BÖLÜM:6 MALİKANE'DE YANGIN!!

avatar
883 8

İBLİS HÜKÜMDARI'NIN GÜNCELERİ - BÖLÜM:6 MALİKANE'DE YANGIN!!


         MALİKANE'DE YANGIN!!!

   Yun Chen, artık emekleyebilecek yaşa gelmişti. Yun Poyun ve eşi Yun Xiolan oğulları olduğundan beri, artık çok daha uyumlu bir çiftti. Sonuçta onlarca yıldır evlilerdi ve çocukları olmazken birbirlerine karşı mahcuplardı. Ve her ne kadar bastırmak isteseler de içten içe birbirlerini suçluyorlardı. Sonuçta kim soyunun devamını istemezdi ki? Hele ki çok büyük bir klanın lideri için bu durum daha da önem kazanıyordu.

 

    Ama artık tüm bunların bir önemi yoktu. Çünkü soyunu devam ettirebilecekti artık. 

 

    Gene bir gün Yun Poyun oğlunu karşısına almış ona kendi gençlik anılarını anlatıyordu. Yun Chen çok zeki bir çocuktu. Henüz tam anlamıyla konuşamamasına rağmen babasını iyi anlıyor ve dikkatle dinliyordu. Tıpkı babası gibi bir dahi olacağı alnına yazılmıştı. Gökler bu adama 80 yıl bir çocuk vermemiş olabilirdi. Ama oğlunun gelecekte 80 oğuldan daha hayırlı olacağını bir şekilde hissediyordu. Bundan büyük kıvanç duyuyor, bir yandan da gençken öldürdüğü 3 başlı aslanla savaşını oğluna anlatmaya devam ediyordu. Baba oğul vakti bitmişti. Annesi Yun Chen'i babasının dizinden aldı ve uyumaya götürdü...


     Her şey çok güzel gidiyordu. Klan lideri gündüz klan işlerine bakıyor, gece oğluna ilham olması açısından savaş hikayeleri anlatıyordu. Uyumadan önce bile masal niyetine kahramanların kahramanca savaşlarını anlatıyor, oğlunun da o tarz bir kahraman olmasını umuyordu. O gece tekrar hem oğlunun hem kendisinin en sevdiği kahramanlık öyküsünü yani 'Kıtanın Yüce Kahramanı' olan 'Yun Chen' in hikayesini anlatıyordu oğluna.


   Sonuçta karısı bugün klanda değildi. Kendi ailesinin klanına onları ziyaret etmeye gitmişti. Ve bu gece dönmeyecekti. Yun Poyun'da bu durumu fırsat bilip oğlunun geç yatmasına izin verecek ona birsürü hikaye anlatacaktı. Ve anlatmaya başladı;


     Yun Poyun kendinden geçmiş bir şekilde, haykırdı. '' Yüce Kahraman Prenses Xiao'yu korumak ve görevini yerine getirmek için 20 kahraman askeriyle ölümüne savaşa girmişti. Her yer kan revan içindeydi. Kaybettiği her asker için yüzlerce düşman öldürüyordu. Sanki yer yüzüne inmiş bir savaş tanrısıydı. Çıplak elleriyle düşmanlarının kalplerini söküyor, kıllıcıyla onları ikiye bölüyordu.'' dedi. 


  Tam o sırada Yun Chenin kalbine büyük bir acı saplandı. Yun Poyun şoke olmuştu oğlu normalde bu hikayeyi çok severdi ve en önemlisi de oğlunun ağladınığını çok nadir görmüştü. Aşırı sakin ve uysal bir çocuktu. Ne olmuş olabilirdi ki? Oğluna nazikçe ne olduğunu sorunca. Çocuk kekeledi ve cevap verdi.''B-ben bilmiyoyum, sadece kalbimin acıdığını hissettim.'' diyebilmişti. Sonuçta hala çok küçüktü. Hatta bu hissi ilk defa yaşıyordu adının hüzün olduğundan bile habersizdi..


  Tam bu konuşmalar yaşandığı sırada boynundaki madalyonun hafifçe parıldadığını baba-oğul ikilisi fark etmemişti. Ardından oğlunu öpüp uyuması gerektiğini söyledi ve odadan ayrıldı. Kendi odasına yatmaya gitti.


  Ancak üstünü çıkartıp değiştireceği zaman klanın kapısının önündeki bağırış seslerini duydu ne olduğuna bir göz atmak için dışarı çıkmaya karar verdi. Kim benim klanımda kargaşa çıkartmaya cesaret edebilir diye düşünerek hiddetle camdan dışarı doğru uçmaya başladı. Evet insanlar İmparator Savaşçı Alemine girdiğinde uçabilirdi. Ve Yun Poyun çoktan bu alemin zirvesindeydi. Tiran Savaşçı Alemi'nin aurası bile yavaşça bedeninde yayılmaya başlamıştı. Normalde 140 yaş çok genç bir yaştı bu aleme girmek için ama Yun Poyun çok büyük bir dahiydi ve en fazla 10-20 yıl içinde o aleme gireceğini hissediyordu.


   Kapıya doğru hızla uçtuğu sırada başka bir İmparator Savaşçı Alemi aurası hissetti. O adam kapıdaki muhafızları öldürüyordu. Yüzünde bir maske vardı kim olduğunu göremiyordu ama İmparatorlukta çok az bu seviyede uzman olduğu için normalde bu kişiyi aurasından tanıması gerekirdi. Ancak tanıyamıyordu bu durum onu şok etmişti. Yoksa bizim imparatorluğumuzdan değil mi? Diye düşünürken hiddetli sesiyle kükredi.


  ''NE CÜRETLE BENİM KLANIMA SAYGISIZLIK YAPARSIN''


  Bu sesi duyan uzman bir an için donup kalmış sonra da korkuyla kaçmaya başlamıştı. Evet o da İmparator Savaşçı Alemi'ndeydi ancak daha 4. seviyedeydi. Yun Poyun çoktan 5. seviyenin zirvesindeydi. Yani o adam Yun Poyun'un dengi değildi. Yapabileceği tek şey kaçmaktı.


  Ama kaçtığını görünce Yun Poyun tabii ki bu işin peşini bu kadar kolay bırakmayacaktı. O kimdi İmparatorluktaki en güçlü ailenin lideri ve kişisel güç olarak da en güçlülerden biriydi. Bu kadar kolay mıydı onun klanına gelip birilerini öldürmek? Tabii ki değildi. Yun Poyun da adamın peşine takıldı. O p*çi öldürecekti kim olduğu umrunda bile değildi. 


  Ve takip başladı. Yun Poyun aslında rakibinden çok daha hızlı uçabiliyordu. Onu yakalaması sadece birkaç dakikasını alırdı. Ancak adam ormanlık alana kaçmaya başladığı için. İhtiyatlı olmakta fayda vardı, tuzak olabilirdi. Çünkü Yun Poyun imparatorluğun mihenk taşlarından birisiydi. Şüphesiz düşman olan tüm imparatorluklar onun ölmesini isterdi. Daha önce defalarca ona süikast düzenlemeyi denemişlerdi sonuçta. Bu maskeli adam da başka bir imparatorluktan geldiğine göre ona pusu kurulmuş olması çok olasıydı. 


  Bundan dolayı etrafa aurasını saldı ve çevreyi hissetmeye başladı. Bir pusu olmadığına emin olana kadar yavaşça hareket edecek, aceleci davranmayacaktı. Yaklaşık 20 dakikalık takibin ardından pusu kurulmadığına emin oldu ve birden hızlandı. Ancak takip ettiği adam durmuş ve kahkahalara boğulmaya başlamıştı. Ardından konuştu


  '' AHAHAHAH Çok iyi, gerçekten çok iyi. Bu kadar akıllı ve temkinli davranacağınızı bildiğim için kendimi riske atmıştım. Anlaşılan haklıymışım.'' dedi.


  Yun Poyun, neden bahsettiğini anlamıyordu ve konuştu. '' Ölmek üzere olan birisi için fazla neşeli değil misin?'' dedi.


   Maskeli adamın ağzı görünüyordu maskesinin altından. Yüzüne çirkin bir gülümseme yerleştirdi ve konuşmaya başladı. '' Peki ya sen? Çocuğu ölmek üzere olan bir baba için fazla sakin değil misin?'' dedi.


   Bu sözler Yun Poyun'u şoka uğratmıştı. Aptal birisi değildi hemen anladı maskeli adamın sözlerindeki anlamı. Evet bir süikast vardı bu konuda haklıydı. Ama yanıldığı konu süikast kendisine değil oğluna yapılmıştı. Daha 3 yaşına bile girmemiş oğluna!! Bu herifin amacı Yun Poyun'u sadece klandan uzaklaştırmaktı. Hepsi biliyordu ki Yun Poyun klanda olduğu sürece kimse oğluna dokunamazdı. Ancak şuan oğlu savunmasızdı. Evet birsürü koruması ve muhafızları vardı. Ancak bu muhafızlar kendisi kadar güçlü müydü? Tabii ki değillerdi. Eğer yeterince güçlü birisi gönderilirse hepsini tek darbeyle öldürebilirdi. Sonra biraz daha düşündü ve kanı dondu. Onu yemlemek için gönderilen kişi bile İmparator Savaşçı Alemi'ndeyse. Asıl süikasti düzenleyen kişiye karşı muhafızlarının bir şansı olur muydu?



   Aslında Siyah Ejder Klanı'nda 3 tane daha İmparator Savaşçı Alemi gelişimci vardı ancak hepsi şuan klanın dışında görevdeydi. Ailesini ziyarete eşiyle gitmemesinin sebebi de buydu zaten. Klanı savunmasız bırakmamak. Ama sinirden gözü dönünce bu gerçeği unutmuştu. Koskaca Yun Poyun bu kadar aptal olaiblir miydi? 


  Hayır tabii ki olamazdı. Sadece kibirle hareket edecek birisi değildi o ancak oğlu doğduğundan beri eski ihtiyatını yitirmiş, çok daha agresif ve kontrolsüz birisi olmuştu. Kibirle dolup taşmış dünyaya tepeden bakmaya başlamıştı. Ne olacaktı şimdi? Bu kibrinin bedelini kibrinin kaynağı olan oğluyla mı ödeyecekti?



  Tüm gücünü toplayıp, özel yeteneği olan 'Dünyaları Donduran'la rakibini dondurduktan sonra ona bir avuç içi saldırısı göndermişti.  Adam kımıldayammıyordu bile avuç içine zorla dayanmaya çalıştı ancak perişan hale düşmüştü. Kim bilebilirdi ki bu herifin böyle bir yeteneği olduğunu.


  Aslında maskeli adamın amacı, Yun Poyunu klandan uzaklaştırmak ve efendisinin yapacağı süikast için zaman kazandırmaktı. Bunun hemen ardından Liderlerinin ona verdiği tek kullanımlık boncuğu parçalayacak ve buradan çok uzak bir mesafede belirecekti. Bu boncuklar çok pahallıydı, öyle pahallıydı ki İmparatorluk ailesinin bile elinde birkaç düzineden fazlası bulunmuyordu. Tam anlamıyla bir kurtuluş anahtarıydı. 



  Ancak Yun Poyun Tüm sinirini ve gücünü tek bir saldırıya odakladığından artık bu herifin yaşam kurtaran boncuğunu kullanacak ne şansı ne de vakti kalmamıştı. Onu bu kadar tahrik ederek sadece suratındaki ifadeyi görmek, onun gibi güçlü birine çaresizliği tattırdığından kendini gururlandırarak evine dönmeyi istemişti.


 İşte bu maskeli adamın en büyük aptallığıydı. Zirvede bulunan birisini hafife almış ve bunun bedelini canıyla ödemişti. Oracıkta tek darbeyle katledildi.


   Yun Poyun tüm hızıyla uçarak klanına ulaşmayı başarmıştı. 20 dakikada geldiği yolu 3 dakikada geri dönmüştü. Ancak karşısındaki düşman gerçek bir uzmansa çoktan oğlunu öldürüp, çok uzaklara gitmiş olacağının farkındaydı. Ama gene de bir umuda tutundu ve kendi malikanesine doğru yöneldi. Hala içinde oğlunun hayatta olduğuna dair bir umut vardı ta ki alevlerle küle dönmek üzere olan malikanesini görene kadar...


    Süikasti düzenleyen kişi sadece malikanesini aleve verip çok uzaklara kaçmıştı. Ama klan muhafızları alevleri fark etmesine rağmen söndürmekten acizlerdi. Bazıları genç efendisini kurtarmak için alevlerin arasına atlıyor, ancak birkaç adım bile atamadan kemiklerine kadar eriyorlardı. Bu alevleri bir İmparator Savaşçı Alemi üstadı yakmıştı, basit muhafızlar bu alevleri nasıl söndürebilirdi ki?



   O anda Yun Poyun bir haykırış kopardı ''HAAAAAYYYYYYIIIIIRRRRRR!!!'' Bu sesi tüm imparatorluk duymuştu. Yun Poyun'un tüm gücüyle tüm acısını dışarı vurduğu bir haykırıştı sonuçta. 



   Birkaç kilometre ötede:


  Süikasti düzenleyen adam, gideceği yere ulaşmıştı çoktan. Arkası dönük bir adam duruyordu karşısında. Adam uzaklara bakıyordu. Sanki uhrevi bir kişilikti, bu dünya umrunda değilmiş gibi bir izlenim veriyordu bakan kişilere.


  Ardından adam umursamazca sordu.''Başardın mı?''


  Diz çökmekte olan süikastçi cevaplamıştı. ''Evet efendim. Genç efendileri yanarak kül oldu.''


 Arkası dönük olan adam bu sefer önüne döndü ve diz çöken adamın sırtına dokundu ardından konuşmaya başladı. ''Aferin evlat, iyi işti.'' dedikten sonra. Ekledi''Bu arada Yun Poyun Gece İblisi'ni öldürdü.''


   Süikastçi şoka uğramıştı. Nasıl olurdu. Onda kaçmak için tanrısal bir hazine yok muydu? Nasıl kaçamamıştı ki? O adam yani Gece İblisi bu süikastçiyle kardeş gibilerdi. Süikastçinin gözlerinden yaşlar akmaya başlayınca. Efendisi konuşmaya devam etti.


   '' Evlat, o çocuğu ben de çok severdim. En yetenekli adamlarımdan birisiydi. Ama emin ol verdiğimiz kayıp onların verdiğinden çok daha önemsiz.'' dedikten sonra iç çekti ve gözden kayboldu.


   Süikastçi acısıyla baş başa kalmıştı....



  


    YAZAR NOTU: 

İyi okumalar, iyi eğlenceler. Yorumlarınızı bekliyorum!! Bu arada herkese hayırlı bayramlar!! 

ESENLİKLER DİLERİM!!!

  







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr