Melekler ve diğerleri dövüşürken aynı anda Ejder’in ve 10 bin insandan oluşan yeni ışık formunun arasındaki savaş devam ediyordu. Ejder, ışık formu tarafından sürekli olarak darbelere maruz kalıyor ve tepki vermiyordu. Ağzı yüzü kan içinde kalmıştı ve karşılık vermiyordu.
Ama saçma bir şekilde gülümsüyordu. Başka birisi bu kadar çok darbe almış olsaydı şimdiye kadar kesinlikle ölmüş olurdu ancak Ejder hala hayattaydı. Sadece her tarafı kanlar içindeydi o kadar. Tabii ışık formunun mevcut gücü de hafife alınacak bir güç değildi. İnsanlık dışı gücü ile Ejder’e zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda ona saldırı şansı tanımıyordu.
Bacağından tutup onan onlarca kez yere çarpıyor. Bundan sıkılıp Ejder’in kafasını tutuyor ve tekrar tekrar yere vuruyordu. Ejder’in iyileşme faktörünü fırsat bilerek uzuvlarını yüzlerce kez kopartmıştı bile hala bazı saldırılarında Ejder’in göğsünü delip geçiyordu. Ancak Ejder her seferinde iyileşiyor ve aynı şeylere maruz kalıyordu.
(Zeus)-Tch! Az önce boktan bir hata yapmış olabilirim ama hala mühürsüz insanlara sahibiz. Mühürsüz insanlar doğru çalışmayla mühürleri olan bir tanrıyı rahatlıkla öldürebilecek kadar güçlenebilirler. Mühürleri olmayan tanrılar hala onlardan güçlüler ama sıkıntı değil. Ejder’e bu kadar hasar verebilecek kadar güçlü olmaları bile insanların potansiyelini kanıtlıyor. Çok yakında Ejder’in iyileşme faktörü bile bir işe yaramamaya başlayacak.
Zeus yumruklarını birbirine çarptı ve…
(Zeus)-İşte o zaman araya girip onu şerefsizi kendi ellerimle öldüreceğim. Karımı öldürmek ne demekmiş ona göstereceğim!
Zeus karısının gözleri önünde parçalanmasından dolayı öfkeyle doluydu ve tüm bu öfkesini kusacak bir yer arıyordu. O yer olarakta Ejder’i seçmişti ve dediği gibi Ejder’in iyileşme faktörünün devre dışı kaldığı an saldırıya geçecekti. Karısı Hera’nın intikamını aynı şekilde Ejder’i parçalayarak alacaktı.
***
Yerin en dibine doğru patlayan kırmızı ışık yer altını paramparça ederek magmaya kadar ulaştıktan sonra toprak kızardı ve magma bir bomba gibi patlayarak yeryüzüne akın etti.
Rose’nin özel hareketi olan Kızıl Gök Ejderi çok güçlüydü. Her ne kadar Kızıl Gök Ejderi’ni kullanan kişi Ejder olsa da bu saldırıyı geliştiren kişi Rose’ydi. Rose birkaç kez bu saldırıyı kullandıktan sonra bir şeyde karar kılmıştı. Bu saldırı evet çok güçlüydü ama taşıdığı bu güç yüzünden kullanıcının bedenine bindirdiği yükte çok fazlaydı. Normal bir insan olan Rose bu yükü kaldıramıyordu. Saldırıyı bir defa kullandıktan sonra bile uzun saatler boyunca dinlenmesi gerekiyordu. O yüzden de şu anki hareketi olan Mavi Gök Ejderi’ni geliştirmişti.
Mavi Gök Ejderi, Kırmızı Gök Ejderi kadar güçlü değildi ve vücudu o kadar fazla yük bindirmiyordu. Rose’nin Mavi Gök Ejderi’ni geliştirdiği sırada Ejder’de kendi hareketini geliştirmeye çalışıyordu ancak bulduğu hareket babası tarafından yasaklanmıştı. Hareketi yasaklanan Ejder ise Kızıl Gök Ejderi’nin üzerine çökmüştü ve onu kullanmaya başlamıştı.
Ejder, Kızıl Gök Ejderi’ni kullanmaya başladıktan sonra hareket Rose’nin kullandığı Kızıl Gök Ejderinden yüzlerce kat daha güçlü bir hale gelmişti. Zaten o günden sonra da Rose, Kızıl Gök Ejderi’ni hiç kullanmamıştı. Şimdiye kadar yani.
Sonuçta şu anda mühürleri yoktu ve tamamen insan üstü bir seviyedeydi. Yine de hala Ejder’le aşık atabilecek bir seviyede değildi. Ama bu durum onun bir melekle savaşabilecek durumda olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Magmalar dışarıya doğru yükselirken aniden devasa bir rüzgar yer altından fırladı ve beraberinde daha da fazla magmayı yeryüzüne taşıdı. Ardından da bir ses duyuldu.
(??)-Bu kadarının beni yenmeye yeteceğini mi düşündün!?
Hemen ardından da Mikail’in yer çakılarak açtığı delik inanılmaz bir boyuta ulaştı ve dışarı fışkıran tüm magma delikten içeriye doğru yağmaya başladı. Sonra da önde Mikail ve arkasında da Rose ve bindiği Kızıl Gök Ejderi olacak şekilde delikten dışarı çıktılar ve savaşı yeniden gökyüzüne taşıdılar.
Mikail’in kopan kanadı yenilenmişti ve rahat bir şekilde uçabiliyordu.
(Rose)-Bu kadarı yetmiyorsa daha fazlasını yaparım olur biter! Kızıl Gök Ejderi! Kükre!
Rose’nin emriyle birlikte kızıl siluet ağzını açtı ve duyanların kulak zarlarını patlatacak kadar sesli bir şekilde kükredi. Sonra da boğazı kızıllaştı ve az önce magmaya ulaşandan çok daha büyük bir enerji serbest kaldı.
Mikail kanatlarını önüne kapatarak bu saldırıyı karşılamayı seçti ve devasa enerji patlamasının içinde kaldı.
(Mikail)-Bu da yetmeyecek!!!
Mikail bağırdı ve kanatlarını gür bir şekilde açarak enerji dalgasını dağıtmayı başardı. Ancak ağzından kanlar boşalıyordu. Ayrıca derin derin nefesler alıyordu. Yani yorulmuştu. Bu saldırı ona gerçekten fazla gelmişti.
Ancak yorulan tek kişi kendisi değildi. Bu saldırı Rose’yi de çok yormuştu. Mikail’in ağzından kan gelmesini sağlamak için çok fazla enerji harcamak zorunda kalmıştı.
(Rose)-Yetmeyecek mi? Hah. Kendini kandırmayı bırak. Bir saldırıyı daha kaldıramazsın.
(Mikail)-Ve sende o bir saldırıyı yapamazsın.
Mikail Rose’nin fazla enerjisinin kalmadığının farkındaydı ve bu durumu lehine çevirecek bir plan düşünüyordu.
(Rose)-Dayanıklılığımı hafife almaya kalkma. Ben hayatımın yarısından fazlasını Ejder’le antrenman yaparak geçirdim. Normal bir insan olmama rağmen dayanıklılığım fazlasıyla gelişmiş durumda.
(Mikail)-Hah. En fazla ne kadar gelişmiş olabilirsin ki?
(Rose)-Ne kadar mı? Soruya bak. Kafama yüzlerce kez ağaç darbeleri yedim ben. Yüzlerce kez uçurumdan aşağı düştüm. Binlerce defa Ejder’in ölümcül saldırılarına maruz kaldım. Muhtemelen 5000 defadan fazla kez bayıldım. Ejder gibi bir canavarla antrenman yapmak ne kadar zordu biliyor musun? Ben daha fazla savaşmak istemeyip sessiz bir hayat istemeye başlayana kadar her gün cehennemvari antrenmanlara katlandım. Boş yere mi dünyadaki en güçlü kız olduğumu düşünüyorsun? Tanrı ve melek gibi üst varlıkları saymazsak dünyada yaşayan en güçlü ikinci insan benim. Ama bugün burada bulunuyorsak ve mühürlerim kalkmasına rağmen seni yenemiyorsam dünyanın en güçlü kızı olmamın hiçbir anlamı yok! O yüzden…KÜKRE! KIZIL GÖK EJDERİ!!!
Rose’nin ayakları altındaki ejderha siluetinin rengi daha da kızıllaştı ve parlamaya başladı.
(Rose)-İşte bu son saldırı! Kızıl Gök Ejderi’nin Yıkım Çığlığı!
Siluet kafasını geriye götürdü ve boğazı enerjiyle dolmaya başladı. Kızıl renkli enerji öylesine sıcak bir hava yayıyordu ki yanına yaklaşmak bile erimenize neden olabilirdi. Mikail bu sıcaklığa dayanabiliyordu. Ama yorgunluğu yüzünden çevik değildi. Yani bir an önce harekete geçmezse bu saldırıdan kaçamayacaktı.
O yüzden kanatlarını çırparak kaçmaya başladı. Bu saldırıdan kurtulduğu sürece Rose’yi rahatlıkla öldürebilirdi. Sonuçta Rose bu saldırıyla birlikte bütün enerjisini kullanmış olacaktı ve hareket edemeyecek hale gelecekti.
“Hadi kanatlar! Biraz daha hızlı! Beni bu saldırıdan kurtardığınız sürece her şeyi yapabiliriz!”
Ejderha silueti ağzını Mikail’e doğru çevirdi ve topladığı bütün enerjiyi ateşledi. Ateşlenen enerjinin çapı öylesine büyüktü ki Mikail’in kaçabilmek için 20 metreden daha uzağa gitmesi lazımdı. Ancak artık çok geçti. Devasa enerji dalgası ateşlendikten sonra 1 saniye bile sürmeden Mikail’e ulaştı ve onu içine hapsederek yoluna devam etti.
Toprağa çarptıktan sonra toprağı kolayca yarıp geçmeye başladı ve yüzlerce metre boyunca bu şekilde ilerleyerek dünya yüzeyinde devasa bir yarık açmayı başardı.
Saldırı bittikten sonra Mikail’in
bedeniyle ilgili hiçbir şey görünmüyordu. Bu saldırı onun bütün bedenini varoluştan
silmişti. Hem de bir daha asla geri gelmeyecek şekilde.
(Rose)-Başardım.
Rose kollarını kaldırarak zafer pozu verdi ve altındaki siluet kaybolmaya başladı. Rose’de kaybolmaya başlayan siluetin içinden geçti ve hareketsiz bir şekilde yere çakıldı.
(Rose)-Haaa. Huuu. Yaptım. Bir meleği öldürdüm. Ahhh, her yerim ağrıyor. Ama, artık Ejder’in neden bu kadar dövüş meraklısı olduğunu anlayabiliyorum.
Bedenini hareket ettiremeyen Rose kendisini zorlayarak kollarından birisini kaldırarak gözüne çarpan güneşi engelledi ve sözlerini bitirdi.
(Rose)-Demek senin gözünden dünya böyle bir yer.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..