Lucifer, Zeus’u karşısında görmesiyle birlikte yumruklarını
sıkmıştı çünkü bu karşılaşmanın basit bir konuşmayla sonlanmayacağı kesindi. Ne
var ki Zeus tek başınaydı. Yanında kimseyi getirmemişti. Tek başına böyle bir
şey yapmaya kalkıştığına göre de Ejder’in burada olmadığını biliyor olmalıydı.
(Lucifer)-Ne demeye buraya geldiğini öğrenebilir miyim? Hem de tek başına.
Lucifer öfkeli olsa da direkt olarak saldırıya geçmeyip konuşmayı tercih etmişti.
(Zeus)-Öldürmem gereken birisi burada bulunuyor da. Onu bana verirseniz hemencecik buradan kaybolacağım.
(Lucifer)-Ah anlıyorum. Zamanda yolculuk yaparak geleceğe gittin ve Ejder’in gelecekteki halini öldürmeye çalıştın ancak elinden kaçtı. Öyle değil mi?
(Zeus)-Biraz öyle. Biraz da değil. Zamanda yolculuk yaparak Ejder’i öldürmeye çalıştığım, çalıştığımız doğru. Ancak sadece buraya kaçan Ejder’in peşinde değiliz. Şu ana gelene kadar binden fazla Ejder’i öldürdük ve öldürmeye de devam edeceğiz.
(Lucifer)-Ejder’e onca adamla saldırmışken buraya tek başına geldin. Bu, bizi hafife aldığın anlamına mı geliyor?
(Zeus)-Ah hayır hayır hayır. Elbette ki hayır. Ben sizi hafife almıyorum. Ama kendime olan güvenim de hayli fazla.
Zeus kışkırtıcı bir ses tonunda konuşuyordu ve mimikleri de bu konuşmasına mükemmel bir şekilde ayak uyduruyordu. Yine de Lucifer bu kışkırtmalara gelmiyor ve sakinliğini koruyordu. Eğer sakinliğini kaybederek saldırıya geçerse kolayca alt edilirdi ve bunun farkındaydı. Diğerlerini koruyacağına dair diğerlerine söz verdiği için de Zeus’un burada ileriye gitmesine izin veremezdi. O yüzden hareketlerini sakin ve düzgün bir şekilde hesaplamalıydı.
(Lucifer)-Biliyor olman gerekli Zeus. Haddinden fazla güven kişinin sonunu getirir.
Lucifer tarafından söylenen bu sözler net bir tehdit içeriyordu. Kendine fazla güvenip beni hafife alırsan “ölürsün” diyordu. Haklıydı da. Tanrılar, şeytanlardan güçlü olsalar da yine de hafife alınmamaları gereken varlıklardı.
(Zeus)-Merak etme. Emin ol ki bana karşı en ufak bir şansın bile yok. Hele de gizli bir koza sahipken.
Zeus’un yüzündeki kibirli gülümseme Lucifer’i deli ediyordu. Tek başına cehenneme girmesi yetmezmiş gibi birde onları aşağılarcasına gülümsüyordu. Onlarla dalga geçiyordu.
Lucifer’in dişlerini sıkmaya başladığını fark eden Hades araya girdi ve Lucifer’in yerine konuşmaya devam etti.
(Hades)-Senin yerinde olsaydım onu hafife almazdım. Ayrıca, kendine ne kadar güvenirsen güven Zeus, ikiye karşı birde hiç şansın yok.
(Zeus)-Deminden beri ne anlatıyorum ben. Bana karşı hiç şansınız yok. İster iki kişi olun ister yirmi. Sadece ölümünüzü geciktireceksiniz.
(Hades)-Bizi öldürsen bile, diğerlerine zarar verirsen sonun gelir.
(Zeus)-Hooo. Nedenmiş o?
(Hades)-Bir de soruyor musun? Ejder’in öfkesini üstüne çekersen sana neler yapabileceğini bir düşün bakalım.
(Zeus)-Aslına bakarsan, şu andan itibaren ne yaparsanız yapın nafile. Elimdeki koz o kadar güçlü ki Ejder bile beni öldüremez.
(Hades)-Bunların iddialı sözler Zeus. Hem de zamanı geldiğinde altından kalacağın kadar iddialı sözler.
(Zeus)-Zamanı gelince kimin altta kalıp kimin üste çıkacağını göreceğiz Hades. Daha fazla uzatmayın da çocuğu bana verin hemen! Yoksa…
Zeus’un kibirli bakışları ve sesi yerini hızla sert tonlara bırakmış ve kolları elektriklenmeye başlamıştı.
(Lucifer)-Öldür öldürebilirsen göt herif!
Diyen Lucifer daha fazla dayanamadı ve ileri atılarak Zeus’a çok güçlü bir yumruk attı. Etrafta bulunan şeyler sadece dağlar olduğu için Lucifer gücünü kullanmaktan hiç çekinmemişti. Ancak Zeus bu yumruğu durdurmakla uğraşmamış ve yumruktan sıyrılarak Lucifer’in arkasına geçmişti. Arkasına geçer geçmez de bir yumruk sallamış ancak Lucifer hızla eğilerek bu yumruğu atlatmıştı.
Ardından da gerilerek bir aparkat savurmuştu ancak Zeus anında kafasını geriye yatırarak bu aparkatın kendisine değmemesini sağlamıştı. Bir hareket sonra ise iyice gerilerek geriye yatırdığı kafasını büyük bir hızla ileri doğru atarak Lucifer’e sağlam bir kafa darbesi indirmişti.
Yediği kafa darbesiyle birlikte burnundan kanlar fışkıran Lucifer ise aldığı bu darbe yüzünden dengesini kaybetmişti. Ancak yere düşmemişti. Çünkü eliyle bir yeri tutuyordu. Daha doğrusu elini bir yere saplamıştı.
Lucifer elini Zeus’un böbreğine saplamıştı. Az önceki aparkat sadece bir yanıltmacaydı. Zeus aparkata odaklandığı için Lucifer’in sol elini görmemişti, bu yüzdende bu saldırıyı karşılayamamıştı. Yine de…
(Zeus)-Bu kadarcık bir şeyin benim üzerimde işe yarayacağını mı düşündün lan!?
Zeus hemen Lucifer’in kolunu tuttu ve böbreğinden dışarı çıkarttı. Sonra da kolları bir kez daha elektriklendi ve Lucifer’i çarpmaya başladı.
(Lucifer)-ARGHHHHHHHAAAAA!!!!!!!
Bir anda on binlerce voltla çevrelenen Lucifer acı içinde çığlık attı. Bedeni tarifsiz bir acıyla kavruluyordu. Ama Lucifer acıyı boş vererek bedenini hareket ettirdi ve basit bir diz darbesiyle birlikte Zeus’un kolunu kırdı.
(Zeus)-Tch!
Kolu kırıldığı için Lucifer’i bırakmak zorunda kalan Zeus dilini şaklattı. Tabii kolu saniyeler içinde yeniden iyileşmişti.
Zeus’un kolu iyileşirken Lucifer ellerini yere koydu ve kırmızı renkte bir enerji hızla toprağa yayıldı. Büyük bir hızla devasa bir alana yayılan kırmızı enerji bir anda yerlerden fırlayarak bir duvar gibi etraflarına örüldü ve onlarca metre yüksekliğe ulaştıktan sonra yükselmeyi keserek oluşan devasa alanın en tepesini de kapattı.
Buraya bir arena denilebilirdi. Yüzlerce metre uzunluğunda bir sahası olan devasa bir arena. Ve bu arenada sadece 3 kişi vardı. Lucifer’in yaptığı bu hareketin iki amacı vardı. Birincisi, sadece belli bir noktanın zarar görmesini sağlamak. Yani, çevrenin parçalanmasını engellemek. Diğeri ise…
(Zeus)-Şeytani enerjini kullanarak benim kutsal gücümü kısıtlamayı düşünüyorsun öyle mi? O zaman sana bir şey söylememe izin ver Lucifer! Biz tanrılar eskiden olduğumuz kadar temiz değiliz!
Diye bağıran Zeus öncekinden çok daha hızlı bir şekilde ileri atıldı ancak tam Lucifer’e vuracakken yan tarafından yediği bir darbeyle birlikte savruldu ve taklalar atarak uzaklaştı. Bu tekmeyi atan kişi tabii ki de Hades’ti.
(Hades)-Oyuna dahil olma vaktim gelmiş gibi görünüyor.
Ellerini ve boynunu kütleten Hades üzerindeki cübbeyi çıkarttı ve bir kenara attı. Gerçekten de bütün bedeni bir iskeletti. Ancak küçümsenmeyecek derecede güçlü olduğu unutulmamalıydı. Sonuçta kendisi bir tanrıydı.
(Zeus)-Görüyorum ki yıllar senden fazla bir şey götürmemiş Hades. Hala fazlasıyla güçlü ve hızlısın.
(Hades)-Günlerimi burada boş boş oturarak geçirdiğimi düşünmüyordun umarım. Eğer öyle düşünüyorsan, o düşüncelerden bir an önce sıyrılmanı öneririm.
(Zeus)-Düşünmüyordum dersem yalan söylemiş olurum. Ama bu kadarını da beklemiyordum açıkçası. Yine de…sadece seni öldürmemi zorlaştıracaksın o kadar!
Diyen Zeus bir kez daha ileri atıldı ve Hades’e bir yumruk savurdu. Hades hemen yana çekilerek bu yumruktan kaçındı ve Zeus’un bacağını tutarak onu havaya kaldırdı. Sonra da sert bir şekilde yere çarptı. Sonra tekrar, tekrar ve tekrar…
Hades, Zeus’u hiç durmadan yerden yere vuruyordu.
Yine de onlarca defa yere çarpılmasına rağmen Zeus oldukça sakin görünüyordu. Hatta canı yanıyormuş gibi de görünmüyordu. Ve o anda beklenmeyen oldu. Hades, Zeus’u bir kez daha yere çarpmak için havaya kaldırdığında Zeus birden kollarını elektriklendirdi ve Hades’i kafasından tutarak bütün bedenine elektrik vermeye başladı.
(Hades)-Benim sadece kemiklerden oluştuğumu unutuyorsun sanırım Zeus! Elektriğin bana sökmez!
Diye haykıran Hades, tüm gücüyle Zeus’u yere çarptı ve yer 3 kat çatlayarak içine çöktü. Zeus ise bu darbeden sonra kan kusmuştu çünkü Hades’in bu hareketi diğer tüm hareketlerinin toplamından daha fazla güç içeriyordu.
(Zeus)-Kendini kandırıyorsun!
O anda, Zeus’un kollarındaki elektrik bütün bedenini kapladı ve çılgınlarca dışarı taşmaya başladı. Geçen her saniye ise elektriğin voltajı daha da arttı ve daha geniş bir alana yayılmaya başladı.
(Zeus)-Elektrik üzerine mutlak hakimiyetim olduğunu biliyorsun değil mi!? İstersem elektriği yoğunlaştırırım, istersem yoğunluğunu azaltırım. İstersem ağırlaştırırım. İstersem hafifletirim.
Zeus’un bedeninden yayılan elektrik zaten dışarı taşıyordu ancak şimdi daha da hızlanmıştı. Sadece birkaç saniyede Lucifer’in oluşturduğu bütün alanı kaplamıştı. Tabii Lucifer ve Hades’te bu kaplanmaya dahildi.
Bedenleri elektrikle kaplanan ikili artık daha ağır hissettiriyordu.
(Hades)-Siktir! Gerçekten de elektriğin ağırlığını değiştirebiliyor! Hareket etmek çok zorlaştı.
(Zeus)-Umarım içinde bulunduğunuz durumun farkındasınızdır. Elektrik henüz sizi çarpmıyor. Çünkü çarpılmanızı istemiyorum. Sonuçta siz bile, birkaç milyon volta dayanamazsınız.
Zeus onları tamamen domine ediyordu. Etrafları şeytani enerjiyle dolu duvarlarla çevrili olduğu için de kaçamazlardı. Yani bir şeyler yapacaklarsa burada yapmalıydılar.
(Hades)-Hiç durma Zeus! Çarp çarpabilirsen!
O anda Hades soğuk bir ses tonuyla bu sözleri söyledi ve bedeni hızla, saf karanlıktan oluşan bir aurayla çevrelenmeye başladı. Sonra da bedeninde toplanan bu karanlık toprağa yayıldı ve Lucifer’in oluşturduğu kırmızı duvarları doldurarak simsiyah bir hale getirdi. Tavan kısmı karanlıkla kaplanmadığı için içerisi hala aydınlıktı.
Duvarlar tamamen karanlıkla kaplandıktan sonra ise Zeus’un bedeninden fışkıran yoğun elektrik hızla duvarlara doğru çekilmeye başlandı ve saniyeler içinde, alanın içinde bulunan tüm elektrik yok oldu. Böylelikle de Lucifer ve Hades üzerindeki ağırlıkta ortadan kalkmış oldu.
Ancak Zeus bu durumdan hoşnutsuzmuş gibi durmuyordu. Aksine suratında hala kibirli bir gülümseme vardı.
(Zeus)-Demek karanlığınla elektriğimi emiyorsun ha? Zekice. Oldukça zekice. Fakat, Hades sen…
Zeus elini silah şekline getirdi ve yavaşça şakağına dayadı.
(Zeus)-…bununla başa çıkabilecek kapasitede misin?
(Hades)-Sakın bana..!
O anda Hades’in sesi korkuyla şekil buldu ve vücudu istemsizce geri adım attı.
(Zeus)-Yasak Mühür Kırma Tekniği!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..