Zaman benim için ilerlemiyor gibi bazen zamanı sayıyorum, bir kaç saat saydığımda ondan da sıkılıyorum...
Düşünmekte istemiyorum, uyumak istiyorum, uyumayı özledim hissetmeyi özledim...
Bu his başımın ağrısı mı artıyor...
aaaaahh
Dayanılmaz olmaya başladı, hiç bir şey düşünemiyorum artık...
Ağrı geçmiyor, azalmakta bilmiyor, bu daha ne kadar devam edecek....
Yeter lütfen, her ne isen dur lütfennn....
Bu bu daha dayanamıyorum, dur artık, durrr....
ahhhhhh
Zaman ilerledikçe alışmaya başladım sanki, yada acımı azalıyor anlamadım, sanırım alışıyorum sanki bir parçammış gibi...
Bu bu his bedenim değil mi?...
Bedenim; tüm bedenim ağrıyor gibi...
Ama acısı hiçbir şey, daha önce yaşadıklarımın yanında iğne batması bile değil...
En azından acıyı hissediyorum, bu da iyi, bir şeyler hissetmek acıda olsa çok güzel...
Kollarım, bacaklarım, yüzüm artık hepsini; her ne kadar çok ağrı ve acı verseler de hissedebiliyorum...
Gözlerimi açamıyorum, biraz daha zorladıktan sonra yavaş yavaş gözlerimi açabildim, ama sadece karanlık, belki de açamadım gözlerimi bilemiyorum, hepsi bir yanılsama gibi...
Bir ışık mı o...
hahaha
Bir ışık kesinlikle bir ışık o, bedenim sanki bir sıvının içindeyim ellerimi hareket ettirdiğimde, sanki jolemsi gibiydi huylanmaya başladım...
Yavaş yavaş ayağa kalkmaya çalıştım, ayağa kalkıp ışığa doğru yürüdüğümde, bir şeye çarpıp düştüm, düştüğüm yer yumuşacıktı lakin ellerim öyle demiyordu. Dokunduğum şey, uzun kılları olan bir şeydi. Korktum, geri dönüp koştum ama aynı şekilde kılları olan bir şeye çarptım, bu sefer korkudan tek düşünceyle ışığa doğru yöneldim. kıllı şeyi tırmanıp ışığa ulaştım, neredeyse iğne deliği kadar bir şeydi, parçalamaya çalıştım, kil gibi parçalanmaya başladı. Bedenimin geçebileceği kadar bir delik açıp, karşı tarafa kendimi attım...
Bulunduğum yer loş ışıklı bir mağara tüneli gibi idi, koşa koşa sonuna varmaya çalıştım...
Tam dışarı çıkacakken çok korkunç bir ses kartal ciyaklaması gibi ama kulak yırtan cinsten, korkup çıkmadım dışarı, zaten gözlerim ışıktan etkilenmişti...
Uzun süredir, ilk defa görebiliyordum, yavaş yavaş gözlerimi kısarak dışarıya baktım, bir yandan da dışarıdaki o ses beni görmesin diye mağaranın köşesine sinmiştim. Gördüğüm ilk şey bir ağaç; çok büyüktü daha önce hiç bu kadar büyük bir ağaç görmemiştim ağaç mağaradan 300metreden fazla uzak olmasına rağmen, devasa cüssesinden olsa gerek sanki çok yakınmış gibiydi...
Ağacın bulunduğu bölge bom boştu, biraz daha ilerisiyse tamamen ormandı, devasa ağaç kadar büyük olmasalar da, o kadar büyük ağaçları olan bir yer ne duydum nede gördüm...
Burası dünya mı ki, ağaçta bir kıpırtı görüp şaşırana kadar etrafı inceliyordum...
Sesin geldiği yeri görmeye çalıştım, ama ağaçtaki kıpırtının çok büyük bir yılan olduğunu fark edince, kendimi dışarıdan görülemeyecek kadar gizledim, gördüklerime inanamıyordum, bu nasıl bir canlı, bu kadar büyük bir yılan olamazdı...
Nasıl bir şeyin içinde olduğumu bir türlü anlayamadım, bedenim başım o kadar ağrıyor ki, gördüklerimin bir halüsinasyon olduğuna kara verdim, ta ki ikinci kez o çığlığı duyana kadar, çığlık bedenimi kaskatı kestirmişti, nefes bile alamadım, o süre yılana bakıyordum, oda ağaca sanki koruyucusuymuş gibi sarılıyordu, onu görünce daha da irkildim, artık yerimde duramazdım, geri koştum, geldiğim yöne, açtığım deliği büyütebildiğim kadar büyüttüm, başka bir çıkış bulmalıydım...
yazar notu: kahraman bakış açısıyla yazarken okuyucuya vermek isteğim bilgileri verememek ne kadar kötü tahmin bile edemezsiniz. İlerleyen bölümlerde anlatım tarzımı değiştiriyorum zaten, çünkü okuyucu için haddinden fazla bilinmeyen oluyor...(3 nokta koyduğum yerlerde ya belirli bir zaman geçtiğini yada bilinmesi gereksiz bilgiler olduğu anlamında kullanıyorum.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..