5.Bölüm: Kan hattı(soyu)

avatar
1198 4

Göksel İblis Tekniği - 5.Bölüm: Kan hattı(soyu)


Klan lideri heyecanlıydı bu mükemmel bir şeydi. Hatta mükemmel ötesiydi. 

 

Bu onların şubesine ait büyük bir başarıydı. Ana klanda öğrenci göndermekten bile büyüktü. Hemen elderle konuştu. 

 

"Elder Fu bana herşeyi en baştan anlat. Bundan neden bu jandarma eminsin? Yanlışsa bunun sonuçlarını biliyor olmalısın?"

 

Elder Fu, Huai Sheni eğiten kişinin adıydı. Tam adı Huai Fu idi. 

Elder Fu zaman kaybetmeden anlatmaya başladı. 

 

"Efendim bana dediğiniz gibi çocuklara ateşli kaplan yumruğu dövüş sanatlarını öğretiyordum sonra tüm çocuklar buna çalışırken bu çocuk ,sanırım adı Huai Sheni, yere oturmuş sadece tekniğin mantrasını kullanıyordu. 

 

Bunu fark ettiren şey ise çocuğun içindeki Qi nin hareket ettiğini bulmamdı. Sadece titremiyordu ama hareket harekettir. 

 

Sonra ayağa kalktı ve bu seferde sadece yumruk tekniğini kullanmaya başladı. 

 

Ondan sonrada ikisini birlikte kullanmaya başladı. Bu olduğunda zaten diğer çocuklar yarım saattir çalışıyordu. 

 

Yarım saat böyle çalıştıktan sonra aniden bayıldı kontrol etmeye gittiğimde içindeki Qi nin bittiğini gördüm ama küçük bir miktar Qi gözlerinden dağılıyordu. Bu bana hemen bir kan soyu yada gözle ilgili bir tekniği hatırlattı  

 

Bu çocukta göz tekniği olmayacağı için bende kan soyu var diye düşündüm ve hemen buraya getirdim."dedi. 

 

Klan lideri kafasını salladı ve Huai Shene doğru yürümeye başladı. Elini Huai Shenin bileğine koyup bir süre kontrol ettikten sonra. 

 

"İyi! İyi! Gerçekten de kan hattı var. Bu çocuk yanılmıyorsam Huai Haonun oğluydu değil mi? Git onu çağırması için birini gönder bi konuyu konuşmalıyız."dedi. 

 

Elder Fu "Hemen gönderiyorum"derken dışarı gitmeye başlamıştı bile. 

 

Kapıdan çıkar çıkmaz rastgele birini işaret etti ve "Hey! Sen Elder Haonun evini biliyor musun? Hitap ona deki klan lideri onu çağırıyor. Neden derse oğluyla ilgili olduğunu söyle."dedi 

 

İşaret ettiği kişi onaylarcasına kafasını salladı ve bir yöne doğru koşmaya başladı. Bu sırada etraftaki birkaç gardiyan kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. 

 

"Bu sefer Elder Haonun başı cidden belada." 

 

"Aynen. Bakalım bu piç oğlu nasıl bir belaya sebep oldu." 

 

"Öyle deme eğer seni duyarsa ölürsün."

 

"Ne yani yalan mı? Klanda ki kimseye benzemiyor karısı ona yeşil şapka giydirmediyse ne oldu? Sen ailesine benzemeyen bir çocuk gördün mü hiç?" 

 

Elder Fu gardıyanlara hak verdi ama yinede yalandan öksürdü. Bunu duyan gardiyanlar hemen "Özür dileriz efendim."dediler 

 

Elder Fu elini salladı ve klan liderine birini gönderdiğini söylemek için geri döndü. 

 

Elder Fu gider gitmez klanda bu haber yayılmaya başladı. O kadar ki Elder Funun gönderdiği adam yetişiemeden. Haber Huai Haoya yetişmişti. 

 

Uzun zamandır oğlunun kendisine benzememesi işleri zorlaştırırken şimdide bu çıkmıştı. Artık karısının bu çocuğu kimden peydahladığı umrunda değildi bu sefer o çocuk ölecekti. 

 

Tam kapıdan çıkarken Elder Fu nun gönderdiği adam geldi. Adamın konuşmasına izin vermeden öfkeli bir şekilde "Yol göster" dedi. 

 

Adam korkarak çekingen bir şekilde ama hızlı hızlı yol gösterdi. Kısa süre sonra klan liderinin konağına geldiler. 

 

Adam hemen kayboldu ama Huai Hao buna takılmamak kadar öfkeliydi. Bu piç sürekli bela olmak dışında neye yarıyordu ki. 

 

İçeri girer girmez on bakan bir çift göz gördü ama bu gözlerde beklediğinin aksine öfke değil, merak ve heyecan vardı. 

 

Ama o bu durumu fark edecek kadar sakin değildi ve bu onun hayatının en büyük kaybı olacaktı. 

 

"Klan lideri lütfen beni affet oğlumu yeterince iyi eğitemedim. Şimdi onu evlatlıktan reddediyorum. Umarım hatamı mazur görürsünüz." 

 

İçeri girer girmez kimse nefes dahi almadan konuşmaya başladı Huai Hao. Elder Fu tam birşey diyecekken klan lideri onu durdurdu ve dedi ki:

 

"Yani sen Huai Hao Huai Sheni oğlun olarak kabul etmiyorsun doğru mu?" 

 

"Evet klan lideri" hiç tereddüt etmeden reddetmişti Huai Hao 

 

"Tamam o zaman, Elder Fu gidip herkese Huai Haonun, Huai Sheni evlatlıktan reddettiğini ve benim evlatlık oğlum olarak aldığımı söyle."dedi klan lideri aniden. 

 

Huai Hao şaşkınlık içindeyken klan lideri ona döndü. 

 

"Artık seninle Huai Shen arasında hiçbir nağlantı yoktur. Artık ne sen onun babasın nede o senin oğlun. Artık gidebilirsin" dedi. 

 

Huai Hao olayları algılayamıyordu artık içinde öfkesinden eser kalmamış ve büyük bir kayıp yaşadığını düşünmeye başlamıştı. 

 

Piç oğlunda klan liderinin onu evlatlık almasında ne gibi bir durum yaşanmış olabilirdi ki? Hemen konuştu: 

 

"Klan lideri acaba ne olduğunu öğrenebilir miyim?"

 

Klan lideri ona hor görme ve küçümseme ile baktı. 

 

"Hayır öğrenemezsin şimdi git burdan bundan sonra Huai Shen ile hiç bir bağın yok senin dedi klan lideri sertçe. 

 

Artık Huai Shen işin içinde bir bit yeniği olduğunu iyice anlamıştı. Hemen inkar etmek üzereyken klan lideri onu durdurdu. 

 

"Hiç inkar etmeye çalışma. Herkes seninle çocuğun arasında ki durumu biliyor. 

 

Eğer uzatmaya devam edersen seni aileden atarım. Bu yüzden sesiz ol"

 

Klan lideri çok baskıcıydı. Küçüklüğünden beri baskıcı biri olmuştu zaten. Kendine küçük yi ve yi-er demelerini istemiyordu bu ona göre aşağılayıcı bir şeydi. 

 

Şimdi xiantian aleminde olduğu için bu bakıcılığı dahada fazlaydı çünkü klanda ki 5 xiantian dan biriydi. Diğerleri ailenin yaşlıları ve önce ki klan lideri idi. 

 

Huai Hao boynunu büküp dışarı çıkmaktan başka birşey yapamadı ama gizlice yumruğunu sıkıyordu. Bu velet yüzünden yine utanmıştı ve üstelik şimdi klan liderinin kızdırmıştı. 

 

Bu onun Huai Shenden daha da fazla nefret etmesine sebebi olmuştu. 

 

Bu sırada Huai Shen klan liderinin konağına lüks bir odada uyuyordu. 

 

Gözlerini açtığında kafası ağrıyordu hemde çok kötü. Gözlerini açıp kapadığında aniden kendini bembeyaz beyaz bulutların üzerinde buldu. 

 

Her taraf bembeyaz bulutlarla doluydu ufuk bile beyazdı. Tek bir yer hariç. 

 

Karşısında simsiyah bir sütun üstünde kapkara bir kitap duruyordu. Bu kitap ona iliklerine kadar işleyen bir korku havası yayıyordu. 

 

Aniden kitap kapağı kendiliğinden hareket etti ve kapkara bir sayfa açığa çıkardı. Yavaş yavaş bu sayfada altın rengi ışıltılı belirlemeye başladı. 

 

Sanki altın renkli parlayan bir mürekkep sayfaya dökülmüştü de sayfaya yayılıyormuş gibiydi. 

 

Korkusunu üzerinden atınca bu altın ışıltıkarın bir araya toplanıp kelimeler oluşturmaya başladı. 

 

Bu kelimeler ise bu dünyada ki alfabeyi değil önceki hayatındaki alfabeyi kullanarak yazılmıştı. Cesaretini topladı ve kitaba yürümeye başladı. 

 

Kitaba yaklaştıkça kitabın büyüdüğünü sanki bir dev için yapılmış gibi 5 metrelik bir uzunluğa sahip olduğunu gördü. 

 

Sayfada ise kocaman bir şekilde yazılmış 'Göksel İblis Tekniği' yazıyordu. 

 

Gözlerini aşağı indirip geri kalanı okumaya başlamadan önce derin bir nefes aldı. Orada yazanlar ise:

 

"Göksel İblis Tekniği: 1.parça.

 

Yetişim yapılabilmesi için aşağıdaki müdürleri kan özü ile vücudunuza işleyin. Kan sahibi ne kadar güçlü ise o kadar iyi olur." 

 

Yazıyordu ve ardından mühürlerden başka birşey yoktu. Başka bir sayfaya geçmek istedi ama yapamadı. Tekrar tekrar sayfayı kontrol etti ama bunlar dışında hiçbir şey yoktu. 

 

Ardından mühürler bakmaya başladı. Ve fark etti ki gördüğü mühürler onun aklına kazınıyordu. Yani resmen kazınıyordu. 

 

Acıdan uyandı ve yerede yuvarlanmaya başladı. O kadar acı çekiyordu ki çığlık bile atamıyordu. Kısa sürede terden ıpıslak olmuştu. Acı çekerken zamanın nasıl geçtiğini unuttu.  

 

Belki bir dakika olmuştu belki bir saat, belki bir gün belki de tüm yıl. Eni sonunda acı dindiğinde yerde kan ter içinde yatıyordu. Gözlerini açmaya dahi takati yoktu. Yavaş yavaş gözleri kapandı ve uyumaya başladı. 

 

Bu sırada bir hizmetçi onu kontrol etmek isteyip odaya gelince ve onu bu halde bulunca kafayı yiyecekti neredeyse hemen ona kaldırıp yatağa koyduktan sonra klan liderine gidip durumu anlattı. 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr