Bölüm-81 Ölümden Dönmek

avatar
585 2

Ejderha İmparator - Bölüm-81 Ölümden Dönmek


Ejder’in kendi kalbini sökme görüntüsünden bir saniye sonra Medusa ve Rose’nin mideleri ağızlarına kadar gelmişti. Mideleri, içlerindeki her şeyi boşaltmak için deliler gibi çabalarken onlar inatla bu dürtüye karşı koymaya çalışıyorlardı.


Ejder’in elinde tuttuğu kalbi hafifte olsa hala atıyordu. Kapıda duran Lucifer’in bile yüzü buruşmuştu. O bile böyle bir manzarayı kaldıramamıştı. Meleklerin içinde olduğu psikolojiden bahsetmeye bile gerek yoktu. Onlar çoktan orayı terk etmişlerdi.


Herkes korku içinde Ejder’e bakarken normal şartlar altında olmaması gereken bir şey yaşandı ve Ejder kalbini sıkarak patlattı. Ardından da o kelimeleri dile getirdi.


(Ejder)-Gördün mü!? Ben ölemem! Kendi lanet kalbimi sökmüş olmama rağmen hala hayattayım. Bu benim lanetim. Ben, ölmenin bile kendisine yasak olduğu psikopat bir canavarım. Peki sen, az önce ne söylemiştin Rose?


Ejder’in, Rose’ye bakan gözleri yavaşça açıldı ve dudakları hafifçe kıvrıldı. Ejder kocaman açılmış gözleriyle Rose’ye bakıyordu. Rose’nin tek kelime bile edecek hali kalmamıştı. Son hızıyla kaçarak orayı terk etmek istiyordu ancak o kadar korkmuştu ki hareket etmek için ne kadar çabalarsa çabalasın bedeni bu çabalarını karşılıksız bırakıyordu.


(Ejder)-Eğer gerçekten bir şeylere zarar vereceksen bana ver, miydi? Sen nasıl istersen!


Ejder’in suratında korkunç bir gülümsemeyle birlikte elini havaya kaldırdı ve pençe misali uzun tırnaklarını biraz daha uzatarak Rose’nin canını almak üzere harekete geçirdi.


Dizleri üzerinde öylece duran Rose ise hızla kendisine yaklaşan pençeye karşı hiçbir tepki gösteremedi ve yaptığı tek şey Ejder’in kendisine zarar verdiğini görmemek için gözlerini kapatmak oldu.


***


Acı?


Sıcak?


Soğuk?


Titriyor muydu?


Bedeni son anlarını mı yaşıyordu?


Bilinci yerinde miydi?


Canı yanıyor muydu?


Rose bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu. Belki de çoktan ölmüştü ve bedeni huzura kavuşmuştu. O yüzden de hiçbir şey hissetmiyordu. Bilemiyordu. Göremiyordu. Duyamıyordu. Hissedemiyordu.


Korkuyordu.


Gözlerini açtığında cehennemden başka bir yerde olmaktan korkuyordu.


İstemiyordu.


En yakın arkadaşı tarafından öldürülmüş olmak istemiyordu.


Diliyordu.


Bir mucize olmasını diliyordu.


***


Ve o anda…


…dilediği mucize gerçekleşti.


Aniden kulakları açıldı ve bir ses duydu.


(??)-Rose’yi korumak için kolumu kopartman da bir seçenek tabii ki.


Rose bu sesi, daha doğrusu bu cümleyi duyduktan sonra korka korka gözlerini araladı ancak tamamen açmadı. Gözlerini araladıktan sonra ise gördüğü ilk şey yaralarla kaplı bir kol oldu. Ve o manzaradan sonra daha fazla dayanamayarak başını çevirdi ve kusmaya başladı.


Hem duyduğu cümle hem de gördüğü kol Ejder’e aitti. Midesinin içinde bulunan her şeyi dışarı akıttıktan sonra boğazının yanması hissiyle çevrelendi ancak bu yanma hissini umursamadan Ejder’e döndü.


Gerçekten de kolu kopmuştu. Medusa, hiç düşünmeden Ejder’in kolunu kopartmış ve Rose’yi korumuştu.


(Medusa)-Çok ileri gidiyorsun Ejder. Sonradan pişman olacağın şeyler yapma.


(Ejder)-Pişman olmak mı? Benim hayatım zaten abimin arkasından ölememenin verdiği pişmanlıkla çevrelenmiş durumda! Ayrıca, çok ileri gidiyorsam ne olmuş ha!? Ne olmuş!? Beni durdurabileceğini mi falan zannediyorsun sen!?


Ejder’in gümüş gözleri bir anda kızıl bir tonda parlamaya başladı ve kopan kolu anında yerine geldi. Sonra da tırnaklarındaki karanlık büyüyerek kollarını kapladı ve damarları patlama noktasına gelene kadar şişti. Azı dişleri uzadı ve duruşu kamburlaştı.


Bedeni siyah bir aurayla çevrelendi ve kana susamışlığı, gecenin karanlığı gibi tepelerine çöktü.


(Ejder)-Eğer böyle bir düşünceye sahipsen hiç durma! Gerçi, her iki durumda da sonun gelmiş olur!


Ejder çoktan savaşmaya hazırdı. Medusa kendisine karşı en ufak bir harekette dahi bulunsa kafasını kopartacaktı. Ancak beklediği şey olmadı ve Medusa kendisini reddetti.


(Medusa)-Seninle dövüşmeyeceğim Ejder.


(Ejder)-Yani ölmeye hazırsın!


Ejder bu reddi umursamadı ve bu sözleri söyleyerek kana susamışlığını biraz daha artırdı. Öyle bir kana susamışlık yayıyordu ki kimse onun, Medusa’yı öldürmek konusunda blöf yaptığını düşünemiyordu. Böyle bir kana susamışlığa sahipken kesinkes Medusa’yı öldürürdü. Hem de hiç düşünmeden.


(Medusa)-Ama beni bunu kullanmak zorunda bırakıyorsun!


Dedi Medusa ve o anda kızıl gözleri koyu yeşil bir tona bürünerek parlamaya başladı. Tabii aynı anda Ejder’in ayakları da taşlaşmaya başladı.


Ve bu taşlaşma hiç beklemeden Ejder’in bedenine yayılmaya başladı.


(Ejder)-Yani Taşlaştırma Bakışı’nı benim üzerimde kullanmaktan çekinmiyorsun? Hem de iğrenç bir hatırası olmasına rağmen.


Ejder’in bedeni yavaşça taşlaşırken ağzından dökülen kelimeler bunlar olmuştu. Kastettiği iğrenç hatıra ise, bu yeteneği ona veren kişinin Poseidon’un karısı, yani Athena olmasıydı. Ki, bu bir yetenek bile sayılmazdı. Athena, Medusa’yı cezalandırmak için ona, baktığı kişileri taşlaştıran bir lanet yerleştirmişti. Ve şu anda Medusa, bu laneti, Ejder’in üzerine kullanıyordu.


Yaklaşık olarak 30 saniye kadar bir süre sonra Ejder tamamen taşlaşmıştı. Medusa’nın gözleri ise normal rengine geri dönmüştü.


(Medusa)-Gerçekten de bana bunu yaptırdığına inanamıyorum. Neyse, tüm bedenini taşlaştırmış olsam da tekrar açabilirim. Zaten Ejder’de o taşlaşmanın içinde ölecek birisi değil. Aradan biraz zaman geçtikten sonra onu tekrar açarım.


Derin bir iç çeken Medusa kısık bir tonda bu kelimeleri mırıldandı. Ancak hesaba katmadığı bir şey vardı. O da…


(Ejder)-Sen gerçekten de…beni bu şekilde taşlaştırarak durdurabileceğini mi düşünüyorsun lan!?!?!?


Bu kelimeler haykırıldıktan bir an sonra ise Ejder’in bedenini kaplayan taşlaşma patlayarak parçalandı ve bütün taşlar etrafa saçıldı. Hem de bir mermi hızıyla.


(Medusa)-Sen nasıl.!?


Bu hiç beklenmedik olay Medusa’nın konuşmasını engellemişti. Söylemek istediği kelimeler dışarı çıkmamak için yemin etmişçesine boğazına düğümlenmişti. Şaşkınlıktan dona kalmıştı. İşte şimdi işi bitmişti. Bu bile Ejder’i durdurmaya yetmediyse ölüm fermanları imzalanmış demekti. Kurtulmak için kaçamazlardı ve hayatları için yalvaramazlardı.


Ölüm, pençelerini yakalarına geçirmiş ve onları yavaşça kendisine doğru çekiyordu.


Ejder ağır adımlarla Medusa’nın yanına doğru gitti ve yavaşça normal haline geri döndü. O adım attıkça aurası ve kana susamışlığı azalıyordu. Medusa’nın dibine vardığında ise ellerini omuzlarına koydu ve…


(Ejder)-Bak ne diyeceğim. Siktirin gidin ve kendinize oyun oynayacak başka bir çocuk bulun. Çünkü bu oyunda, topun sahibi olan çocuk benim.


Diyen Ejder ellerini Medusa’nın omuzlarından çekti ve öylece yanında geçip gitti. Sonra da arkasına bile bakmadan oradan ayrıldı. Ejder kapıdan dışarıya çıkar çıkmaz ise Medusa’nın bacakları daha fazla dayanamadı ve çalışmayı bırakarak Medusa’nın yere düşmesini sağladılar.


Rose hala donmuş bir şekilde duruyordu ve olanları izliyordu. Ejder odadan gitmiş olmasına rağmen kendisinin korkusu geçmemişti. Tam o anda ise Kyriel koşarak içeri girdi ve hızla Rose’ye sarıldı. Başını göğsüne yasladı ve başının arkasını sıvazlamaya başladı.


(Kyriel)-Geçti. Geçti Rose. Hala hayattasın.


Ve çoktan kendinden geçmiş olan bilinçsiz Rose’nin ağzından şu kelimeler döküldü.


(Rose)-Ben hayattayım. Ama, tanıdığım Ejder…


…öldü.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr