Bölüm 2: Geri Dönüş

avatar
1700 0

My Sunshine (Silent Seperation) - Bölüm 2: Geri Dönüş


 

Çevirmen: Wkeey

   

 

 

Güneş batma görevine hazırlanıyor, gurup vaktinin oluştuğu dakikakarda beliren loş ışık gök yüzünü kaplıyordu.


He Yi Chen onuncu kattaki ofisinde, boydan boya olan büyük pencerenin önünde duruyordu. Gün batımını izlemek arzusu da nereden gelmişti...


Belki de o geri döndüğü içindir...


Mei Ting, Yi Chen' i görmek için kapıyı açtı, içeri girdi. Yi Chen eline bir sigara aldı; dağılmış ve sinik bir görünüşü vardı..... Nasıl ya? Me Ting gerçekten gözlerinin sağlığından şüphe etmişti bir an. Bu kavramlar, He gibi özgüven dolu, kendinden emin, relaks bir adamı tasvir edecek kelimeler olamazdı.


Yi Chen kapının sesini işitti, yüzünü döndü: '' Mesele nedir?''


''Şey'' Mei Ting bütün şahsi düşüncelerini yok etti, toparlandı: ''Sayın He, Hong Yuan Şirketi'nin başkan yardımcısı geldi.''


''İçeri davet et.'' Yi Chen içinde daldığı karmançorman düşünce deryasından kendini çıkardı ve derhal iş moduna girmek için kendisini toparlamaya odaklandı. Duvardaki saate baktı.. Saat beş ve hala gelmemişti..


Başkan yardımcısının işini gördü ve onu postaladı. Biraz gözlerini dinlendirmek adına sandalyesine kaykıldı. Birden, iri bir el omzuna hiddetle dokundu umursamaz bir edayla gözlerini açtı. ''Lao Yuan.''


Üniversiteden mezun olduğunda yüksek lisans yapması için kendisine gelen teklifleri reddetmiş, bunun yerine şuan bünyesinde çalıştığı adı daha önce ''Yuan Xiang Hukuk bürosu'' olan şimdiyse ''Yuan Xiang He'' adını alan hukuk bürosunda çalışmayı tercih etmişti. Lao Yuan ve diğer partner Xian Heng yine aynı üniversiteden mezunlardı. Xian Heng bir sene önce, Lao Yuan ise daha önce mezun olmuştu.


Uzun boylu, iri ve güçlü daha çok bir eşkiyayı andıran bu şahıs, bacak bacak üstüne attı ve sakince: ''Sonrası için ne yapmayı planlıyorsun?''


Yi Chen hiç göz göze gelmeye gerek duymadan: ''Daha fazla mesai.''


''Hayır, olmaz.'' diye çemkirdi Lao Yuan: ''Bugün hafta sonu.''


''Ee nolmuş yani?''


Lao Yuan bu cevabı tekrar ederek: ''Ne demek nolmuş?? Kulağa nasıl geliyor biliyor musun? Kan akışı iyice yavaşlamış, yaşam fonksiyonları bitik, ölümle göz göze gelmiş bir hastanın hayattan zerre kalmamış umudu gibi.. ''Ee nolmuş yani??''


Yi Chen gözlerini kıstı: '' Hitabet ve söz sanatı konusunda bu kadar maharetli olduğunu bilmiyordum.''


Lao Yuan hiç kabul etmemişcesine bir sağa bir sola salladı başını: ''HAYIR,HAYIR,HAYIR.'' Bu tüm kadınların fikir birliği sağladığı bir konu.'' Lao Yuan yaslanır vaziyetteki pozisyonunu bozdu ve belini dik konuma getirdi: '' Tanrı aşkına Yi Chen, bana bir söyler misin sen oğlancı mısın yoksa duygu üreten yerlerinde bir hastalık mı var?''


'' Sadece kafayı sıyırmış biri bu denli saçma sapan muhabbetlere dikkatini verebilirdi.'' diye düşündü Yi Chen. Mei Ting iki fincan kahveyle içeri girdi ve Yi Chen kendisini bir soru yöneltti: ''Bayan Zhao bugün buraya geldi mi?''


Mei Ting biraz düşündü, hayır dercesine başını salladı: ''Hayır efendim.''


Yi Cheng cevabı aldığı anlamına gelecek şekilde mırıldadı ve Mei Ting'e:'' Burada yapacak pek bir şeyim kalmadı, istersen erken çıkabilirsin.''


Mei Ting: '' Acelem yok efendim, siz ne zaman çıkarsınız? Aç iseniz size bir şeyler alayım?''


''Hayır gerek yok, teşekkür ederim.''


Mei Ting mesajı aldı ve yüzünde memnuniyetsiz bir ifadeyle ayrıldı.


Lao Yuan küstah bir kahkaha attı: ''Baksana, Mei Ting senden hoşlanıyor galiba. Kulağa çok afsunlu geliyor; OFİSTE ROMANTİZMMM..''


''O namuslu bir kız bir daha böyle ahlaka uymayan şeyler söylemezsen iyi olur.'' diye ikaz etti Yi Chen.


Taş kalpli!!! Lao Yuan fesat bir zihniyetle başını salladı. Yie Chen'in kadınlara karşı olan tutumu hep nazik, düşünceli ve korumacıydı, ama daha fazlası yoktu. Tüm geçen yıllar içerisinde, He Yi Chen şahsiyeti yüzünden kaç tane kadının kalbi hurdahaş oldu sayısını kimse bilemez..


Kahraman ruhunu ve dışarıdan fethedilmesi zor görünen mizacını bir kenara bırakırsak, özellikle son yıllarda hukuk camiasında ünü gitgide arttı.Buna ek olarak , şirketinin istikrarlı ve azimli yükselişi herhangi bir güzel kadını kendisine kolayca çekmesine yeter de artardı bile.


''Ne tip kadınlardan hoşlanıyorsun? Onlarcası şansını denedi ve hiçbiri kalbine temas edemedi. Şu yabancı kökenli şirketin yöneticisi olan kadın, vücut hatları bombaydı ha!..Ya da sana uzunca süre sırnaşan televizyon sunucusu kadın.. Hiç kanım kıpraşmadı deme ?? Ya da meslektaşımız olan hünerli ve yaman kadın Xu Pi Li? Bugün onunla mahkemede karşılaştım, kadın hala sana yanık seni sordu durdu bana......''


Lao Yuan konuştukça dil bağları çözülüyor, boşboğazlık üzerine doktora tezi yazıyordu. Yi Chen kulak asmıyordu ve bu ipe sapa gelmez sözlerin devam etmesine müsama gösteriyordu.


Tek kişilik show. Lao Yuan stand-up gösterisi.. iyice umursanmamış olmaktan ötürü eziklik hissetti ve sustu. Bir süre sonra: ''Kız kardeşin diye biliyorum; Yi Mei adındaki kız, bir tek ona çok ilgili ve alakalısın.''


Yi Mei ofise sık sık geldiği için, Lao Yuan'ın kendisiyle tanışmışlığı vardı.


Yi Chen bir solukta konuyu netleştirdi.''O benim kız kardeşim.''


Lao Yuan hakikatten haberdardı: '' Hadi amaa aranızda bir kan bağı yok.''


''Bu hiçbir şeyi değiştirmez.''

 

Yi Chen'in ses tonu ılımlıydı ama Lao Yuan bu ses tonundaki sertliği sezebiliyordu. Lao Yuan anladığını belirtir şekilde başını salladı ve Yi Chen'in bu konulardaki inatçı, direngeç tavrını çok iyi bildiğinden daha fazla bir şey söylemedi.


Mei Ting elinde kapalı bir zarf içeri girdi: ''Avukat bey, az önce bir bayan bunu size getirdi.''


Yi Chen sadece zarfa dokunarak içinde ne olduğunu anlamıştı: ''Nerde peki şimdi?''


''Zarfı bıraktıktan sonra hemen ayrıldı efendim.''


''Ayrıldı demek?'' Yi Chen'in haliyet-i ruhiyesi bir anda örselendi. ''Nasıl gider, ne kadar oldu gideli?''


''Yaklaşık bir dakika..''


Yi Chen bunları düşünmek yerine, arabasının anahtlarlarını kaptı, ceketini aldı ve yangından kaçar gibi fırladı. Lao Yuan arkasından hareketlendi ve ''Nereye gidiyorsun?'' diye bağırdı. Hiç duymuş gibi değildi.


Karşı kapıda, mahkemeden henüz dönmüş olan Xian Heng'i gördü: ''Buna noldu böyle?''


Xian Heng, He Yi Chen'in arkasından baktı ve düşünceli bir ifadeyle: ''Galiba ne olduğunu biliyorum.''


''Cidden Biliyor musun?? çabucak söyle bana, hemen söyle..''


''Alt merdivenlerde birini gördüm. Sonra yanlış gördüm diye düşündüm, onun olacağına ihtimal dahi veremezmedim, vay anasını.''


Sabırsız bir telaşla Lao Yuan: ''Kim, söyle! beni merakta bırakma.''


Xiang Heng cevaplamadı ve soruyla karşılık verdi: '' Sence nasıl bir insan bu Yi Chen?''


Lao Yuan'in ilk değerlendirmesi: ''Rahat, realist ve objektif.''


''İşte böylesi bir durum, insanda ne rahat, ne objektif ne de realist bir hal bırakıyor.''


Lao Yuan merakla sordu: ''Bir kadın mı?''


Xiang Heng; Yi Chen'in bir üst devresi olmasına rağmen, aynı yurtta kaldıkları için geçmişi hakkında oldukça fazla bilgi sahibiydi: ''Evet, eski kız arkadaşı.''


''Kız arkadaş mı?'' Lao Yuan'a bu durum fantastik kurgu filmlerinden ütopik bir sahne gibi geldi: ''Şaka bu, gerçekten kız arkadaşı mı vardı?''


''Evet, sonra ayrıldılar. Kız arkadaşı ABD'ye gitmek istedi.''


''Yani demeye çalıştığın şey....'' Lao Yuan'ın gözleri heyecandan fal taşı gibi açıldı: ''Yi Chen tekmeyi yedi öyle mi?''


''Evet, dahası kendisine tek bir söz bile söylemeden gitti. Hatta Yi Chen bu gelişmeyi, O Amerika'ya vardıktan sonra öğrendi. Bu yaşananlar üniversitede yılın sansasyonel haberi olmuştu. Yi Chen bir süre depresyon geçirdi, bunalım yaşadı. Sigaraya ve alkole de o zamanlar başlamıştı.''


''İmkansız buu....'' Lao Yuan hayal dahi edemiyordu, hangi kadın He Yi Chen'i terk edebilirdi,olamazdı, bir türlü akıl sır erdiremiyordu.
Şimdi anlaşıldı neden hiçbir kadına yanaşmadığı; yine aynı hüsran, yine aynı kahır olabilirdi sonuç...


_______________________________________________

 

Mesai saati sona erdi, tüm çalışanlar çıktı. Mo Sheng'in acele edilesi bir pogramı yoktu, o da işten çıktı. Kalabalık caddelerde amaçsızca dolandı.


Kafasındaki düşüncelerle boğuşuyordu; galiba başka seçenek yoktu Mo Sheng değişmişti. Başlarda ona karşı çekimser tavırlar takınıyordu ama şimdi ne kadar buna cesaret edemese de onu görme arzusu birikiyordu içinde.


O zamanlar, Yi Chen kendisine ne kadar kayıtsız kalmışsa da , ona karşı bir adım bile gelmemiş olsa da, yüzündeki masumane gülüşü hiç bozmadan, mutluluk arayışıyla hep onun peşinden koşmuştu ama şimdi, bir iki tanecik söz bile söyleme cesareti bulamıyordu kendisinde.


Yi Chen onu yaşamının güneş ışığı olarak tanımlamıştı lakin şimdi kendi içindeki güneşin bir pare ışığı bile yoktu.

 

Birden önünde beyaz bir BMW durdu. Mo Sheng hiç oralı olmadı ve görmemezlikten gelmeye çalıştı. Tanıdık bir ses işitti: ''Arabaya bin.''


Arabanın açık camından içeri baktı, Kim olsun? O'ydu..


Yi Chen, Mo Sheng'in telaşlı,somurtgan ve çekingen halini bir kaç saniye izledi: '' Aracın burada durması kural dışı bir durum o yüzden bin arabaya.''


Mo Sheng, araçla hıncahınç trafiğin içine girdikleri ana kadar, kafasında ne olup bittiğini yorumlayacak fırsatı bulamadı.


Yi Chen tüm dikkatini sıkışık trafiğe yoğunlaştırdığı esnada; ''Çin mutfağı mı yoksa batı mutfağı mı?'' diye sordu.


Bir şeylerin doğru cereyean etmediğini düşünürekten, refleks haliyle ''Çin mutfağı'' diye çıkıverdi ağzından. Mutfak mı?? Onu yemeğe mi çıkaracaktı yani..


Yi Chen soğuk bakışlarıyla: '' Bak sen, hala yemek çubuklarını kullanmayı biliyor musun?''


Mo Sheng bu imalı sorusuna aldırış etmedi ve ihtiyatlı bir şekilde soruyla karşılık verdi: ''Sen şimdi beni akşam yemeğine mi çıkarıyosun??''


''Cüzdanımı buldun, ona sahip çıktın doğal olarak bende bir yemek jestiyle teşekkürümü sunmak istiyorum.''


Mo Sheng'in birden keyfi kaçtı: ''Bence bu kadar nazik olmak zorunda değilsin.''


''Qin Ji'' adında ünlü bir Çin restoranında yemeklerini bitirdiler. Dekorasyon, yemekler, hizmet üst düzey harikaydı ama bunlar Mo Sheng'in kaçan keyfini geriye getirmeye yetmedi. Masanın karşısındaki ifadesiz yüzü gözlemlerken, midesinde hafif bir terslik hissetti.


Birden çalmaya başlayan telefonun zil sesi müziği, ortamdaki sessizliği sona erdirdi. Yi Chen telefonu açtı: ''Alo.......evet...... Qin Ji restoranındayım.......yok hayır. Mo Sheng'de burda, tesadüfen karşılaştık..... tamam peki al.''


Bir çırpıda telefonu Mo Sheng'e verdi. ''Yi Mei seninle konuşmak istiyor.''


Mo Sheng telefonu kulağına dayadı: ''Merhaba.''


Hattın diğer tarafından nazık bir ses geldi: '' Merhaba, Mo Sheng.''

 

''Yi Mei, çok uzun zaman oldu..''


''Evet, çok zaman geçti..''


İki tarafı da bir sessizlik esaret altına aldı, konuşmanın devamının nasıl olması gerektiği konusunda bir beceri gösteremediler. Yi Mei devam etti: '' Nasıl geçti seneler, problem yaşamamışsındır umarım?''


Mo Sheng, özgüven dolu konuşmaya gayret gösteriyordu. Yi Chen'in derin, anlamlı ve pür dikkat bakışlarının üzerinde dolaştığını fark etmiyordu: ''Amerika'yi gönülsüz olarak terketme kararıma kadar bir sorunla karşılaşmadım.''


''Oh.'' Yine bir sessizlik... ve ardından Yi Mei: ''Bana telefon numaranı verebilir misin? Görüşmek için uygun bir zaman tedarik edelim.''


''Olur.'' Mo Sheng telefon numarasını söyledi.


''Oldu o zaman görüşürüz bay bay..''


''Hoşça kaal..''

 


Telefon konuşması sona erdikten sonra, Mo Sheng telefonu Yi Chen'e uzattı fakat Yi Chen telefonu geri itti: ''Numaranı telefonuma kaydet.''

 

Mo Sheng bu hitaptan ötürü şaşkınlık yaşadı, numarayı girmek için başını eğdi ancak ismini kodlarken bir takım zorlukla karşılaştı.

 

''Hangi çeşit Çince karakter kullanıyosun?''

 ''Çizgili.''


''Peki..''


Hala yazamamıştı '' 'Mo' kelimesini nasıl kodluyoruz?''


Mahçup bir vaziyette, Yi Chen'in ince, zarif parmaklarıyla yarım bıraktığı işi halledişini izledi. Birkaç saniye sonra ismi kaydetti ve telefonu ceketinin cebine koydu.


''Çince karakterlerle adını yazmayı da unutmuşsun sen?''


Mo Sheng savunmasını yaptı: ''Hayır, bu senin telefonunu kullanmayı bilmememle ilgili bir şey.''


Birbirine baktılar ve bir süre kimse konuşmadı. Yemek sessiz, sakin bir atmosferde yenmişti, hem de Mo Sheng'i evine bırakana kadar sürdü bu sakinlik.


Araçtan çıkarken Mo Sheng: ''Eve kadar bıraktığın için teşekkür ederim.''


Başıyla selamladı ve hızlıca ayrıldı.

 

Mo Sheng bir yerde duraksadı, kendini kaybolmuş hissetti. Orada ne kadar durmuştu bilmiyordu bir anda gelip geçen insanların kendisine garip garip baktığını fark etti. Hızlıca o durumdan kendisini çekip aldı ve merdivenlere doğru yol aldı.


_________________________________________


''Tanışma partisi mi, Buluşma  günü mü?'' Mo Sheng yüksek sesle bu ifadeyi yineliyordu.


Hua Xian Zi, Mo Sheng'in cırıldayan ağzını kapadı: ''Sesini alçalt biraz.'' Sonrasında uyardı: '' Burda bi tarafını yırtarcasına bağıramazsın.''


Mo Sheng bu uyarı ve ikazları sabırla dinledikten sonra: ''Bir tanışma gününe mi gideceksin?''


''Ben değil, biz.''


Mo Sheng ciddiyeyle Hua Xian Zi'ye odaklandı ''Biz? Neden, Neden?''


''Biz ajanstaki erkek arkadaşı olmayan, en kart çalışanlardanız. Eğer bu etkinliği de savsaklarsak bu gidişle evlenemeyeceğiz.'' Hua Xian Zi takvime baktı. ''Bugünki hedef, Xx. mühendislik şirketinden iki tane erkek mühendis, hemen derhal gidiyoruz.''


(İzdivaç programı formatında bir şey herhalde bu :| )


''Eğer gitmek şartsa, kendin git. Ben gelmiyorum.''


''Ya onlar iki kişiler, ikisini birden nasıl idare ederim. Yapma bunu Sheng, ben ne zaman sana yönelik bir iyilikten kaçındım? Gerçekten bu sene evlenebilmem tamamen senin yardımına bağlı.'' Hua Xian acınası bir ifadeye büründü, soğuk kış aylarında annesi tarafından terk dilmiş zavallı bir yavru köpeğe benziyordu.

 

''Tamam gidersin sen de bir tanesini alırsın.''


'' Hayır, bu o kadar kolay değil. Senin yardımına da ihtiyacım var.''

 

Mo Sheng meseleye iyice dikkatini bağlıyordu, kendisinden istenen yardım da bilindik türden bir yardıma benzemiyordu: ''Ne türden bir yardımmış bu?''


Hua Xian, Mo Sheng'in bu işe yanaşmadığını fark edince, masasından siyah çerçeveli bir gözlük, tuhaf görünümlü bir peruk, neredeyse bilezik kadar büyük küpeler ve bazı renk cümbüşü elbiseler çıkardı.


Mo Sheng, bu objelere bakaraktan: ''Bunlar da ne?''


''Benim güzelliğimi ön plana çıkarmak için, senin güzelliğini al aşağı edecek olan şeyler.''

 

''Bir dakika ya, ben şimdi kurban mı oluyorum?''

_________________________________________


İş çıkışında Hua Xian, Mo Sheng'i alıkoydu ve merdivenlerden inmeye koyuldu. Merdivenleri indikten sonra, sessiz bir çığlık attı: '' Aaah neredeyse kesin zafer getirecek olan rujumu unutuyordum.''


Geri çıktı ve tanışma gününde galibiyetin tüm kapılarını ona açaçacak olan rujunu aldı.


Mo Sheng karşı kapıda onu bekliyordu. Birden kendisini afakanlar bastı çünkü az ileride He Yi Chen'i görmüştü.


Görüş açısına girdi ve başını sallayarak selamladı.


Kalbi yine hızlı atmaya başladı, acaba onu görmek için mi oraya gelmişti?Sükünet dolu geçen akşam yemeği buluşmasının üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. O zamandan bu yana herhangi bir iletişimde bulunmamışlardı, o zaman onu görmeye gelmişti.??


Gönülsüzce ona doğru yürüdü.


''Ne maksatla buraya geliyorsun?''


Özet geçer gibi sakince: ''Birini bekliyorum.''


''Aa, bekle...''


''Yi Chen.''


Narin, güzel, yumuşak ve kadınsı bir ses tonu olan bir afet, görüş alanında belirdi ve bu hareketlilik Mo Sheng'i şimdiden kahretmişti.


''İşte beklediğim kişi geldi, şimdi gitmem gerekiyor.'' dedi ve kadın ile birlikte oradan ayrıldılar.


'' Tamam, güle güle.''


____________________________________________


Mum gibi yerinde hareketsiz kalakaldı ve arkalarından otoparka gidişlerini izledi. Hua Xian Zi, yanına gelene kadar kımıldayacak dermanı kendinde bulamadı. ''Üşütükler gibi neden burada böyle duruyosun? Hadi acele etmemiz lazım daha sana makjay yapacağız. He bu arada unutma benim gölgem altında kalacaksın, itici olacaksın.''


Mo Sheng'in son şahit olduğu hayal kırıklığı yaratan hadiseden sonra kesinlikle rol yapmaya ihtiyacı olmayacaktı. Zaten mimikleri düşmüş, mezar kaçkını bir surete bürünmüştü dolayısıyla Hua Xian Zi'nin parıltısını yansıtmasına, istese de mani olamazdı.


_________________________________________________-


İşte, yine geldi ve onu bekliyordu.


Mo Sheng alt merdivenlere doğru baktı ve sade bir tişört ve pantolon giymiş, herzaman ki gibi yakışıklı ve çekici; Yi Chen'i gördü. Bu ay dört ya da beş olmuştu buraya geliyordu o kadını alıp birlikte ayrılıyorlardı.

 

Bugün hafta sonuydu, yine gelmişti.


Kendisini hiç daha önce böyle beklemiş miydi diye bir düşündü.

 

''Sheeeenggg...Sheennnggg!!'' taksi çağırır gibi kulak tırmalayacı bir ses tonuyla Hua Xian Zi ses etti: ''Bugün hafta sonu, benimle takılıyosun.....''


''Tamam.''


''Tamam mı??'' Hua Xian Zi şaşırdı, ''Ne yapacağımızı biliyor musun ki?''


Omuzları düşmüş, zerre yaşam enerjisi kalmamış bir halde Mo Sheng:'' Buluşma günü.'' diye mırıldandı. Daha önceki buluşmada Mo Sheng'in oskarlık yeteneği, Hua Xian Zi için bu buluşmaların ''vazgeçilmez süper yeteneği'' olarak tanımlanmıştı. Kendisine bir koca bulana kadar, Mo Sheng'in kendisine refakat etmekten başka seçeneği olamazdı.


Mo Sheng için de fena olmuyordu bu buluşmalar. Kös Kös oturuyor, Huan Xian Zi'nin ilgi ve dikkat çekmek için türlü türlü hallere giriyor, Mo Sheng'de bu anlara tanıklık ederek sessiz bir eğlence yaşıyordu.


''Bu günki göreceğin adam nasıl?''


''hehehehehe... Bugünki genç, yetenekli bir cerrah. Batı mutfağının yemeklerinden yiyeceğiz.. Hahaha keyifler on numara.....''

 

Mo Sheng'in pek bir yardımı dokunmuyordu ama bu hallerini görünce onun adına sevindirik oluyordu. Şu bir gerçek ki, O bu buluşma günlerinin daha verimli olması için bir destekti. Tıpkı bir takımın tarafter desteği aldıgında daha motive, daha azimli oynaması gibi.. Ama maalesef ki, hala sepete konmuş bir erkek yoktu eften püften sebeplerle bir zafer elde edilemiyor ancak ya iyi arkadaşlıklar kazanılıyordu ya da bazen el de avuçta hiçbir şey olmuyordu.Evlilik için biraz geç kalmış, yirmi dokuz yaşına gelmiş ve kendisini sahiplenecek ilk erkekle evlenmeye and içmişti.


Eve erken gidip makyaj yapması gerektiği için, Mo Sheng hiç oyalanmadan işten çıkmak üzere hazırlandı. Bu sahne artık iyice rutin olmuştu, Yİ Chen merdivenlerin başında yine bekliyordu. Mo Sheng başını öne eğerek sessiz sedasız yanından geçip gitmek istedi. Hua Xian Zi'nin bir an duraksayıp, hemen yanıbaşında duran Yi Chen'e ters ters bakacağını hiç tahmin edemezdi.. Sanki fırtına öncesi sessizlik sonra erecekti ve orada bir sırtlan&aslan dalaşması olacaktı.


Hua Xian Zi dişlerini sıktı ve alevlendi: ''Bu kadarı çok fazla.'' Mo Sheng müdahil olmadan, onu tam da Yi Chen'in karşısında duracak şekilde asıldı, tabi ki o güzellik de oradaydı.

(Güzellikten kasıt, Yi Chen'in sık sık oraya gelip, götürdüğü o bomba hatun.)

''Cadoloz, hala erkekleri baştan çıkarıyor musun?'' diye çıkıştı Hua Xian Zi.


Gayet narin, yumuşak ve eşsiz olan bu güzellik bir anda küstahlaşıverdi: ''
Buluşma günlerinin bir numaralı manyağı! hala kendine eşlik etsin diye başka insanları da yanında çekip götürmeye devam ediyor musun?'' Mo Shenge baktı: '' Senden çok daha tatlı ve güzel bir kadın. Bu gidişle, buluşma günlerindeki ahbabın bu fıstık olursa, ömrün boyunca bir kez bile evlenmek sana nasip olmayacak.''


İki kişi arasındaki bir ağız kavgasının startı böylece verilmiş oldu. Bu gerilim esnasında Mo Sheng sersemce başını salladı ve Yi Chen'i selamladı: ''Merhaba.''

 

Yi Chen şoke olmuştu ve kötü görünüyordu. Kimse, yanındaki dişisine bir başkası tarafından Cadoloz benzetmesi yapıldığında pek hoşnut olamazdı haliyle.


''Af buyurun, ne kadar huşunet içinde konuşsa da inanın bana kötü bir niyeti yok.'' Mo Sheng Hua Xian Zi'yi savunmaya çalıştı.

 

Yi Chen, ölümlerden ölüm beğen bakışı attı, ses tonu buz gibiydi:''Sen buluşma günlerine mi gidiyorsun?''


Mo Sheng ne söyleyeceğini bilemedi, ama bu ikilemde kalmış ifadesi, bu gerçeği doğruluyordu: ''Şey...evet....''

 

Yi Chen hiçbir şey söylemedi, bir kaç saniye duygusuz, soğuk gözlerle kendisine baktı, arkasını döndü ve orayı terk etmek üzere hareketlendi.


''Yi Chen beni bekle..'' Hua Xian ile it dalaşı yaşayan yosma, tartışmayı bıraktı ve Yi Chen'in arkasına takıldı.

 

Mo Sheng nasıl bir ruh hali içine düştüğünü tanımlayamıyordu. Hua Xian Zi'nin bu tutumu gerçekten acayipti ve şimdi ağlamaya koyulmuştu.


Hua Xian Zi.. insanları eğlendirmek, güldürmek için fedakarca sahneye çıkıp, şovunu yapan kadın şimdi ağlıyor muydu?

 

''Xiao Hong, kendi başlattığın bir dövüşü kaybettiğin için şimdi ağlıyor musun?''

 

''Sen ne biliyosun ki?'' Hua Xian ona baktı, yaşlı gözlerini belertti ve: ''O ilk aşkımı çaldı benden.''

 

Eh, haklıydı da bu kahredici acı bir durum. Mo Sheng bu meselede onun yanında olduğunu belli ederek, sırtını okşadı: '' Denizde herkese yetecek kadar gani gani balık var. Bu gece makul bir tanesini tutup yakalayacağız.''

 

''Ben sevdiği adamı benden çalmasına öfkeli değilim. Onu el üstünde tutmadığına ve bir trafik kazasın geçirmesime vesile olduğu için öfkeliyim. Sonra onu kazadan dolayı kötürüm kaldığı için terk edip gitti. Bu nasıl insanlık, bu nasıl bir yürek? Bu adam neden beni tercih etmedi peki? Çok basit cevabı; çünkü onun kadar güzel, ve cilveli değilim. ühüüüü...ühüüü...''

 

Mo Sheng hayretle hikayeyi dinledi. Gözleri, hareketleri yaşam enerjsi dolu olan, bu pürneşe kadının böyle bir hikayesi olsun, hiç beklemezdi. Yüzünden gülücük maskesini hiç çıkarmayan, her daim neşeli, hayat dolu bu kadın, sol yanında kırık çıkıkları olan bir kalp taşısın.. bu, bu kadar kolay mı..


İş yerinde yaşanan tartışmadan dolayı, Mo Sheng ve Hua Xian Zi buluşma gününe zar zor yetişebildiler. Mo Sheng ise, kendisine pespaye bir görünüm kazandıracak olan makyaj etabından da geçememişti. Hua Xian Zi gergindi ve hiç maharetlerini sergileyecek takati de yoktu.

 

İki tane cerrah galiba ilgilerini onlara yöneltiyordu..

 

Hadi be! Bu tanrının bir lütfu muydu yoksa?

 

Erkeklerin aşırı ihtiraslı ve iş bitirici tutumlarının vesilesiyle dördü birden filme gittiler, oradan karaoke'ye geçtiler, son durak ise akşam yemeğiydi. Gece saat on bir'i geçmişti eve dönüş için yekindiklerinde.


Sonunda, Mo Sheng'in evi görüş açısına girdi ve ''Dr. Zheng, evime gelmiş bulunmaktayız. Buraya kadar getirme nezaketi gösterdiğiniz için teşekkür ederim.''


''Öyle mi..'' Dr Zheng kalp hastalıkları üzerine vermiş olduğu kısa seminerini noktaladı ve kibar bir ses tonuyla: ''Bayan Zhao, harika bir geceydi, iyi geceler dilerim.''


Apartman koridorundaki lambalar kırıktı ve ortam biraz karanlık ve loştu. Dördüncü kata doğru çıkmaya başladı ve anahtarlarını aranmaya başladı. Birden bire görüş açısı içerisinde uzun bir karaltı şeklinde bir gölge beliriverdi. Mo Sheng'in eli ayağına dolaştı, anahtarları kağının üzerine bıraktı.

 

''Sen......''

 


Konuşmasını daha fazla devam ettiremeden, bütün bedeniyle kavrandı ve dudaklarına ihtiraslı, ateşli bir başka dudağın adeta press makinesi gücündeki baskıyla konduğunu hissetti. Merhametsizce, bu bakire dudakları tahrip ediyordu. Bu azgın öpücükler şimdi boynunda hissediliyordu. Sanki bastırılmış öfkenin, acısını pervasızca bu şekilde çıkarıyordu.


Mo Sheng'in mukavemet göstermeye ne fırsatı oldu ne zamanı. Bu iniltilere vesile olacak olan, büyülü, haz verici arbedeye hazırlıksız yakalanmıştı.

 

Mo Sheng olan olayın sıcaklığını i yavaştan anlamaya başladı, titrek, teslim olmuş bir ses tonuyla: ''Yi Chen...''

 

Birbirine sıkı sıkı kenetlenmiş vaziyettelerdi ama arbede sona ermişti. Yi Chen başını, Mo Sheng'in boynuna dayadı ve derin bir nefes aldı.


Uzun zaman sonra, o boğuk sesi kalbinden geliyordu:''Ben kaybettim.''

 

''Bu ne demek?''

 

''Uzun zaman önce, senden mahrum kaldım,yitirdim. Ezici bir yengildi, kahredici bir mağlubiyetti.''

 

Sesi neden böyle acınaklıydı?

 

Mo Sheng endişeyle: '' Yi Chen, sarhoş musun sen ne söyleniyorsun?

 

Bir sessizlik oldu, bir çırpıda onu üzerinden itti. O ziyadar gözleri, gece karanlığında birden parlayıverdi. Sesi soğuk, sarhoşlukla uzaktan yakından ilgisi olmayacak derecede kendinden emindi: ''Sarhoş değilim, ben bir deliyim.''

 

Arkasını döndü ve bir anda kayboldu gitti. Eğer dudaklarında ki karıncalanmayı hissetmiyor olsaydı, bu yaşananlar gülünç bir rüyadan başka bir şey olamazdı onun için.

 

Telefonu kaldırdı ve Hua Xian Zi'nin heyecanlı sesini işitti. ''Sheng, geceyi nasıl bitirdiniz bakalım?''

 

Hönkk?!? Mo Sheng geçici olarak bloke olmuştu ve ne söylemeye çalıştığına bir anlam veremedi.

 

''Çabuk cevap ver bana, Dr Zheng ne dedi? Bir sonraki buluşmanın olup olmayacağına dair bir sinyal verdi mi?''

 

''Hayır.''

 

Hua Xian Zi haykırdı: ''Bu nasıl olur ya?aşikar şekilde ilgili ve hayransı davranıyordu? ''

 

Açık şekilde, ''Kalp ve Aşk'' temali sunumunu dinlemeye gönüllü insanlar bulduğuna oldukça müteşekkir ve memnun görünüyordu.


Mo Sheng daha fazla bu lüzumsuz konu üzerinde konuşmak istemedi ve odağı Hua Xian Zi'ye yöneltti: ''Sen de neler oldu bitti?''


Diğer taraftan coşkulu bir kahkaha geldi: ''Hheheheheh yarın beni filme gitmeye davet etti. Ah Sheng yarın bir leydi olmayı iple çekiyorum..''

 

 (Hadi bulursun inşallah bu defa kocayı..)

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44398 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr