"Naber canlarım."
Ses karanlık odanın içinde yankılandı. Rayomi şaşkınlık içinde sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Bu ses, rüyasında duyduğu ses ile aynı tona sahipti.
Odanın tepesinde ışık saçan kristal daha kuvvetli şekilde parladı. Işığın artmasıyla etrafındaki bulanık yüzlerin insan olduğundan hiç şüphesi kalmamıştı. İnsanların hepsi sanki kimlikleri gizleniyormuş gibi sansürlü bir şekilde duruyordu.
Işığın geldiği yönde garip bir varlık belirdi. Bu varlığa insan demek imkansızdı. Vücudu tıpkı bir insan gibiydi ama parlıyordu. Teni bembeyaz ve değişik desenler ile kaplıydı. Saçları sürekli renk değiştiriyordu ve gözleri farklı renklerdeydi. Sağ gözü alttan mavi başlayıp üstte mor olarak bitiyordu, sol gözü ise tamamen yeşildi ama ortasında kırmızı renkle değişik çizgiler bulunuyordu. Kanatları olmamasına rağmen havada süzülüyor ve elinde değişik bir kristal taşıyordu.
Bu garip varlık yüzündeki tiksindirici sırıtmayı hiç bozmadan elini havaya kaldırdı.
"Hoşgeldiniz. Ben de sizleri bekliyordum."
Rayomi'nin vücudu bir anda hafifledi. Sanki adamın sesi içini huzurla dolduruyordu. Sadece sesi değil, adama bakmak bile içini garip duygularla doldurmaya yetiyordu.
Etrafında bulunan insanlarında Rayomi'nin bakışları gibi anlamsız bakışları Başmeleği baskı altına almıştı. Başmelek havaya kaldırdığı elini diğer elinin yanına indirdi.
"Görüyorum ki hepiniz şaşırmış durumdasınız. Sizlere kendimi tanıtmama izin verin."
Başmelek iki elini yan yana getirdi ve avuç içlerinde küre şeklinde bir kristal belirmeye başladı. Kristal belirmeye başladığı sırada, Rayomi'nin sağ elinin üstüne kırmızı bir daire ve bir sayı kazınmaya başladı. Odada bulunan tüm insanlar aynanda acı içinde çığlık attı. Çığlık atanlardan birisi de Rayomi'ydi.
"Ben Tanrı'nın yeryüzündeki gözü olan başmelek, sizler bana sadece melek diyebilirsiniz. Biz Başmelekler Tanrı'nın yarattığı sayısız gezegende ki sayısız canlı türünü temsil ederiz. Yaşam formlarının Tanrı ile bağlanmasını sağlar, tanrı ile iletişim kurarız. Ettiğiniz duaları bizler Tanrı'ya taşırız."
Rayomi acıyan sağ eline bakmayı bırakıp gözlerini başmeleğe çevirdi. Daha bir kaç dakika önce yediği güzel yemeği hazmetmekle meşgulken neden bir anda kendini burada bulmuştu?
'Bu ne? Bu şey ne saçmalıyor? Yediğim yemekten zehirlenip halüsinasyonlar mı görmeye başladım? Halbuki yemeği yaparken çok özenmiştim.'
Baş melek elinde tuttuğu kristali öne uzatarak konuşmasına devam etti.
"Bu elimdeki kristal bizlerin Tanrı'ya açılan kapısıdır. Biz başmelekler bu kristali korumak ve kullanmakla görevliyiz. Bu kristal Dünya'da olup biten her şeyi kaydeder. Ettiğiniz dualar bu kristale ulaşır ve Tanrı'ya iletilir. Kısacası bu kristal Dünya'nın döngüsünü kontrol etmeme yarayan bir anahtardır."
Bütün bunları neden anlatıyordu ki? Kimse bunları merak etmiyordu. Herkesin tek merak ettiği neden burada olduklarıydı.
Rayomi etrafındaki insan silüetlerine baktı. Hepsinin üstünde sayılar belirmeye başlamıştı. Kendi sayısına bakmak için kafasını yukarı kaldırdı.
'Sekiz. Demek ben sekiz numarayım.'
Numarasını okuduğu sırada aklında dün gördüğü rüyadaki ses yankılandı. Seste onun sekizinci katılımcı olduğunu söylüyordu.
On bir(11) numaranın bulunduğu yerden gülme sesleri yankılandı.
"Bu nasıl bir saçmalık, ahahaha hiç güleceğim yoktu. Beş yaşındaki çocuğa masal mı anlatıyorsun ahhaha."
Melek gülümsemeyi kesti ve ciddi bir bakışla sesin geldiği yere döndü. On bir(11) numaradan gelen ses kesildi. Hatta ortam o kadar sessiz olmuştu ki Rayomi kalp atışını duyabiliyordu.
Meleğin bakışları sertleşince ortamdaki hava ağırlaştı. Rayomi'nin bedenine ağırlık çöktü, sanki bayılacak gibiydi.
"Biz başmelekler 400 ile 410 yıl yaşarız. Biz öldükten sonra kristal, yerimize geçecek yeni bir baş melek yaratır. Baş melekler ölene kadar görevleri dışında hiçbir olaya müdahale etmezler. Sadece bir kez bu kuralın dışına çıkarlar, sizlerde bu yüzden burada bulunuyorsunuz."
Herkes başmeleğin söylediklerine odaklanmıştı. Herkes tek bir sorunun cevabını istiyordu.
"Bundan yıllar önce başmeleklerden biri kristalin gücü ile bir oyun başlattı ve kazananın dileğini kalan son gücü ile gerçekleştirdi. Bu oyun sonraki dönemlerde de devam etti. Her başmelek ölmeden önce bu oyunu başlattı ve dilekleri gerçekleştirdi. Bu oyun, melekler arasında bir geleneğe dönüştü."
Başmelek cümlesini bitirdiği anda Rayomi'nin eli tekrardan acımaya başladı. Bu sefer eline kazınan sayının yanına anlamsız semboller ve değişik harfler kazındı. Antik bir dil olmalı, Rayomi bunları okuyamıyordu.
"Bu gelenek, buradaki kişilerden sadece bir tanesi hayatta kalana kadar devam edecek bir oyundur. Hayatta kalmak için kendinizi geliştirmeli ve tüm gücünüzle savaşmalısınız. Sizlere kristal tarafından bir adet silah verilecek. Bu silahlara MPW(mythological precious weapon) denir. MPW'ler mitolojik silahlar veya başka efsanevi hikayelerdeki silahlar olabilir. Kristal bunlara değişik güçler verir ve sizin kullanımınıza sunar. MPW kullanmak için katılımcı mühürlerine sahip olmanız gerekir."
Az önce kahkaha atan on bir numara, herkesin söylemek istediği şeyi söyledi.
"Nasıl yani? Neden senin keyfin için ölmek zorundayız."
Baş melek tekrardan on bir numaraya doğru döndü. Saç rengi yeniden değişti. Yüzündeki pis sırıtış hiç değişmemişti.
"Bu oyunun ilahi nedenlerini bilmenize gerek yok. Ama merak etmeyin en sona kalan kişinin bir dileği gerçekleştirilecektir."
Hepsinin şuanda eşit seviyede olduğunu ve en çok çabalayanın kazanacağını düşünürsek, bu teklif kimseye kötü gelmedi. Tek sıkıntıları ölme korkusuydu ama bencil dileklerini gerçekleştirebilmek için bu riski göze alabilirlerdi.
Herkes olayın ciddileştiğini fark etmeye başlamıştı ama Rayomi yediği yemekten sonra bedenine yorgunluk çöktüğü için uyuyup kaldığını ve bir rüyada olduğunu düşünüyordu.
'Son zamanlarda çok fazla salak saçma rüyalar görmeye başladım.'
"Oyunumuz resmi olarak dört gün sonra başlayacaktır. Bu süreyi size verilecek silaha alışmaya ve antrenman yapmaya harcayabilirsiniz. Belirlenen tarihte sizleri yeniden buraya çağıracağım ve tüm kuralları sizlere açıklayacağım. Şimdilik sadece kısa bir özet geçip ne yapmanız gerektiğini anlatacağım."
Başmelek her konuştuğunda Rayomi'nin eli daha fazla acıyordu.
"Oyunumuz kısaca şöyledir:
Siz, 12 katılımcı, sona 1 kişi veya 1 takım kalana kadar birbirinizi avlayacaksınız. Birbirinizi avlarken aynı zamanda Dünya'da belirli yerlere dağıtılmış canavarları avlayarak seviyenizi arttırabilir ve büyü enerjinizi çoğaltabilirsiniz. Seviyeniz ne kadar artarsa büyü enerjiniz o kadar çoğalır, büyü enerjiniz ne kadar çoğalırsa silahınızı o kadar iyi kullanırsınız ve çeşitli büyüler yapabilirsiniz. Canavarlardan MPW'lerin çeyreği güçte olan çeşitli silahlar, mücevherler ve iksirler kazanabilirsiniz. Canavarlar onların alanına girdiğiniz anda doğmaya başlayacaktır. Canavarların alanını göremezsiniz yani her zaman tetikte olmalısınız. Geri kalan detayları oyun başlamadan önceki toplantıda öğreneceksiniz. Az sonra silahlarınız kristal tarafından seçilecek ve toplantımız bitecek. Hepinize iyi şanslar."
Melek sözünü bitirdiği anda kristal daha da parladı ve Rayomi'nin önünde bir kart belirdi. Kartta Curtana yazıyordu. Rayomi karta elini uzattı ve kart tozlaşıp Rayomi'nin mührünün içine girdi.
Melek ve kristal ortadan kaybolmaya başladı. Rayomi'nin gözleri karardı ve yataktan düşerek uykusundan uyandı. Her şey çok hızlı bir şekilde ilerlemişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..