Hua Xian Zi'nin leydi olma arzusundan daha imkansız olan ne olabilirdi şu hayatta ha ? Hua Xian Zi, bir butikte çeşit çeşit elbiselerden giyip çıkarıyordu. Sabahın köründe onlarca defa arsızca Mo Sheng'i arayıp oraya getirmiş, imaj-maker olarak kullanıyordu: ''Ah Sheng, bu mu daha hoş görünüyor diğeri mi? Yoksa öbürü mü?" ''Şuradaki...'' ''Amma giydim çıkardım bugün.'' Hua Xian Zi'nin yüzünü bir tedirginlik kapladı: "Ah Sheng uyku mahmurusun, afyonların patlamadı değil mi hala?'' '' Hehe....'' Mo Sheng miskin bir kahkaha attı ve ciddeyete bürünüp: '' Xiao Hung, elbise kısmı bir leydi için aslolan faktör değildir biliyorsun değil mi?'' '' Ee nedir pekala..?'' ''Davranış ve tutumlar.'' Mo Sheng bir örnek verdi: ''Mesela insanlar sana ne tür müzik dinlediğini sorduklarında, asla ağır metal rock dinliyorum demezsin.'' ''Rock müzik dinlemem zaten.'' Hua Xian neşeyle ekledi: ''Benim favorim Richie Ren ve Niu ya ait olan 'Lang Hua Yi Duo Duo'. " Bu defa Mo Sheng'in suratı düştü. Ellerinde bir gitar, kıçında çiçek desen işlemeli şortları olan ve sahilde bikinili kızların kuyruklarında dolaşan üç tane komik görünümlü adam hayali canlandı kafasında. Bir de bu hayale, Mo Shenging titrek sesiyle bangladığı şarkı sözü eklendi: ''|Aslındaaa güzel kadınlaaaaaaaar, yaşlanıııııııııııır.| İşte bu şarkının gelecek adına beni umutlandıran kısmı burası.'' Mo Sheng sıkılmaya başladı: ''Artık müzik konuşmayalım ne dersin. Filmler hakkında konuşabiliriz mesela. Sen bu gece filme gitmiyor muydun? Film hobisi de bir leydinin zevklerini ve kadınsı yanlarını açığa çıkarma hususunda dikkate değer bir ölçüt olabilir.'' ''Film ha?'' Hua Xian odağını bu konuya çevirdi: ''Ben <Batıya Yolculuk> ve <Odise Destanı> nı çok beğenmiştim. Luo Jia Ying çok yakışıklıydı. Konuşması oldukça felsefikti. Özellikle estetiği, aşkı, sağlığı ve inançları nesnelleştiren <İnsanlar ailelerden doğar, Şeytanlar da şeytanlardan doğar> harikulade etkileyiciydi. Yanı kısaca diyor ki: <Var olan her şey muazzam bir denge üzerine kurulmuştur.>'' Mo Sheng iyice tahammülsüz bir tutum ile: ''Xiao Hong en iyisi sen bu gece daha fazla konuşma..'' Sonunda saat iki gibi Mo Sheng'i azad etti. Mo Sheng de eve biraz kestirmeye gitti. Uyandığında gök yüzü tamamen kararmış, saat ise yedi buçuğu gösteriyordu. Acıkmıştı, buzdolabını açtı dolap tam takırdı. Cüzdanını ve anahtarını kaptı, markete gitmek üzere evden çıktı. Merdivenlerden indi, çiçeklerle bezeli bir bahçenin kıyısından geçerken bir anda duraksadı ve başını kaldırdı.Loş ışık saçan sokak lambasının altından ,bu puslu gecede bir çift göz onu izliyordu. Yi Chen! _____________________________________________ Yanına gitmek için acele etmedi,yerinden kımıldamadı. Bugün, sade giyinmişti bir pantolon ve basit bir tişört çok sevecen bakıyordu. Geçmişte hep onun için yanıp tutuşurdu ama hiç fayda etmemişti. : ''Yi Chen çuval giysen o bile yakışacak. Bu nasıl mümkün oluyor?'' Mazi, Mazi, Yine mazi! Mo Sheng, artık biraz olgun ol ve ikide bir geçmişi duşunupdurma. Yi Chen sigarasını attı ve ona doğru yürüdü. ''Bir kaç dakika yürüyelim mi? Bana eşlik eder misin?" ''.....Hay hay.'' Sükunet içinde bir süre yürüdüler,Yi Chen'in hala bir şey söylemeye niyeti yok gibiydi. Nitekim, Mo Sheng sessizliği bozdu: ''Nereye gidiyoruz biz?'' ''İşte geldik.'' Otobüs durağı? Otobüse mi bineceklerdi? ''Bozuk paran var mı?'' ''Evet var.'' Mo Sheng bir kaç bozuk para çıkardı cüzdanından ve avucuyla gösterdi. ''Ver bakalım.'' Yi Chen birkaçını aldı ve o esnada avuç içine dokundu. Mo Sheng heyecana kapıldı ve elini hızlıca çekti. Aslında bir şey hissetmiyordu. Bakışlarını karşıdan gelen otobüse yöneltti ve Yi Chen'in yanına sokuldu. ''Hadi, bin.'' Bir şeyler soracak vakti olmadı ve onun arkasından otobüse bindi. Haliyle bugün salıydı ve otobüs tıka basa doluydu. İkili üçlü gruplar halinde herkes bir o yana bir bu yana konumlanmıştı. Zar zor nefes alıyordu. Otobüs sekizinci yada dokuzunca durakta durmuştu. Yi Chen Mo Shen'i elinden kavradı ve palas pandıras çekiştirerek otobüsten indiler. Mo Sheng kendisine hiç tanıdık gelmeyen bir yerdeydi, nizami şekilde dizilmiş koca koca beton yığınları vardı: ''Burası da neresi?'' Yi Chen yürümeyi bıraktı ve kendisine dönerek: ''Burayı bilebildin mi?'' Bilmek zorunda mıydı? Kocaman şehir ve her bir bucağına gitmesi, bilmesi olanaksızdı. Barbarca işlenmiş bir suça şahit olmuş gibi neden böyle mahçubiyet ve hayal kırıklığı yaşamıştı ki? İki kelime çıktı ağzında keyifsizce: ''Salla gitsin..'' Ardından adımlarını hızlandırmaya başladı. Mo Sheng eski üniversitenin tahrip olmuş vaziyetteki kapısını görene kadar ne olup ne bittiğini anlayamamıştı. Burası o üniversite miydi yoksa? Daha içinden az önce geçtiği bu kasvetli ve telaşlı cadde, Lao Bei caddesi miydi? Nasıl olur! O zaman aşağı taraftaki o meşhur market neredeydi? Ya o avazı çıktığı kadar bağıran seyyar satıcılar? Peki sağlı sollu birbirinden lezzetli ve ucuz atıştırmalıklar satan tezgahlar nereye gitmişti? Yi Chen biraz sakinledi ve yumuşak bir ses tonuyla: ''O yabancı diyarlardan geri döndükten sonra, hiç burayı ziyaret ettin mi?'' '' Hayır ben.....gelmek istemedim....yani yoğun iş temposundan ötürü....'' geveledi durdu Mo Sheng. Yi Chen tutumunu değiştirmeden: ''Hiçbir şey söylemene gerek yok. Ben anladım.'' Acaba ne anlamıştı Mo Sheng de bunu anlamamıştı. Üniversitenin yerleşkesine girdiler. Burası yüz senedir çok fazla değişmemişti. Mo Sheng tuhaf hissetmişti, sanki uzun yıllar önce görmüş olduğu rüyayı bu defa yaşıyor gibiydi. Bu debdebeli ağaçlar, keza bu eski öğrenci yurtları... Bir tür melankoli ve sahipsizlik duygusu göğsünde kabarıyordu. Çok uzun zaman geçmişti, şimdi tüm kaybettiklerini geri alabilmesi mümkün olabilir miydi? ''Baksana.'' Mo Sheng yolun sonundaki küçük bir bakkalı işaret etti: ''Bakkal hala orada, yerinde. Merak ediyorum hala o ihtiyar çift tarafından mı işletiliyor?'' ''Hayır.'' dedi Yi Chen: ''Sahipleri değiştiğinde ben daha mezun olmamıştım.'' Sakince ''Peki.'' dedi. Yüzündeki çocuksu, sevimli gülücüğüyle Yi Chen'e baktı: ''Gideceğim ve bir şeyler alacağım çünkü midem gurulduyor.'' Bakkalın yeni sahibi genç bir adamdı. Çocuğuyla meşgul olurken, onlarla da ilgilendi. Mo Sheng bir tane hamur işi ve bir şişe kola aldı. Yi Chen'de bir şişe bira aldı ve tüm hesabı ödedi.Mo Sheng; hesabı kimin ödeyeceğine dair şiddetli tartışmalar yaşadıkları eski anları anımsadı. O zamanlar bir erkeğin erkeksi onur ve haysiyetini anlayabilmek için pek toydu. Mo Sheng ile bir hayat sürmek! Yi Chen çok yıpranmış olmalı. İlk anda ''İçmeye ne zaman başladın.?'' diye sordu fakat o esnada dün geceki, kendisinde alkol tadını hissettiren hararetli öpücüğü hatırladı ve bakışlarını başka yöne çevirdi. Hemen cevap vermedi, kısa bir süre sonra: ''Son birkaç yılda.'' dedi. Evet tabii ki, son birkaç yıl. ''Hadi oturmak için bir yer bulalım.'' Saat sekizi geçiyordu, etrafta çoğunluğu genç öğrencilerden oluşmak üzere, yaşlı profesörler ve çevre sakinleri vardı. Kimisi koşuyor kimisi yürüyüş yapıyor bazıları da yere serilmiş lak lak ediyordu. Bir kenara oturdular, Mo Sheng yüzündeki acımtırak bir gülümsemeyle: ''Burada hayatımın en acı dolu anılarına sahibim.'' Yi Chen hafif ve zoraki bir gülümsemeyle: ''Sekiz yüz metre.'' ''Ah evet. Sekiz yüz metrede en iyi skorum dört dakika on saniye. O zamanı hatırlıyorum pek umutsuz konuşmuştun.....'' Birden Yi Chen ona döndü ve: '' Ne demiştim?'' ''Dedin ki: Mo Sheng kaplumbağa gibisin, bu şekilde beni nasıl yakalamayı düşünüyorsun?'' Mo Sheng yanlarından geçen adama odaklandı: ''Hey, bu bizim fakültedeki Profesör Zhou değil mi?'' Yi Chen o tarafa baktı, başıyla doğruladı ve ayaklandı: ''Gideyim de bir merhaba diyeyim.'' Professör Zhou onu gördüğüne sevindi. Birkaç bir şey söyledi ve onunla gurur duyduğunu ifade edercesine omzunu sıvazladı. Bu profesörün saçları gitgide dökülüyor ha! Mo Sheng hukuk fakültesinin en ünlü profesörünü nereden tanıyacaktı ki? Elbette Yi Chen ile olan ilişkisi sayesinde. O zamanlar; sevgiliyken, Yi Chen'in varı yoğu okuldu bunun üstüne özel ders de veriyordu. Mo Sheng'in onu sık sık görme şansı olmuyordu. Kendisiyle birlikte zaman geçirebilmek için, dersinin olmadığı zamanda onun derslerine giriyordu. Hatta Profesöre Zou'nun verdiği; Ceza Hukuku Dersine koca bir dönem katılmıştı fakat hala 'Masumiyet karinesi'nin ne demek olduğunu da bir türlü kavrayamamıştı. Yi Chen'in neler söylediğini anlamadı. O esnada bir Professor Zhou'nun kendisine doğru baktığını gördü. Profesor gülümsedi ve başıyla selamladı. Yi Chen geriye döndüğünde Mo Sheng merakla sordu: ''Ona neler söyledin?'' ''Etrafı dolaşmak için bir arkadaşımla beraber geldi.'' Yi Chen garipser bir ifadeyle: ''Professör Zhou seni hala hatırlıyor.'' Mo Sheng şımarık bir ifadeyle: ''Evet, muhtemelen üzerinde derin etkiler bıraktığım içindir.'' O zamanlar Mo Sheng Profesörün derslerinde geyik,makara malzemesiydi. Dersin işlendiği vakitlerde, Profesör soru sormak için rastgele öğrencileri kaldırırdı ama Mo Sheng'i es geçerdi. Bir defasında böyle olmadı; Profesör Mo Sheng'i işaret etti. Hatırladığı kadarıyla soru: ' Sence; A,B,C ve D isminde dört kişi nasıl mahkum edilmeli? şeklindeydi.' Kafası bulandı. Düşünüyordu, Bu dört insan kim? Ne türden suç işlerdiler veya hangi suça karıştılar? Dersi dinlemiyordu. Zavallı, yardım alabilmek için sıranın altından deli gibi Yi Chen'in tişörtünü asılıyordu. Yi Chen ise: ''Ben soruyu duymaadım.'' demişti. O gün Yi Chen ona kızgındı tartışmışlardı. o an ise ölümüne yardım isteyişi ve o biçare hali Yi Chen'i yumuşatmıştı. Galiba zamansız gelen bu ders ona yetecekti. İyice ter basmıştı ve heyecan haliyle: ''Hepsini hapse atalım.'' dedi. Sınıfta vuku bulan kısa süreli sessizlikten sonra herkes kahkahalara boğulmuştu. Profesör, yüksek sesle bu şamataya bir son verdi: ''Arkadaşlar o bizim fakültenin öğrencisi değil.'' ''Hepsini hapse atalım diyosun...'' Profesör Zhou omuzuna dokundu ve: ''Arkadaş sen ceza hukukuna pek ilgilisin galiba?'' Kahkahalar tekrar başladı ve Profesör durumu açıklığa kavuşturmak için: ''Buraya erkek arkadaşı için geliyor.'' Profesör açık sözlü ve yeniliklere açık bir ykişiliğe sahipti: ''Bu arkadaşımız kimin kız arkadaşı?'' ses tonu eğlenceliydi. Yi Chen ayağa kalktı ve teslim oldu: ''Benim.'' Elbette ki Profesör Zhou bunu zaten biliyordu. Bu ihtiyar adam tam bir mizahşör olduğundan, aniden ciddiyetini takındı ve: ''Öğrenci He! Eğitimli bir aile olmak çok mühim bir meseledir. Sadece bir kişinin eğitimli olması katiyyen kafi değildir. Senin gibi fakültesinde ün yapmış bir öğrencinin kız arkadaşının hukuk adına hiçbir şey bilmemesi hoş değil. Bu biz hukukçular içinde çok can sıkıcı öyle değil mi?'' Mo Sheng hala pencereleri titreten o kahkahaları unutamıyordu. Yi Chen fesatca bir kahkaha attı: ''Evet ne derin etki ama..'' Mo Sheng şaşkınlıkla Yi Chen'e baktı. Gülüyor muydu? Kendisine karşı özellikle takındığı ruhsuz ve soğuk ifade yoktu. Ona yabancı muamelesi yapmıyordu sanki. Duygularını gizlemek için yönünü başka tarafa çevirdi ve ''pekala.'' dedi. Ona bakmıyordu ve gayri ihtiyari olarak: ''Ne yani beni sıkıntı içinde gördüğünde biri yardım etmemeni mi söyledi.?'' Bu küçük düşürücü hadiseden ötürü hala Yi Chen'e kin mi besliyordu? Yi Chen karmaşık duygular içerisine girdi. Daha fazla şey duymak istemiyordu. Ona karşı yürüttüğü bu soğuk savaş döneminde ağır başlı ve akıllı bir adam profilini takınıyordu ama şimdi onu hevesle dinliyordu. Ama gerçekten bu meşrebe sahip olsaydı, onunla o an orada olmaması gerekirdi. Yi Chen olması gerektiği kişi rolüne girdi ve : ''Saat geç oldu, seni evine götüreyim.'' Otobüs beklediler. Mo Sheng'in evinin merdivenlerine geldiklerinde, Mo Sheng durdu ve : ''Tamam, evime geldim.'' Yi Chen'de durdu: ''Evet.'' ''O zaman hoşça kal.'' ''Sen de.'' Mo Sheng eve çıkmadan önce iki adım daha attı. Sokak lambasının altında durdu: ''Sen?'' Gözlerine bakıyordu. Sanki bir şey söylemek istiyor ama bunu beceremiyordu. İkisi de suskundu. Yi Chen bir süre sonra: ''Dün için üzgünüm.'' diyebildi. ''Hayır...sorun değil.'' Mo Sheng huzursuz hissetti titrek bir ses tonuyla: ''Dün sarhoştun.'' ''Öyle mi?'' Yi Chen konuşmasını devam ettirmeden duraksadı, alaycı bir ses tonu vardı. Bir anda başını eğdi, ve soğuk dudakları Mo Sheng'in dudaklarına dokundu fakat bu defa kenarına.. Anlaşılması zor, ama pek manidar bakışlarıyla Mo Sheng'e baktı. Fısıldadı: ''Mo Sheng, ben her zaman aklı başında biriyim.'' Her zaman? Evet doğru. Kendi dibe batışını izleyen, aklı başında biri.. __________________________________________________ Birbirileriyle bir iş üzerinde tartışırken, Xian Heng : ''Bugün dağılmış görünüyorsun.'' Yi Chen sakince ona baktı ve: ''Teklifim oldukça iyi.'' ''Evet oldukça iyi.'' Sadece iyi değil, harikulade iyi: ''Ama hala kötü görünüyorsun.'' Yi Chen elindeki kalemi bıraktı ve : ''Ne istiyorsun?'' Xiang Heng onu bu şekilde, relaks ve karizmatik halinden mahrum vaziyette görünce kahkahayı bastı: ''Üniversitemizin gözde çocuğuu, nooldu? Zhao geri mi döndüü?'' Yi Chen kaşlarını çattı: ''Sen nereden biliyosun?'' Çok mu seviyesizdi bu adam? Yi Chen'in yüzü buruştu. ''O gün merdivenlerde gördüm onu.'' Xiang Heng zihnini okudu ve konuşmayı kendi devam ettirdi: ''Çok değişmiş...... değil mi?'' Evet, çok. Yi Chen konuşmaya devam etmedi. O esnada, Lao Yuan kapıyı açtı ve : ''Heey, Lian He'dekiler akşam yemeği veriyor, ikiniz de benimle geliyorsunuz.'' 'Lian He' hukuk bürosu ve 'Yuan Xian He' hukuk bürosu şehirdeki dört hukuk bürosunun en büyükleriydi. Mahkeme salonlarındaki şiddetli geçen davalarda ne kadar üstünlük k sağlayan olmasa da, özelde birbirileriyle iyi ilişkilere sahiptiler. Bu defa, Lao Yuan onlara yardımda bulunmuştu. Bu yüzden teşekkür mahiyetinde, De Yue Lou'da akşam yemeği düzenlediler. Lian He tarafındakilerin niyetleri, işin gerçeği pek de iyi değildi. Lian He bürosundan olan Pi Li, yoksa Yuan Xiang bürosundaki He Yi Chen'i mi gözüne kestirmişti? Öyle görünüyor ki bu birleşmeyi sağlayarak aşikar şekilde iyi bir gösteri izlemek istiyorlardı. Xu Pi Li saldırı konusunda oldukça başarılıyken, Yi Chen'in de savunma hattı su geçirmez derecede güçlüydü. Bundan sebep, bu akşamki yemek oldukca canlı ve büyüleyici olacaktı. Lao Yuan şimdiden bunun gerçekleşmesini gözlüyordu. _______________________________________________ De Yue Lou (restoran) şehrin en hareketli ve canlı noktasında bulunuyordu. Güneş batar batmaz, şehir parıltılı ışıklarla çevrelenirdi. Üçer kadeh içildikten sonra, Lao Yuan ve Lian He'den; dili yaman ve kuvetli olan bazı avukatlar eğleniyor, ve ortamda gitgide gürültü çıkarmaya başlıyorlardı anlaşılan o ki dalaşmaya hazır hale gelmişlerdi. Xian Heng pencerenin yanında oturdu. Ortamdaki afaki sohbetleri dinlerken bir anda gözü pencereden dışarı çarptı. Caddede renk cümbüşü led ışıklandırmaların eşliğinde insanlar su gibi akıp geçiyordu. Bir dakika, bu..... Avukat Li başını çevirdi ve Lao Xiang'in baktığı yöne doğru odaklandı: ''Lao Xiang pek konuşmuyorsun. Noldu, neye bakıyorsun?'' Caddenin karşı tarafında elinde fotoğraf makinesiyle bir kadın, fotoğraf çekiyordu. Saçları ne uzun ne de kısaydı. Açık mavi tonlarında salaş bir tişört ve kot pantolon vardı üzerinde. Boynunda ise fazladan iki kamera daha vardı. Avukat Li iyice meraklandı: ''Senin tipin galiba?'' Yüzünü göremiyordu ancak öğrencilere benziyordu. Xiang Heng mırıltıyla cevap verdi: ''Hayır benim tipim değil.'' Bakışlarını Yi Chen'e ve Pi Li'ye çevirdi. Pi Li, Yi Chen'in yanına oturdu ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Yi Chen'in cevabı anlaşılamıyordu fakat yüzünde gizli bir gülümseme belirmişti. Pi Li gözlerini Yi Chen'den katiyyen almıyordu. Xiang Heng'in kafasından geçen: ''Eğer o da katılırsa, burası daha eğlenceli olabilir.'' düşüncesiydi. Xiang Heng, pencereden dışarı baksın diye Yi Chen'e doğru odaklanmış ve işmar ediyordu. Bunu sadece fark eden Yi Chen değil, neredeyse herkes olmuştu. Bir tanesi: ''Noldu, Nedir bu?'' Yi Chen bir anda fotoğraf çekip duran Zhao Mo Sheng'i fark etti. Hemen elindeki şarabını bıraktı: ''Kısa bir süreliğine gitmem gerekiyor.'' Gayet sakin bir tavır içinde olayları gözlemleyen Xian Heng dışındai masanın geri kalanı gözleriyle dışarıyı kolaöan etmeye başladı. Yi Chen bir anda caddeye ışınlandı ve kimliği henüz belirlenmemiş kadının bir kaç adım arkasında durdu ve hiçbir tepki vermeden öylece dineldi. Kadın bir kaç fotoğraf çekip arkasını dönene kadar Yi Chen'in varlığını hissetmemişti. Ah Ne yazık ki kadının yüzü restoranın penceresine dönük olmadığı için kimse kim olduğu hakkında bir fikir edinemedi ve sadece şuursuzca bakıp bir iki fısıldaşma oldu. Sonra..... Herkesin çenesi düştü.... He Yi Chen! He...He...He... Ne yapıyolar? Sıkıca elini mi kavradı? He Yi Chen! Kadınlara karşı her zaman nazik ve yumuşak olan bu adam bu hoyrat davranışı nasıl sergileyebilir? Herkes az çok olup bitenin ne olduğunu anlayabilmişti ve gözler karşıdan o kadını izliyordu. Güzellik abidesi Xu'nun yüzünü bir tedirginlik ve endişe kaplamıştı. He Yi Chen'in kadınlara karşı soğuk bir tutum takınmasının sebebi, soğuk ve münzevi bir karaktere sahip olmasından ileri gelmekteydi ama öyle görünüyorki gerçekten isterse, herkes gibi duygusal ve sıcakkanlı olabiliyor. Bu gerçekten kadın onuruna karşı yapılabilecek en büyük darbe.! Her ne kadar Xu Pi Li'nin sivri dilinden ötürü rahatsızlık duysa da, Aynı büronın bünyesindeler. Kilolu olan çok konuşmayı sevmeyen avukat Zhang: ''Lao Xian, kimdir o?" Xiang Heng'in ifadesi biraz esrarengizdi: ''Bana neden soruyorsun? Yi Chen'e sorman gerekir.'' Zhang nazikçe cevap verdi: ''He Yi Chen'in ağzından bilgi almak için hiç kendimi yoramam.'' Xiang Heng gülümsedi ve: ''Ceketi daha burda onu almak için geri gelecektir.'' Az sonra, Yi Chen geri geldi ve mahçup bir halde: ''Lao Li, bir işim var ve ayrılmam gerekiyor.'' Lao Li büyük olasılıkla gecenin organizatörüydü. Lao Li'nin bir şey söylemesine fırsat vermeden Xiang Heng araya girdi: ''Bu şekilde apar topar ayrılmaktansa niçin Zhao Mo Sheng'i buraya davet etmiyorsun? hem ben de uzunca yıllar kendisini görememiştim.'' Yüzünü Lao Li'ye döndü: ''Sence mahsuru yoksa bir kişilik katılım sorun teşkil eder mi?'' Lao Li onay verircesine başını salladı ve tekrarladı: ''Aile üyeleri getirilebilir, aile üyeleri getirilebilir.'' Yi Chen bunun iyi bir fikir olup olmadığı üzerine dşünmeye başladı. Xu Pi Li biraz öfkelenmişti: ''Avukat He'nin bir kız arkadaşı var fakat bunu gizliyor. Bu biraz ayıp değil mi ha?'' Mo Sheng hala yolun karşısında, ahmakça Yi Chen ile olan bağlarının ismini sorguluyordu? Arkadaş mı? Hayır değil. Sevgili mi o da değil? Peki ya neydi? Buna bir cevap bulamadan telefon çaldı. Arayan Yi Chen'di. ''Ben buradan ayrılamıyorum.......'' Oh bu iyiydi. Mo Sheng rahatladı. ''.........Sen buraya geliyorsun.'' Mo Sheng bu kararı sorgulamaya fırsat bulamadan telefon kapandı. Restorana doğru baktı, elindeki zamazingoları toparladı ve yolun karşısına geçti. Yi Chen kapıda bekliyordu. Çekincesi vardı: ''Benim buraya gelmem sence yakışı kalır mı ?'' Öyle ya, ne münasebet ? Söylediğini geri yuttu. Bu günlerde Yi Chen ara sıra sağda solda kendisini arıyordu ancak mesafesini de hep koruyordu. Bu tür karşılaşmalarda kendisini rahatsız ediyordu. Bu böyle gitmemeli. Ondan tamamiyle uzak olmalı. İçeri geçtiler ve masaya yaklaştıklarında, herkes Mo Sheng'i selamladı. Oldukça müşfik bir görünümü vardı saçları kısaydı fakat canlı ve parlak değildi. Yi Chen'in etrafındaki kadınlarla kıyaslandığında ortalamanın altında kalırdı. Onu ilk selamlayan Xiang Heng oldu. ' Xiang gülümsedi ve biraz imalı bir şekilde: ''Zhao Mo Sheng neden bu kadar çabuk döndün? Yi Chen'i takribi 18 sene kadar soğuk bir mağarada, mağara adamı olarak hapsedip tamamen yok oluşunu beklersin diye tahmin etmiştim.'' Gerçekten bu gülümsemenin bağrına konmuş, ipek ipliğin içinde saklı delici bir iğne... Mo Sheng ne cevap verebilirdi ki... Sakince: ''Xiang bey, uzun zaman oldu evet.'' Xiang çakma bir gülümseme ifadesiyle: ''Bey diye hitap edilmesinden hoşlanmıyorum. evet uzun zaman oldu...'' Yi Chen özet bir kaç cümleyle Mo Sheng'i tanıttı. Mo Sheng oturdu fakat bu güzellik abidesi kadın çoktan Mo Sheng'e karşı siperini kazmıştı. ''Bayan Zhao, Yi Chen kadınlar tarafından her zaman fethedilmesi imkansız bir kale olarak tanınır. Onu avcunuzun içine almayı nasıl başardınız? Metodunuz nedir?'' Masadaki herkes sessizliğe büründü. Bu soruyu işittikten sonra Xiang neredeyse ağzındaki çayı püskürtecekti. Aslında kötü biri değildi sadece açık sözlü, dobra bir karakteri vardı çünkü genelde erkeklerle vakit geçirirdi ve ağzının kayışı gevşekti.Hatta mahkemede bir yargıcı liyakatsizliği ve duruşmayı yanlış yönetmesinden ötürü fırçaladığını düşünürsek, kendisinden mutedil ve ince düşünceli bir mizac beklememek gerekir. Bugun ne olursa olsun bu sorular kibarca cevaplanmalıydı. Yalnız Mo Sheng bu üsluptaki diyaloglara pek alışık olmadıgından kendisini huzursuz hissetmeye başladı. Açık açık, ağzına geleni söylemek istiyordu veya Yi Chen'in yardımını bekliyordu fakat Yi Chen, seyirci gibi sadece izlemekle yetiniyordu. Ortamdaki diğer çiftler veya bekar olanların hiçbiri bir diğerinin işine burnunu sokmuyordu hem de bu kınanması gereken davranıştan rahatsız olan da yok gibiydi. Mo Sheng gergin ve sükunet içindeydi. Ortamın içine etmişti ve kimsenin tek kelime etmediğini fark ettiğinde, açıkçası bundan üzüntü de duymuyordu. Bu insanların heyecanla ve tutkuyla bir gösteri izlemeyi arzuladığını nereden bilebilirdi? Sonunda sessizliğini bozdu. ''Aslına bakarsanız Yi Chen'i elde etmek pek de zor değil.'' Geçmişteki bir deneyimini anlatmaya başladı: ''En kiritk nokta, onu pervasızca kancanıza geçirebilmek istiyorsanız, derinizin kalın olması gerekir. İlk olarak ağlayın, çığlık atın yada onu öldürmekle tehdit edin. Bunların sonunda emin olun can havliyle koynunuza atlayacaktır.'' Herkes şaşkınca Yi Chen'e baktı. Muhteşem avukat He Yi Chen'in hoşlandığı tarz bu muydu? Xu Pi Li ona katılmamış ve biraz da öfkelenmişcesine: ''Bunları söylerken acaba bir kadının onurunu işin içine katmayı hiç düşündün mü?'' Mo Sheng sırtardı: ''Hmmm..... hayır bu defa bu kadar derinine düşünmedim.'' Xu Pi Li'nin gerilimi yükselmişti: ''Elde edebilmek için, bu tip yöntemler uyguladığın adam sana karşı nasıl his besleyebilir ki? Ruhsal anlayış ve dokunuş olmazsa, bir gün senden sıkılacak ve seni terkedecektir.'' ''Ah!'' Diyaloglara pek müdahil olmayan, Lao Yuan, Xu Pi Li'nin saldırılarını püskürtmek ve ortamı sakinleştirmek için araya girdi. Mo Sheng'e baktı: ''Şimdi hatırlıyorum. Sen Amerika'ya gitmek için Yi Chen'i yüz üstü bırakan kadınsın.'' Nasıl yani? Xiang Heng ve Yi Chen dışında herkes hiç buna ihtimal veremezlerdi. Tuhaf Tuhaf Mo Sheng'e baktılar. He Yi Chen'i terkedip gitmiş miydi? Mo Sheng'i de stres ve sıkıntı bastı. Yi Chen'i mi terketti? Ne? Neden böyle diyorlar ki? neden bu güçlü ve uzun adamın gözlerindeki ifade......aman diler gibiydi... ''Hayır, bu doğru değil.'' ''Hala inkar mı edeceksin?'' Lao Yuan sorguya çekiyordu: ''Amerika'ya gittin mi?'' ''Evet.....'' ''Onun eski kız arkadaşı mısın?'' ''Evet....'' ''İşte o sensin.'' Lao Yuan'ın ayı pençesi tahta masayı örseledi. ''Suç açıktır, kuşkuya mahal yoktur.'' Mo Sheng'in dili tutuldu. Niçin bütün avukatlar insan hayatını samandan bile daha değersiz biçimde yargılıyordu? Tam meseleyi açıklamaya niyetlenmişti fakat Yi Chen kolundan yakaladı: ''Afedersiniz, bizim gitmemiz gerek.'' Kimse mani olmadı. Herkes arkalarından ayrılışlarını izledi. Ön kapıdan ayrıldıklarında soğuk bir esinti karşıladı ikisini de. İçeride konuşulan meselenin zihinde oluşturduğu kördüğüm olmuş düşünceler biraz daha çözülür gibiydi: ''Yi Chen, neden tek kelime dahi etmedin?'' ''Ne diyebilirdim?'' Böylesi bir yanlış anlaşılmaya, dedikoduya Yi Chen gibi gururlu ve şerefli bir adam nasıl müsamaha gösterebilirdi?: ''Seni terkettiğimi düşünüyordu hepsi. Ama işin aslı bu değil. Neden açıklamadın.?'' Yi Chen yürümeyi kesti: ''Nasıl açıklayabilirim?'' O an loş cadde ışıklarının altında, bu mağrur adam oldukça kimsesiz ve zavallı görünüyordu. Rüzgarlı gecede, o boğuk sesi bu defa gayet net ve tesirli duyulmuştu: ''Hem de ben bile böyle düşünüyorken?''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..