YUN CHEN, YUN CHEN OLUYOR!!
YAZAR NOTU: DEMİN ÇOK GÜZEL BİR BÖLÜM YAZMIŞTIM. ANCAK KAZARA SİLDİM :D Tekrar yazacağım ama biraz sinirlerim bozuk bölüm çok uzun veya çok iyi olmazsa kusuruma bakmayın.
Yun Poyun'un oğlu doğalı çoktan birkaç saat olmuştu. Ancak Yun Poyun onu kucağından bir an olsun bile indirmek istemiyordu. 140 yıllık yaşantısında ilk defa bir şeye bu kadar bağımlı olduğunu ondan asla vazgeçemeyeceğini hissetti. Bu hissi on yıllardır süren evliliğinde bile hissetmemişti.
Yun Poyun 180 boylarında, kahverengi saçlı, beyaz tenli ve çok yakışıklı bir adamdı. 140 Yaşında olmasına rağmen taş çatlasın 30'larında gibi görünüyordu. Eşi ona seslendi. '' Kocacım oğlumuzu getirir misin? Emzirmem gerekiyor.'' Dedi.
Onu kesinlikle kucağından indirmek istememesine rağmen indirmek zorundaydı. Çünkü eşi haklıydı beslenmesi ve büyümesi gerekiyordu. Oğlunu eşinin kucağına bırakırken usulca sordu ''Yun Xiolan, sence oğlumuz nasıl biri olacak?''
Yun Xiolan kibarca güldü ve eşinin kulağına doğru konuştu.''Tabii ki de babası gibi çok güçlü ve çok yakışıklı olacak. Ayrıca klanımızın gelecek lideri olacak. Bu nasıl soru öyle?'' dedi.
Yun Poyun göğsünü kabarttı ve '' Haklısın karıcım. Oğlumuz da aynı benim gibi olacak. Kimseye boyun eğmeyecek ve imparatorluktaki en güçlü isimlerden biri olacak. Adını duymayan kalmayacak. Ona öyle bir isim vermeliyiz ki tüm hayallerimizin onun üstüne olduğunu temsil etsin.
Yun Poyun'un oğlunun doğduğu saatler, İparatorluğun Uzak Bir Köşesi
Cübbeli yaşlı bir adam bir mağaranın içinde meditasyon yapıyordu. Mağaranın girişinde ise 17-18 yaşlarında yakışıklı bir genç nöbet tutuyordu. İçerdeki ihtiyar meditasyon yaparken onu koruyordu anlaşılan. İçerideki yaşlı adam birden öksürmeye sonra da kan kusmaya başladı. Bir süre olduğu yerde titredi, sonra bayıldı.
Yakışıklı genç, ihtiyarın bayıldığını görünce direkt olarak içeriye koştu. ''Usta, Usta iyi misin?'' dedi ancak ihtiyar adamdan ses soluk çıkmıyordu. Genç onun nabzını kontrol etti ve hala yaşadığını anlayınca biraz sakinleşti. Ustasını samandan bozma bir yatağa taşıdı oraya yatırdı ve başında uyanmasını beklemeye koyuldu.
Birkaç saat sonra ihtiyar adam uyandı. İlk önce aylak aylak etrafına bakındı. Sonra birden aklına demin yaşadığı şey geldi. Deliye dönmüşcesine yataktan fırladı, kendi kendine sayıklamaya başladı.'' Olamaz, Böyle birşey olamaz, kesinlikle olamaaaaz.'' Ardınan hızlıca toparlanmaya eşyalarını çantasına koymaya başladı.
Bir yandan da yanındaki delikanlıya seslendi. '' Su Jiang çabuk toparlan buradan bir an önce gitmemiz gerekiyor. Yoksa imparatorluğun başı belaya girebilir.''dedi. Bu sözleri duyan Su Jiang hiç soru sormadı ve derhal toparlanmaya başladı .
ERTESİ GECE, SİYAH EJDER KLANI
Yun Poyun ve Eşi Yun Xiolan için çok yorucu bir gündü. Tüm gün diğer klanlardan gelen misafirleri karşılamışlar, tebrik hediyelerini kabul etmişlerdi. Bir sürü klan ve bir sürü önemli memurla uğraşan Yun Poyun inanılmaz sıkılmıştı. Ama yapacak bir şeyi yoktu ve sabretmeye devam etti ve bir an önce akşam olması ve bu sıkıcı günün bitmesi için dua etti.
7 gün 7 gece sürecek bir eğlence düzenlenmişti imparatorluk genelinde. Açlar doyuruldu, fakirler giydirildi ve çocuklar eğlendirildi. İmparatorlukta her yer bayram havasındaydı. Yeni genç efendileri doğmuştu ve biliyorlardı ki artık Siyah Ejder Klan'ı hiçbir çekimserlik göstermeyecek, İmparatorluğun en güçlü klanı olduğunu tekrar hissettirecekti.
Bu son birkaç on yılda Yun Poyun hep çekimser kalmış asla masaya yumruğunu vurmamıştı. Çünkü bir veliahtı yoktu. Klanının geleceği belirsizdi. Eğer bir oğlu olmasa o öldükten sonra klanı bir arada kalmayı becerebilir miydi? Tabii ki hayır. Çünkü aptal kardeşleri klanı mahvederdi. İşte sırf bu yüzden Yun Poyun en büyük güç kendi klanı olmasına rağmen kimseyi gücendirmemeye gayret etti.
Ama artık her şey farklı olacaktı. Artık Siyah Ejder Klanı tüm gücünü sergileyebilecek ve hak ettiği yere göklere tekrar ulaşabilecekti. Bu Yun Poyun'un en çok sevindiği konulardan biriydi. Tüm bunları düşünürken ziyaretçiler yavaş yavaş azalmaya en sonunda kimse gelmemeye başladı. Sonunda Yun Poyun biraz oğluyla oynayıp sonra uyuyabilecekti.
Eşiyle birlikte odasına gitti. Bazı hizmetçiler orada Yun Poyun'un oğluyla ilgileniyorlardı. Onlar odaya girince hizmetçiler saygıyla eğilip dışarı çıktılar. Nihayet Yun Poyun oğlunu biraz sevebildi. Daha sonra üzerini değiştirdi ve uyumak için yatağa girdi. Tam o sırada dışardan bir nöbetçinin sesi duyuldu.
'' Klan Lideri, Klan Lideri! Acil! Raporum var.!!
Bunu duyan Yun Poyun endişelenmişti. Bu saatte normal bir olay olsa hiçbir muhafız onu rahatsız etmeye cüret edemezdi. Yavaşça kalktı odadan çıktı ve muhafıza sordu. ''Neymiş o kadar önemli olan rapor?'' Dedi.
Muhafız nihayet biraz sakinleşmişti ve konuştu '' İmparatorluk Sarayından ziyaretçiler geldi. Sizi acilen görmeleri gerekiyormuş.'' dedi.
Yun Poyun biraz sinirlenmişti neydi bu yarını bekleyemeyecek olan mesele? Eğer o kadar da önemli bir mevzu değilse imparatoru bir dahaki görüşünde biraz kulağını çekeceğini aklının bir kenarına yazdı ve üstünü değiştirip aşağı indi.
Aşağı indiğinde tanıdık bir ses duydu. '' Yun Poyun amca selamlar. Bu saatte rahatsız ettiğimiz için üzgünüz ama çok acil sebeplerimiz vardı.''
Yun Poyun bu sesi tanıyordu bu imparatorun oğlunun sesiydi.'' OH! Kimleri görüyorum hoşgeldin evlat ama bu saatte hangi rüzgar attı seni buraya?'' dedi.
Arkadaki siyah cübbeli adam konuşmaya başladı. '' Klan Lideri kusurumuza bakmayın rahatsız ettik çok yanlış bir saatte ancak bu konu çok mühim yarını bile bekleyemez dedi.''
Yun poyun bu ihtiyara daha önce bu ihtiyara dikkat etmemişti ne olduğunu sorarcasına tip tip ona baktı ve ihtiyar anlatmaya başladı. '' Bakın Klan lideri oğlunuz doğduğunda burdan çok uzakta öğrencimle beraber meditasyon yapıyorduk. O anda birden kan kustum ve bayıldım. Oğlunuza iblis musallat olmuş. Benim hislerim ve sezilerim çok kuvvetlidir normal bi gelişimci değil bir ruh uzmanıyım. Yani asla yanıl-''
Yun Poyun onun Sözünü bitirmesine izin vermeden hiddetli bir şekilde bağırmaya başladı. ''Sen ne dediğinin farkında mısın ihtiyar!! Benim oğluma nasıl iblis dersin. Oğlu değil imparatorun kendisi gelip oğlum hakkında bu şekilde konuşsa onun bile canını alırım sen nasıl böyle şeyleri benim önümde dersin.'' dedi.
Sinirden deliriyordu istemsizce öyle bir aura yayıyordu ki, Genç prens baskıdan nefes bile alamıyordu. Kapının dışındaki 2 muhafız baskıya dayanamayıp çoktan bayılmışlardı. İşte gerçek bir uzmanın gücüydü bu. İstemsiz olarak bile çoğu kişiden üstün olurlardı.
Cübbeli ihtiyar baskıdan hiç etkilenmemiş gibi rahatça konuşmaya devam etti. ''Klan lideri öyle demek istemedim bağışlayın. Demek istediğim şey bir iblis ona dadanıyor oğlunuzu kurtarmak için buradayım.'' dedi. Yun Poyun kıp kırmızı olmuştu. Çünkü bu devirde kurallar belliydi. Bir insanın içine iblis girdiği zaman o insan kesinlikle kaderinin ne olacağını kimsenin bilmediği bir yere kapatılır orda ölüme terk edilirdi. Yun Poyun da bunu ima ettiklerini düşnmüş imparatorluğa karşı savaşmayı planlamıştı. Ancak aslında yardım mı etmek istiyorlardı?
Cübbeli ihtiyar konuşmaya devam etti '' Tek yapmanız gereken, küçük oğlunuzun bu madadlyonu asla çıkarmadığından emin olun. Hep yanında olması gerek. Hem hayat kurtarıcı bir tılsımdır hem de o iblisi uzak tutar.''dedi. Ardından öğrencisini de alıp sessizce uzaklaştı...
Yeterince uzaklaştıktan sonra Öğrencisine baktı ve ''Ne olursa olsun o çocuk ölmeli. Bir şeytan ona musallat olmamış, o çocuk şeytanın ta kendisiyle arkadaş. Aralarındaki bağı hissedebiliyorum. Ancak o velet madalyonu taktığı sürece şeytan ona ulaşamayacak. Yani çocuk büyümeden öldürülmeli.'' dedi. Öğrencisi şok içinde ona bakarken birden ortalıktan kayboldular.
--------------------------------------------
Ertesi sabah Yun Poyun nihayet oğluna uygun bir isim bulabilmişti. Soy isimleri zaten 'Yun' olduğundan ona en uygun ismin yaklaşık 450 yıl önce kendini feda edip 35 bin düşmana karşı 20 kişiyle savaşan 'Kıtanın Büyük Kahramanı' lakaplı ''Yun Chen'' adını koymaya karar vermişti. Hayat bazen ironilerle dolu olabiliyordu...
İBLİS TANRI'SININ SARAYI
İblis Tanrı'sı her zamanki gibi oturup cehennemdeki aptallarla dalga geçiyordu ama o sırada birden garip bir his hissetti. Ne olduğuna önce anlam veremedi. Ama git gide bu his büyüdü ve sonra bir şey fark edip hayırmasına sebep oldu.'' LANET OLSUN ÇOCUKLA BAĞLANTIM KOPTU'' Artık ona ne anılarını geri verebilirdi ne de yardımcı olabilirdi hatta nerde olduğunu bile bilmiyordu artık. Çünkü o gezegeni yaratan başka bir tanrıydı. Elinden gelen tek şey o veletin bir şekilde hafızasını kazanıp ona ulaşması için dua etmekti.
Yoksa tüm kıtayı yok edecek felaket geldiğinde bunun farkında bile olmadan o da diğer insanlar gibi geberip gidecekti. Ancak bunun farkında olu ve gerçekleşmemesi için einden geleni yaparsa buna engel olabilirdi. Ama malesef her şey bir kere daha kaderin ellerine kalmıştı...
YAZAR NOTU:
Biraz baştan savma gibi olduysa kusura bakmayın. Dediğim gibi diğer yazdığım hikaye silindi, bu seferlik idare edin. Yorumlarınızı bekliyorum. ESENLİKLER DİLERİM!!!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..