Bölüm-131 Sayk Azrail’e Karşı

avatar
426 1

Ejderha İmparator - Bölüm-131 Sayk Azrail’e Karşı


Sayk’ın kılıcı ve Azrail’in tırpanı yüzüncü kez çarpıştıktan sonra da bir şey değişmemişti. Her seferinde aynı şey oluyor ve ikili, enerjilerinin getirdiği dalgalanmalarla savruluyorlardı.


(Azrail)-İnsan bir kılıç kullanıcısının bu kadar güçlü olmasını beklemiyordum.


(Sayk)-Sanırım bu konu için Zeus’a teşekkür etmelisin. Ama, sence de kendini tutarak beni fazla aşağılamıyor musun? Tamam, beni tek hareketle öldürmek istemiyor olabilirsin ama bu tüm gücünü tutman gerektiği anlamına gelmiyor.


Sayk sakin bir dille Azrail’e olan sitemini dile getirmişti ve kendisini tutmamasını istemişti. Dövüşe başladıkları ilk andan beri Sayk, Azrail’in kendisi tuttuğunun farkındaydı ve kendisi de aynı şekilde tüm gücünü kullanmıyordu. Ama onun bunu yapmasının tek nedeni Azrail’in kendisini tutmasıydı.


O gücünü artırdıkça kendisi de artıracaktı ve yavaş yavaş tüm güçlerine erişeceklerdi. Ancak Azrail bir türlü daha fazla güç kullanmıyordu. Nedeni de Sayk’ın söylediği gibiydi. Rakibini anında öldürmek istemiyordu. Girdiği dövüşten zevk almak istiyordu. Zorlanmak ve her şeyini ortaya dökmek istiyordu.


(Azrail)-Tüm gücümü kullanırsam dayanabileceğinden emin misin?


Azrail keskin ses tonuyla bunları söylemişti çünkü bir insanın kendi gücüne dayanabileceğini düşünmüyordu. Ayrıca çoktan yasak tekniği kullanmıştı yani çoktan sınırlarının binlerce kat ötesindeydi. Tek hareketle Sayk’ın yok etmesi hiç zor olmazdı. Ancak…


(Sayk)-Emin değilim. Ama, denemeden bilemeyiz değil mi!?


…Sayk’ın gülüşü kafasındaki bu düşünceyi bir kenara koymaya zorlamıştı.


(Azrail)-Yine de tüm gücümü kullanmak istemiyorum. Ama daha fazla güç kullanabilirim.


(Sayk)-Bu da bir başlangıç olur sanırım.


Sayk kılıcını birkaç kez savurarak gard aldı ve beklemeye başladı. Aynı anda ise Azrail’in tırpanı parlamaya ve küçülmeye başladı.


Karanlık bir şekilde parlayan tırpan küçüldü küçüldü ve bir kılıç boyutuna kadar indi.


(Azrail)-Madem daha fazla güç kullanacağım o zaman daha düzgün bir dövüşümüz olsun.


(Sayk)-Sen ne zamandan beri kılıç kullanabiliyorsun lan!? D


(Azrail)-Her zaman kullanabiliyordum. Tırpanım her türlü silahın şeklini alabilir. Ateşli olanlar hariç. Gerçi, zaten o tür silahlara ihtiyacım yok. Sonuçta ben yakın dövüş kadınıyım.


(Sayk)-Hahahaha. Sen gerçekten çok iyisin. Hatta en iyisisin.


(Azrail)-Göreceğiz.


Diyen Azrail bir anda atıldı ve Sayk’a göre sağdan, kendine göre sol taraftan saldırıya geçti. Sayk ise hemen geriye eğildi ve Azrail’in saldırısından kurtuldu. Ardından hala eğilmiş haldeyken daha güçlü bir saldırı yapabilmek için sol elini yere koydu ve sağ eliyle kılıcını sallayarak Azrail’in boynunu hedefledi.


Ancak Azrail aniden takla atarak bu saldırıdan kurtuldu. Hemen ardından hiç beklemeden kılıcını savurarak geriye döndü ve Sayk’ı ikiye bölmeye çalıştı. Sayk gelişmiş refleksleri sayesinde düzelir düzelmez kılıcını arkasına tuttu ve Azrail’in saldırısını savuşturdu.


(Sayk)-Nasıl yaptım lan onu ben!?


Kılıcı arkasındayken kendisi de hızlıca arkasına döndü ve Azrail’le göz göze geldi. Hatta öyle ki Azrail biraz daha zorlasa Sayk’ı dudaktan öpebilirdi. Azrail’i bu kadar yakından gören Sayk kılıcını salladı ve Azrail’in geri kaçmasını sağladı.


Geri kaçan Azrail beklenmedik bir hareket yaptı ve düzgünce nişan bile almadan kılıcını fırlattı. Sayk hızla üzerine gelen kılıca karşı savunma olarak yana zıpladı ve kılıca yandan bir yumruk indirdi.


“Tch! Çatlamadı bile!”


Yumruğu atmasındaki amaç kılıcı kırmaktı ancak başardığı şey kılıcın yönünü değiştirmekten başka bir şey değildi. Azrail’in kılıcını tek yumrukla kırabileceğini düşünmüş olması pekte mantıklı bir şey değildi. Ama denemişti.


(Azrail)-Kılıcıma dokunmasana lan! Kılıcımın onuruna leke süreceksin!


(Sayk)-Üzerime atmasaydın lan o zaman değişik! Sokturtma onuruna!


Kılıcına dokunulmasına sinirlenen Azrail’in bağırmasına karşılık olarak Sayk’ta eşit seviyede bir dil kullanmıştı.


Derken Azrail’in kılıcı geniş bir “u” dönüşü yaparak yeniden Sayk’a doğru hareketlendi ancak Sayk bu sefer kılıcını direkt bir şekilde yukarıdan aşağıya doğru savurarak saldırıyı savuşturdu.


(Sayk)-Şimdi mutlu mus…öğh-k…sen ne zaman…


Sayk kılıcı bir kez daha atlattıktan sonra Azrail’e dönmüştü ancak daha dönerken karnının yırtıldığını hissetti ve kan kusarken elini karnına saplamış olan Azrail’i gördü.


(Azrail)-Savaş alanındayken asla dikkatini tek bir şeye verme. Aksi takdirde ölürsün.


(Sayk)-Öyle mi dersin?


Sayk’ın suratındaki kanlı gülümsemeyi gören Azrail neler olduğunu anlamaya çalışırken boşta olan kolu birden yere düştü.


(Azrail)-Ha?


(Sayk)-Senin varlığını hissetmediği mi falan mı zannediyorsun sen? Bilerek bana saldırmana izin verdim. Ve tam geriye dönerken kılıcımı savurup sol kolunu kestim. Artık tek kola sahipsin.


(Azrail)-HAHAHAHAHA!!!!!!!


Azrail kanla kaplı sağ elini suratına götürüp suratının yarısını kapattı.


(Azrail)-Sen…sen…sen…SEN EN İYİSİSİN!!! SENİ PARÇA PİNÇİK EDECEĞİM!!!


Son kelimelerini söylerken kafasını sertçe kaldırdı ve karanlık bir şekilde parlayan sol gözüyle Sayk’a bakmaya başladı. Sağ eli hala suratının sağ tarafını kapatıyordu. Derken elini, yüzüne sürte sürte, uzun tırnaklarıyla kendi suratını kese kese indirdi ve kılıcını yerden aldı.


(Azrail)-Madem güç istiyorsun! Al sana güç!


Azrail kılıcını sertçe yukarıdan aşağıya doğru savurdu ve çıkan keskin enerji dalgası toprağı kağıt gibi yararak ilerlemeye başladı. Saldırıdan zar zor kaçınan Sayk ise…


“Sanırım uyuyan yılanı uyandırdım.”


…diye düşündü.


Ardından Azrail az öncekiyle aynı saldırıyı yaptı ancak bu sefer bir tüfek gibi sıralamaya başladı. Art arda yüzlerce keskin enerji dalgası Sayk’a doğru hareket ediyordu ve Sayk bu saldırıların hepsinden kaçmakta zorlanıyordu.


(Azrail)-Saldırılarımdan kaç-MAAAAAAA!!!!!!!!!!!


Azrail delicesine haykırdı ve daha da hızlandı.


Sayk ise saldırılardan kaçmayı bırakmış ve hepsini karşılamaya başlamıştı. Kılıcını büyük bir ustalık ile kullanıyor ve üzerine hücum eden tüm enerji dalgalarını mükemmel bir şekilde keserek kendisini kurtarıyordu.


“Lanet olsun! Saldırı menzilinden çıkıp ona saldıracak bir boşluk bulamıyorum!”


(Azrail)-Ne oldu!? Sorun ne!? Neden şimdi de beni kesmiyorsun!? Yoksa küçük bir köpek gibi saldırılarımı keserek güçlü olduğunu mu düşüneceksin!? İşte sana tüm gücümü sunuyorum. Hadi durma da beni daha fazla parçala! Kendimi benim kanımla yıka! Eğer bunu başarabilirsen gerçekten güçlüsün demektir! Durma hadi ve saldır bana!


Azrail kafayı yemiş gibi görünüyordu ve gırtlağını yırtmak istercesine bağırıyordu. Sayk ise bu duruma sessiz kalmayı seçmişti.


(Azrail)-Hey! Konuşsana lan! Az önceki gülümseyen suratına ne oldu!? Yoksa dilini kediler mi kaptı!?


“Sakin ol Sayk. Sakince onun yaptığı saldırıyı analiz et. Önce enerjini kılıcında topla. Kılıcın sana mutlaka cevap verecektir. Sakin ol. Sakin. Sakin.”


Sayk yavaşça gözlerini kapattı ancak gelen saldırıları kesmeye devam ediyordu.


“Kılıcı hisset. Onun arzularını anla ve cevap ver. Sen kılıcınsın. Ve kılıcında sen. İkiniz tek bedensiniz. İkimiz tek bedeniz.”


O anda Sayk’ın kılıcı parladı ve Azrail’in yağdırdığı enerji dalgalarının ortasında kocaman bir boşluk oluştu.


(Sayk)-İşte bu!


Sayk kılıcını kaldırdı ve kılıcı beyaz bir aurayla parlamaya başladı. Sayk kılıcını Azrail’in yaptığı gibi savurdu ve ölümcül bir enerji dalgası kılıçtan fırlayarak doğrudan Azrail’e çarptı.


Darbeyi yiyen Azrail kan kusarak savruldu ve sert bir şekilde yere çakıldı.


(Azrail)-Sen na-sıl..?


(Sayk)-Doğduğum ilk an bu kılıç elime verildi. Yani doğduğum ilk andan itibaren bu kılıca sahiptim ben. O yüzden onu anlamak için fazla çaba sarf etmeme gerek yoktu. Yıllardır aramızda bir ilişki vardı zaten. Şimdi ise o ilişkiyi daha da derin bir hale getirdik. Değil mi ortak?


Sayk kılıcına baktı ve cevap olarak bir parlama aldı.


(Sayk)-Pekala. Şimdi gerçek bir kılıç savaşına başlayabiliriz.


Azrail ayağa kalkarken Sayk’ın göremeyeceği şekilde gülümsedi ve fısıldadı.


(Azrail)-Öyle mi olacak dersin?


(Sayk)-Ne diyorsun be? Sesli konuş biraz!


(Azrail)-Diyorum ki…


Azrail bir anda Sayk’ın dibinde belirdi ve Sayk zorla savunma yapmak zorunda kaldı.


(Azrail)-…PİMİNİ ÇEKECEĞİM!!!


Sayk Azrail’e baktığında, gözlerinin kocaman açılmış olduğunu ve uzun dilinin çenesinin altına kadar uzanarak dışarı çıkmış olduğunu gördü.


Sayk saldırıyı savunduktan sonra Azrail bir kez daha üstten saldırdı ve Sayk aynı şekilde kılıcıyla kendisini korudu ancak ayakları toprağa saplandı ve yer 3 katman olacak şekilde parçalandı.


Ardından Azrail bir kez daha kılıcını savurdu ve…


(Azrail)-Parçalan.


Azrail’in bu lafından sonra Sayk’ın hiç beklemediği bir şey yaşandı.


(Sayk)-A-ama nasıl? Kılıcım, çatladı. Bu olamaz.


(Azrail)-Kaybol lanet fare!!!


Azrail kılıcını bir kez daha savurdu ve Sayk’ın çatlayan kılıcı bu darbeye dayanamayarak paramparça oldu. Ardından da gökyüzünde savrulan parçaları yavaşça parlaklığını yitirdi. Parçalar sessizce toprağa düştüklerinden tüm parlaklıkları silinmişti bile.


Bu olay karşısında Sayk istemsizce diz çökmüştü. Bakışları sadece kılıcının kırılan parçalarını görüyordu. Neden böyle olmuştu? Daha yeni kılıcıyla çok iyi bir şekilde anlaşmıştı. Ama şimdi kılıcı paramparça bir haldeydi.


(Azrail)-Gah-hahahahahahaha!!!!!!! Benimle uğraşırsan ne olacağını gördün mü!? Senin gibi basit bir insanın gerçekten de beni yenebileceğini mi düşündün!?


(Sayk)-…meyeceğim.


(Azrail)-Ha? Ne diyorsun? Sesin çıksın biraz!


(Sayk)-…etmeyeceğim.


Sayk’ın dediklerini beklemek istemeyen Azrail diz çökmüş haldeki Sayk’ın burnunun dibine kadar geldi. Kılıcını kaldırdı ve Sayk’ın kafasını kopartıp canını almak için gözünü bile kırpmadan acımasız bir şekilde savurdu.


(Sayk)-Kılıcıma zarar veren kimseyi AFFETMEYECEĞİM!!!


Azrail’in kılıcı tam kendisine çarpacakken Sayk aniden haykırdı ve Azrail ne olduğunu bile anlamadan birkaç adım geri itildi. Bir an sonra göğsünde kocaman bir yarık belirdi ve kanlar akmaya başladı. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr