(Hades)-Anlıyorum. Yardım bulabilmek için geçmişe döndün. Şanslıymışsın ki onlar buraya gelmeden önce karşılaştınız.
Hepsi birlikte cehenneme girdiklerinde Hades onları malikanenin girişinde karşılamıştı ve gelecekten gelen Ejder’i gördükten sonra oldukça şaşırmıştı. Lucifer hızlıca kendisine konuyu özet geçince de Hades’in ağzından bu kelimeler dökülmüştü.
Ejder aynı gün içinde 2 tanrıyla karşılaşmanın şokunu yaşıyor olsa da cevap verebilecek kendisini toparlayabilmişti.
(Ejder)-Şey, onlar beni buldu desek daha iyi olur.
Elini başının arkasına koyan Ejder hafifçe kıkırdamıştı.
(Hades)-Her neyse. Bunları konuşmaya içeride devam ederiz.
Hades bu sözleri söyledikten sonra eliyle malikaneyi işaret etti ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Onları götürdüğü yer, Medusa’yı götürdüğü ve Yasak Mühür Tekniğinin hikayesini anlattığı malikanenin ücra bir köşesinde bulunan sessiz odaydı.
(Rose)-Neden bu kadar ücra bir odaya geldiğimizi öğrenebilir miyiz acaba?
(Hades)-Burası hiçbir hizmetçinin gelmeyeceği tek oda. Konuşacağımız şeyler önemli olduğundan bölünmesini istemiyoruz ve kimseye tek kelime etmeyecek olmalarına rağmen konuşacaklarımızı duymalarına gerek yok.
(Rose)-Şey, peki.
Hades kısaca açıkladıktan sonra Rose uzatma gereği duymamıştı. Sonuçta Hades haklıydı. Konuşacakları şeyler özeldi ve gizli kalması en doğrusuydu.
Odaya girdikten sonra herkes kendine oturacak bir nokta seçti ve Lucifer lafa girdi.
(Lucifer)-Pekala Ejder. Senin için zor olabilir ama gelecekte yaşadığın şeyleri anlatmanı istiyorum. Ve lütfen önemli detayları atlama.
(Ejder)-Sorun değil ya. Olan oldu zaten. Yitip gitmiş şeyleri dert etmenin bir manası yok.
Ejder derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.
(Ejder)-30 yıl sonraki gelecekte bugün, bu zamanın Ejder’i gibi, bende ortadan kayboldum. Ve tam olarak 3 hafta boyunca dünyaya geri dönmedim. O 3 haftalık süreç içerisinde ise tek amacım biraz daha güçlenebilmekti. Bunun içinde tehlikeli birkaç şey yaptım. Ama sonunda başardım. Normalde olduğumdan 3 kat daha güçlü hale gelmiştim. Hem de sadece 3 haftada. Şanslıyım ki dünyaya geri döndüğümde her şey bıraktığım gibiydi. Tanrılar benim yokluğumdan faydalanıp dünyaya saldırmamışlardı. Tabii ben yine de yakın zamanda dünyaya saldıracaklarının farkındaydım. Ne var ki, o şerefsizler beklediğimden çok ama çok daha erken geldiler. Bugünden tam 1 ay sonra tanrılar dünyaya saldırdılar. 40 ya da 50 tanrı toplu bir şekilde saldırsaydı dünyayı koruma ihtimalim vardı ama…
Ejder yumruğunu ve dişlerini sıkmaya başladı. Öyle ki, tırnaklarını etini delip geçti ve elleri kanamaya başladı. Sonrada kanlanmış yumruklarını dizlerine vurdu. Gözlerindeki öfke anlatılacak gibi değildi.
(Ejder)-10 milyon! Birkaç kişilik küçük bir grubu yok etmek için tam 10 milyon tanrıyla saldırdılar! 1 tanrı bile ben hariç grubumdaki herkesi öldürmeye yeterdi ancak onlar dalga geçercesine 10 milyon kişiyle birden geldiler! Dayandım. Elimden geldiğince dayandım ve 3 gün boyunca dünyayı savundum. Ta ki…Rose’nin…
Ejder cümlesinin devamını getirmek için gerekli cesareti bulamadı ve o sözleri atlayarak konuşmasına devam etti.
(Ejder)-O andan sonra o kadar büyük bir öfke krizine girdim ki tek başıma 7 tanrıyı öldürdüm ve savaşmaya devam ettim. Ancak tek başıma daha fazla dayanamadım ve dünyada bulunan her insanın ölmesine izin verdim. Tanrılar istedikleri şeyleri alana kadar durmuyorlar. Bir kez başladılar mı onları durdurmanın hiçbir yolu olmuyor. Tüm insanlığı yok etmeye başladılar ve 8 milyardan fazla insanı öldürmeleri 3 saatten biraz daha uzun sürdü. Dayanabildiğim kadar dayandım ancak gücüm azalmaya başladığında çaresizce kaçtım. Kaçmak zorundaydım. Eğer kaçmasaydım bende orada ölecektim ve buraya gelebilme şansımı kaybedecektim. Bu yüzden lütfen. Bana yardım edin. Eğer geçmişteki tanrıları öldürebilirsek gelecek değişebilir ve bende yeniden Rose’ye kavuşabilirim. Lütfen, tanrıları yok etme konusunda bana yardım edin.
Ejder ıslak gözlerle diğerlerinin yardımını dilemişti ve bir cevap bekliyordu. Tek umudu burasıydı. Eğer buradakiler ona yardım etmezse geleceğe geri dönecek ve ölümünü kabullenerek hayatının sonlanmasına izin verecekti.
(Medusa)-Bekle bir saniye, hikayende uyuşmayan yerler var.
Ancak o anda Medusa bu sözlerle birlikte Ejder’i, bu düşüncelerinden sıyırdı ve normal dünyaya dönemsini sağladı.
(Ejder)-Şey, olanları anlattım. Ne gibi bir uyuşmazlık olabilir ki?
(Medusa)-Güç seviyeniz.
Medusa, Ejder’in üstüne gitmek istiyormuşçasına ciddiydi. Kafasına takılan birkaç şey olduğu için Ejder’i daha fazla konuşturmak istiyordu.
(Ejder)-Güç seviyemiz mi?
(Medusa)-Evet. Güç seviyeniz. Sen, Ejder’in gelecekteki hali olmak için fazla güçsüzsün.
(Ejder)-7 tane tanrıyı öldürdüm ben. Nerem güçsüz!?
(Medusa)-7 tanrıyı öldürmen elbette ki çok güçlü olduğun anlamına gelir. Ancak, bu zamandaki Ejder için, 7 tanrıyı öldürmek çocuk oyuncağından farklı olmayacaktır. Onun için öyle en azından. Ayrıca, bu zamanın Ejder’inin şu anki güç seviyesini ve gelişme hızını hesaba katacak olursak 30 yıl sonraki Ejder, sadece hapşırarak bile 100’lerce tanrıyı silebilecek kadar güce sahip olurdu. Sen, bu zamanın Ejder’inin gelecekteki hali değilsin. Ama bir başkası da değilsin. Sonuçta sadece 1 tane gelecek yok. Sayısız farklılıkta gelecek var ve sen onlardan herhangi birisinden gelmiş olabilirsin. Yine de bu senin, Ejder Soykıran adını taşımak için çok zayıf olduğun gerçeğini değiştirmiyor.
Medusa’nın bakış açısı tamamen doğruydu. Bu zamanın Ejder’inin şu anki gücü bile onlarca tanrıya denkti ve 30 yıl sonraki hali tahmin bile edilemezdi. Diğer bir yandan ise sayısız farklılıkta geleceğin olduğu da doğruydu ve bu Ejder’in, hangi gelecek dilimine ait olduğunu kimse bilemezdi. Zaman ve mekan kavramları bugüne kadar kimsenin çözemediği yegane kavramlardı. Yani onları anlamanın hiçbir yolu yoktu.
(Ejder)-Az öncenin aksine bu zamanın Ejder’inin gücünü abarttığınızı düşünmeye başlıyorum.
Ejder doğal olarak söylenilenlerin abartı olduğunu düşünmeye başlıyordu çünkü söylenen şeyler akla mantığa sığmayacak türden şeylerdi.
(Lucifer)-Emin ol abartmıyoruz. Ve sana bunu kanıtlayabilirim.
(Ejder)-Hah. Kanıt mı? Burada bile olmayan birisinin gücünü bana nasıl kanıtlamayı düşünüyorsunuz?
Ejder’in bu sözleri Lucifer’in yüz ifadesinin kibirli bir hal almasına sebep oldu.
***
-5 dakika sonra-
-Hades’in Bulunduğu Giden Ormanın İçinde-
(Rose)-Daha çok yolumuz var mı?
(Lucifer)-Az kaldı.
Ejder’in kibirli sözlerinin üzerine Lucifer herkesi, Hades’in bölgesine götürmeye karar vermişti. Ejder’in sahip olduğu gücü kanıtlamanın en basit ve en etkili yolu burasıydı çünkü. Sonuçta Ejder bu bölgede, onlarca dağı yok edip cehenneme 3 tane devasa yarık açmıştı. Bu bile Ejder’in gücünü açıklamaya yetecekken birde onun, hiç zorlanmadan yırttığı boyut olayı vardı. Ejder, yırtılmış bir boyut gördüğünde kesinlikle küçük dilini yutacaktı.
Bölgeye vardıklarında Lucifer’in tek kelime bile etmesine gerek kalmamıştı çünkü herkesin gözüne takılan ilk şey devasa yarıklardı.
(Rose)-Bu-bunları, Ejder mi yaptı?
(Lucifer)-Buna maalesef mi yoksa elbette mi demeliyim bilmiyorum. Evet o yaptı. O çok güçlü. Ama cehennemin içinden geçti.
(Ejder)-Hoy hoy hoy. Böyle bir yıkım için ne kadar güç gerekeceğinin farkındasınız değil mi?
Ejder’in gözleri, hayranlık ve merak içinde parlıyordu. Karşısında gördüğü manzara inanılmazın bile ötesindeydi. Eğer bu yarıkları, dedikleri gibi, bu zamanın Ejder’i açmışsa, ondan yardım isteyebilir ve bu dönemin tanrılarını yok edebilirdi.
O sırada ise Kyriel, herkesin aklından geçenleri merak ettiği için akıl okuma yeteneğini kullanıyordu ancak Lucifer’in zihnine geldiğinde duraksadı ve…
(Kyriel)-NEEEEEEE!?!?!?
Aniden bağırarak bütün dikkatleri üzerine çekti.
(Rose)-Bir şey mi oldu Kyriel!?
(Kyriel)-Hayır hayır hayır. Bunu kabul edemem.
Kyriel parmağını kaldırarak gökyüzündeki yarığı gösterdi.
(Kyriel)-Ejder’in koca bir boyutu yırttığına hayatta inanmam! İmkanı yok bunun.
Buna inanması tabii ki imkansızdı. Daha düne kadar kendisinden güçsüz olan bir çocuğun şu anda bir boyutu yırtabilecek kadar fazla güce sahip olması çok mantıksızdı. Mantık dışıydı. Anlamsızdı. Hiçbir şey ifade etmiyordu. Aklın alamayacağı kadar saçma bir durumdu.
(Lucifer)-Sakin ol Kyriel. Yalanlarla harcayacak vaktim yok benim. O yarık Ejder tarafından açıldı. Hatta daha büyüktü. Çok olmasa da yenilenerek birazcık küçüldü.
Lucifer’in yalan şeyler düşünmeye ihtiyacı yoktu. Açıkçası yalan şeyler düşünse bile eline geçecek hiçbir şey yoktu. Özellikle de konu Ejder olunca yalan şeylerin pek anlamı kalmıyordu çünkü yalanın bile bir seviyesi vardı. Ejder’in yaptığı şeyler abartıyla söylenen yalanlardan bile daha abartıydı.
(Kyriel)-Öyle deseniz bile…
(Aftiel)-Artık o çocukla ilgili hiçbir şeye şaşırmayacağım. Geri geldiğinde birkaç gezegeni yok ettiğini söylese bile şaşırmayacağım.
Aftiel ilk başlarda Ejder’den daha güçlü olduğunu düşündüğü için deli olduğunu düşünüyordu. Ne tür bir ego kendisini, Ejder denen o canavardan üstün görebilirdi ki? Tabii ki de hiçbiri. Tanrılar bile bu kadar üstün bir egoya sahip olamazlardı.
Sonuçta Ejder’in küçük gören son tanrı, bedeninden geriye tek bir şey dahi kalmayana dek eritilmiş ve lava dökülmüştü.
(Ejder)-Ne derseniz deyin, benim böyle bir şeye inanmamın imkanı yok. Gerçekten yok. Sadece tanrılar bu kadar çok güce sahip olabilirler.
(Lucifer)-Ne var ki bu yırtığı açan Ejder, tanrı değil. Sadece, basit bir insan.
(Kyriel)-Yalan söylemiyorlar Ejder. Yüce Lucifer’in yalan söylemek için hiçbir nedeni yok. Ve Ejder’in o yırtığı açtığı sahneyi gördüm. Zihninize baktığım için özür dilerim Yüce Lucifer.
Kyriel bu sözleri dile getirip Ejder’den, tüm bunlara inanmasını istedikten sonra Lucifer’e dönerek başını eğdi ve özür diledi.
(Lucifer)-Özür dilemene gerek yok. Zaten zihnimde görebileceğin önemli bir şeyde yok. Cehennemdeki günlerim sakin ilerliyor. Ejder gelene kadar öyleydi yani.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..