Huai Shen, haritayı incelerken kendi haritası ile birkaç benzerlik fark etti. Buda hemen bu hazine haritasının kara ağaç ormanında bir yeri gösterdiğini anladı.
(2000 iq!)
Kıza dönüp konuşmaya başladı.
"Bu harita ile ilgili başka ne biliyorsun? Her hangi bilmece veya söz falan var mı? Yada başka bir şeyler? Sadece harita olmamalı."
Kız Huai Shenin ani soru dalgası ile şaşırdı ve bir çocuğun böyle önemli sorular sorması onu şaşırmıştı.
Bu çocuk nasıl bu kadar doğru soruları sorabilirdi ki?
Bilinmelidir ki bu dünyada ki hazine haritaları sadece hazinenin yeri veya hazinenin girişini bulmalarını sağlamak için yapılmıştır.
Harita için pek fazla detay olmazdı sadece genel bir konum ve.... ve bu kadar, bitti.
Hazinenin sahipleri genelde kendisi ile ilgili bilgileri hazine odasına gömerlerdi ve böylece rastgele biri şansına güvenerek mezarı bulduğunda haritayı boşa çizmesinler diye yapılır.
Eğer kendisi ile ilgili bilgileri haritaya çizseler ve biri haritayı kullanmadan hazine odalarına girse hazinenin kime ait olduğu bilinmeyecektir. Bu yüzden kimse haritalara önemli bilgileri yazmazdı.
Huai Shenin kıza sorduğu sorunun bu kadar şaşırtıcı olmasının nedeni ise eğer haritada bazı bilgiler yazıyorsa bu yazılan şeyler üst düzey hazinelerde bulunan bazı savunma aletlerinin nasıl geçileceğini gibi önemli sırlardı.
Diğer mezarlarda ise bulunan tuzaklar genellikle olmadığı için veya çözmesi çok basit olduğu için genellikle böyle şeyler yoktu.
Kız kafasını salladı,
"Hayır, Haritanın üzerinde hiçbir şey yazmıyordu. Ayrıca Su Yangda böyle birşey anlatmadı."dedi.
Huai Shen kafasını salladı cevap üzerine ve haritayı bir süre daha inceledikten sonra yola çıkmak için çadırı toplamaya başladı bu sırada kıza.
"Kıyafetlerini giyin yola çıkıyoruz."dedi.
Kız şaşırmıştı ve şaşkınlığını dile getirdi. "Yola mı çıkıyoruz?"
Huai Shen kıza bakmadan cevap verdi. "Tabi ki senide götürüyorum sonuçta bu harita için bu kadar uğraştın hazineyi görmek istemez misin?"
Kız hemen heyecanlı bir şekilde ayağa kalktı o kadar heyecanlıydı ki üstünde kıyafet olmadığını unuttu.
Daha sonra bir çığlık attı ve kıyafetlerini yerden alıp koşmaya başladı.
Huai Shen ise bu hareketlere sadece güldü. İçinden 'bu basit numaralarla beni kandırabileceğini mi sanıyorsun?' diye düşündü.
Kızın bilerek hareket ettiğini fark etmişti özellikle de kıyafetlerini yerden alırken bazı bölümlerini dışarı vurmuştu ve koşuşuysa koşmak değildi.
Daha sonra kızın hareketlerini umursamadı ve sadece yanında götürmek için birkaç meşale hazırlamaya karar verdi.
Daha önceki hayatında hiç meşale yapmamıştı ve bu hayatında da yapmayı bilmiyordu ama önceki hayatında eskiden deniz fenerleri için balina yağı kullandıklarını hatırlıyordu.
Bu yüzden yakınlarda bir ağacın kabuğunu kopardı ve kabuğun içindeki iplik benzeri şeyleri sökmeye başladı.
Daha sonra bu iplik benzeri şeyleri bir ağaç dalının etrafına sardı ve daha önce avladığı hayvanların karın bölgelerini kesti ve yağlarını aramaya başladı.
Kısa süre sonra elinde beyaz bir hayvansal yağ parçası vardı. Bu yağı ipliksi şeylere sürdü ve ağaç dalının başından kaymamalarından emin oldu.
Daha sonra iç alevi ile bi parça ateş yaktı ve bu ateşi yağlanmış ağaç şeysilerine sürdü.
(Yn:şu şeylerin ismini bilmiyorum ama hani ağaçların kabüğü kalkınca böyle uçuşan uzun ip gibi şeyler var ya ondan bahsediyorum.)
Alev yağı hemen yaktı ve kısa sürede etrafı aydınlatabilecek bir alev yanmaya başladı.
Alev başlangıçta kırmızı-siyah yanıyordu ama sonradan düzeldi ve parlak sarı renkte yanmaya devam etti.
Alevin başta kırmızı-siyah yanmasının sebebi Huai Shenin iç alevi ile yakılmış olmasıydı. Daha sonra iç alevdeki Qi bitince normal alevlere dönüştü.
Şimdi siz diyeceksiniz ki madem içinden ateş çıkarabiliyor neden meşale yaptı? Bende diyecem ki: Qisi kalmadığında kullansın diye.
Sonra siz: madem Qisi bitmiş nasıl meşaleyi yakacak diyeceksiniz. Bende: Doğru aq diyeceğim ve hep birlikte Huai Shenin aptallığını göreceğiz.
(Mal amk!)
Daha sonra Huai Shen meşale ile biraz daha oynadıktan sonra derenin yanına gidip mataralarına su doldurmaya başladı.
Bu üç gün için günde bir matara su tüketerek hayatta kaldı ama susuzluktan ölmek istemiyordu, bu yüzden bir ağacı kesmeye ve içine su doldurup depolama yüzüğüne atmaya karar verdi.
Ağacı ise son birkaç gündür bakmadığı siyah yüzüğün içinden çıkardığı bir balta ile kesti. Balta ağaca çarptığında sanki kağıtla karşılaşmış gibi hiç bir dirençle karşılaşmadan kesip geçti.
Daha sonra baltayı yerine koymadan önce ağacı yarım metrelik kütükler halinde böldü. Daha sonra balta yerine bir bıçak çıkardı ve ağacın içini oymaya başladı.
İlk ağacı oyarken kabuğu sormadığı için başarısız oldu çünkü öyle bir olmuştu ki sadece kabuk ve taban kalmıştı.
İkinci deneyişinde kabuğu düzgünce çıkardı ve ağacın içini oymaya devam etti. Bu sefer tabanı delecek kadar oymuş ve buda boşa gitmişti.
Üçte keramet vardır diyerek üçüncü ağaç kütüğünün kabuğunu kopardı ve içini oymaya başladı. Bu sefer sorunsuzca kabuğu oymuş ve gölete daldırınca sorunsuz bir şekilde suyu tuttuğunu gördü.
Hemen sevindi ve kütüğü depolama yüzüğüne koydu ve depolama yüzüğüne girdiğini keşfetti ve hemen kalan son üç dört parçayıda oymaya başladı.
Tüm bu süre boyunca kız giyinmiş ve Huai Sheni baştan çıkardığını düşünerek mutlu mutlu düşünüyordu.
Bu karşısında ki çocuk onlara hiç benzemiyordu ama bu onu daha ilgi çekici yapıyor ve kızın yeni bir oyuncak keşfetmiş gibi merakla dolmasına sebep oluyordu.
Daha sonra Huai Shen tüm kütükleri oyduktan ve doldurduktan sonra yüzüğüne diğer malzemelerin arasına koydu ve yola çıkmak için kızı aramaya başlayacaktı ki kızın kendini izlediğini gördü.
"Kaçacağını düşünmüştüm."dedi kıza.
Kız yüzünde hafif bir kızarma ve kendince çekici hareketler ile konuşmaya başladı.
"Beni adil bir şekilde yakaladın artık tamamen seninim."
Huai Shende yüzünde kötü bir gülümseme ile kızın yanına gitti ve kızın çenesini yakaladı. Kızı yere itti ve üstüne çıktı.
Kız hızlı hızlı nefes almaya başlarken pişman olmaya başlamıştı. Ama aniden Huai Shen kızın üstünden kalktı ve sadece kızın bazı kısımlarına elleri ve "Yeterince kabarık değil."dedi.
Daha sonra kalktı ve kıza "Yürüyebilir misin?" Diye sordu
Kız kafasını salladı ve acıyormuş gibi yavaşça karnını tutarak ayağa kalktı. Huai Shen kızın karnını sanki yakmasından pişman olmuş gibi bir yüz ifadesi verdi.
Ama içinden sıkılmaya başlamıştı. Bu oyunu oynamaktasınız yorucuydu ardından kıza bakıp 'en azından akşamları oynayacak birşeyim' oldu diye düşündü.
İkisi yavaşça haritada işaretlenen yere yürümeye başladıklarında onlardan uzakta iki kişi ormanı araştırıyorlardı.
Bu ikisi Su Yang ve onun çırak kardeşi Mu Xiandı. Mu Xian, Su Yanga "Kıdemli kardeş Su, bu ormanda gerçekten bir hazine var mı? Biliyorsun bu bölge Huai klanının burada sürekli bir tehlike içindeyiz boşa gelmiş olmayalım."dedi.
Su Yang "Endişelenme çırak kardeş Mu. O tuhaf adam bana burada doğru yol için çok önemli bir hazine olduğunu söyledi. İkimiz bu hazineyi aldıktan sonra paylaşacağız ve kullanamadığımız şeyleri tarikata götürerek ün kazanacağız."dedi.
Bunu derken gözlerinde soğuk bir ışık parıldadı. İkisi sonra Huai Shenin izini surmeye çalışarak ilerlemeye devam etti.
Bir süre sonra Mu Xian, Su Yanga sordu.
"Kıdemli kardeş Su, hala bir iz yok mu?"
Su Yang yanında ki bu aptalın sorularından bıkmaya başlamıştı. Tüm bu yol boyunca konuşmuş ve bir an olsun susmamıştı. Su Yang onun bir kullanımı olmasaydı şimdi çoktan öldürmüştü ama ona şimdilik ihtiyacı vardı.
Kendini sakinleştirmek için derin bir nefes aldıktan sonra cevap verdi.
"Hua Tian ve Meng Leiyi öldürdüğü yerden ayrıldıktan sonra katil izlerini iyi saklamaya başlamış. Bu onun yakalanmasını zorlaştırır ama çimenlerin ezilmesi gibi birkaç hataya bakarsak kuzeye doğru gittiklerinden eminim buda haritada bahsedilen yereoldukça yakın. Hani hazineye doğru gittikleri söylenebilir."
Daha sonra ayağa kalktı ve haritadan hatırladığı yere doğru gitmeye başladı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..