4:Korku ve Cesaret

avatar
220 0

Goldenlar - 4:Korku ve Cesaret


Emmy’nin hayatı her zaman ani olaylar yüzünden alt üst olmuştu. Tıpkı aniden Roger’la evlendirilmesi gibi bu gün de ani bir şekilde kocasını aldatırken yakalandı. Sesi ilk duyduğunda kulaklarına inanamayan Emmy Nigel’inde sesi duyduğunu farkedince titremeye başladı ve bağırdı:

-Kim var orada!

 

Kapıdan cevap gelmedi. Hayır, doğrusu bir cevap geldi. Koşma sesleri. Nigel kendine gelir gelmez kapıyı tamamen açıp etrafı kontrol etti fakat onları gözetleyen çoktan kaçmıştı. Emmy korkudan titriyor ve ağlıyordu.

 

 Kim olabilir? Her zaman kendini öven kocası mı? Yoksa ikide bir salak salak oyunlar oynayan çocukları mı? Belkide ikide bir bağırıp duran Abeldir. Emmy birbirinden beter bu üç olasılığı düşündükçe daha da şiddetli ağlamaya başladı. İşte tam da böyle bir anda adeta bir melek gibi Nigel Emmy’yi kolları arasına aldı:

-Emmy ağlama. Bu sorunu bana bırak. Her şeyi halledeceğim.

 

Emmy birkaç dakika boyunca Nigel’in koynunda ağladı. Büyük ihtimalle kocası onu Golden ailesinden atacak ve evine yolayacaktı. Emmy babasının ona bu durumda neler yapacağını hayal etmek dahi istemiyordu. Korkusunu içine gömmek için daha fazla ağladı. O ağladıkça Nigel ona daha fazla sarıldı.

 

 İkili böyle dururken koridordan Roger’ın bağırışları depoyu doldurdu. “NİGEL!” Emmy Roger’ın bağırışını duyar duymaz kusmaya başladı. Ne kadar bencildi! Kendisi belki bu olaydan hayatıyla kurtulabilirdi ancak Nigel gibi basit bir uşağın hayatının bağışlanmasına imkan yoktu. Roger büyük ihtimalle koridorda elinde bir silahla Nigel’i arıyordu. Evet, Abel’in çok gurur duyduğu özel silah koleksiyonundaki altın silahla Nigel’in kafasında bir delik açacaktı.

 Emmy bu düşüncelere dalmış bir şekilde kusuyor iken Nigel ayaklandı ve üstünü başını giymeye başladı:

-Emmy sakinleşene kadar burada kal. Bu işi bana bırak. Tüm suçu üstleneceğim.

Beyaz gömleğinin üstüne siyah ceketini giyen Nigel uşak moduna geri dönmüştü:

-NİGEL! Gidemezsin. Seni öldürürler. Lütfen benimle kal. Beni affetseler bile eğer sende gidersen artık bu ada da hayatta kalamam. Nigel sonuna kadar birlikte olalım.

Nigel ağlayan Emmy’nin yüzüne karşı hafifçe gülümsedi:

-Bu sözleri söylemen dahi beni çok mutlu etti Emmy. Şunu bilmeni isterim seni cidden sevdim. Benim gibi pis bir uşağı dahi seven sen yaşananların hiçbirini  hak etmedin.

 

Bu sözleri söyleyip odadan çıktı. Emmy ise sadece kirli depoda ağlayarak onun adını sayıkladı. Normal bir günde tüm gün bu şekilde ağlayabilirdi ancak bu gün olmazdı. Birkaç dakika daha gözyaşlarını döktükten sonra hızlıca üstünü başını giymeye başladı.

 

 Nigel’i böyle bir anda yalnız bırakamazdı. Hemen depodan çıkıp tuvalete doğru koştu ve yüzünü yıkadı. Soğuk su yüzüne çarptıkça Emmy kendine geldi. Tamamen sakinleştiğinde yüzünü kurulayıp koridora çıktı.

 

 Ne yapması lazımdı? Aklına gelen ilk şey kocasını bulup sakinleştirmekti. Roger genelde çok cesur olmasada en beklenmedik anlarda en sıra dışı hareketleri yapabiliyordu. Şu an Emmy’nin en çok korktuğu şey kocasının Nigel’i vurmasıydı.

 

 İşte köşkün tablolarla süslenmiş lüks koridorlarında böyle telaşlıca koşarken adeta bir fare gibi çocuğu Luke karşısında belirdi. Emmy’yi gören Luke koşarak annesinin üstüne atladı:

-Anne! Köşkte uzaylı var! İnsanımsı bir uzaylı var! Rosa yine yalan söylüyor dimi? Uzun abi uzaylı değil dimi?

Emmy normalde çocuklarının oyunlarına gülümseyerek karşılık verirdi fakat şu an hiç sabrı yoktu:

-Ne uzaylısı? Salak oyunlarınıza ayırcak vaktim yok!

 

Normalde sakin olan annesi bir anda ona bağırınca Luke korkarak geri çekildi. Şu an için Luke’un üzgün gözleri dahi Emmy’nin sinirlerini bozuyordu hızlıca ondan uzaklaşmayı denedi fakat Luke peşini bırakmadı. Sonunda dayanamayıp Luke’a vuracakken çocuğun dediği şeyle kendine geldi:

-Rosa sana haber vermemi istedi. Köşke bir abi geldi anne.

Bu sözleri dedikten sonra gözleri yaşlı şekilde annesini kovalamayı bıraktı:

-Ne abisi? Köşkte bir misafir mi var yani?

 

Korkmuş Luke hızlıca başını salladı.Zaten korku dolu olan Emmy’nin kafası bu garip haberle tamamen  durdu. Emmy boş bir şekilde tablolara bakarak birkaç dakika hareket etmeden bekledi.

 

 Golden adası dört yanı okyanusla çevrili bir adaydı. Elbette adaya misafirler geliyordu fakat bu ziyaretlerden uzun zaman önce adadakilerin haberi olurdu. Hele dünyanın şu anki savaş döneminde Golden adasına iki yıldır hiçbir misafir gelmemişti. 

 

Savaşın giderek bitişe doğru yaklaştığı söylensede Emmy bir anda habersiz bir misafirin adaya geleceğini düşünmüyordu. Üstüne üstlük tam da kocasını aldatırken birine yakalandığı gün bu yabancının adada belirmesi Emmy’yi şüphelendirdi:

-Bu misafir şu an nerede?

Luke korkusundan çabucak cevap verdi “Salonda.” Emmy olanları anlamak için salona doğru yöneldi:

-Luke sen odana git. 

 

Normalde salona gelmek için salya sümük ağlayacak olan Luke annesinin ciddi bakışları yüzünden korkuyla başını salladı. Emmy koşarak salona vardı. Devasa salona girdiğindeyse gözü hemen bir kişiyi kaydı. Nigel kahverengi saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli bir oğlanla ilgileniyordu. Emmy’nin içeri girdiğini gören Roger hemen ona olanları açıkladı:

-Tatlım neredeydin? Eminim kafan çok karışıktır o yüzden oturup beni dinlemeni istiyorum. Buradaki beyefendi Andre bu adaya sürüklenmiş. Adada dolaşırkende üstüne ağaç düşen babamı bulmuş. Bende tam olarak olayları bilmesemde Andre’ye büyük bir borcumuz var gibi.

 

Emmy daha ilk görüşten garip görünüşlü, yırtık pırtık kıyafetler giyen bu oğlanı sevmemişti. Nigel ona göz kırpmasa sakinleşmesi mümkün olamazdı. Roger’ın olanlardan haberi yok gibiydi. O zaman Emmy’nin de bir şey beli etmemesi lazımdı:

-Ne diyorsun! Babam iyi mi bari? Ah Andre sana ne kadar teşekkür etsem az!

Abel’i hiç sevmesede kocası Roger’ın yanında ona baba diyordu. Roger Emmy’nin sahte telaşına inanıp onu sakinleştirmeyi denedi. 

Emmy ise bu sırada korku ve nefret dolu gözlerle Andre’yi inceliyordu. Acaba onları yakalayan kişi bu davetsiz misafir olabilir miydi? Başına gelebilecek en iyi şey bu garip yabancının onları gören kişi olmasıydı. Aile bireylerinin aksine Emmy onun sözlerini yalanlaya bilirdi.

 

 İşte Andre’ye bu şekilde bakarken Nigel Emmy’ye seslendi:

-Leydim isterseniz biraz su için.

Emmy Nigel’in başta ne demek istediğini anlamadı. Bakışlarını Nigel’e çevirip sonra yine Andre’ye döndürdüğünde Andre’nin de ona aynı şekilde baktığını gördü:

-Haklısın Nigel biraz başım ağrıyor.

Emmy on dokuz yıllık evlilik hayatında ilk kez yalan söylerken bu kadar zorlanıyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr