(Rose)-Neden neden neden!? Hani sen 3 hafta sonra geri dönmüştün lan!? Sen 3 hafta sonra geri döndüysen Ejder neden 1 aydır ortalarda yok!?
Rose öfkeden deliren bir ifadeyle birlikte Ejder’i boğazından tutarak duvara çarpmıştı ve bağırmaya başlamıştı.
(Rose)-Cevap ver bana!
(Ejder)-Ben nereden bileyim be!? Bu zamanın Ejder’inin gelecekteki hali olup olmadığımı bile bilmiyorum ben! Daha bunu bile bilmezken onun neden gelmediğini nereden bileyim!?
Rose öfkeyle kendisini duvara çarpmış olsa da Ejder konuşmakta hiç zorlanmamıştı. Söylediklerinde haklıydı da. Bu zamanın Ejder’inin gelecekteki hali olup olmadığı belli değildi ve belli olsaydı da neden Ejder’in hala gelmediğini bilemezdi. Zaman sürekli olarak değişen bir yapıya sahipti. Özellikle de birileri zaman yolculuğu yaptığı zaman değişme eğilimi daha da artıyordu.
O yüzden de Ejder geçmişe döndüğü için zaman değişmiş ve yaşanacak şeyler değişmiş olabilirdi. Tabii Rose bunu bilmediği için öfkeliydi. Yani, o da kendisince haklıydı. Sonuçta gelecekten gelen Ejder 3 hafta sonra döndüğünü söylemişti ve bu zamanın Ejder’i 1 ay olmasına rağmen hala ortalıkta değildi.
Tabii bu 1 aylık süre cehennem için geçerli değildi. Lucifer’in dediğine göre cehennemde geçen 1 günlük süre, normal dünyada 1 haftaya eşitti. Yani cehennemde sadece 4 gün olmuştu. Bir noktada bu zaman farkı onların işine bile yarıyordu. Cehennemde geçirdikleri her gün için normal dünyadaki süreden 6 gün kar ediyorlardı. Yani aslında cehennemde bulunmaları onlar için daha iyiydi. Hem güvendelerdi. Hem de zaman konusunda daha rahatlardı.
Ancak bu durum Ejder’in 1 aydır ortalarda olmadığı gerçeğini değiştirmiyordu. Yani Rose bir noktada sinirlenmekte haklıydı. Çünkü Rose korkuyordu. Ejder’in zihni çok dengesizdi ve 1 ay, çok uzun bir süreydi. Eğer bu 1 aylık süreçte Ejder’in zihni kontrolsüz kalırsa ve bu kontrolsüzlük 1 ay boyunca devam ederse, Ejder’in nasıl bir psikolojiye bürünüp neler yapabileceğini kimse bilemezdi. Hatta tahmin bile etmeye cüret edemezlerdi.
(Rose)-Sorularıma cevap vermeyeceksen neden buradasın lan o zaman sen!? Ejder’i dışarıda yalnız bırakmanın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun sen!?
(Ejder)-Gücüyle bu kadar övündüğün bir kişinin yalnız kalmasından mı korkuyorsun? Yazık. Çok yazık! Keşke ona daha fazla güvensen!
(Rose)-Mevzu ona zarar gelecek olması değil! Aklına zarar gelecek olması!
Ejder’in yüz ifadesi o anda değişti. Şaşırmıştı. Neden Ejder’in fiziksel bir zarar göreceğinden değil de aklen bir zarar göreceğinden endişeleniyordu ki? Travması falan mı vardı? Ya da çok güçlü olmasına rağmen deli falan mıydı? Yoksa kafayı güçle bozmuş birisi miydi?
Gelecekten gelen Ejder’in aklına ilk gelenler bunlar olmuştu. Kendisi bilmiyor olsa da bu zamanın Ejder’i, bunların hepsine sahipti.
(Ejder)-A-aklına zarar gelecek derken?
Ejder şaşkınlığını gizlemeye çalışmadan sordu.
(Rose)-Sen gayet düzgün bir kişiliğe ve akla sahipsin değil mi? Seni duvara çarpmama rağmen bana vurma girişiminde bulunmadın. Çünkü biraz bile olsa haklılık payım olduğunu biliyorsun. Ama o öyle değil. Onun aklı çok zayıf. Ya da karışık. Doğru kelimeyi bende bilmiyorum. Bildiğim tek şey, onun aklının çok dengesiz olduğu ve kolayca düşüncesiz bir canavara dönüşebileceği. O, kendisinin deli olduğunu söylese de aslında zihni çok zayıf. Tıpkı kalbi gibi.
Rose’nin konuşması sakinleşirken Ejder’i yavaşça serbest bırakmıştı.
(Rose)-Sürekli bir şeyleri sırtlanmaya çalışıyor ve kimseden yardım istemiyor. Zayıf olduğunu kabullenemiyor. Sana kızdığım için özür dilerim ama ondan uzak kalmak benim için çok zor. Medusa ya da ben, onu sürekli olarak kontrol altında tutmalıyız. Aksi halde, yaşanmaması gereken şeyler yaşanabilir.
(Ejder)-Özür dilemeni gerektiren bir şey yok ortada ama, bu kadar vahşi birisini nasıl kontrol altında tutuyorsunuz ki?
Ejder bunu anlamlandıramamıştı. Maden bu çocuk bu kadar güçlüydü. O zaman bu iki kişi nasıl, onu kontrol altında tutuyordu? Anlattıklarına bakıldığı zaman ikisinin, hatta burada bulunan hiç kimsenin gücü bu çocuğa denk değildi. O zaman nasıl…
(Rose)-Söyleme şeklimden biz onu kontrol altında tutuyormuşuz gibi göründüğünün farkındayım. Ancak işler biraz farklı. Biz onu kontrol etmiyoruz.
(Medusa)-O bizim yanımızdayken kendisini kontrol altında tutuyor.
Medusa tam yerinde lafa girerek Rose’nin sözlerini tamamlamış ve devam etmişti.
(Medusa)-Ejder bize zarar vermek istemediği için bizim yanımızdayken kendisini olabildiğince kısıtlıyor. Her anlamda hem de.
(Kyriel)-Ve sizin yanınızdayken zihni normalden daha sakin oluyor Yüce Medusa. Siz ve Rose, onu pasif bir şekilde sakinleştiriyorsunuz. Tabii çok kolay sinirlendiği için hiçbir zaman sakinmiş gibi görünmüyor ama. İkinizin yanındayken belli aralıklarla Ejder’in zihnini kontrol ediyorum. Düşüncelerini okuyamıyorum belki ama zihninin parçalarını görebiliyorum. Ne zaman ikinizden birine baksa bu parçalar birbirine yaklaşıyor.
Her insanın, daha doğrusu her canlının zihni tek parçadır. Akıl hastalarında ise zihin minimum 2, maksimum 3 parçadır ama Ejder’in durumu bundan çok ama çok daha kaotik. Kyriel’in gördüğü şeylerden yola çıkılacak olursa, Ejder’in zihni sayılamayacak kadar çok parçaya ayrılmış halde ve bu parçaların arasındaki mesafe azımsanacak gibi değil. Normal dünyadan örnek verecek olursak Ejder’in zihin parçaları arasındaki en kısa mesafe 5 kilometre sayılabilecekken, en uzak mesafe ise binlerce kilometre.
Tabii bu sayılar sadece örnek amaçlı olduğu için gerçeği yansıtmıyor. Ama hayal edildiği zaman Ejder’in zihninin ne derece dağınık ve parçalanmış olduğu kolayca anlaşılıyor.
Ejder’in yüz ifadesi iyice şaşkın bir hal almıştı. Söylenen bu şeyler kulağa gerçek olamayacak şeylermiş gibi geliyor olsa da gerçekti ve Kyriel tarafından kesin kanıta sahiplerdi.
(Kyriel)-Yine de, bu söylediklerimizin bu kadar tuhaf şeyler olduklarını düşünme. Söz konusu Ejder olunca, imkansız kelimesi ortadan kalkıyor.
Kyriel güzel bir noktaya değinmişti. Ejder, mantık sınırlarını aşan ve imkansız olan neredeyse her şeye sahipti. Bir insan olarak, uçabiliyordu. Bir insan olarak, tanrılardan çok daha fazla güce sahipti. Bir insan olarak, DNA’sında hiç mühür yoktu. Bir insan olarak, kendisini neredeyse ölümsüz kılan bir iyileşme yeteneği vardı. Yine bir insan olarak, tamamen çarpık bir zihne sahipti ama çoğu zaman düzgün düşünebiliyordu.
Bütün bu imkansız sayılan şeyler Ejder’de mevcuttu.
(Ejder)-Öyle desen bile, bu biraz fazla değil mi?
(Kyriel)-Sana küçük bir tavsiye. Bu zamanın Ejder’iyle ilgili duyduğun hiçbir şeye kafa yorma. Söylenilen her şeyin gerçek olduğunu bil yeter.
(Ejder)-Ta-tamam.
***
Cehennemde geçen süre tam olarak 9 gündü. Yani Ejder 9 haftadır ortalarda görünmüyordu. 2 gün önce Medusa’da daha fazla dayanamamış ve sağı solu dağıtarak kargaşa çıkartmıştı. Hem Rose hem Medusa artık fazlasıyla agresif bir duygu durumundaydılar.
Aslında Medusa bu kadar agresif olmazdı ancak son 2 gündür Ejder’in varlığı azalmıştı. Daha doğrusu Medusa artık Ejder’i daha zor hissediyordu. Bu da demek oluyordu ki Ejder artık çok daha uzaktaydı. Çünkü hala Ejder’i ölüme sürükleyecek kadar güçlü bir canlı yoktu.
***
Aradan bir süre daha geçmişti ve Ejder hala ortalarda yoktu. 16 gün olmuştu. Normal dünyaya göre tam olarak 4 ay. Rose ve Medusa giderek daha fazla umutsuzluğa kapılıyorlardı.
***
Ejder’in ortadan kayboluşunun ardından cehennemde 30 gün geçmişti. Dile kolay tam 30 hafta. 7 buçuk ay. Medusa artık Ejder’in varlığını hissedemiyordu. Ejder’in varlığı tamamen silinmişti.
***
51 gün. Ejder neredeyse 1 yıldır ortalıkta yoktu ve Rose ile Medusa dibe vurmak üzereydiler.
***
-Gece Yarısı-
-Malikanedeki Ücra Oda-
(Lucifer)-Uyudular mı?
(Hades)-Uyudular. Uyudular uyumasına da, uyumaları için biraz büyü kullanmak zorunda kaldım.
Lucifer ve Hades yorulmuş görünüyorlardı. Sürekli olarak Rose ve Medusa’nın agresiflikleriyle uğraştıkları için yorulmuşlardı.
(Lucifer)-Neredesin be Ejder? Geride bıraktıklarını hiç mi düşünmüyorsun? Hiç mi Rose ve Medusa’yı özlemiyorsun?
Lucifer elini alnına dayayarak derin bir iç çekmişti.
(Lucifer)-Uzun bir süre uyumalarını sağlasaydın keşke. En azından 1-2 gün.
(Hades)-Rose bunu yapabilirdim ama Medusa’yı o kadar uzun bir süre uyutamam. Sonuçta o da bir tanrı.
(Lucifer)-Medusa’nın öfkesi daha tehlikeli be. Neyse.
Lucifer bir kez daha iç çekti ve durdu.
(Lucifer)-Hades. Hissediyor musun?
(Hades)-Hissediyorum.
O anda cehennemin derinlerinde bir yerlerinde bir sallantı oluşmaya başladı. Sallantıyı hisseden Lucifer ve Hades birbirlerine baktılar ve başlarını sallayıp aynı anda ortadan kayboldular.
Işınlandıkları yer cehennemin ücra köşelerinden birisiydi ve orada gördükleri isim oldukça tanıdıktı.
(??)-Görüşmeyeli uzun zaman oldu çocuklar.
(Lucifer)-Evet haklısın. Hem de çok uzun bir zaman oldu.
Lucifer öfkeyle gözlerini kıstı ve...
(Lucifer)-Zeus!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..