Çevirmen: Wkeey
Mo Sheng, dudaklarını büzüştürdü ve ekrandaki enerji dolu mizaca sahip adama bakmak için başını kaldırdı.
Ying Hui geçmişinden çok az bahsetmişti kendisine. Büyük olasılıkla 23 yaşında falandı. Böylesi bir geçmişi olan bu adamın ancak kız kardeşi olabilecek yaştaydı.
Bir keresinde tesadüfen bu mesele hakkında bir şeyler söylemişti:'' 'C' Üniversitesi'nde bir sevgilim vardi. Çok zekiydi ve çok güzeldi......'' Susmuştu, o an ki his ve düşünceleri, ses tonunu titretiyordu.
O zamanlar Mo Sheng, ne olup bittiğini anlayamamıştı:'' Benim erkek arkadaşım da çok gözde biri.''
''Oh?'' Ying Hui gülümsemişti: '' Bu durumda, erkek arkadaşın benim kadar şansli değil.''
Mo Sheng ne tür bir niyet ve düşünce içerisinde olduğunu, ne demeye çalıştığını anlayamamıştı, tezatlıklarla doluydu. Gözlerinde yalnızlık ve kibir ifadesi vardı.
O yıllarda Ying Hui'nin hayatında hiç kadın olmamıştı. Belki de O da Mo Sheng gibiydi. Geçmişindeki bir insanı hayatından zihninden kalbinden çıkarıp atamıyordu.
Konuşmanın sonuna dopru gelirken, sunucu konuşmayı devraldı:'' Bu buluşma buraya kadarmış, sona geldik desem bundan hiç hoşlanmayacaksınız değil mi? Hatta bu sizi üzecektir?''
İzleyiciler yüksek sesle:'' Eveet.''
'' O Zaman soru-cevap etabına geçiyoruz. Bu aşama için yarım saatlik bir vaktimiz var, zamanı verimli kullanın!''
Şamata gürültü iyice artmıştı, herkesde bir heyecan belirdi. Bir bir, sorular gelmeye başladı. Kimisi tuzaklı sorular soruyor kimisi de alakaya maydonoz.. Seyirciye limitsiz, özgürce soru sorma hakkı tanımak bu insanın ne denli yaratıcılığa, pratik zekaya ve özgüvene sahip olduğunu gösteriyordu. Sorulara verdiği zeka ve mizah dolu cevapları alkış üstüne alkış koparıyordu.
Bügün yapılan bu konuşmanın konusu ne olursu olsun, Ying Hui kuşkusuz bu Üniversitenin medarı iftiharıydı.
''Ahh, bu gençlerin soruları çok banal ve sıkıcı.''
Internet meselesi üzerine sorulan bazı teknin sorular, kız olan seyirci kitlesini sıkıyordu, neredeyse hiçbiri teknolojiye karşı ilgili değildi.
Bu esnada mikrofon bir kız öğrencinin eline geçti.
Öğrenci ayağa kalktı, sesini kontrol etti:'' Bay Ying, Öncelikle şimdi soracağım sorunun sahibi ben değilim, bu soruyu sormamı isteyen kişi, amfinin dışında bulunan, bu etkinliği ekrandan izleyen bir arkadaşım. Eğer size bu soruyu sorarsam, bana akşam yemeği ısmarlayacağını söyledi , o yüzden benı kırmayıp soruyu cevaplarsanız size çok minnettar kalırım.''
Ying Hui, buyur sor kabuluyle elini kaldırdı:'' Tabiki''
Kız, nazikçe ortamdaki gürültünün azalmasın bekledi, kendini toparladı, derin bir nefes aldı:'' Evli misiniz? Bizim için bir şans var mı?''
Böyle bir sorunun akabinde ortamdaki gürültü bir öncekinin iki katı seviyesine çıktı. Erkek öğrencilerin sesleri, bu kızın cesaretini takdir ediyormuşçasına daha baskın çıkıyordu.
Ne olursa olsun, platformun üzerindeki sakin ve cesur duruşu olan bu adamın ister istemez konsantrasyonu düşmüştü.
Bozuntuya vermiyordu fakat ister istemez bu soru karşısında bir kopukluk yaşadı. Dışarıdaki ekranı çok yakından izleyen öğrenciler dahi, o ekrandan; bu adamın gözlerinde beliren sinsi üzüntüyü görebiliyorlardı.
Yavaş yavaş gürültü azalmıştı. Öğrenciler birbirilerine bakıyorlardı hepsi susmuştu.
Bu soru Ying Hui'nin özel yaşamının sınırlarını taciz ediyordu bu sebeple sunucu devreye girdi:'' Arkadaşımızın sorusu, tamamiyle özel hayatı ilgilendiren bir soru. Yani sen buraya kendisini gizlemiş, kamufle etmiş bir magazin habercisi değilsin değil mi?''
Bu defa herkes kahkahaya boğuldu.
Ying Hui'nin yan tarafında duran asistanı, ona bir şeyler söyledi. Ying Hui,sunucuya dönüp müsade etmesi için işmar etti:'' Tamam, sorun yok. Bu soru sadece bir süre göremediğim karıma duyduğum özlemi hatırlattı.''
Seyirciler tam olarak anlayamamıştı, Ying Hui tekrarladı:'' Elbette, ben evliyim.''
Amfinin içinde ve kampüsün içinde bir sürü insan vardı, fakat konuşan adamın söylemindeki hakikatı bir tek anlayan Mo Sheng'ti.
Evli!
Mo Sheng bunu Yi Chen'e daha önce söylemişti.
Evliydi, ama sadece lafta, artık doğrusu böyle değildi.
Konuşma ekranı kapanıyordu, sahneyi yansıtan son görsel sona ererken, öğrenciler Ying Hui'nin üzerine doğru akın ediyordu. Çekim bitmişti, yerini C Üniversitesinin tanıtımını yapan belgesel formatında bir videoya bıraktı.
Amfinin dışındaki kalabalık ufaktan ufaktan dağılmaya başladı. Mo Sheng de dağılan kalabalığı takip etti. Çin'e dönerken havaalanında Ying Hui'nin uçağa binmeden önce kendisine söylediği sözleri hatırladı.
'' Amerika'ya geri dönmezsen, bu vakitten sonra hiçbir bağımız kalmayacak.''
Aslında pişmanlık duyacak bir durum yoktu, çok iyi arkadaş olabilirlerdi.
Eğer......
Bazı şeyler olmasaydı..
Mo Sheng'in göğsü sıkıştı, başına ağrı girdi..
Bu güneşli günde, Ying Hui'nin zamansız ortaya çıkışı Mo Sheng içinde üstü kapanmış bazı duyguları ortaya çıkarmıştı. Ekrandaki her saniye bir kabusu akla getiriyordu. Amerika'ya ilk vardığında, her şey ona cok yabancı gelmişti, üzerine bir de kötü İngilizcesi eklenince işler çığırından çıkmış, katlanılmaz sıkıntılar yaşamıştı. Aksanı kulağa komik geliyordu, çoğunlukla konuşmamaya gayret gösteriyordu. Amerika'ya varmasından iki ay kadar zaman sonra, babasının intihar haberini almış ve paramparça olmuştu.
Ne kadar kaçarsa kaçsın, ne mücadeleler verirse versin kaderin yazdığından öte bir kader mümkün değildi.
''İki kaplaan, iki kaplaan, hızlıca koşuyoor.''
O an telefonda çalan zil sesi tonu, Mo Sheng'i maziden kopardı aldı, içinde bulunduğu ana döndürdü.
Mo Sheng, He Yi Chen'in işiyle meşgul olduğu vakitlerde, onun telefonuyla oyun oynarken zil sesi bildirimine bu çocuksu şarkıyı koymuştu.
O cevap verene kadar telefon iki defa çaldı
''Mo Sheng.''
Yi Chen'in sesi her zamanki renk ve tempodaydı. Mo Sheng niye birden duygusal buhran yaşamıştı ki? Kalbinde ılgıt ılgıt ılık rüzgarlar esmişti, bütün kainat sakin ve nazik bir tavır takınmıştı.
Sebepsizce gözleri doluverdi.
''Yi Chen seni çok özledim...............''
Yi Chen şuursuzca ağzından çıkan bu cümleyi fark etti. Ya da bunu söyleyen kendisi değil, yıllar önce yurtdışındaki Mo Sheng'di.
Seni çok özledim.
Yi Chen bunu biliyor muydun?
Bir defa; bu yabancı ülkede, farklı renklerden, farklı tiplerden, farklı farklı özelliklerden oluşan insan kalabalığının tam ortasına dineldim. Bir tanesi bile sana benzemiyordu. İtiraf ediyorum; Seni Çok Özledim...
Göz yaşları yanaklarından aşağı doğru umarsızca akıyordu.
Hattın diğer tarafında da sessizlik hakimdi.
Sadece araç gürültüleriyle birbirine karışmış, hızlıca alıp verdikleri nefeslerinin sesi duyuluyordu.
Lao Yuan'ın bağırışı duyuldu:'' Yi Chen, neden konuşmuyorsun? yolun ortasında dikilipdurma!''
Yi Chen hafifçe öksürdü:'' Ah, evet farkındayım..........'' Kısık ve doygun sesiyle: ''........Neredesin?''
Mo Sheng etrafına bakındı:'' Bilmiyorum.'' Konuşmaları sonar erdikten sonra, kalabalığı takip etti, nereye gittiğini bilmiyordu.
''Yoksa kayboldun? merak etme.......'' Yi Chen'in sesi boğuktu:'' Endişeye gerek yok, dümdüz ilerle, Üniversitenin kuzey kapısından çıktıktan sonra karşında Bin Jiang otelini göreceksin. Otelin önünde bekliyorum.''
__________________________________________________
Bin Jiang hotel.
Her nedense Lao Yuan'ın rezervesyon yaptırdığı masada başkaları vardı. Personel geldi ve bu işi hemen çözeceğini söyledi. Grup bu durumdan ötürü şikayette bulunmadı, beklemek için lobiye oturdular.
Su Min'in yanısıra Lao Yuan'da bir kaç kişi daha davet etti. Mezun olduktan sonra, herkes farklı farklı yerlere dağılmıştı, çok nadir görüşme imkanları oluyordu. Şimdi hepsini bir araya getirebilmek için önemli fırsat edinmişlerdi.
Su Min, Yi Chen için getirdiği kadın öğretmen tanıştırma fırsatı yakaladı. Yi Chen bundan habersizdi, dikkatı de biraz dağınıktı fakat öğretmen kadının Yi Chen'i kaçamak gözlerle süzüşü, yüzünde beliren utanma ifadesi, Su Min'in bu yolda şimdiden yarı yarıya başarı elde ettiğini gösteriyordu.
Sohbet ederlerken, camın kenarında oturan Xiang Heng birden ayağa kalktı camdan dışarı baktı.Xiang Heng'in hemen karşısında oturan Yi Chen de, yolun karşısında Mo Sheng'in dibinden neredeyse silme geçen kamyoneti fark etti. Mo Shengi dengesini korumaya çalıştı, beti benzi atmış, şoke olmuştu.
Kıl payı kurtuldu! Xiang Heng'in de beti benzi attı:'' He Yi Chen, karın berbat durumda. Kırmızı yanarken her an dikkatsizce yolun bu tarafına koşmaya niyetlenebilir..................''
Xiang Heng'in konuşması bitmeden Yi Chen çoktan ayaklanmışi soluk ve korku dolu yüz ifadesiyle dışarı fırlamıştı.
Su Min'de yolun karşısındaki bu kadının yüzünü seçebiliyordu dikkatlice bakmaya devam etti. Aynı zamanda, Xiang Heng'in ne söylediğini çok net işitmişti hemen Lao Yuan'a döndü:'' Karısı? Bu da ne demek oluyor?''
Lao Yuan sinsi bir kahkaha attı:'' Karı, karıdır, kız arkadaş değil.''
Genç kadın, ne yapacağını bilemez halde Su Min'e baktı. muhtemelen:'' Beni evli bir adamla mı tanıştırmaya getirdin?'' diyecekti.
Su Min çok büyük kazık yemişti, öfkeli gözlerle Lao Yuan'a baktı.
Yi Chen Mo Sheng'in elinden tuttu ve onlara doğru geliyordu. Yolun karşısına kazasız belasız geçebildikten sonra elini bıraktı. Otelin hemen ön kısmında bulunan çiçeklerin önünde durdular, ne konuştukları anlaşılmıyordu. Yi Chen'in haşmetli yüzüne bakarken, Mo SHeng kademe kademe başını önüne düşürüyordu büyük olasılıkla terbiye ediliyordu.
''İşte bunu özledim!'' Xiang Heng gülmeye başladı. Bu sahneyi görmeyeli epey zaman olmuştu. Üniversitedeyken Yi Chen hep yaşından büyük davranırdı. Meselelere soğukkanlılıkla yaklaşır çok nadir zamanlarda öfkelenirdi. Mo Sheng tabiki istisna! Mo Sheng ne zaman hata yapsa uzun uzun ona öğüt verir yerine göre de fırçalardı.
''Yine O.'' Su Min başını salladı, arkadaşı için sevinse miydi, yoksa nötr mü kalsaydı bilemedi:'' O zamanlar, üniversitede onun için yanıp tutuşan bir sürü yetenekli ve güzel kız vardı. O ise gitti başka fakülteden birini sevdi. Ona söyledim ama, başka bir fakülteden bir kız seveceksen git en güzelini sev diye. Onun Hukuk Fakültesindeki '1 Numaralı Üstün Bilgin' ünvanına ancak öyle biri münasebetli olurdu. O gitti tam tersini yaptı sıradan, bayağı birini buldu.''
O zamanlar Zhao Mo Sheng ısrarla, istikrarla Yi Chen'in peşinden koşarken, herkes bu kovalamacayı sürü psikolojisinin etkisi olarak yorumlardı. Herkes Yi Chen'e hasta, işte bu kız da aynını yapıyor... Üstelik Yi Chen o günlerde yine Mo Sheng'den kat ve kat daha üstün ve güzel bir düzine kızı reddetmişti. Bir gün, Yi Chen; Mo Sheng'i etüt salonuna getirdiğinde bu hadise herkes için büyük sürpriz olmuştu. Belki bu gelişmenin ardından, bir çok kız ısrarcı, saldırgan ve inatçı olmadıkları için büyük pişmanlık duymuştu. Sonraları, Zhao Mo Sheng ABD'ye gittiğinde, He Yi Chen yine yalnız hayatına geri dönmüştü. Bu yalnızlığın meydana gelmesinin ardından, Yi Chen'e yakışacak onlarca kız daha Yi Chen'e yazılmıştı fakat bir gün birini bir gün ikisini böyle böyle her karşısına çıkanı başından savmış, reddetmişti.
Su Min bir keresinde:'' Bir kız, pervasızca, arsızca sana musallat olduğunda bundan nefret edersin. Peki Zhao Mo Sheng için neden böyle olmadı?''
''Bu farklı.'' Yi Chen soğukkanlı bir cevap vermişti.
Su Min ne gibi bir fark olduğuna anlam verememişti.
Su Min'i dinledikten sonra Lao Yuan:'' Aşk ilişkileri, bir bardaktan içtiğin su gibidir. Soğuk mu, sıcak mı, ılık mı olduğunu en iyi içen bilir.''
Herkes sohbet, muhabbet eğeleşirken, Yi Chen ve Mo Sheng geldi. Yi Chen'in canı sıkkın görünüyordu. Mo Sheng'in hali ise tahmin edilebileceği üzre, zılgıt yemiş gibiydi. Zerre nezaket ve sıcaklık imaresi takınamadan kalabalığı selamladı.
Mo Sheng Hukuk Fakültesinin daimi ziyaretçilerinden olduğundan Su Min'i kolaylıkla tanıdı. Ona baktı ve gülümsedi:'' Merhaba.''
Su Min gönülsüz ve isteksiz bir ''ah'' tepkisi verdi. Mo Sheng'in merhabasına karşılık bir şey söylemesine fırsat kalmadan gürültülü bir haykırış duyuldu.
''Aaa.....hanımefendi buradaaymış.''
Konuşan kişinin sesi lobideki hakim uğultuyu yok etti. İngilizce konuşurkenki aksanı kulağa biraz komik geliyordu. Orta yaşlardaki bu adam, konuştuğunda tüm dikkatlerin ona yöneldiğinin farkında değildi. Sevinçle Lobiye geldi ve Mo Sheng'in karşısına dikildi.
''Hanım efendi burada.. Bayan Ying burada.'' Heyecandan eli ayağını birbirine karışıyordu.'' Sizi burada görmeyi hiç ummuyordum. Bay Ying ile birlikte mi döndünüz? Ben Lin Xiang şirketinin başkanıyım. Hatırladınız mı? hehehehe...... Geçen sene Amerika'da, siz ve Bay Ying'in bana karşı ilgisi beni oldukça şereflendirmişti. Bu kez siz ve eşiniz şehrimize ayak basmışsınız, aynı misafirperverliği benim de size göstermeme müsade edin.''
Mo Sheng donakalmış, elleri buz kesmişti.
Bu tıknaz adamı hala tanıyordu. Onun şirketi ve Ying Hui'nin şirketi birlikte iş yapmışlardı. Geçen sene ABD'yi ziyaret ettiğinde, Ying Hui kendi evine onu ve karısını akşam yemeğine davet etmişti.
Peki neden onunla burada karşılaşmak zorundaydı?
En kötü zamanda, en kötü hadise.
Mo Sheng herkesin o an şüpheli ve şaşkın gözlerle kendisi izlediğini fark etti. Yi Chen'in yüz ifadesine bakma cesareti yoktu.
Son günlerde küçücük bir kırıntı da olsa mutluluğu yavaş yavaş hisseder olmuştu, o ufak birikinti de kalmayacaktı artık.....
Bu korku dolu dehşet hissi, bedeninin her noktasında ince ince, kan gibi dolaşıyordu. Neyse ki, bir kaç saniye sonra, sıcak ve güçlü bir el, ince ince titremekte olan elinden tuttu.
Bu el az önce, caddede vızır vızır geçen araçların içinden onu alan eldi.
Bu tutuş güven, sadakat ve bağlılık hissi ifade ediyordu.
O..... ne olup bittiğini anlamış mıydı?
Galiba, evet.
Mo Sheng Yi Chen'in net ve sakin ses tonuyla müdahele edişini işitti:'' Üzgünüm, o değil..................''
'' Hayır, karıştırdınız sanırım. ''
Mo Sheng, Yi Chen konuşmasını bitirmeden araya girmişti.
Mo Sheng nazikçe Yi Chen'in elini bıraktı ve başkan Lin'e az önce söylediğini tekrar söyledi:'' Karıştırdınız. Yanlış benzetme.......''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..