3.Bölüm - Krallıklar ve Kraliyet

avatar
482 2

Ejderha Kral Bir İnsan Olarak Yeniden Doğdu - 3.Bölüm - Krallıklar ve Kraliyet


Neredeyse 4 yaşıma basmak üzereydim. İnsan bedenindeki hayatımın ilk yılları fazlasıyla boş olmasına rağmen zaman hızla akıp gidiyordu. Yeni vücuduma alışmak biraz zor olmuştu. Önceki bedenime alıştığım için bu küçük ve kırılgan bedenle başa çıkmak biraz zamanımı almıştı.

İnsan diline hakimdim. Kraliyet soyundan gelen ejderhalar diğer ırklarla iletişim kurabilme becerisine sahip oldukları için insan dilini uzun zamandır biliyordum. Çok erkenden konuşmaya başladığım için yetimhanedeki herkes çok şaşırmıştı.

Bir an önce büyümek istiyordum. Büyüyeyim ki ejderha krala ait ruhumun sahip olduğu mana havuzunu kullanarak güçlü bir savaşçı olabileyim. Fakat büyümenin getirdiği bazı sıkıntılar vardı. Mesela artık Zoey'in memelerini ememiyordum. Çok dertliyim anlayamazsınız.

İnsan bedeninde tuvalet ihtiyacını gidermek bile sorun oluyordu. Hayatımın neredeyse ilk bir yılını her gün altıma yaparak geçirmiştim.

Lanet olsun acı dolu eski günler!

Ayrıca bu bedenin eski sahibi olan insan ruhunu özümsediğimden emindim. Çünkü bu lanet olası insan oyunlarından bu kadar çok zevk alıyor olmamın başka nedeni OLAMAZ!

Benden 2 hafta sonra yetimhanenin önünde bulunan Mira ve Kudo isimli ikizlerle saklanbaç oynamaktan çok keyif oluyordum. Bir de utanmadan kendime ejderha kral diyorum... yazık vallahi!

Mira akıllı bir kızdı. Kudo ise fazlasıyla narin ve ürkek bir erkekti. İkisine oranla fazla olgun durduğum için onlara ayak uydurmaya çalışıyordum.

Anna'nın bizi uyutmak için okuduğu hikayeler bile bazen hoşuma gidiyordu.

Gündelik bebek işleri dışında manamı kontrol etmeye çalışarak kendimi eğitmeye çalışıyordum. Bu bedeni saniyeler içinde küle çevirecek kadar manaya sahiptim. Bunu dizginlemeyi öğrenmezsem başıma büyük dertler açabilirdi.

Henüz bedenimde mana yollarım açılmadığı için şuanlık sorun yok gibiydi. İnsan bedeninde, mana küresinde bulunan manayı bedenin çeşitli bölgelerine taşıyarak büyü yapmalarını sağlayan damar benzeri yollar bulunuyordu. Aslında bir insan ruhuna sahip olmadığım için bende mana küresi yoktu. Küre yerine ruhumun tamamı mana ile kaplıydı. Bende ruhumda hissedebildiğim mana üstünde çalışıyordum böylelikle mana yollarım açıldığında bir felakete yol açmayı önleyecektim.

"Rona! Çabuk ol ve buraya gel. Treves bizi köy meydanına götürecek."

Mira her sabah olduğu gibi cırtlak sesiyle beni çağırıyordu. Neredeyse her gün Treves ile beraber köy meydanına gidiyorduk. Köy meydanına vardığımızda ben kütüphaneye, Mira arkadaşlarıyla oynamaya ya da Treves ile alışverişe, Eirno ise... ahh aslında biz de bilmiyoruz. Her gün toz toprak içinde geri dönüyor ve bize hiçbir şey söylemiyor. Aramızdaki en büyüğümüz(9) o olduğu için bir çoğumuz onu sorgulamıyoruz fakat son zamanlarda oldukça şüpheli davranıyor. Diğerleri ise genellikle gelmiyorlar.

Kütüphanede kısıtlı sayıda kitap olmasına rağmen oldukça fazla şey öğrendim. Mesela ben öleli 1000 yıl olmuş. 

Hehe

Kulağa şaka gibi geliyor değil mi? Ben sadece 10 saniye geçmiş gibi hissediyordum.

İlk öğrenmek istediğim halkımın ne durumda olduğuydu. 

Bazı ejderhaların kaçarak dağlarda saklandığını biliyordum. Bu kaçan ejderhaları avlamaları için loncalara yüksek para ödülü olan görevler veriliyormuş ve ejderhalarda artık avlanabilir canavarlar kategorisinde yer alıyormuş. Anlaşılan kraliyet kanı taşıyan ejderhalar kalmadığı için diğer ırklarla iletişim kuramamışlar ve tekrardan bir araya gelememişler.

Irkımdan geriye birkaç kişi kalmış olması bile umut vericiydi. 

Kitaplardaki kısıtlı bilgiye dayanaraktan Dünya'nın ne kadar değiştiğini anlamıştım.

Artık şehirler her ırka açıktı. Eskiden her ırkın kendi krallığı oluyordu ve diğer ırklar bu krallıklara adım dahi atamıyorlardı fakat büyük savaşın getirdiği yıkımdan sonra tüm ırklar birlik olup şehirleri yeniden inşa etmişler ve hep beraber yaşamaya başlamışlar.

İnsanlar eskiden de olduğu gibi Dünya genelinde üstünlük sahibiydiler. Çoğu krallığın yönetimi insanlardaydı. 

Orklar Dünya'nın öteki ucunda bulunan çorak topraklara çekilip kendi krallıklarını kurmuşlar. İblislerin tarafında bulunan diğer ırklar ise yer altına geri dönmüşler.

Dünya'nın bu yönde değişerek biraz daha barışçıl bir ortama sahip olmasını sevmiştim.

Meleklerin görevlendirdiği yedi kahramana ait pek bilgi bulamamıştım. Sadece bu kahramanların güçlerini bir sonraki nesile aktararak varlıklarını devam ettirdikleri yazıyordu.

Yani hala intikam alabileceğim birileri var gibi gözüküyor.

Teknolojide pek bir ilerleme yoktu. Hala sefil hayatlar sürüyorlar gibi duruyordu. Büyünün getirdiği kolaylığın teknolojide ilerlemenin önüne geçtiği kesindi.

İblisler ve melekler hakkında da pek bilgi edinememiştim. Sadece söylentilere göre belli başlı yerlerde saklanan iblisler bulunuyordu ve intikam alacakları günü bekliyorlardı.

Bir daha böyle bir savaş çıksa kimin tarafında yer alacağımdan emin değildim. Belki de birkaç meleğin gırtlağına yapışmam hiç fena olmazdı. Tabi bunu yapabilmek için bu velet bedenini güçlendirmem gerekiyordu.

İnsanlarla ve savaşmakla alakalı bulabildiğim şeyleri okudum fakat işe yarar pek bilgi edinemedim. Öğrendiklerim ise ejderha olduğum zamanlarda bildiğim şeylerden ibaretti.

Savaşmakla ilgili edindiğim bilgiler zaten işime yaramıyordu. Sıradan insanlar gibi mana küresine sahip olmadığımdan dolayı kitaplarda yazan ritüeller ve antrenmanlar bana pek yardımcı olmuyordu.

Köy meydanına varmıştık. kütüphaneye gidip henüz inceleme fırsatımın olmadığı kitapları incelemek için can atıyordum.

"Bugün geç kalmayın. Yağmur yağacak gibi duruyor fırtınaya yakalanmak istemeyiz." Treves bize kısa uyarısını yaptıktan sonra son sürat ilerlemeye başlamıştı. Neden bu kadar aceleci olduğunu bilmiyordum. Bizi buraya getirmek için de pek hevesli gibiydi. 

Acaba sevgilisi falan mı var? Böyle olmasına şaşırmazdım genç yaştaki insanların cinsellik için yapmayacağı şey yoktur. Hormonlarını kontrol edemeyen ezik varlıklar!

Eirno her zamanki gibi köy meydanına gelir gelmez ortadan kaybolmuştu. Bir gün başına bela açmasından korkmuyor değilim. 

Mira bana sarıldıktan sonra arkadaşlarının yanına gitti. Ben de her zamanki gibi kütüphanenin yolunu tuttum

**

Kütüphane her zamanki gibi bomboştu. Bu köyün insanları bilgiye pek aç değil gibi görünüyor.

Bugün aslında en başta yapmam gereken fakat önceliklerim arasında olmayan bir konuyu araştıracaktım. Yani şuanda bulunduğum köyün hangi krallığa dahil olduğunu.

Aslında ismini biliyordum; Astald Krallığı

Hafızamı zorlamama rağmen eski yaşamımda böyle bir krallık olduğunu hatırlamıyordum bu yüzden Astald Krallığı hakkında daha fazla bilgi edinmem gerekiyordu.

Kütüphane görevlisinden yardım aldıktan sonra işime yarayacak bir kitap bulmuştum.

"Astald Tarihi"

Kitap pek yeniye benzemiyordu. Sayfaları eskimiş ve yırtılmıştı. 

Bazı yazıları silinmiş olmasına rağmen birkaç satırı okuyabiliyordum. Anlaşılan Astald krallığı kurulalı 600 yıla yakın bir süre olmuştu. Belki de 590 yıl civarı bir zaman geçmiştir.

Başkent Migonia, Weniar, Goeric, Eldeag, Titwan, Alamut, Naiwyr, Dukin olmak üzere 8 büyük şehir bulunuyordu ve bu şehirler onlarca köye ev sahipliği yapıyordu. Benim bulunduğum Aleg köyü Weniar şehrine bağlıydı.

Her şehirde onlarca hanedanlık bulunuyordu ve bu hanedanlıklar şehir ile ilgili belirli görevlerden sorumluydu. Her şehrin ana yönetiminden bir hanedanlık sorumlu tutuluyordu ve bu hanedanlıklar doğrudan kraliyet ailesi olan Wenisdas ailesine bağlıydılar.

Wenisdas Ailesi yüzyıllardır krallığın yönetiminden sorumlu olsalar da diğer büyük hanedanlıklara şehirlerin yönetiminde söz hakkı tanıyordu. En başlarda hanedanlıklar arasında kargaşa çıkıyor olsa da zamanla bunun bir çözüme kavuşmasını sağlamışlar gibi gözüküyor.

Krallığın askeri gücünü Kraliyet ailesine bağlı ordunun dışında Maceracılar kışlası ve kışlaya bağlı yüzlerce özel lonca oluşturuyordu. Bu özel loncaların bir çoğu hanedanlıkların yönetimi altında çalışıyorlardı.

Bu özel loncaların hanedanlıklara fazlasıyla askeri güç katmasından dolayı Wenisdas Ailesi özel savaşçılardan oluşan Kraliyet Muhafızları adında özel bir lonca daha oluşturmuştu. Bu lonca zaman zaman kraliyet ordusuna da liderlik ediyordu. 

Görünen o ki Kraliyet Ailesi kendi otoritelerini korumak adına ezici bir güç oluşturmuşlar. Hanedanlıkların zamanla güç kazanıp iç savaş çıkartmasını önlemek için en uygun çözüm bu gibi gözüküyor.

Loncaların hepsi Maceracılar Kışlası'ndan aldıkları özel görevleri yerine getirmekle sorumluydular.

Geri kalan sayfaların hepsi yırtılmış olduğu için daha fazla bilgi bulamamıştım. Başka krallıklar hakkında da bu kitapta bir bilgi yer almıyordu. Benim önceki yaşamımdan kalma birkaç krallık hakkında bilgi edinmek için başka kaynakları araştırmam gerekiyor gibiydi.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr