten güçlüydü. Sadece bu gücünü gösterecek bir zaman olmamıştı. 5 kat güçlenmek ise bir insan için gerçekten müthişti. Bio üzgün olduğunu belirtmiş olsa da Scarlet çok mutlu görünüyordu.


(Scarlet)-Önemli değil BioDrago. Burada, meleklerin, bir ejderhanın ve yüce bir tanrıçanın huzurunda bulunmak bile yeterince mutluluk verici. Bunların üstüne bir de 5 kat daha güçlüyüm artık. Bu benim için harika bir şey.


(Bio)-Hoşuna gitmesi sevindim. Sayk.


BioDrago bir kez daha gülümsemiş ve ardından bakışlarını Sayk’a çevirmişti. Sıranın kendisine geçtiğini anlayan Sayk hemen pulu ağzına atmıştı. Ardından da mavi bir aura onu çevrelenmişti. Vücudu, Scarlet’in vücudundan daha fazla ısınmıştı ve sırtında duran kılıcı, kendiliğinden kınından çıkarak ön tarafına geçmişti. Sayk’ın kılıcıyla arasındaki bağ çok derin olduğu için hemen kılıcını anlamış ve parmaklarıyla sapını sararak sıkıca kılıcını kavramıştı. Ardından da etrafındaki mavi aura daha da güçlenmişti ve kılıcı beyaz bir ışıkla birlikte kör edici şekilde parlamaya başlamıştı.


Göz alıcı beyaz ışık biraz incelmiş ve biraz da uzamıştı.


(Bio)-Woah. Bu oldukça güzel.


Sayk’ın aurası yavaşça sönmeye başlamıştı ve kılıcın parlaklığı azalmaya başlamıştı. Ancak…


(Sayk)-Kılıcım artık daha hafif ve daha uzun. Ayrıca, sanki artık onu daha iyi anlıyor gibiyim.


(Bio)-Kılıç ustalığın çok üst bir seviyeye taşındı Sayk. Tabii kendi saf gücünde öyle. Sanırım artık dağları kesebilirsin.


(Sayk)-Dağları kesmek mi? Hahaha. Dostum bu müthiş.


Sayk kılıcına bakarken gözleri parlıyordu. Nasıl parlamazdı ki? Scarlet’le birlikte en yakın dostu bu  kılıçtı ve girdiği birçok savaşta kendisin zafer getirmişti.


(Dia)-Sanırım sıra bende.


Dia hemen pulu ağzına atıp çiğnemeye başladı ve birkaç saniye sonra da yuttu. Ve yutar yutmaz bedeni elementlerle kaplanmaya başladı. Bu elementler sahip olduğu 7 elementti. Ateş, su, hava, toprak, buz, aydınlık ve karanlık.


Bütün bu elementler vücudunu kapladıktan sonra büyümeye ve gökyüzüne doğru yükselmeye başladılar. Yüz metre kadar yükseldikten sonra ise durdular ve geldikleri kadar hızlı bir şekilde kayboldular.


(Bio)-Bir bakalım. Elementlerinin gücü 10 kat kadar arttı ve senin onları manipüle etme yeteneğin en üst seviyeye ulaştı. Tebrikler. Artık mükemmel bir element cadısısın.


(Dia)-İşte bu!


Dia yumruğunu sıkarak kendi halinde kısa bir kutlama yapmıştı. Mutluluğu gözlerinden ve yüz ifadesinden net bir şekilde anlaşılıyordu.


(Bio)-Rose.


Rose derin bir nefes aldı.


(Rose)-Başlıyorum.


Dedi ve pulu ağzına attı. Yeterince çiğneyip yuttuktan sonra ise vücudu ciddi anlamda acı veren bir şekilde yanmaya başladı. Katlanılamayacak kadar büyük bir acı değildi ama yine de acıtıyordu. Bu acıyla birlikte Rose’nin vücudu kalın ve pespembe bir aurayla kaplanmıştı ve bu aura oldukça ağırdı. Kendi aurası olmasına rağmen Rose bu aurasının altında ezilecekmiş gibi hissediyordu.


(Rose)-Beden…im-çok…ağır! Canım yanıyor!


Acı acıydı ve her türlüsü kötüydü. Çekilen acının sonunda güç kazanacak olsanız bile. Neyse ki Rose’nin bu durumu devam etmedi ve aurası hızla sakinleşmeye başladı. Rose ise nefes nefese bir şekilde dizleri üzerine çöktü ve göğsünü tuttu.


(Rose)-Şu anki halimden 10 kat…daha güçlü hale gelmezsem…çok ağır şeyler söylerim!


(Bio)-Merak etme Rose. Şu anki halinden 25 kat daha güçlüsün artık.


(Rose)-Bu...çok iyi.


Rose hala nefesini toparlamaya çalışıyordu ama çok mutluydu. Zaten dünyada yaşayan en güçlü 2. insandı. Şimdiki halinden 25 kat daha güçlü olmak onun için mükemmelin bile ötesinde bir şeydi.


Ve şimdi sıra en çok merak edilen kişideydi. Yani Ejder’de. Zaten deliler gibi güçlü olan bu çocuk daha nereye kadar ilerleyebilecekti. Herkes çılgınlar gibi bunu merak ediyordu.


Herkesin bakışları Ejder’deydi ancak Ejder hiç baskı hissetmiyordu. Zaten neden baskı hissetsindi ki? Ejder pulu yavaşça ağzına götürdü ve çiğnemeye başladı. Birkaç kez çiğnedikten sonra yuttu ama…


(Rose)-Ee, bir şey olmadı.


(Sayk)-Bu, Ejder daha fazla güçlenemez mi demek oluy…ne!?


Birkaç saniye boyunca hiçbir şey olmamış ama sonrasında, ortaya iğrenç bir görüntü çıkmıştı. Ejder önce midesinde bir yanma hissetmişti ve hemen ağzını kapatmıştı ancak midesini ezip geçen delici kusma isteğine karşı gelememişti ve kıpkırmızı bir şekilde kan kusarak dizleri üzerine çökmüştü.


Hemen ardından ise bedeni şeffaf bir aurayla kaplanmış ve bu şeffaf aura hızla büyümeye başlamıştı. Büyürken ise bir gökkuşağı gibi tüm renklere dönüşmeye başlamıştı. Tek farkı ise ciddi anlamda bütün renkleri içeriyordu. Siyah, kırmızı, yeşil, pembe, mavi ve dahası. Tüm renkler hızla değişiyordu ve aura gittikçe daha büyük hale gelerek yayılıyordu. Aynı anda hem devasa bir alana yayılıyordu hem de gökyüzüne doğru yükseliyordu.


(Ejder)-Vücudum…yanı…yor! Çok sıcak lanet olsun!!! YANIYORUMMM!!!!!!!!!


(Rose)-Ejder!?


(Bio)-Bekle Rose!


(Rose)-Neden!?


(Bio)-Çünkü gerçekten yanıyor! O sıcaklığa hayatta dayanamasın.


Rose, Ejder’in acı çektiğini gördüğü için hızla ileri doğru atılmıştı ancak BioDrago onu kolundan tutarak engellemişti.


(Rose)-Ama az önce…25 kat daha güçlü olduğumu söylememiş miydin?


(Ejder)-Hahaha! 25 kat fazla güçle bana denk olabileceğini mi zannediyorsun lan sen!?


Ejder hala aurası altında ezilir ve sıcaktan kavrulurken acı içinde bu sözleri haykırmıştı.


(Medusa)-Ejder haklı Rose. BioDrago’da öyle. Aptalca bir hareket hayatına son verebilir. Beklemekten başka çaremiz yok.


Medusa’nın da gözlerinde endişe vardı.


Diğer bir yandan ise Ejder hala yanıyordu hatta hissettiği sıcaklık daha artmıştı. Şu anda Ejder dizleri üzerindeydi ve alnını yere yaslamıştı. Sürekli olarak omurgaları daha belirgin hale geliyor, kolları karanlıkla kaplanıyor, damarları şişiyor ve sonra eski haline dönüyordu. Şişen damarları bazen patlıyor ve anında geri iyileşiyordu. Sürekli olarak uzayıp eski haline geri dönen azı dişleri dudaklarını parçalıyordu. Gözleri ise hiç durmadan bir kızıl bir gümüş olarak renk değiştiriyordu.


Tüm bu değişimler tekrar tekrar olurken Ejder, sol göğsünü tutuyordu. Ancak aniden hissettiği bir daha keskin bir acıyla hızla oturur pozisyona geçti ve yüzündeki korkunçluk gözler önüne serildi. Şu anda suratında tam 7 tane göz vardı. Birisi alnında ve diğer 6’sı normal gözlerinin altında ve üstünde. Tüm bu gözler sürekli olarak kızıl-gümüş renkleri arasında gidip geliyordu.


Ejder kollarını iki yana açarak göğsünü gerdi başını gökyüzüne kaldırdı. O anda aurası inanılmaz büyük bir hızla genişlemeye başladı ve…


(Ejder)-RAAAAAAAAAAAGGGGGGGGGHHHHHHHH!!!!!!!!!


Bu canavarca haykırıştan sonra Ejder’in ağzından ve gözlerinden kör edici beyazlıkta ışıklar yükseldi ve tüm bu renk cümbüşü bir anda bitti. Ejder’in aurası söndü.


Hala dizleri üzerindeydi ve başı gökyüzüne dönüktü ancak kolları boşta sallanıyordu. Her şey düzelmişti. Vücudu artık değişim geçirmiyordu ve gözleri olması gereken sayıya yani, 2’ye düşmüştü.


Ejder yavaşça başını indirdi. Gözlerinde tuhaf, hayır, boş bir bakış vardı. Kocaman açılmış, gümüş gözleri tamamen boş bakıyordu.


(Ejder)-Başardım…sanırım.


(??)-Hahaha. Kim bunu düşünebilirdi ki?


O anda arka taraftan bir kikirdeme duyuldu.


(Medusa)-Ne oldu BioDrago?


Bu kikirdeme BioDrago’ya aitti. BioDrago’nun gözleri kocaman açılmış ve tüm vücudu heyecandan titriyordu.


Yavaşça elini kaldırarak Ejder’i işaret etti ve…


(Bio)-Göğsüne bakın.


BioDrago o kadar heyecanlıydı ki sesi bile titriyordu.


Ejder’in göğsünde 7 farklı ateş yanıyordu.


O anda Medusa’nın da gözleri kocaman açıldı ve…


(Medusa)-Sakın bana…


O andan sonra BioDrago yüzünde kocaman, korkunç bir gülümsemeyle ve titreyen bir sesle birlikte şunları söyledi.


(Bio)-Hahaha. Evet. Aynen öyle Yüce Medusa. Ejder, 7 Efsanevi Ejderha’nın, 7’sine de sahip. Sıradaki Ejderha İmparator…Ejder oldu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr