Bozkır'ın başka bir tarafında Beyaz örtünün ortasında kızıl bir göl oluşmuş yıkılmış, yakılmış çadırların arasında binlerce ceset yerde yatıyordu.
Yıkılmış yakılmış çadırlara çok da uzak olmayan bir mesafede eğitim alanına benzeyen büyükçe bir meydanda 600 kişilik küçük bir ordunun etrafını saran 10.000 kişilik bir ordu sarmıştı. Bersit Ordusu bir avuç kadar alanı kaplarken Tang Ordusu Boy sınırlarına sığmamış boyun dışına kadar karınca sürüsü gibi kalabalık oluşturmuştu. Savaş kısa bir ara vermişti. Bersit boyunu köşeye sıkıştıran tang budunu hiç acelesi yokmuşçasına kendilerini toparlamasına izin vermişti.
Göktuğ Bersit savaşçılarının toplandığı alanı görseydi eğer. Balaların her gün düzenli olarak Ata binmeyi, kılıç ok ve mızrak oyunları oynadıkları ama kendisinin her zaman kaçmak için bahaneler yarattığı yer olduğunun farkına varırdı. At başını eğitim veren bahadırları bezdirdiği meydanda bugün beyaz örtü arasında kızıl bir nehir akıyor.
Yerdeki ölüm havasından olsa gerek gökte bulutlar kızıl bugün. Ama kutup yıldızı? Bulutların ve sisin kalın bir tabaka oluşturmasına rağmen hiçbir engel yokmuşçasına parlıyor. Göğün gürleme sesini işitse de bir anlam veremedi Alpagut Bey.
Başını kendini toplamaya başlayan yiğitlere indirdiğinde birçoğunun göğe baktığını fark etti. ''Gök bugün olanlara kızıyor belli ki'' diye düşünmeden edemedi.
Oğlu Ayaz ile göz göze geldi. Tüm vücudu kızıla boyanmış yorgun ama emin adımlarla yaklaşıyordu. Her zaman soğuk ve sakindi ama bugün gözlerinde olacaklar konusunda isteksizliği saklayamıyordu.
Arkasından Akbala Hatun belirdi, Kaftanında Ak Belli olmaz olmuş. Üstüne bulaşan onca kanın arasında bile yürekleri ısıtan güzelliğini vücudunda akan birçok kesik bozuyordu. Gözlerinde hüzün ve tedirginlik ile Alpagut Bey'e yaklaşıyordu.
Gök erleri At ile savaşır. Oysa atlarını bırakalı çok oldu. Yağı tahminlerin çok ötesinde kalabalık olduğu gibi meydan savaşını obaya doğru taşımış At üstünde savaşmayı imkânsız kılmıştı.
Savaşta sağ kalanlar onca savaştan sağ çıkmış Boy 'un en tecrübeli savaşçıları idi. Ama bugün hüzün, acı ve çaresizliğin iliklerine kadar sızdığı o sırada kendilerine acımıyorlardı. Tam tersi yıllardır süregelen savaşlardan önce ve sonra ihanetin eşlik ettiği son yıllarda çok sayıda can alıp can vermiş. Dost bildiği kardeşleri yağı çıkmıştı. Yıllardır ettikleri acı tecrübeler ile kalpleri çelikten bir parçaya dönmüştü.
Şimdi sayısız yıldır miras kalan toprakları düşmandan koruma zamanıydı. Belki başarısız olabilirlerdi ama son kez Türk'ün nasıl savaştığını yağıya hatırlatmaları, hayatları boyunca unutamayacakları bir ders vermeliydiler.
''Bu sefer geri çekilmek yok, bataklıklar yok, ormanlar yok, dağlar yok'' Gürleyen göğün de eşlik ettiği otoriter bir ses yankılandı.
Askerlerin ortasında vücudunun çoğunu yağıdan mı? kendinden mi? olduğu belli olmayan kan boyamış Alpagut Bey idi. Onca akına liderlik etmiş Alpagut Bey savaşın bu safhasında ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyordu
Arkasında Akbala Hatun ve Ayaz da eşlik ediyordu. Alpagut bey Askerlerin ortasında nutuk atarken takip ettiler.
''Bu sefer geri çekilmeyeceğiz. Son kez Türk'e düşman olmanın bedelini ödeteceğiz.'' diye yineledi sözlerini.
''Göğe yükseldiğimizde Atalarımızın karşısında başımızın dik olabilmesi için, soyumuzun devam edebilmesi için, Adımıza tarihimize ve atalarımıza yakışır bir şekilde uçmağa varabilmek için son kez kanımızın son damlasına kadar savaşacağız ve geleceğe bıraktığımız fidanlar büyüdüğünde geri dönüp bu karanlık Acun'a diz çöktürmelerini Gök'te izleyeceğiz''
Alpagut bey sözünü bitirmişti ki ''beyim Uçmakta görüşmek üzere'' diye bir ses yankılandı meydanda.
Yankılanan sesin sahibi At başı idi. Boy 'un Tüm atlarını kendisi ve çadırı eğitmişti. Oysa bugün yitirilen tüm canlar gibi tüm atların da ölüşünü izlemişti. Yağı Türk eli değen hiçbir şey bırakmamaya kararlıydı bugün.
''Gökte yaratıldık yerde hüküm sürelim diye, bir grup karıncadan oluşan Tang ulusuna Türk'ün kim olduğunu gösterelim.''
''Beyim onca akından sonra sizinle uçmağa varmak bir kut' dur.''
Devasa bir kahkaha yankılandı aralarında ''Bugün beşikte sallandığımız yer bizim mezarımız olacak. Bundan daha güzel ne olabilir'' yankılanan sesin sahibi binbaşı idi. Tüm çocuklarını az önce olan savaşta kaybetmiş idi.
Sesi yankılanan figürler bir zamanlar binlerce kişilik orduları yönetmiş. Binlerce asker eğitmiş, onlarca Akın'da yüzlerce can alıp yağıya kök söktürmüş komutanlar, kahkahayla, heyecanla ve üzüntüyle kükrüyorlardı. Evim, Namusum, Ata Mirasım dedikleri topraklarda yaşayan tek bir canlı kalmayacaktı bugün.
Ucu bucağı olmayan Tang ordusuna karşı bir avuç Türk, topraklarını korurken uçmağa varmanın heyecanı ve gururu ile kelebek gibi ertesi günü göremeden öleceğini bile bile düşman üzerine Akın etmek için Buyruk bekliyorlardı.
Son kez yağıya ağır bir darbe vurmak, Çocuklarının güvenli bölgelere ulaşması için, bir gün bugün yok olan Ailelerinin gelecekte tekrar kurulup yağıdan intikamlarını aldıkları günü hayal ederek kanlarının son damlasına kadar savaşacaklar.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..