Hades ellerini birleştirmiş bir şekilde küçük bir tepenin önünde duruyordu. Dışarıdan bakıldığı zaman dua okuyormuş gibi görünüyordu. Aslında yaptığı şey tam olarak buydu. Anubis’in ölüsünü gömdükten sonra başında durarak dua okumaya başlamıştı.
Normalde böyle bir huyu yoktu. Sonuçta kendisi Ölüm Tanrısıydı ve işi buydu ancak öldürdüğü kişi başka bir Ölüm Tanrısı olduğu için arkasından dua okuma ihtiyacı hissetmişti. Ancak bir anda bedeni tuhaf bir hisle birlikte gerildi.
Hemen arkasına döndü ve…
(Hades)-Lucifer…öldü.
Başka kelimelere başvurmadı ve direkt olarak Lucifer’in aurasının olduğu yere doğru inanılmaz bir hızda koşmaya başladı.
***
Zeus kolunu yavaşça Lucifer’in kalbinden çıkardı ve dayanağı kalmayan Lucifer ağzından akan kanlar eşliğinde yüz üstü yere kapaklandı.
(Zeus)-Bu beladan da kurtulduğumuza göre…
Diyen Zeus iğrençlik dolu bakışlar eşliğinde Medusa ve Rose’ye döndü. Dudaklarını yaladı ve yavaşça kızlara doğru yürümeye başladı.
Ancak tam o anda beklenmedik bir şey oldu ve Lucifer’in azalmaya başlayan aurası öncekinden 10 kat daha hızlı bir şekilde artmaya başladı. Hem de gözle görülür bir şekilde.
(Zeus)-N’oluyor lan!?
(Kral)-Aurası bedenine sığmıyor! Kaç oradan Zeus!
Kral bağırarak Zeus’u uyarmıştı ancak her şey için çok geçti. Lucifer’in aurası bir bomba gibi patlamış ve çevreye büyük bir zarar vermişti.
Kızlar ve Zeus zıt yönlere savrulmuşlardı. Zeus Lucifer’e çok yakın olduğu için patlamadan en çok etkilenen kişi oydu.
Diğer bir yandan ise Lucifer ise hala yatıyor olmasına rağmen bedenindeki değişiklikler devam ediyordu. Saçları ve boynuzları hala uzuyordu. Derken Lucifer yavaşça ayaklanmaya başladı. Ancak bu ayaklanmayı kendisi yapmıyordu. Aurası onu ayağa kaldırıyordu.
Aurası tarafından ayağa kaldırılırken tırnakları uzadı ve bıçak gibi keskinleşti. Tamamen ayağa kalktığında ise yavaşça gözlerini açtı ve gözleri hızla renk değiştirerek siyaha yakın bir kırmızıya döndü. Sonra da içlerindeki ışıltı söndü.
(Zeus)-Bu ne lan böyle!?
(Leviathan)-Hahahaha! Abimi gerçekten gerçek formunu kullanmaya zorladınız.
(Zeus)-Gerçek form!? Bunu ilk gördüğümde bu kadar güçlü değildi.
(Leviathan)-O zaman gerçek gücünü göstermemiştir. Şayet gösterseydi şu anda burada olamazdın.
(Zeus)-Ne saçmalıyorsun lan sen!? Aptal bir şeytanın beni yenebilmesine imkan yok!
(Leviathan)-Ne mi saçmalıyorum? Diyorum ki…işiniz bitti. Abimin gerçek formunu yenebilecek tek bir tanrı bile yok. Hahaha. Şimdi hatırlıyorum.
(Zeus)-Neyi hatırlıyorsun lan!?
(Leviathan)-Ona neden “Kızıl Elmas”ın kısaltması olan “Redamond” dediklerini. O, abim, bu zamana kadar yaşamış olan bütün şeytan krallarından daha güçlü. Onu yenebilecek tek bir şeytan ya da tek bir tanrı bile yok. Ah doğru ya. Onun bu gücünü açıklamak için büyüklerimiz ona şey lakabını takmıştı.
-Umutsuzluğu bile yutan şeytan.
-Lucifer Redamond StarFlare.
(Fulgora)-Ee! Amma boş yaptınız lan! Alt tarafı lanet olası bir şeytan! Ne kadar güçlü olabilir ki!?
Fulgora bir anda tüm bu yüceltmelere dayanamayarak bağırdı ve Lucifer’in üstüne doğru koşmaya başladı. Az önce kalbini kaybettiği için kolay bir şekilde öleceğini düşünerek ona bir yumruk savurdu. Ancak Lucifer bir anda yer değiştirip dibinde belirdi ve o anda Fulgora’nın ayakları yerden kesildi çünkü Lucifer Fulgora’yı boynundan tutarak havaya kaldırmıştı.
Fulgora ise hiç direnmeden, Lucifer’in elinden kurtulmaya çalışmadan hareket etmeyi kesmişti. 1 saniye bile direnç göstermemişti.
Fulgora hareket etmeyi kestikten sonra Lucifer onu bırakmıştı. Fulgora’nın cansız bedeni öylece yere yığılmıştı.
Fulgora ölmüş olmasına rağmen Zeus ve diğerleri oldukça rahat görünüyorlardı. Fulgora’nın ayağa kalkacağını düşünüyorlardı. Sonuçta Fulgora mühürlerini kaldırmıştı. Yani aptal bir şeytan tarafından öldürülemezdi.
Ancak birkaç saniyelik sessizliğin ardından Kral’ın sözleri her şeyi açıklığa kavuşturdu.
(Kral)-Fulgora öldü.
(Zeus)-He? N-ne demek öldü!?
Zeus aniden duyduğu bu sözler karşısında afallamış ve inanamamıştı. Fulgora’nın bu kadar kolay bir şekilde ölmüş olması imkansızdı. Bu olamazdı. Olmamalıydı.
(Kral)-Öldü işte.
(Zeus)-İyi de hiçbir şey yaşanmadı ki!? Nasıl ölmüş olabilir!?
Zeus hala Fulgora’nın öldüğünü kabullenemiyordu. Bu kadar kolay bir şekilde öldürülmüş olamazdı. Mühürleri olmadığı halde bu kadar ölmüş olması saçmalıktı. Anlamsızdı.
(Kral)-Dışarıdan bakıldığı zaman hiçbir şey olmamış gibi görünebilir ancak bir şeyler oldu. Hem de daha önce hiç yaşanmamış bir şey yaşandı. Lucifer, Fulgora’nın ruhunu yok etti. Tanrı bile olsak ruhumuz olmadan yaşayamayız.
(Zeus)-Ruhunu mu yok etti?
Kral’ın açıklamasının ardından Zeus’un bütün neşesi silinmişti. Az önce öldürdüğü için dalga geçtiği adam şu anda tarih boyunca hiç görülmemiş bir yetenek sergiliyor ve direkt olarak ruhu yok ediyordu. Ruhun yok olması kaçınılmaz ölüm demekti çünkü hiçbir iyileştirme yeteneği yok olan bir ruhu düzeltemezdi.
(Fujin)-Seni piç kurusu!
(Raijin)-Salak! Buraya gel hemen! Aptalca bir şey yapma!
Fujin gözleri önünde bir tanrının ölmesine dayanamamış ve Lucifer’e doğru koşmaya başlamıştı. Fujin’in koştuğunu gören Raijin ise hemen peşinden koşmaya başlamış ve onu durdurmaya çalışmıştı ancak başaramamıştı.
Raijin başaramayınca da devreye Set girmişti. Ancak o da Fujin’i durdurmayı başaramamıştı. Kısacası şu anda 3 tanrı Lucifer’e doğru koşuyordu. Ancak tam o anda…
(??)-Lucifer!?
…bir ses Lucifer’in adını haykırdı.
Sesin sahibi dikkatlerini çekmiş olacak ki herkesin dikkati bir anda o noktaya çekildi. Fujin, Raijin ve Set üçlüsü de sesin sahibine bakmak için durdular. Sesin geldiği yere baktıklarında ise Hades’i gördüler.
(Zeus)-Vay vay vay. Cennette kovduğumuz tanrımızda buradaymış bakıyorum.
(Hades)-Lucifer iyi misin!?
Zeus ellerini çırparak Hades’e bunları söylemiş olsa da Hades onu zerre kadar umursamamış mı Lucifer’in durumunu kontrol etmek istemişti. Onun ayakta durduğunu görünce fazlasıyla rahatlamıştı ancak gerçek formunu ortaya çıkardığını görünce endişelenmeden edememişti.
Lucifer kendisine cevap vermemişti ancak Hades yine de sakinleşmeye başlamıştı çünkü az önce sönen yaşam ışığı şimdi yeniden parlıyordu ve Hades’te bunu hissediyordu.
Herkesin dikkatlerinin dağınık olduğu o anda ise aniden yer sallanmaya başladı ve bir anda derin bir çukur belirdi. İçinden de tahminen yüzlerce metre uzunluğunda olan devasa bir iskelet çıktı. İskelet ateşler içinde yanıyordu ve kafasında iki adet dev boynuzu vardı. Tabii ki o boynuzlarda kemikti.
İskelet yerden sadece gövdesinin yarısına kadar çıkmıştı ancak yine de devasaydı.
Hızla elini kaldırdı ve Fujin, Raijin, Set üçlüsünün olduğu noktaya indirdi. Boyutuna göre inanılmaz derecede hızlıydı. Elinin yere çarpmasıyla birlikte ciddi anlamda bütün dünya sallanmış, hatta yörüngesinden birkaç santim sapmıştı.
Dev iskelet elini yerden kaldırdıktan sonra ortaya çıkan manzara fazlasıyla tahmin edilebilirdi. Fujin, Raijin ve Set ezilerek dümdüz olmuşlardı. Ve ruhları yok edildiği için geri dönüşü olmayan bir şekilde ölmüşlerdi.
(Zeus)-Böyle bir güç…
(Leviathan)-Ne oldu? Korktun mu? Abim siz köpeklerin seviyesini geçeli çok oluyor.
Zeus gözlerine inanamıyordu. Bir şeytanın bu kadar güçlü olması akıl alır şey değildi.
(Zeus)-Kral bir şey yap!
(Kral)-Bir bakalım. Ah buldum. Yer çekimi: 1 milyar kat.
Kral hızla bir fikir düşünmüş yer çekimi yeteneğini yüksek bir seviyede uygulayarak Lucifer’i bastırmıştı. Daha doğrusu öyle yaptığını düşünmüştü.
Ancak Lucifer bu durumdan hiç etkilenmemişti ve dalga geçercesine rahat bir şekilde yürümeye başlamıştı. Ancak bir anda yerden bir yükselmişti.
(??)-Onu bana bırak Lucifer!
Wukong aniden zıplayarak yerden kalkmış ve sopasıyla Kral’a sert bir darbe indirmişti. Ardından da kafa banı yeniden kaybolmaya başlamıştı. Sonra Lucifer’e dönerek…
(Wukong)-Gücünü daha güçlülerine sakla. Eminim ki hala birkaç kozları vardır. O yüzden Kral’ı bana bırak ve gücünü saklamaya bak. Zaten o köpekle halletmem gereken bir davam var.
(Kral)-Vah vah vah. Yaşlandıkça hata yapma oranım artmış. Lucifer’i yer çekimi altına alayım derken seni serbest bıraktım ha?
(Wukong)-Merak etme. Beni sen serbest bırakmadın. Kafa bandımı, yani sınırlayıcımı kaldırdım ve yer çekiminden kurtuldum. Ve şimdi o çirkin suratını ezip Ejder’i buraya geri getirmeni sağlayacağım! Tabii sonra da kafanı uçuracak ve aramızdaki davaya sonsuza kadar son vereceğim.
(Kral)-Ahh, çok konuşuyorsun. Sesin kulaklarımı acıtıyor.
Kral elini kaldırdı ve top şeklinde bir elektrik akımı Wukong’a doğru ateşlendi. Wukong ise bir beysbol oyuncusu gibi gerilerek sopasını çekti ve tüm gücüyle elektrik yüklü topa vurarak çok uzaklara gönderdi.
Ardından da…
(Wukong)-Bütün davamız bugün son bulacak Yeşim Taşı Kralı!
…diye haykırarak Kral’a doğru tüm gücüyle koşmaya başladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..