Dizleri üzerine çöken Ejder’in gözleri titriyordu. Gördüğü bu şeye anlam veremiyordu. Neden abisi karşısındaydı. Abisinin ruhu kendi bedeninde olmalı ve ikinci kişiliğini oluşturuyor olmalıydı ama ikinci kişiliği solup gitmişti.
Abisinin ruhu asıl bedenine dönmüş ve oldukça sağlıklıydı. Ejder aklını yitiriyor gibi hissediyordu. Karmakarışık duygular içerisindeydi ve aurası yavaşça bedenini kaplamaya başlıyordu. Yaşadığı duygu karmaşasının bir sonucu olarak artan aurası bedeninden taşmaya başlıyordu.
Fakat tam o anda Medusa koşup çökmüş olan Ejder’e sarıldı ve…
(Medusa)-Sakin ol Ejder. Sakin ol. Hayal görüyorsun. Hepsi sadece bir hayal.
Medusa’da Kuzgun’u görüyordu ama yine de Ejder’e hayal gördüğünü söylüyordu. Onu sakinleştirebilmek için aklına başka bir fikir gelmiyordu. Ne yapacağını bilemediği için de ona sarılmak istemişti.
Medusa Ejder’i yatıştırabilecek tek kişi olduğu için tek şansları buydu. Çünkü Ejder’in aurası bir zehir gibiydi ve gerçekliği bozabilecek kadar güçlüydü.
Ancak o anda Kuzgun harekete geçti ve elini Ejder’in omzuna koydu.
(Kuzgun)-Ne oldu ufaklık? Beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa?
(Ejder)-Do-dokunma bana!!!
Ejder korkuyla bağırdı ve olduğu yerde geri gitti. Abisinin eli omzundan düşerken Medusa’da dengesini kaybetti. Ancak Ejder bunların hiçbirinin farkında değildi. Abisi kendisine dokununca Ejder’in aurası biraz daha vahşileşti ve Usta Shin’in kurduğu, herkesin havada durmasını sağlayan düzen bozuldu.
Ama düşen kişi sadece Ejder oldu çünkü sadece Ejder’in etrafındaki düzen bozulmuştu. Ejder o kadar kötü bir haldeydi ki uçmayı düşünemedi bile ve sertçe yere çakıldı. Korkuyla titreyen gözleri duracak gibi görünmüyordu.
Usta Shin herkesi onun yanına ışınladı. Herkes endişeli gözlerle Ejder’e bakıyordu. Medusa ise ağlamak üzereydi.
Kuzgun Ejder’e yaklaşmaya çalıştı ancak…
(Ejder)-YAKLAŞMA!!! Sen ölüsün!!! Burada olmaman gerek!!! Neden ruhumda değilsin!?!?!?
Ejder tüm gücüyle bağırdı ve çevredeki binaların camları patlayarak etrafa saçıldı. Hatta hemen önünde durduğu bina hızlıca çatlamaya başladı ve bir anda enkaza döndü.
Kimse şu pozisyonda Ejder’e yaklaşmaması gerektiğini biliyordu. Minik Ice Usta Kai’nin bacakları arasından olanları izliyordu. Çok korkmuştu. Daha az önceye kadar sevecen bir ifadeye sahip olan Ejder abisi şu anda deliriyor gibi görünüyordu.
(Ejder)-Yaklaşma bana! Sen hayatta değilsin! Sadece bir hayalsin!
Ejder sayıklamaya başlamıştı. Sürekli olarak gülümsüyor ya da korkutucu oluyordu. Zihni paramparçaydı. Nerede olduğunu bile unutmuştu.
(Ejder)-Hayal. Evet. Sen sadece bir hayalsin. Bir hayal. Sen gerçek değilsin. Olamazsın da. Abim yıllar önce gözlerimin önünde öldü benim. Neden şu anda hayatta olsun ki?
(Kuzgun)-Ejder.
Ejder deli gibi sayıklarken Kuzgun sakin bir sesle ona seslendi ve Ejder bir anda sustu.
(Kuzgun)-Gerçek olduğumun farkındasın Ejder. Yapma böyle.
(Ejder)-HAYIR DEĞİLSİN!!! YALAN SÖYLEME BANA!!!
Ejder bir kez daha bağırdı ve ses dalgaları orada bulunan herkesi uçurdu. Kuzgun hariç.
Kuzgun ağır adımlarla Ejder’e doğru ilerledi. Başka birisi olsa kırıp döküp, bağırıp çağırıp kendisinden uzaklaştıracak olan Ejder bu sefer hiçbir şey yapamadı. Sessizce, korku dolu gözlerle abisinin kendisine yaklaşmasını izledi. Geri çekilmeye bile vakit bulamadı.
Kuzgun diz çöktü ve Ejder’e sarıldı.
Ejder tamamen ürkek bir bedenle abisinin kendisine sarılmasına izin verdi fakat yapmak istediği şey bu değildi. Bağırıp çağırmak ve Kuzgun’u kendisinden uzaklaştırmak istiyordu. Ama yapamıyordu. Sesini bile çıkartamıyordu.
(Kuzgun)-Daha iyi misin?
(Ejder)-Değilim değilim değilim!!! Sadece kafamın içinde duyduğum bir ses olmalıydın. Ölüsün sen. Ölü! Burada olmaman gerek. Ruhumda yaşaman gerek. Gerektiğinde bana gücünü vermen gerek. Ama yanımda olmaman gerek.
O anda Ejder’in elleri boşa düştü.
Ve titremesi kesildi.
(Ejder)-Burada… olmaman gerek.
(Ejder)-Ol… maman…
(Ejder)-Neden hala hayattasın sen?
Neyin geleceğini hisseden Kuzgun bir anda Ejder’i bıraktı ve geri çekildi.
(Ejder)-Neden hala hayattasın!? Neden neden neden!?!?!?
-Neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden neden!?!?!?!?!?
Ejder başını elleri arasına alıp delirmeye başladı. Ayakları bileklerine kadar karanlığa dönüşmüştü. Gaia’yla girdiği savaştaki haline dönüşüyor gibiydi.
(Ejder)-HAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!!!!
(Ejder)-Baksana Kuzgun…
Ejder yavaşça toparlandı ve ayağa kalktı. Gümüş gözleri silinmişti. Göz bebekleri yoktu. Bir anda ağzı gerildi ve gözlerinin ters bir ağzı andırdığı o iğrenç derecede korkunç gülümsemesi yüzünde belirdi.
(Ejder)-… neden ölüp tekrar ruhuma dönmüyorsun?
Diyen Ejder bir adımda Kuzgun’la arasındaki mesafeyi kapattı ancak o anda bir şey onun önüne geçti ve Ejder, abisinin suratına geçirip onu yok edeceği yumruğunu bilinçsizce durdurdu. Yumruk kimseye dokunmamıştı ancak sahip olduğu enerji dalgası 100 trilyondan fazla boyutu yok etmişti bile.
Ejder’in bir şeyleri yok etmek için dokunmaya ihtiyacı bile yoktu. Hatta hareket etmesine bile gerek yoktu. Sadece aklından bile geçirse bütün varoluşu ve hiçliği sonsuz defa yok edip yeniden yaratabilir ve istediği şekle sokabilirdi.
Aynı anda da yaşayan yaşamayan her şeyin varlığını değiştirebilirdi. Hiçbir şey yapmadan her şeyi yapabilirdi.
Ama şu anda önüne geçen bu adama dokunamazdı. Tıpkı yumruk atmış olsa bile son anda vurmaktan cayacağı abisi gibi. O adam Ejder’in önüne geçtiğinde Ejder durdu. Suratı eski haline döndü ve aurası anında dindi.
Ama bu sakinleştiği için değildi. Zihni artık tamamen ölmüştü. Artık hiçbir şey yapamıyordu.
(Ejder)-Ba… ba..?
Ejder dengesini kaybedip geriye doğru düşerken babası onu kolundan tuttu ve düşmesini engelledi.
İşler iyice çığırından çıkıyordu. Çoktan ölmüş olan ve Ejderha Cenneti’nde yaşıyor olması gereken Kaplan Soykıran Ejder’in kolunu tutuyordu. Ejder geçmişi değiştirip geleceğe geldiğinde bir şeylerin değişmiş olacağını biliyordu ama bu kadarı çok fazlaydı.
Ölülerin dirilmemesi gerekiyordu.
İşte bu noktada Ejder’in üstün varlığı devreye giriyordu. Normalde olsa birçok şey kesinlikle bambaşka olurdu ama Ejder’in varlığı öylesine üstündü ki zaman ve mekânın kurallarını bile bozuyordu. Ejder kendi başına zamandan ve mekândan bağımsız bir varlıktı.
Ama sahip olduğu aura ve benzeri şeyler, her şeyi etkiliyordu. Zaman ve mekânda çatlaklar ve kırılmalar gerçekleşiyor. Düzenler bozuluyor. Nedensellik zarar görüyor ve her şey çarpıtılıyordu. Zamanla ne kadar oynanırsa oynansın katrilyonda biri bile geçmeyen dirilme şansı bu çarpıklıklar yüzünden artmıştı.
Ejder’in bir şey yapmasına gerek yoktu. Sadece olduğu yerde durması bile sorunlara yol açmaya yetiyordu. Nedensellik ilkesi artık olması gerektiği gibi işlemiyordu. Neden sonuçlar artık mantıksızdı. Her şey hiçbir şeydi fakat hiçbir şeyde her şeydi.
Varoluş artık hem var hem de yoktu. Hiçlikte öyleydi. Hem varlardı hem yoklardı. Kimse onlara dokunamaz veya hissedemezdi. Hatta göremezlerdi bile. Ama oradalardı. Gerçeklerdi. Ejder sınırsızlığın bile sınırını aşacak kadar büyük bir güce ulaşmıştı. Varoluşun ve hiçliğin varlığıyla yokluğunu çarpıtıp gerçeklik sınırlarının dışına taşırıyor fakat aynı anda da onları bir kalıbın içinde tutuyordu.
Sonsuzluğu sonsuz defa aşmış ve sonsuz defa sonsuza katlamıştı. Ondan daha güçlü tek bir varlık bile yoktu. Olamazdı. Olmayacaktı. Ne geçmişte, ne şimdi, ne de gelecekte.
Ejder Soykıran her zaman, her an, her yerde, her şekilde, herkesten üstün olacaktı. Ondan daha güçlü birisi hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı. O daima her şeyin ve herkesin önünde olacaktı.
Ne de olsa onun sloganı şuydu; Ne kadar güçlü olursanız olun, Ejder daima sizden bir adım önde olacaktır.
(Kaplan)-Hoop. Gel bakalım ufaklık. Düşmek yok.
Diyen Kaplan Ejder’i kendisine çekti. Ejder bir anda gözlerini açıp babasını geri itti ve kaçındı.
(Ejder)-Uzak durun benden. Hiçbiriniz yaşamıyorsunuz. Ne abim ne babam ne de annem. An… nem..?
O anda Ejder’in gözü annesine kaydı ve şu sözler ağzından döküldü.
(Ejder)-Sen… annem değilsin…
Gözleri önünde duran bu kadın annesi değildi.
(Ejder)-Sen… Rose’nin annesisin. Burada ne işin var?
Ejder’in ipleri iyice kopmaya başlamıştı. Önce abisi, sonra babası, şimdi de Rose’nin annesi.
(Kaplan)-Rose’nin annesi? Ejder sen, ne zamandan beri ablana ismiyle sesleniyorsun?
Babasının bu sözleri Ejder’i biraz daha kötü bir hale sokmuştu. Rose hiçbir zaman Ejder’in ablası olmamıştı. İkisi aynı aileden bile değildiler.
(Ejder)-H… a..?
O anda Ejder’in aklına çok ama çok kötü bir şey geldi ve Ejder başını sallamaya başladı.
(Ejder)-Yo yo yo yo yo… Sakın! Sakın bana öyle bir şey oldu deme! Gerçeklik bu derece bozulmuş ola… maz… Geçmişte iki aileyi birleştirdim. Bu zaman diliminde babam ve Rose’nin annesi evlenmiş olamaz. Olmamalı!
Ama olmuştu. Ejder’in öz babası ve Rose’nin öz annesi evlenmişlerdi. Gerçeklik bu derecede çarpıtılmıştı. Rose ise tamda Kaplan’ın dediği gibi Ejder’in ablasıydı.
(Ejder)-Hayır hayır hayır hayır hayır!!! Bunu kabul edemem!!! Böyle bir şeyi kabul edemem!!! Hayatta olmaz!
Ejder artık ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Zihni bitmişti. Düşünemiyordu. Algılayamıyordu. Anlamlandıramıyordu. Kavrayamıyordu. Bilemiyordu.
Ve o anda, her şey yetmezmiş gibi Ejder’i tamamen bitiren o şey yaşandı ve bir el arkadan yaklaşarak Ejder’in saçlarını karıştırdı.
(??)-Beni özledin mi bakalım?
Ejder’in az önce kesilen titremesi geri geldi. Bu sesi çok iyi tanıyordu. Hem de çok iyi. Hatta o kadar iyi tanıyordu ki sonsuza kadar asla unutmayacaktı. Ama Ejder yine de duyduğu sesi doğrulamak istedi ve yavaşça arkasına döndü.
Doğru bilmişti. Hayal değildi. Sesin sahibi tam olarak karşısında dikiliyordu. Ve tatlı bir ifadeyle kendisine gülümsüyordu. O anda Ejder’in gözlerinden kanlar akmaya başladı.
(Ejder)-Ro… se…
Ağzından tek bir kelime çıkan Ejder farkında bile olmadan kaçmaya ve oradan uzaklaşmaya başladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..