Çevirmen : Clumsy 

Üç mücadele takımının tüm üyeleri de mücadelede aktifti.

Tabii ki buraya gelenler onlardan ibaret değildi. Neredeyse tüm Fei Li Mücadele Takımı da ağaçların arkasında saklanmış durumdaydı. İki sinyal ateşini duyarak gelen üyeler, Zhou Weiqing ve Küçük Cadı gibi ağaçların ardında gizli kalmayı ve büyük dövüşe girmemeyi seçmişti.

Zhou Weiqing, böyle büyük bir mücadele ve ejderha içeren bir manzarayla ilk kez karşılaşıyordu. Ancak şaşkınlığı azaldığında ilgisi artmıştı.

İlgisini çeken şey ise ejderha yumurtası ya da yoğun dövüş değildi. Bir çift gözdü. Ölmekte olan ejderhaya ait bir çift göz…

Ne gözlerdi ama! Dışarıdaki dövüşe bakmıyor, yalnızca önündeki yumurtayı sessizce izliyor, kafasını yaslıyor, üzerindeki kan izlerini narin bir şekilde siliyordu. Yumuşacık. Hassas bir şekilde.

Gözleri öyle dokunaklıydı ki. İçlerinden iki iri yaş dökülüyor, sanki onlar aracılığıyla yumurtayla iletişim kuruyordu. Sevgili evladım, annen seni artık koruyamayacak.

O gözlere bakıp içerisindeki duyguyu hissetmek… nezaketi… sevgiyi… gönülsüzlüğü… kederi… acıyı… Zhou Weiqing sanki kanının kaynadığını, içindeki duyguların kabardığını hissediyordu.

Bu bir annenin evladına duyduğu gerçek sevgiydi! O anda bir ejderhanın ne kadar değerli olabileceğini tamamen unuttu. Kalbinde kalan yalnızca o gözler… ve bir çocuğa duyulan sevgiydi.

“Küçük Cadı.” dedi Zhou Weiqing sessizce.

“Ne?” Küçük Cadı ani sesle irkilmişti. O da önündeki manzaraya bakıyordu, ancak odak noktası önünde gerçekleşen mücadele ve rakiplerinin güçleriydi. Aynı zamanda kalbi de ejderha ve yumurtasının görüntüsüyle, gerçekleşebilecek ihtimallerle çarpmaktaydı.

Zhou Weiqing ciddi bir şekilde sordu: “O ejderhayı iyileştirebilir misin?”

Küçük Cadı afalladı. “Weiqing, dalga mı geçiyorsun? Ejderhayı iyileştirmek mi? Ejderha iyileşirse nasıl bir sonuç verir bilmiyor musun? Bu ömürlük bir şans! Dövüşün bitmesini bekleyip hiç çaba sarf etmeden sonuca varabiliriz… Bir ejderha bedeninin ne kadar değerli olduğundan haberin yok mu, yumurtasından bahsetmiyorum bile?”

Zhou Weiqing gözlerinden çıkan soğuk ışıkla birlikte sağ elini kaldırdı. Elinde yarattığı Şeytani El Kitabını Küçük Cadıya itti. Ona son bir soğuk bakış attıktan sonra başka hiçbir şey söylemeden açığa çıktı.

Küçük Cadı kucakladığı Şeytani El Kitabına boş boş bakıyordu. Zhou Weiqing’in gözlerindeki küçümseme izlerini net bir şekilde görebilmişti.

O…o… bana neden öyle baktı?

Zhou Weiqing bir an sonra cevabı hareketleriyle birlikte verdi. Bir anlık tereddütten sonra savaş alanına çıkmış ve Derebeyi Yayını salmıştı. Yıldırım gibi çektiği kirişten ayrılan on iki okun hedefi ise ZhongTian ve BaoPo Mücadele Takımı üyeleriydi.

Şu anda Shangguan Bing’er’in sık sık kullandığı Taciz Edici Okçuluk Stilini kullanıyordu.

Ancak onun taciz stili Shangguan Bing’er’inkinden farklıydı; ateşleme hızı daha yavaştı, ama Derebeyi Yayının patlayıcı etkisi ve döndürülmüş yay kirişinin yıkıcı gücü sayesinde, 5 veya 6-Cevherli bir Cennetsel Cevher Ustası bile bu okları görmezden gelemezdi.

Patlamalar başladığı anda, pes etmek üzere olan WanShou Mücadele Takımı üyelerinin üzerindeki baskı azalmış ve durumları toparlanmıştı.

“Zhou Weiqing, delirdin mi?!” Shangguan Fei’er’in sesi yankılanıyordu.

Zhou Weiqing’in ellerindeki yay durmadı, en iyi, en uygun, en yaratıcı açıları bularak savaşa müdahale etmeyi sürdürüyordu.

“Ben deli değilim.”

Shangguan Fei’er sinirli bir şekilde tekrar bağırdı: “Sen Bing’er’in nişanlısısın, bizim yanımızda olman gerekiyor! Nasıl WanShou Mücadele Takımı cinsiyle bir olabilirsin?!”

Zhou Weiqing pasif bir şekilde yanıtladı: “Ne cinsi? Ben yalnızca bir bebeğin ve ölmekte olan bir annenin sizin elinize düşmesine izin vermemeye çalışıyorum. WanShou İmparatorluğu ne kadar kötü olursa olsun, kaç canavarlık yapmış olurlarsa olsun, hiç değilse o anneyle çocuğunu koruyorlar. Ve şu an benim hedefim de onlarınkiyle aynı.”

Bunu söylerken oklarını ateşlemeyi kesmedi. Yalnızca 3-Cevherli olsa da Mu En’in Döndürülmüş Yay Kirişi Okçuluk Yeteneği onun bu dövüşte büyük bir rol oynayabilmesine yardımcı oluyordu. WanShou Mücadele Takımı hala dezavantajlı olsa da az öncekinden daha iyi durumda oldukları kesindi.

Zhou Weiqing’in sözleri Shangguan Fei’er’in gözlerini belirsizce titretti. Ejderhaya döndüğünde kalbi sancımış, Zhou Weiqing’in kalbinde bıraktığı izlenim değişmişti. Ondaki bu kararlılık, dünyanın kendisi hakkında ne düşüneceğine bakmaksızın kendi bildiği yolda ilerleyişi, işte bunlar kalbini sarsıyordu. Bu alandaki herkesin yetişimi ondan yüksekti, ama buna rağmen savaşın tam ortasındaki yerini almıştı işte.

Bu ani değişiklik Fei'er'in savaşın ortasında duraklamasına ve hareketlerini yavaşlatmasına yol açtı. Birleştirilmiş Pençeleri önündeki beyaz gorile büyük bir hasar verecekti, ancak bilinçsizce bu saldırıyı da güçsüzleştirmişti.

“Fei Li Mücadele Takımı üyeleri Weiqing’i takip edin. Dövüşe katılıyoruz!” O anda güçlü ve kararlı bir ses duyuldu. Lin TianAo’nun liderliğindeki Fei Li Mücadele Takımı da sahneye girişini yapıyordu.

Lin TianAo en öndeydi, Karga, Ayyaş Bao, Xiao Yan ve Ye Paopao da onu yakından takip etmekteydi. Bu beşli alana aceleyle dalmak yerine Zhou Weiqing’in çevresinde toplanmıştı.

Az önce Zhou Weiqing aniden alana girdiğinde Fei Li Mücadele Takımı üyeleri şoka uğramıştı. Bir süre düşünen Lin TianAo arkadaşlarını da toparlamıştı. Savaşa girmek, ZhongTian ve BaoPo Mücadele Takımıyla karşı karşıya kalmak demekti. Aslında üç imparatorluğun da sınırları WanShou İmparatorluğuyla kesişiyordu ve hepsi aynı gemide sayılırdı, ancak hiçbir tereddütleri olmadı. Sonuçta, nasıl arkalarına yaslanıp Zhou Weiqing’in tek başına mücadele etmesine izin verebilirlerdi ki?

O anda Zhou Weiqing’in göğsünden yayılan beyaz bir ışık kümesi havaya ilerledi. Bu, üç metrelik iri, beyaz bir kaplana dönüşen Şişman Kediydi!

Şişman Kedinin gözleri yaşlarla doluydu. Zhou Weiqing’ten hiçbir şey yapmasını istememişti, ama Zhou Weiqing anne ejderhaya yardım etmeyi seçmiş ve bu da Tian’er’in kalbinde Weiqing'e yönelik olan son küçücük bariyeri yıkmıştı. Ne kadar kusuru olursa olsun sonuçta iyi kalpli biriydi, değil mi? Bu fazlasıyla yeterli değil miydi?

Şişman Kedi Zhou Weiqing’e hiçbir şey söylemedi, ancak kalbinde ona binlerce kelime saklamıştı. Ona öylesine bağlanmıştı, hisleri öyle katlanmıştı ki artık ömrünün sonuna dek hayatına başka bir erkek sokamayacağına adı gibi emindi.

Şişman Kedinin ortaya çıkışı ve WanShou Mücadele Takımının üzerindeki etkisi Zhou Weiqing’in beklentilerinin çok ötesinde oldu.

Zhan LingTian da iliklerine kadar şaşırmıştı: “İlahi Cennetsel Ruh Kaplanı mı?!”

Bu iri beyaz kaplanı görmek WanShou Mücadele Takımı üyeleri için büyük bir moral ve özgüven kaynağı olmuştu, ruhları tamamen yenilenmişti adeta. Cennetsel Canavarlarıysa daha da coşkuluydu. Ve mücadelenin baskın tarafı böylece değişti.

Şişman Kedinin bedeninden inen dokuz altın ışık huzmesi kusursuz şekilde Zhou Weiqing ve sekiz WanShou Mücadele Takımı üyesine ulaştı. Bedenlerinin ısındığını, Cennetsel Enerjilerinin güçlendiğini ve Yetenek kullanırken harcadıkları Enerji miktarının bile azaldığını fark ettiler.

İlahi Nitelik. Üç Büyük Aziz Nitelik arasında en iyi destek ve iyileştirme kapasitesine sahip olan, hatta diriltme yeteneği bile barındıran Nitelik buydu!

Güçlü Destek Yeteneklerini salan Şişman Kedi, daha fazla kalarak mücadeleye katılmadı, bunun yerine hızlıca ejderhanın yanına giderek kalın altın ışığıyla onu sarmaya başladı.

Şişman Kediyi gören ejderhanın soluk ve cansız gözleri bir umut kırıntısıyla parlamaya başlamıştı. Ancak bu umut kendisi için değildi. Sürekli wuuu wuuu sesleri çıkartarak önündeki yumurtayı işaret ediyordu, sanki Şişman Kediden ona bakmasını ister gibiydi.

Şişman Kedi ise başını sallayarak İlahi Niteliğin altın ışığıyla anne ejderi aydınlatmaya devam etti.

Ejderin bu hale gelmesinin sebebi de önündeki yumurtanın ta kendisiydi. Normal ejderha yumurtalarından büyüktü ve anne, yumurtlamayı zar zor başarmış olsa da içsel olarak ciddi bir şekilde yaralanmış ve kan kaybetmişti.

Bir ejderha ne kadar güçlü olursa olsun, yaşam gücü ne kadar yoğun, derisi ne kadar kalın olursa olsun içsel yaralanmaları arttığında doğruca yaşam gücü de azalırdı. Ve bu ejderha da en zayıf anında doğruca ZhongTian Mücadele Takımı üyelerine rastlamıştı.

İlahi Nitelik, İyileştirme konusunda kesinlikle en güçlü Nitelikti, ancak Şişman Kediyle ejderha arasındaki yetişim seviyesi uçurumu çok büyüktü. Başka bir deyişle, ağır içsel yaralanmaları olan böyle iri ve güçlü bir ejderhayı kurtarması imkânsızdı.

Tian’er’in Cennetsel Enerjisi korkutucu bir şekilde düşüyor, ama ne yazık ki ejderhanın yaşam gücünün tükenişi hiç azalmıyordu.  

“Kıdemli Ye Paopao, herhangi bir İyileştirme Yeteneğin var mı?” Zhou Weiqing, oklarını ateşlemeyi sürdürürken Ye Paopao’ya bu soruyu yöneltmiş, bir yandan da Ayyaş Bao’ya soru dolu bir bakış atmıştı.

Weiqing çok uzun süredir Tian’er’le beraberdi ve birbirlerinin zihinlerini bir miktar okuyabiliyor sayılırlardı. Birbirlerine attıkları kısa bakışlar sayesinde kızın ejderi tek başına iyileştiremeyeceğini anlamıştı.

Ye Paopao yanıtladı: “Elimizden gelenin en iyisini yapacağız.” Özel bir Su Niteliği İyileştirme Yeteneğine sahip değildi, ancak Su Nitelikli Cennetsel Enerjinin az da olsa iyileştirme gücü vardı. Nazik bir şekilde sirkülasyon sağladığı sürece ejderhanın bedenini yenilemeye, Tian’er’in üzerindeki yükü azaltmaya yardımcı olabilirdi.

#Bu bölümü çevirirken oturdum ağladım. İnşallah sorun bende değildir, siz de etkilenmişsinizdir 
O anne ejderhayı betimleyişleri, Fei Li takımının bir anda ortaya çıkışı, Şişman Kedinin yaşlı gözlerle belirip aklından geçenleri anlatışı falan beni mahvetti. 
Sapık mapık diye bazen bizim kerataya sinir oluyordum ama bugün yine kalbimi çaldı. 
Helal be Weiqing!

İnşallah bunları izleyen Küçük Cadı da akıllanıp yardım eder de anneyi kurtarabilirler.
Ben çok merak ettim, hadi okumaya devam!