Çevirmen: Wkeey
İlerleyen günlerde Mo Sheng, fotoğraflar çekmek için birtakım geziler gerçekleştirdi bu yüzden Tao Yi Jing ile başlamış oldukları iş ile alakalı pek münasebeti olmadı. Lao Bai ile iş değişimi hususunda konuşmuş ve bu meseleyle ilgili yapacak pek fazla yükümlülüğü kalmamıştı.
O gün çekimler gayet sorunsuz şekilde yapıldı, bu sebeple Mo Sheng ofise biraz erken döndü. Lavaboda ellerini yıkarken, Ah Mei ve birkaç fiskos erbabı kadın tarafından çembere alındı.
''Ah Sheng, senin 'Seçkin Erkekler' çalışması pek rayında gidecek gibi görünmüyor.''
''Neden?''
''Tao Yi Jing, o ünlü şahsiyetle görüşme tertip edemedi ve ilk anda red cevabı aldı. Kendisi gülünücek duruma düştü. Başlangıçta nasıl da kendinden emindi, nasıl da böbürleniyordu? Fakat şimdiki halini hiç görme, tam bir pespaye modunda.'' Ah Mei'nin ses tonu, başkalarının talihsizliklerinden, bayram eğlencesi çıkarıyor gibiydi.
''Evet, büroyu aradığını duydum cevap veren assistanı olmuş ve üzgün olduğunu belirterek, Avukat He'nin rahatsız olduğunu söylemiş.''
''Hasta mı?'' Mo Sheng lavabodan ayrılmak üzereyken bunu duydu, gitmekten vaz geçti: '' Bu doğru mu?''
''Kesinlikle martaval. dün onu TV programında gördüm.''
Bu programın çekimleri önceden yapılmıştı. Yi Chen gerçekten hasta mıydı?
Ofiste bir türlü rahat rahat oturamadı, içi içini yedi. Sonra kendisine gülmeye başladı. Zhao Mo Sheng, Ne münasebetle ona karşı ilgiliymiş gibi davranıyorsun? Mo Sheng defaatle kendisine gülmeye devam etti.
''Ah Sheng, telefon sana.'' Lao Bai telefonu uzattı:'' Arayan kişi sabah iki defa daha aramış.''
''Tamam, açayım.'' Mo Sheng telefonu kulağına aldı:'' Merhaba, nasılsınız?''
''Siz Zhao Mo Sheng misiniz?'' Kibar bir beyefendinin sesi yankılandı hattın diğer ucundan: '' Ben Xiang Heng.''
______________________________________________________
Xiang Heng ile şehrin doğu yakasında bulunan 'Sessiz Dünya' isimli bir kafede buluştu.
Kısa bir selamlaşmanın sonrasında Xiang Heng: '' Sizi bulmak gerçekten kolay değil, şükür ki He Yi Chen bir dergi de fotoğrafçı olarak çalıştığınızı söylemişti.''
Mo Sheng'in kendisine şaşkın şaşkın baktığını görünce Xiang Heng gülümsedi:'' Tuhaf bir ruh hali içindesiniz. Yi Chen'in sizden bahsetmiş olması çok mu acayip geldi? Aslında Yi Chen bir şey demedi, bilgi veren kişi otuzlu yaşlardaki dedikodu işine epey gönül vermiş olan Lao Yuan'dı. '' Xiang Heng biraz rahatsızlık duydu.
Garson geldi mönüyü sundu.
İçecek siparişinin ardından, Xiang Heng ağzındaki baklayı çıkarmaya başladı:'' Muhtemelen sizi buraya davet etmem size garip geldi.''
Hem de ne garip. Mo Sheng karşısındakı bu şık ve kibar adamı az çok tanıyor olsa da, katiyyen birbirileriyle yakın arkadaş değillerdi. Büyük olasılıkla karşısındaki kişi, Yi Chen'in oda arkadaşı olmalıydı, ismini çok iyi hatırlayamıyordu. Bir gün, yurttan güveç yemek için bir araya gelen öğrencileri izliyordu. Bu buluşmaya yanında bir partner götürmek zorunluydu. Son anda, Xiang Heng yalnız geldi. O an kendisine sırnaşan birisi olmuştu :'' Xiang Heng, He Yi Chen'de bir partner buldu,peki sen daha ne kadar yalnız kalmayı düşünüyorsun?''
Xiang Heng derin bir iç çekti: '' Söylemesi kolay, Zhao Mo Sheng gibi, cesaretli ve inatçı özellikleri olan bir kız nerede bulabilirim ki?'' Xiang Heng şakayla karışık kur yapıyor, Mo Sheng'e yükseliyordu.
Ne yazik ki, Yi Chen bu durum berbat etmiş, sıçıp sıvamıştı:'' Eğer istersen onu sana verebilirim, böylelikle biraz kafa dinlemiş olurum.''
Yanıbaşında oturuyordu ve kendisini mahçup hissetti.Hiçbir şey diyemedi, cennetten inen felaket gibi birşeydi bu.(ansızın gelen musibet). Bu grup, hukuk fakültesinden gelen öğrencilerden oluşuyordu, hepsinin dilinden zehir akıyor ve her biri birbirinden şirretti.
Bu kısa zamanlı mazi seyahatiyle Xiang Heng'i zihninde iyice tanımlamış oldu.
Mo Sheng'in gitgide keyifsizleştiğini görünce Xiang Heng konuşmaya başladı:'' Aslına bakarsan, Yi Chen'in sevgilisi olabilmene hep şaşırmıştım. Geçmişi bir hatırlasana; Etrafta, Yi Chen'in hoşlanabileceği; senden daha güzel, daha tatlı, daha zeki ve daha gözde kızlar vardı.''
Mo Sheng neden birden bire maziden bahsettiğine anlam veremedi. Sessizliğini bozmadı, ne derse desin öylesine dinliyordu.
Geçmişi iyice eşelemeye koyuldu:'' O zamanlar, geceleri, hangi kızın Yi Chen'i elde edebiliceği üzerine bahis oynanıyordu. Bir gece yine ışıklar kapandığında, sessizce yine bahis oynamaya başladık. Birisi fakültenin en güzel, en seksi kızı için bahis bastı. Bir tanesi, Yi Chen'e bir yarışmada rakip olan, oldukça yetenekli ve zeki bir kıza oynamıştı. Ben de Yabancı Diller Fakültesi'nden birine bahis basmıştım.''
Bir iki defa güldü ve gençlik ateşiyle yaşanan bu havai hadiselerden dem vurmaya devam etti:'' Yi Chen bu etkinlikler karşısında hep üç maymunu oynardı; kabul etmez,dikkatini yöneltmez ve katılım sağlamazdı. Kitaplarını okur, uyur, bizim şamata yapmamıza müsamaha gösterirdi fakat bir gün yine bahislerimizi bastığımızda, bir anda araya girdi: ' -Ben Zhao Mo Sheng'e oynuyorum.' '' Xiang Heng ona baktı ve: '' İşte adını ilk duyduğum yer ve zaman burasıydı.''
Etrafa, Mo Sheng, Yi Chen'in sevgilisidir dedikodularını kimin yaydığı şimdi belli olmuştu çünkü Yi Chen asla bundan kimseye bahsetmezdi.
''Bir düşünsene, seni nasıl da çıldırırcasına merak etmiştik. Sonra, seni tanıyınca, ilave olarak bir kez daha şaşırdık. Yi Chen yaşına göre her zaman sabırlı ve vakur bir yapıya sahipti. Bizim öngürümüze göre, onun kız arkadaşı, olgun ve ince biri olmalıydı ama sen .....'' Xiang Heng bıyık altından kıkırdadı:'' umduğumuz gibi değildin.''
'' Dürüst olmak gerekirse, başlarda bu ilişkinin akıbeti adına hiç iyimser değildim, sonra gitgide Yi Chen'inde standart yirmili yaşların erkeği profiline büründüğünü gördüm. Senin yüzünden sinirden kudurduğu olurdu, bazen çok mutlu olurdu öyle ki bu durumda ne istesek yapardı, bir defasında mutluluktan kanatlanıp uçacak vaziyette görmüştük onu ve çamaşırhanede herkesin çamaşırlarını yıkatmıştık. Bu doğum gününde olmuştu......''
Tüm bu haller Yi Chen'de mi zuhur etmişti? İnanılmaz..
O zamanlar doğum gününde, bütün şehri dolaşmış ona uygun doğum günü hediyesi bulamamıştı. Sonuç olarak, gece saat 10 gibi yurdun merdivenlerinde, elleri bomboş vaziyette doğum gününükutlamak için mevzilenmişti.
Yi Chen suratsız bir ifadeyle:'' Bugün nerelere gittin? Hediyem nerede?''
Pek tabii olarak ortaya bir hediye çıkaramadı. Yi Chen bir süre sinirli bir suretle ona baktı ve bozguna uğramış ses tonuyla:'' Unut gitsin, gözlerini kapat.''
Gözlerini kapattı sonra He başını eğdi ve sıcak, yumuşak bir öpücük kondurdu. Bi ilk öpücüktü.
Gözlerini açtığında heyecanla ona ne dediğini hatırlıyordu:'' Yi Chen ama bugün doğum günü olan ben değilim.''
Mo Sheng'in eli titriyordu, elindeki kahveyi masanın üstüne bıraktı.
Bu adam neden sürekli geçmişten bahsetmeye can atıp duruyor? Çenesini kapatamaz mı?
Mo Sheng konuşmayı devraldı: '' Evet, bilmem icab eden şeyler bunlar mıydı?''
Xiang Heng sustu, yüzü düştü. Bir süre Mo Sheng'e baktı yavaşça başını salladı: '' Mo Sheng, sen bir gaddarsın.''
Ah evet, herkese karşı gaddardır.
Xiang Heng daha fazla bir şey söylemedi. Kağıt kalem çıkardı, adres ve bir kaç numara yazdı, Mo Sheng'e uzattı. Mo Sheng üzerinde hastane adı ve poliklinik numarası yazan kağıdı aldı.
Bu da nedir?
'' Bu şekilde çalışmasından ötürü, vakitsiz ölüm hiç de sürpriz olmayacak. Daha önce hiç kimseye bahsedilmemiş, 'önemsiz mide kanaması'.'' Xiang Heng'in şuana kadar ki sakin ve kibar sesi bir anda soğuklaştı:'' Sana hastenin adresini yazdım, ister git ister gitme o senin bileceğin iş. Aranızda ne oldu ne bitti ben bilmiyorum ama Mo Sheng!....'' Xiang Heng sesi Mo Shengi kınar gibiydi:'' Bir insan bu kadar narsist olamaz!''
Konuşmasını bitirdikten sonra, hesabı ödedi ve oradan ayrıldı. Mo Sheng bu nahoş gelişmeden ötürü donakalmıştı. Sıkıca elindeki kağıdı sıkıp ezdi ve top haline getirdi. Tırnakları çok uzun olmasa da, avuç içini delmiş ve acı vermişti, fakat umurunda değildi.
Mide kanaması, hastane, Yi Chen..... sorumlusu o muydu? Gerçekten günah keçisi o muydu?
Kahvesi soğudu. Kafenin kapısını açtı, yağmur ne ara başlamıştı? Yağmur yağacak zaman mıydı? Hemde sağanak....
Şansına hemen bir taksi denk geldi, el etti. Taksi şoförü cıvıl cıvıl, tezcanlı biriydi. Nereye gitmek istediğini sorduktan sonra, soruları peşisıra sıralamaya başladı:
''Hanımefendi, arkadaşınız mı hasta?''
''Hanımefendi okuyor musunuz yoksa çalışan mısınız?''
''Hanımefendi...''
''Hanımefendi....''
Mo Sheng ''evet'', ''hı hı'' cevaplarıyla geçiştiriyor, taksinin camından dışarısını seyrediyordu. Taksicinin sorularına hiç oralı olmuyor, ne dediğini anlamıyordu bile. Dışarıdaki objeler sıra sıra gözünün önünden geçiyor gidiyor fakat hiçbirini fark etmiyordu. Güzergahlarında neredeyse hiç trafik lambası yoktu bu yüzden hızlıca hastaneye vardılar. Yi Chen'in odasını da çok kolay bulmuştu. Kapının önünde dikelirken, elleri ağırlaşmış, kapıyı çalmak için takati kalmamıştı.
Ya da geri mi dönmeliydi? Bacaklarını da hareket ettiremiyordu, sanki inme inmiş gibiydi.
O an, orada bir ömür boyu öylece kalacağını düşündü ne içeri girmeye cesareti vardı ne de oradan ayrılıp geri dönmeye gönlü razı olurdu. Kıyamet kopsa, denizler kurusa, taşlar kayalar unufak olsa, sonsuza kadar orada o şekilde kalabilirdi.
Ama neye faydası var? Sonuçta oraya gelmişti, o an oradaydı, artık katiyyetle geri dönüş yoktu, buna engel olacak hiçbir kudret yoktu. Bir anda kapı içeriden açıldı, kendisini başka bir tarafa atıp, oradan yok olmak istedi ama bunun için yeterli zaman kalmamıştı. Karşısında o yüz belirdi.
Yi Mei
_______________________________________
Bazı insanlar vardır ki kader vesilesiyle yollarınız hep kesişir dahası gerekçe ise hep aynıdır, tıpkı Yi Mei ve Mo Sheng'de olduğu gibi.
Mo Sheng her zaman merak etmiştir; Bu, su gibi narin, şiir kadar estetik kadın, sevdiği adamın kendisini başkalarına 'kız kardeşim' diye tanıtmasından ötürü ne türden hisler yaşamıştır? O zamanlar, vurdumduymaz biçimde, kendini tanıtmıştı: ''Ben, erkek kardeşinin sevgilisiyim.'' Yi Chen bunu yalanlamadı, kimbilir ne kadar acı verici olmuştu onun için..
Onu gördü ve sıcak bir gülümseme belirdi yüzünde. Bu gülüşün altında kimbilir ne kadar acı ve keder gizliydi?
Hey! Yi Mei, Yi Mei, uzun zaman oldu değil mi..
'' Mo Sheng, sonunda tekrar seni görmek..''
Ah evet hele şükür.
Yi Mei:'' Yi Chen'i ziyaret etmek için geldin öyle mi? Az önce uyudu. Eğer vaktin varsa, Yi Chen'in evinden almam gereken bazı gereksinimler var, bana eşlik eder misin?''
Mo Sheng bir an tereddüt etti, sonra başıyla onayladı.'' Tamam.''
'' He?.......iyi mi ?''
'' Evet. Doktor her şeyin düzeleceğini söyledi, bir süre dinlenmesi ve özenli bir diyet uygulanması gerekiyor.''
Mo Sheng: ''Bu iyi.''
'' Yi Chen'in evine doğru yolculuk ederken, mevcut durumları üzerine konuştular. Yi Mei:'' Aslında sana daha önceleri ulaşmak istedim fakat çalıştığım şirket beni iş seyahatine yolladı haliyle çok meşguldüm, sonrasında ise Yi Chen hastalandı. Sonuç olarak, kadın olarak kariyer yapmanın ne kadar zor olduğunu şuan tecrübe ediyorum.''
Mo Sheng: '' Başarılı bir kariyerin olacağına pek ihtimal vermezdim.''
''Sen de aynı değil misin? Kameranı kullanıyorsun, ve önüne gelen her şeyin fotoğrafını çekiyorsun. Ben de senin fotoğrafçı olacağına pek ihtimal veremezdim.''
Mo Sheng güldü: '' Evet, önüme çıkan her şeyin fotoğrafını çekiyorum.''
Yi Mei'de güldü:'' Patronun bunu duyarsa, hiç hoşuna gitmeyecektir...... Evet geldik, işte burası.'' Konuşmayı kesti, kapıyı açmak için anahtarı çıkardı. Mo Sheng'de kendisini takip etti.
Yi Chen'in evi şehrin batı yakasında, lüks bir rezidansın 12. katındaydı. Ev çok büyük, bir o kadar da bomboş görünüyordu. Fazladan ihtiyaç dışı gıldır gıcık yoktu, sadece sehpanın üzerinden sanki orada biri varmış izlenimini veren, sayfaları açık bir kaç dergi vardı.
Yi Mei alacaklarını toparlarken konuşmaya başladı:'' Son yıllarda aşırı yoğun olduğumuzdan sadece tesadüfen karşılaşıyorduk.'' Buzdolabını açtı hayal kırıklığı gördü:'' Dolaba bak, tam takır. Sanırım, kendisine bakma konusunda dünyanın en aciz insanı o dur. En son geldiğimde, hazır erişte yerken görmüştüm. Büyük ihtimalle evde kalan son yiyecek o elindekiydi. Onu markete götürdüm, fakat orada seni göreceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.''
Yi Chen zaten hep böyleydi, Mo Sheng bunları nasıl bilmiyordu? Her zaman yemek yemekten daha mukaddes yapacak işleri, uğraşları olurdu. Böyle bir insanla orta yolu bulmak için yapılacak tek şey:'' Eğer sen yemezsen, ben de yemiyorum.'' demek olabilirdi.
'' Aa bu arada ben evleniyorum, haberin var mı? Damat adayı, şirketimizin süpervizörü.. Cindrella masalı gibi..''
Mo Sheng şaşakaldı ve ona baktı: '' Evleniyor musuuuun??''
Gülümsedi, başını salladı biraz da hüzünlendi:'' Evet evleniyorum. Geçmişte o sözleri sana cehaletle söylediğimi kabul ediyorum. Sonraları ise, bu meselenin kavga ederek çözemeyeceğimiz bir mesele olduğunu fark ettim. Yi Chen konusunda , beslediğim umutlardan çoktan vaz geçtim.''
''Niçin?''
'' Muhtemelen onun kadar bekleyebilecek metanete sahip olamadığım için. O en ufacık umut zerresine bile inanıp yıllar yılı usanmadan, bıkmadan bekleyebilir, bense bunu asla yapamam.'' Yi Mei, bir süre konuşmadı, sonra devam etti:'' Yaklaşık üç yıl önce, Yi Chen büyük bir dava kazandığında, bir kaç iş arkadaşıyla bunu kutlamaya gittik. Sarhoş olmuştu ve evine getirdim. Kusmuğunu temizlerken, bir anda bana sarıldı ve:'' Neden geri dönmüyorsun? Her şeyi terk etmeyi göze aldım, neden hala geri dönmeyi reddediyorsun?''
Yi Mei duraksadı, acı bir gülümseme belirdi yüzünde:'' Sence bu sözler boşa kürek çekip, yok yere umutlandığımı özetlemeye yeterli değil mi?.......Benimle gel........''
Mo Shengi çalışma odasına götürdü, bir kitap çıkardı ve kitaptan bie sayfa açtı, ardından kitabı ona uzattı:'' Bu tesadüfen gördüğüm bir şey ve sadece bu kitap değil...''
Mo Sheng sayfadaki çalakalem yazılmış şiire baktı. Okunaksız, düzen ve nizamdan uzak bu yazıyı yazan insanın, ne kadar kederli ve darmadağın olduğu gayet anlaşılabilir.
Kitabı kapattıktan sonra, Yi Mei'nin konuşmalarına dikkatini veremedi.
Zihninde, genç bir kızın, uzak diyarlardan gelen ezgili ve neşeli sesi raks ediyordu:'' He Yi Chen, hala adımı bilmiyorsun! Benim adim Zhao Mo Sheng. Mo'nun anlamı 'sessiz' demek, Sheng ise, bir tür müzik enstrumanı.(kamıştan yapılmış, üflemeli bir çalgı). İsmimin aynı zamanda bir kökeni var. Xu Zhimo'nun şiirlerinden geliyor....
(Sessizlik benim veda müziğimdir, Cambridge için bu gece sessizlik hakim. [Cambridge'e tekrar elveda demek] isminde bir şiiri var bu adamın. Ondan bahsediyor.)
_______________________________________________
''Biz küçükken, Yi Chen'in annesi bana çok düşkündü ve hep bir kız çocuğunun olmasını isterdi, hatta bir defasında annemin yanında çocuklarımızı değiştirelim önerisinde bulunmuştu. Küçüklüğünde de Yi Chen, zeki ve hassas biriydi. Annem muhtemelen onu benden daha çok seviyordu.'' Hastaneye dönüşte, Yi Mei maziden kesitler anlattı:'' Şu an bile, teyzeciğimin hala ne halde olduğunu hatırlayabiliyorum....''
''.........Ailesi nasıl öldü?''
Yi Mei başını sağa sola salladı: '' Tam hatırlamıyorum o zamanlar sadece 9 yaşındaydım. Galiba bir kazaydı, amcanın ayağı kaydı ve dördüncü kattan düştü. Teyze ise bu mateme çok fazla dayanamadı ve kısa süre sonra o da vefat etti.'' Yi Mei hüzünlendi, bir süre sessiz kaldı:'' Annem bir keresinde tesadüfen bahsediyordu; Amcanın ölümünden sonra, çekmecesindeki ilaçlarını bile alıp kullanmamış, resmen göz göre göre ölümün kucağına bırakmış kendini, intihar desek yanlış olmaz.''
Mo Sheng şoke oldu:'' İntihar?'' O zamanlar Yi Chen 10 yaşındaydı tüm bunları yüreği nasıl kaldırabilmişti?
Konuşurken, hastaneye vardılar. Yi Mei ile tanışık olan hemşireyle karşılaştılar. Hemşire:'' Erkek arkadaşının serumu değişti ve tekrar uyudu.''
Yi Mei teşekkür etti ve nazikçe açıklama ihtiyacı duydu:'' O benim kardeşim.''
Kapının eşiğindeyken, Yi Mei elindeki her şeyi Mo Sheng'in eline verdi:'' Sen bunları al, ben girmeyeceğim.''
Bir sürü ıvır zıvır vardı, Mo Sheng hepsini elinde tutmaya zorlandı.
Yi Mei:'' Mo Sheng, ben sana yenilmedim ama ona yenildim.''
Mo Sheng, ağır ağır oradan ayrılışını izledi, arkasından hiçbir şey söyleyemedi gerek yoktu, belki de çok şey vardı söylenecek fakat zerre önemi kalmamıştı...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..