Ağaca çok hızlı bir şekilde tırmandım, güçlenen tek yerimin bacaklar olmadığı aşikardı, meyvelere hızlıca ulaşıp elime alıp incelemeye başladım. Cevizden küçük fındıktan büyüktü ağzıma alıp kırmaya çalıştım, ne kadar uğraşsam da kabuğuna dişimle çizik bile atamadım, bende aşağı inip bir kaç taş ile kırmayı denedim ama yine hüsrana uğradım, taşlar kırıldı meyvelerde bir çizik bile yoktu, bende yedi sekiz adet alıp cebime atmaya çalıştım ta ki o zaman fark edebildim...

Giysilerimin cepleri yoktu, hiç bir giysimde cep yoktu, düz dizayn edilmişti. Giysiler kirli olmanın dışında bence kaliteleri aşırı iyiydi, garip bir tarzı olmanın yanında hoşuma gitmişti, bende giydiğim ceket tarzı şeyin karın bölgesinde bir yeri bağlayıp cep yaptım ve oraya koydum, çünkü çok ilgimi çekmişti meyveler...

Etrafımda ne olduğuna bakmak için tekrardan ağaca tırmandım,  burada gördüğüm en uzun ağaçtı,  ağaca tırmandığımda geldiğim mağaranın bulunduğu tepe harici her yer ormandı hatta ormandan başka bir şey yok desem yeriydi, bulunduğum ağaç gibi bir kaç tane daha çok yüksek ağaç vardı, birde bir açıklık dikkat çekiyordu, büyük ihtimalle bir nehir ama fazla düzdü böyle büyük bir nehir bile olsa bu kadar düz olmamalıydı, zaten susamıştım bir nehirse su içmeliydim bir an önce, ağaçtan aşağı atlayıp açıklığa doğru yürümeye başladım orman öyle uzaktan göründüğü kadar sık değildi, hatta seyrek sayılırdı, sadece otların boyutunun belime kadar çıkması hatta yer yer boyumu bile aşması beni tedirgin ediyordu...

Önce yavaş ve dikkatli bir şekilde açıklığa gitmek istedim ta ki arkamdan bir tıslama sesini duyuncaya kadar o sesi duyunca olabildiğince hızlı bir şekilde açıklığa koştum, arada sırada arkama baksam da ve hiç bir şey fark etmesem de, her hangi bir şeyin beni takip edip  etmediğini onaylayamadım, açıklığa yaklaşınca en azından su sesi duyarım diyordum ama her hangi bir ses duymadım, açıklığa ulaştığımda ortalama 40-50 metre genişliğinde bir tür yol olduğu ortaya çıktı at arabaları gibi araçların kullanıldığı tekerlek izlerinden belliydi, tek fark bunların 3-4 kat daha geniş olması ve bir diğer husus öküz ve at ayak izleriydi bunlarda aynı şekilde kat be kat daha büyüktü, bir tür devlerin dünyasına geçtiğim izlenimi oluşturuyorlardı, birde dev bir insan izi görseydim tam olurdu, daha önceki yılan ve aslanı gördükten sonra pek etkilenmesem de beni etkilemeyi başaran, bunlardan da büyük bir ayak izi vardı, bunun tam olarak ne olduğunu anlayamadım çünkü diğerleri gibi arkasında tekerlek benzeri izler yoktu, biraz daha inceledikten sonra izlerin gitmiş olduğu yöne doğru ilerledim ta ki, tık tak seslerini duyana kadar sesler meyvelerden geliyordu, onlar çatlamıştı, çok aç olduğum için çok düşünmeden ağzıma attım daha yutmadan ağzımda dağılmıştı, bedenim gittikçe ısınmaya başladı, açlığım da gitmişti bile ve yerimde duramamaya başladım, koşmak istiyordum hem de durmadan alabildiğine koşmak, bende öyle yaptım yarım saat geçmediydi ki tekrar açlık hissetmeye başladım ve birazda yorgunluk, çıkarıp bir tane daha yedim ve aynı belirtiler bir daha gösterdi bende durmadan koşmaya devam ettim ve ne zaman açlık hissetsem meyveleri yemeye devam ettim ta ki elimdeki meyveler bitene kadar, en son hatırladığım şeyler açıklığın sonuna geldiğimdi ve uzakta bir şehir vardı, çok yüksek surlarla çevrilmiştiler farklı boyutta kapılardan sürekli giriş çıkış yapan at arabası benzeri araçlar vardı elimde daha fazla meyve kalmamıştı ve yorgunluğum tavan yapmıştı uyumak istiyordum yere yığılmıştım neredeyse uyuyacaktım farklı bir dilde bazı kelimeler duydum birileri gelip beni kaldırmaya çalışıyordu, sonrada bir gelip beni havaya fırlattı, sonrasını hatırlamıyorum...