Ejder farkında bile olmadan oradan kaçtıktan sonra diğerleri birbirlerine bakmaya başladılar. Ejder’in neden böyle tepki verdiğini bir türlü anlayamamışlardı. Tepkileri onlara fazlasıyla abartılı gelmişti ama ters bir şeylerin olduğunu da anlamışlardı.
Yine de bu tersliğin ne olduğunu bilmiyorlardı.
(Kaplan)-Ne oldu ki şimdi bu çocuğa?
Kaplan merakını içinde tutamadı ve sordu. Yıllardır birlikte yaşıyorlardı ve Ejder her gün kendisini görüyordu. Neden böyle bir tepki verdiğine dair en ufak bir fikri bile yoktu. Özellikle de Ejder bu kadar sevecen bir çocukken. Küçüklüğünden beri aile sevgisiyle büyütülmüş ve harika bir şekilde yetiştirilmişti.
Ama şu anda verdiği bu tepki Kaplan’ın bildiği Ejder’e tamamen tersti.
(Bella)-Bilmeden bir hata mı yaptık ki?
O sırada Ejder’in annesi, daha doğrusu Rose’nin ama karışıklık yüzünden Ejder’in annesi olan Bella aklına ilk gelen şeyi dile getirerek kocası olmaması gereken kocasına cevap verdi.
(Kaplan)-Sanmıyorum. Yanlış bir şey yapsaydık Ejder bize kesinlikle söylerdi.
Kaplan’ın bu sözleri sırasında Medusa aniden kendine geldi. Ejder’i o şekilde görmek onu şoka sokmuştu ve olduğu yerde kalmasını sağlamıştı. Derin bir nefesle birlikte kendine gelen Medusa hemen etrafına bakındı ve Ejder’i göremeyince panikledi.
(Medusa)-Ejder nerede!?
Hemen Ejder’i sordu ve bir cevap beklemeye başladı. Kuzgun’la göz göze geldiğinde Kuzgun eliyle Ejder’in gittiği tarafı gösterdi ve…
(Kuzgun)-Şuraya doğru gitti. Hayır. Kaçtı demek daha doğ…
Medusa Kuzgun’u sözünü bitirmesini bile beklemedi ve doğruca o tarafa doğru koşmaya başladı. Neyse ki Ejder’in duygu durumu yüzünden aurası kabarmış bir haldeydi ve nerede olduğu kolayca hissedilebiliyordu.
Medusa’nın ilk başta onu hissedememesi ve soru sormasının nedeni şoktan çıktıktan sonra odaklanamamış olmasıydı. Ama şimdi odaklanabiliyordu. Ejder’i bulmalı ve ne yaptığını kontrol etmeliydi. Ona destek çıkmalıydı.
Ejder zaten alabildiğine dengesiz birisiydi ve aklı yerinde değildi. Birde üstüne şu anki olaylar eklenince kim bilir aklı ne hale gelmişti. Zaten sıfırın altında olan akıl sağlığı şu an nerelerdeydi Medusa tahmin bile edemiyordu.
Eskiden olsa ikinci kişiliği sayesinde aklı bozuk olsa bile düşünme yetisi yerinde duruyordu ama şu anda ikinci kişiliği, daha doğrusu abisi Kuzgun olmadığı için düşünme yetisi de bozulmuş olmalıydı. Yani şimdiye kadarkilerden çok daha dengesiz bir Ejder mevcuttu.
Medusa bu konuda ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ejder’i nasıl sakinleştirebileceğini bilmiyordu. Basit bir manga ya da bir filmde olsalardı ona sarılarak onu sakinleştirebilirdi ama Ejder bu kuralların dışındaydı.
Şu anda Medusa’nın sarılması bile Ejder’i sakinleştirmeye yetmeyebilirdi. Medusa’nın işe yaraması için dua etmekten başka şansı yoktu. Ona sarılabilir, onu öpebilirdi. Ama işe yaramazsa ne yapabilir hiçbir fikri yoktu.
Medusa’nın varlığı bile Ejder’i sakinleştirmeye yetiyordu. Ama Ejder’in kontrolden çıktığı zamanlar mevcuttu. Ve Ejder şu anda özellikle kötü bir durumdaydı çünkü Medusa bir şeyler hatırlıyordu. Ejder’in tamamen karanlığa dönüştüğünü hatırlıyordu.
Ejder kendisini dirilttiğinde yaşadığı her şeyi de ona göstermişti. Yani Medusa, Ejder’in Gaia ile girdiği savaşın tamamını biliyordu. Ve işin kötü tarafı Ejder şu anda o formuna doğru yol alıyordu. Çünkü tıpkı o zamanda olduğu gibi Ejder’in ayakları karanlığa dönüşmüştü.
Karanlık bir aurayla sarılmamıştı. Gerçekten karanlığa dönüşmüştü. Ejder’in “Mutlak Karanlık” formuna geçmesini istemiyordu. O şey bir form muydu emin değildi ama Medusa o görünüşe bu şekilde seslenmeyi seçmişti.
Ejder’in karanlık kişiliğine tam uyuyordu. Ve Ejder kendisini “Mutlak Olan” olarak görüyordu. Yani bu isim Ejder’in o görüntüsüne tam oturuyordu.
Medusa tam 3 dakikadır koşuyordu ve daha yeni Ejder’in gittiği yere ulaşabilmişti. Ejder 9000 kilometre uzağa kaçmıştı ve bir mağaranın içinde dizlerini kafasına kadar çekmiş bir halde oturuyordu.
Belli belirsiz bir şeyler mırıldanıyordu. Medusa mağara girişinde durdu ve girme konusunda tereddüt etti. Ama sonra tereddüt etmenin hiçbir işe yamayacağı kararına vardı ve ilk adımını attı. Mağaraya adımını atar atmaz hissettiği ağırlık katlandı ve karşı konulmaz bir hal aldı.
Sanki dünyadaki yerçekiminden binlerce kat daha fazla yerçekimine sahip ayrı bir boyuta giriş yapmış gibiydi. Attığı her adımda nefes almak biraz daha zorlaşıyor ve kalbi zorlanıyordu.
Ejder’e biraz yakınlaştıktan sonra mağaranın içerisinde acı içinde kıvranan birkaç kertenkele gördü. Ve kenarda bacakları çürümüş olan bir grup çöl tavşanı vardı. Hayvanlar hala canlılardı ama çürüyorlardı. Yaşlanıyor gibi duruyorlardı.
Ejder’in aurası aşırı ölümcüldü. Sadece küçük bir miktarı bile dünyadaki yerçekiminden binlerce kat daha ağır ve canlı yaşamını çürütecek kadar zehirliydi.
Medusa birkaç adım daha attıktan sonra Ejder’in söylediği şeyler anlaşılır olmaya başladı.
(Ejder)-Abim hayatta. Babam hayatta. Rose hayatta. Benim suçum. Geleceği değiştirdim. Ben suçluyum. Abim hayatta. Babam hayatta. Rose hayatta. Benim suçum. Geleceği değiştirdim. Ben suçluyum. Abim hayatta. Babam hayatta. Rose hayatta. Benim suçum. Geleceği değiştirdim. Ben suçluyum. Hepsi benim suçum. Herkes hayatta.
(Ejder)-Ölmüş olmalıydılar. Hepsihepsihepsi ölmüş olmalıydılar. Hiçbiri hayatta olmamalı. Değiştirdim. Bozdum. Parçaladım. Oynadım. Çarpıttım.
Ejder’in söylediği şeyler akıl sağlığının dibinde dibini gördüğünü gösteriyordu ve Ejder’in bu halini gören Medusa’nın gözleri dolmuştu. Sevdiği adam gözleri önünde aklını yitirmişti. Ve hala da yitirmeye devam ediyordu.
(Medusa)-Ej… der…
(Ejder)-Git başımdan!!!
Medusa farkında bile olmadan Ejder’in adını sayıklamıştı. Ejder ise haykırarak karşılık vermiş ve ses dalgalarıyla Medusa’yı geri ittirmişti. İçinde olduğu mağara çatlamış ve dökülmeye başlamıştı. Ama Medusa ayaklarını yere çivilemişçesine sert basmış ve yerinden bile kıpırdamamıştı.
Şu anda Ejder’i yalnız bırakmaması gereken tek kişi kendisiydi. Diğerleri onu yalnız bırakıp sakinleşmesini beklemeyi bile seçse kendisi bunu seçmeyecekti. Eğer o da bunu yaparsa Ejder geri dönülmeyecek şekilde delirebilirdi.
Zaten geri dönebilecekleri bir noktada değillerdi ama bundan daha ileriye gitmeleri işleri daha da kötü bir hale getirirdi. O yüzden Medusa ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Tek tek, sakince, avını korkutmamak için nefes bile almayacak kadar ileri giden bir yırtıcı gibiydi.
Tek fark, en ufak yanlış hamlesinde av kendisi olurdu.
(Ejder)-Abim dirilmiş. Babam dirilmiş. Rose dirilmiş. Seni ben dirilttim. Ölü olmalıydınız. Hepiniz ölüp beni yalnız bırakmalıydınız. Neden sessizce delirmeme izin vermiyorsunuz!?!?!?
Ejder başını kaldırıp kendisine doğru yaklaşan Medusa’ya baktı. O anda ise Medusa’nın eli ayağı boşaldı ve dizleri üzerine düştü. Gözleri daha da doldu ve 1 damla gözyaşı süzülerek yere düştü. Gördüğü şey onu ağlamaya itmişti.
(Medusa)-Ejder sen…
Diyecek bir şey bulamıyordu. Ejder gerçekten korkunç görünüyordu. Ama bu korkunçluk gerçek bir korkunçluk değildi. Bitik görüntüsünün getirdiği korkunçluktu. Yani korku hissini değil acıma duygusunu tetikliyordu.
Medusa’nın elinin ayağının boşalmasını sağlayan bu görüntü ise Ejder’in göz bebeklerinin silinmiş olması ve kan ağlıyor olmasıydı. Bugüne kadar sadece bir defa ağlayan Ejder şu anda kan ağlıyordu. Yanaklarından aşağıya göz yaşları değil kanlar akıyordu.
Medusa güçlü durmak istedi ancak başaramadı. Eli ayağı boşaldıktan sonra hareket etmekte zorlanıyordu.
(Ejder)-NEDENNEDENNEDEN!?!?!? Sadece yalnız başıma delirip ölmek istedim! Neden sürekli karşımda beliriyorsunuz!? Neden beni yalnız bırakmıyorsunuz!? Acıma son vermek yerine neden sürekli olarak acımı dinç tutup beni parçalamasına izin veriyorsunuz!? Sizi görmek bana acı veriyor! Sizi düşünmek bana acı veriyor! Sizi bilmek bana acı veriyor! Hayatta olmak bana acı veriyor! Ölemiyor olmak bana acı veriyor! Beynim parçalanıyor! Kalbim parçalanıyor! Ruhum parçalanıyor! Ve hiçbiriniz bunu görmüyorsunuz! Ben gözlerinizin içine baka baka yıkılıyorum ama hiçbiriniz bunu görmüyorsunuz!
(Ejder)-Ben asla iyi olmadım. Abim ve ailem öldükten sonra bir gün bile olsun iyi hissetmedim. Kendimi rahatlatmak için onların yanına gitmek istedim ama yapamadım! Ölemiyorum! Ama çoktan öldüm bile! Ben ailemle birlikte öldüm! Neden bunu anlamak istemiyorsunuz!? Neden beni yaşatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz!? Bırakın son hepimizi alıp götürsün!
(Medusa)-Bunlar gerçek duyguların değil Ejder!
(Ejder)-Nereden biliyorsun ki!? Aklımı okuyacak yeteneğin mi var sanki!?
(Medusa)-Biliyorum çünkü senin karınım ben! Seni senden bile iyi tanıyorum ben! Eğer yalnız kalmak istiyor olsaydın baban karşına çıktığında durmazdın ve herkesi öldürürdün! Ya da geçmişteyken beni diriltmezdin! Sen yalnız kalmak istemiyorsun! Sadece biraz sevgi istedin ve o sevgiyi alamadın. Şimdi ise o sevgiyi almaya başladın ama nasıl tepki vereceğini bilmiyorsun çünkü sevilmenin nasıl bir his olduğunu bilmiyorsun! Aklını okumama hiçbir zaman gerek olmadı Ejder. Senin her şeyini biliyorum ben. Buna istersen takıntı istersen de sapıklık de. Umurumda bile değil! Sen ölmek istemiyorsun! Taşıdığın şeylerin ağırlığını öldürmek istiyorsun! Hepsi bu! Eğer gerçekten yalnız kalmak istiyor olsaydın Ejder, mağaraya adımımı attığım anda beni öldürürdün! Bunu söylediğim için üzgünüm ama daha önce yapmadığın şey değil. Beni milyarlarca defa öldürdün. Kendi insanlığından vazgeçip içindeki karanlığın seni tamamen ele geçirmesine izin verecek kadar ileri bile gittin. Yani teknik olarak başardın Ejder.
(Medusa)-Yaşayan bütün tanrıları öldürdün. Hem de milyarlarca defa. Amacına ulaştın. Şimdi ise sadece iki isteğin kaldı. Birincisi Saligia’yı öldürmek. İkincisi ve en önemlisi ise sevildiğine inanmak. Sen kendinden nefret ettiğin için bir başkasının seni sevebileceğine dair ufacık bir umudun bile yok! Buna inanmak istemiyorsun! İçten içe sevilmeyi diliyorsun ama kendine olan nefretin buna engel oluyor.
(Medusa)-Sen hiçbir zaman gerçek duygularını dile getirmedin Ejder. Beni sevdiğini söylediğin zamanlarda, bedenlerimiz birleştiğinde ya da birlikte olduğumuz herhangi başka bir zamanda. Sen bir kez bile doğruları söylemedin. Bir kez olsun içinden gelerek beni sevdiğini söylemedin. Hayır. Bir sefer hariç. İlk defa ağladığında, seni uçurumdan attığımda söylediklerin gerçek duygularındı. Sen hayatın boyunca ilk defa orada ağladın. Benim için, benim yanımda ağladın. Hayatın boyunca dürüst olduğun tek zaman o zamandı.
(Ejder)-Hayır.
(Medusa)-Kendine bile dürüst olmuyorsun sen.
(Ejder)-Bana o gözlerle bakma.
(Ejder)-Lütfen.
(Ejder)-Yalvarırım.
(Ejder)-Beni bakışlarınla parçalama ne olursun.
Ejder böyle söylüyordu çünkü Medusa öfke dolu gözlerle ona bakıyordu. Ama Ejder’in gördüğü gözler öfkeli değildi. Dengesiz zihni yüzünden farklı gözler görüyordu. Medusa’nın kendisine acıdığını düşünüyordu ve bunu istemiyordu.
Medusa öfkeli gözlerle Ejder’e bakmaya devam ederken Ejder’in nefes alışverişleri hızlanmaya başladı. Medusa’nın acıma dolu gözlerini görmek istemiyordu. Medusa kendisine o gözlerle bakmıyor olsa bile Ejder o şekilde hissediyordu.
Yardım içinde yanında olan tek kişinin kendisine acımasını kaldıramazdı. Nefes alışverişleri en hızlı haline geldi Ejder daha fazla dayanamayarak başını elleri arasında aldı ve gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı.
(Ejder)-BANA O GÖZLERLE BAKMAYI KES ARTIAAAAAAAAAĞĞĞĞĞKKKKKKK!!!!!!!!!!!
Ve elleri başından düştü. Hareket etmeyi kesti. Gözlerinden akan kanlar durdu. Bilinci kapandı ve sessizce yere yığıldı. Medusa ise güçlü ses dalgaları yüzünden havaya uçmuş ve kafasını tavana çarparak bayılmıştı.
Çarptığı yerin açısı yüzünden öne doğru sekmiş ve Ejder’in üzerine düşerek yumuşak bir iniş yapmıştı. Ejder’in delirmesi yüzünden ikisi birden mağaranın içinde baygın bir şekilde yatmaya başlamıştı.
Kimsenin haberi olmadan.
Sessizce.
Kimsenin bulamayacağı bir yerde.
Bir daha uyanmayacakmış gibi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..