Ejder’in büyük bir soğukkanlılıkla söylediği bu sözler herkesi dondurmuştu. Ancak bu sözler Rose için çok daha ağırdı. Ejder’in geçmişinde olan ve sonucunda Ejder’in zihnini mühürlemek zorunda kaldıkları bu olay Rose tarafından net bir şekilde hatırlanıyordu ve şu anda Ejder’de bunları hatırlıyordu.
(Rose)-Zi-zi-zihninin mühürlenmesi mi?
Rose korkudan titreyen sesiyle kekeleyerek zorla bu soruyu sordu. Ejder başını yavaşça yana eğdi ve buz gibi sesiyle konuşmaya devam etti.
(Ejder)-Gerçekten de bilmiyormuş gibi mi yapacaksın Rose? Sana hatırlıyorum dedim. Ve ben acı içinde kıvranırken sen, beni izliyordun. Zihnim parçalanırken acı içinde çığlıklar atıyordum ve sen hiçbir şey yapmadan orada öylece duruyordun.
Ejder’in soğuk sesi herkesin tüylerini diken diken ediyordu ve içten içe gerilmelerini sağlıyordu.
(Shin)-Çocuklar önemli bir konuşmanın ortasındasınız ama sizden bir isteğim var.
(Ejder)-Şimdi olmaz Yaşlı Adam.
(Medusa)-Ejder! Shin’i dinle.
Ejder korkutucu gözlerini Rose’ye dikmiş halde konuşurken Usta Shin araya girmişti ve Ejder elini kaldırarak onu durdurmuştu. Ancak o anda Medusa’nın bağırtısıyla birlikte korkutucu bakışlarını Rose’den ayırıp Usta Shin’e çevirmişti. Usta Shin’e çevirdiği anda ise Usta Shin’in suratındaki endişeli ifadeyi görmüştü.
İsteksizce iç çekti ve…
(Ejder)-Ne oldu Yaşlı Adam?
(Shin)-Birini kurtarmalısınız.
Usta Shin’in sesi titriyordu ve endişeyle doluydu.
(Ejder)-Kimi kurtarmalıyız ve neden kurtarmalıyız?
Ejder’in ses tonu hala soğuktu. Rose’ye yapacağı sorgulama bölündüğü için huysuz davranıyordu.
(Shin)-Kardeşimi ve onun öğrencisini.
(Ejder)-Peki bunu neden yapmalıyız?
(Shin)-Lütfen.
Usta Shin bir anda başını eğerek “lütfen” dedi ve herkesi şaşkınlığa boğdu. Usta Shin daha önce hiç böyle davranmamıştı. Hatta daha önce hiç bu kadar endişeli görünmemişti. Bir şeyler kesinlikle tersti.
(Shin)-Kardeşimi değilse bile öğrencisini kurtarın lütfen. 9 yaşında küçük bir kız daha o.
Ejder yumruklarını sıktı. İşin içinde küçük bir çocuk varsa işler değişirdi. Kendisi küçüklüğünde çok acı çekmişti ve 9 yaşındaki masum bir kız çocuğunun ölmesi hiçte güzel olmazdı.
(Ejder)-Tch! Neredeler?
Dilini şıklatarak nerede olduklarını sordu. Usta Shin başını kaldırdı ve…
(Shin)-Ruhsal Hayvan Ormanı’nda.
Ejder’e bakarken gözleri parlıyordu çünkü Ejder’in ne kadar güçlü olduğunu biliyordu ve üstüne birde Ejderha İmparator olmuştu. Yani ruhsal Hayvan Ormanı’ndaki hayvanların ona karşı hiçbir şansı yoktu.
(Ejder)-Orası neresi be!?
Ejder, daha doğrusu Medusa hariç herkes burayı ilk defa duyuyordu. Ruhsal Hayvan Ormanı çok sık dile getirilen bir yer değildi. Zaten dile getirilecek kadar işlevsel bir yer de sayılmazdı.
(Shin)-Dünyada yaşamak için fazla tehlikeli olan hayvanlar orada yaşarlar. Kardeşimde muhtemelen öğrencisini gezmeye götürmüştür çünkü bu saatlerde ormandaki bütün hayvanlar uyuyor halde olur. Ama sanırım bir terslik olmuş.
(Ejder)-Peki kardeşin niye oradan direkt kaçmıyor? Kızla birlikte tabii.
Ejder mantıklı bir noktaya parmak basmıştı. Eğer Usta Shin’in kardeşi oraya kolayca girebiliyorsa, oradan kolayca çıkabilmesi de gerekir. Ejder’in düşündüğü şey buydu.
(Shin)-Benim kardeşim, o kadar da güçlü değil. Belli aralıklarla da olsa 2 geçit açması çok zor. Diğer bir yandan o da benim gibi bir “Dünya Koruyucusu” ve kendi dünyamız dışındaki hiçbir şeye zarar verme iznimiz yok. Yani o hayvanlardan birine zarar verirse -öğrencisini korumak için bile olsa- çok ağır cezalara maruz kalır.
Usta Shin’in yüzü çok kötü görünüyordu. Hatta neredeyse ağlamak üzereydi. Ejder biraz bile olsa sakinleşmiş gibi görünüyordu.
(Ejder)-Hemen gönder bizi. Küçük bir kızın parçalanmış bedenini görmek istemiyorum.
(Shin)-Ta-tamam.
(Ejder)-Ve Rose…
Ejder parmağını kaldırarak Rose’yi işaret etti ve…
(Ejder)-Bu konuşmaya daha sonra devam edeceğiz. Sakın kurtulduğunu düşünme.
Bu sözler Rose’nin titremesine sebep olmuştu. Ejder bunları söylediyse kesinlikle unutmaz ve uygun bir zamanda dile getirerek bu konuşmaya devam ederdi.
Usta Shin hemen ayağa kalktı ve sopasını sertçe yere vurdu. Sadece kendi duyabileceği tonda bir şeyler mırıldandı ve o mırıldanırken bedeni hafifçe parlamaya başladı. Usta Shin’in bedeni parlarken diğerlerinin bedenleri de yavaşça parlamaya başladı. Ve o anda, hepsi ışınlanarak Usta Shin’in dünyasından ayrıldılar.
***
Işınlandıkları yer yine tamamen ormanlık bir alandı. Burasıyla birlikte 3 kez üst üste ışınlanmışlar ve her seferinde farklı bir ormana çıkmışlardı. Tuhaf bir orman paradoksunun içinde gibiydiler. Gerçi bulundukları yerin adı bile “Ruhsal Hayvan Ormanı’ydı” ama.
(Ejder)-Pekala, hepiniz dağılın. Rose, Scarlet ve Sayk, siz sola gidin. Melekler sizde sağa gidin.
(Aftiel)-Niye seni dinleyecekmişiz peki?
Ejder herkesi gruplar halinde dağıtırken Aftiel ona karşı çıkmayı seçmişti. Sırf 7 Efsanevi Ejderha’ya sahip oldu diye Ejder’i kendinden daha güçlüymüş gibi kabul etmeyecekti.
Ancak Ejder bir anda burnunun dibinde belirdi ve kocaman açılmış gümüş gözlerini Aftiel’in siyah gözlerine dikti.
(Ejder)-Bana karşı gelebileceğin bir pozisyonda olduğunu mu düşünüyorsun lan sen!? Zaten sinirden kuduruyorum! O küçük karanlığını aydınlığa boğarım senin.
Ejder’in baskın ses tonu ve aurası Aftiel’i geri adım attırmaya yetmişti. Tehdidi ise cabası. Aftiel, Alacakaranlık Meleği olduğu için aşırı aydınlık bir ortam onun için iyi sayılmazdı ve Ejder’de bunun farkındaydı.
O anda Kyriel, Aftiel’in kolundan tuttu ve…
(Kyriel)-Gidelim Aftiel. Ondan daha inatçı olamazsın.
(Aftiel)-Tch. Burada işimiz bittiğinde seni mahvedeceğim.
(Ejder)-Mahvetmezsen hatırım kalır!
(Aftiel)-Tamam bırak artık kolumu.
Ejder’le bir düelloya gireceği kesinleşen Aftiel kolunu sertçe çekerek Kyriel’den kurtardı ve sağ tarafa doğru hareketlendi.
Rosegil çoktan sola gitmişlerdi ve meleklerde hızla uzaklaşıyorlardı. Ejder hemen Medusa’ya döndü ve…
(Ejder)-Medusa, sende orta taraf sende.
(Medusa)-Peki ya sen?
(Ejder)-Ben gökyüzündeyim.
(Medusa)-Nasıl yani?
(Ejder)-Kızıl Gök Ejderi.
Medusa, Ejder’in dediğini anlamay çalışırken Ejder ellerini bileklerinden birleştirmiş ve Kızıl Gök Ejderi’ni ateşlemişti. Kocaman kırmızı bir ejderha silueti gökyüzüne doğru yükselmeye başlamıştı.
Ejderha silueti yükselirken Ejder’de o siluetin üstüne zıplamış ve siluet yardımıyla ormana gökyüzünden bakınmaya başlamıştı. Kendisi de uçabilirdi ama…
(Medusa)-Bu çocuk gerçekten şov yapmayı seviyor. Haha. Bu yüzden seviyorum seni.
Kendi kendine konuşan Medusa, hemen orta tarafa doğru koşmaya başladı.
***
(Sayk)-Pekala. Küçük bir kız çocuğunu ve yaşlı bir adamı bulmak o kadar da zor olmasa gerek.
Sayk kızların hemen ortasında ve 2 adım önlerinde koşarken kendi kendine konuşmuştu. Ama daha tam büyüklüğünü bile bilmedikleri bir ormandalardı. Zor olmasa gerek demiş olsa da zor olacağı kesindi. Çünkü…
(Rose)-Sayk! Üstünde!
Rose birden bağırdı ve Sayk sırtındaki kılıcını çekerek havaya kaldırdı. O anda ise yaklaşık 1 metre büyüklüğünde bir kuş kılıca saplandı. Turuncu kanatları olan bu kuş bir kargayı andırıyordu ama tam olarak bir karga sayılmazdı.
(Sayk)-Kocaman lan bu!
Bu kuş, Sayk’ın hayatında gördüğü en büyük kuştu. Bu olay yaşanırken koşmayı bırakmamışlardı. Sayk kılıcını sallayarak ölü kuş bedenini bir kenara fırlatmıştı ve koşusunu biraz daha hızlandırmıştı. Koşarlarken etraflarına da bakınıyorlardı ve etraflarında onlarca belki de yüzlerce göz görüyorlardı. Bütün bu gözler avını bekleyen bir avcının gözleriydi ve şu anki durumda, Sayk, Scarlet, Rose üçlüsü bu aç canavarların avı konumundaydı.
Derken Sayk koşmayı bıraktı. Sayk durunca otomatik olarak Scarlet ve Rose’de durdu.
(Scarlet)-Ne oldu Sayk?
Scarlet nefeslenmeye çalışırken Sayk’a neden durduğunu sordu. Aniden durmaları biraz anlamsızdı. Özellikle de aç hayvanların arasındayken.
(Sayk)-İkiniz aramaya devam edin. Ben bu çocukları besleyeceğim.
Sayk güven doluydu ancak…
(Scarlet)-Saçmalama Sayk. Bunca hayvana karşı ne yapabilirsin!? Ya ölümcül bir darbe alırsan?
Scarlet’in gözleri aniden endişeyle dolmuştu. Başkalarını kurtarmak için girdikleri bu yerde sevdiği çocuğun ölmesini istemiyordu. Elbette Sayk’ın kendisi de ölmek istemiyordu ve ölmeye hiçte niyeti yoktu. Güvenle parlayan gözlerini Scarlet’in gözlerine dikti ve beklenmeyen bir şey söyledi.
(Sayk)-Yapabilirim. Hayır. Yapacağım. Ejder gözlerimi açtı. Eğer seni korumak istiyorsam şu ankş halimden çok ama çok daha güçlü olmalıyım. Pekala Ejder’den çok gerideyim ve bunu biliyorum. Ancak aramızdaki mesafeyi kapatmak benim elimde. Bu yüzden lütfen…inan bana.
Sayk bu konuşmayı yaparken daha önce hiç olmadığı kadar gaza gelmişti ve kılıcı da resmen “Savaş!” diye haykırıyordu.
O anda Rose, Scarlet’in kolundan tuttu ve…
(Rose)-Gidelim!
(Scarlet)-Ama Rose…
(Rose)-Gidelim dedim! Sayk’a güven! Başaracaktır. Hayır. Gözlerine bak. Kesinlikle başaracak.
Rose, Scarlet’i kolunda çekerek koşturmaya başlamıştı ve Scarlet’te istemeye istemeye koşmaya başlamıştı. Koşarken arkasını döndü ve…
(Scarlet)-Ölürsen seni asla affetmem. O yüzden, öleyim falan demek sakın!!!
Diye bağırdı.
Sonrasında da saniyeler içinde gözden kayboldular ve Sayk, hepsi de birbirinden vahşi ve aç hayvanlarla baş başa kaldı.
(Sayk)-Tch. Şu halime bir bak. Ejder olsa bu hayvanların hepsini öldürmek için kılını bile kıpırdatmazdı.
Sayk hızla etrafını gözlerken ağaçların arasından kocaman hayvanlar belirmeye başladı. Kaplanlar, aslanlar, ayılar ve dahası.
(Sayk)-Pekala çocuklar. Beslenme zamanı. Birbirinizin etiyle yani.
Sayk kılıcını çekti ve güçlü bir adımla birlikte kendisini kocaman hayvanların arasına attı.
***
Meleklerde sağ tarafa doğru hızla ilerliyorlardı.
(Aftiel)-Buradan bir çıkayım o Ejder’i parça pinçik edeceğim! Ne cüretle benim gibi bir meleğe kafa tutar!?
Aftiel sinirden dudaklarını ısıracak duruma gelmişti. Ejder’in ego dolu hareketleri ve konuşması onu deli ediyordu.
(Aftiel)-Hayatın boyunca asla mührünü açıpta gücünü kullanamayacağın ejderhalara sahip olmanın ne anlamı var ki? Tamamen işe yaramaz bir güç.
(Kyriel)-Aptal olma Aftiel. Efendi BioDrago’nun dediğine göre Ejder, gücünü tam anlamıyla kontrol edemiyor.
(Aftiel)-Ben ne anlatıyorum burada Kyriel!? Nereye kadar kaba kuvvetle bir şeyler yapacak ki?
(Kyriel)-Lafımı bitirmemi bekle Aftiel. Efendi BioDrago bundan sonra bir şey daha söyledi.
Aftiel, Kyriel’in lafına devam etmesine izin vermeyerek kendisi lafa girmişti ve sonunda ise Kyriel’in sert surat ifadesiyle karşılaşmıştı.
(Kyriel)-Ve söylediği şey beni çileden çıkartmaya yetti.
(Vesta)-Senin çileden çıktığını görmek zordur.
Kyriel, Koruyucu Melek olduğu için oldukça sabırlı ve sakin birisiydi. Çileden çıkması gerçekten zordu ve Ejder onu çileden çıkartmayı iki defa başarmıştı. Birinde uyanıktı ve birinde de baygın haldeydi.
(Kyriel)-Çileden çıkmam bir kenara, Efendi BioDrago’nun söylediği şey, Ejder’in gücünü düzgünce kontrol edebilmesi durumunda benden daha güçlü olacağıydı.
Bu konuşmalar boyunca koşmayı hiç bırakmamışlardı ancak Kyriel’in söylediği son şeylerden sonra Aftiel adımlarını yavaşlattı.
(Aftiel)-H…a..? Ne-ne demek senden daha güçlü olacağıydı? Nasıl? Böyle bir şeyin imkanı var mı ki?
Aftiel’in bu kadar şaşırma nedeni Kyriel’in aralarındaki en güçlü kişi olmasıydı ve Ejder’in, Kyriel’den daha güçlü olması daha fazla kibirlenmesi demekti.
(Kyriel)-Ve bir şey daha. Benden daha güçlü hale geldiğinde 7 Efsanevi Ejderha’nın gücünü kullanmıyor olacak. Onun gücüne birde 7 Efsanevi Ejderha’nın gücünü eklersek, kesinlikle bütün normların dışında bir canlı ortaya çıkacaktır. O yüzden Ejder’e diklenmek yerine onun yanındaymış gibi davransan iyi edersin. Tabii ölmek istiyorsan orası ayrı. O kadarına karışamam. Her neyse, Ejder meselesini sonra konuşuruz. Şimdi elimizdeki göreve odaklanalım.
(Aftiel)-Ta-tamam.
Kekeleyen Aftiel yeniden adımlarını hızlandırdı ve koşmaya başladı. Hepsi birlikte yeniden ormanın derinlerine doğru hareketlenmişlerdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..