Seira fakir bir göçmen ailede büyümüştü.
Alkolik babası, Seira ve annesine defalarca şiddet uygulamıştı.
"Sizi akıllanmaz or*spular. Tüm paramı sizi doyurmak için harcıyorum üstüne bana nankörlük yapıyorsunuz."
Sadece aile içi şiddet ile kalmayıp sokakta defalarca kez kavgaya karışırdı.
Bazı günler yüzü kan içinde eve gelir tüm gece alkol içerdi.
Yaşadıkları bölgedeki herkes, babasının bir psikopat olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söylerdi.
Kavgalara karıştığı yetmiyormuş gibi kumar da oynardı. Bazen eve gelmez başka kadınlarla beraber olarak karısını aldatırdı.
Seira'nın annesi defalarca kez evden kaçmayı denemişti ama Seira'yı geride bırakamadığı için acımasız kocasına katlanması gerekiyordu.
Seira böyle bir ortamda büyüdüğü için şiddete eğilimli bir genç kız olmuştu.
Liseye giderken sinirine dokunan erkek çocuklarını döver ve onlara çeşitli eziyetler yapardı.
Okulda korkulan ve dışlanan bir kişi haline gelmişti. Küçük yaşta sigara ve alkole başlamıştı.
Gün geçtikçe babasının küçük kız versiyonuna dönüşüyordu.
Belki de başka bir ailede büyüyor olsaydı herkesin hayran kalacağı bir kişiliğe sahip olurdu.
Kızıl saçları ve beyaz teni ile ortaokuldaki herkesi büyüleyen Seira, liseye geçtiğinde herkes tarafından bir kabadayı olarak anılıyordu.
Bir gün okul çıkışında, zorbalık yaptığı çocukların serseri abileri bir araya gelerek Seira'yı köşeye sıkıştırdı.
"Önümde çekilin sizi or*spu çocukları."
Seira hiç durmadan küfürler savurdu. Hatta birkaç çocuğa tekme ve tokat attı.
Yaptığı her şey sadece serserilerin daha da sinirlenmesine neden oldu.
"Hey! Yakalayın şu küçük fahişeyi."
Çocuklardan biri Seira'nın kollarını yakaladı. Seira'nın az önce tokat attığı çocuklardan birisi Seira'nın karnına sertçe tekme attı.
"AAAGHH!"
Seira ağız dolusu tükürük kustu. Tekmelerini rastgele savurarak çocuğun yaklaşmasına engel olmaya çalıştı ama diğer iki çocuk Seira'nın bacaklarını yakalayarak bacakları iki yana doğru açtı.
Karnına tekme atan çocuk yavaşça pantolonunu indirdi ve daha da yaklaştı.
"Siktirin gidin şerefsizler!"
Seira ne kadar bağırırsa bağırsın onu duyacak kimse yoktu.
Duyan olsa bile o kıza yardım edecek kimse yoktu.
Seira o gün defalarca kez tecavüze uğradı.
Onu köşeye sıkıştıran beş serseride defalarca kez onun ırzına geçmişti.
Saatlerce yerde baygın bir şekilde yattıktan sonra kendine geldi ve ağlayarak evine doğru koştu.
Yaptığı kötülüklerin bedelini ödediği kesindi ama bunlar sadece başlangıçtan ibaretti.
Evde onu bekleyen sürprizden habersizce eve doğru koştu.
Evin kapısını açtığında elleri kan içerisinde yerde oturan babası ile yüz yüze geldi.
Babası tepkisiz bir şekilde ona baktı.
Seira yüzündeki göz yaşlarını sildi ve evin içerisine koştu.
"Sakın bana..."
Salona geldiğinde onu bekleyen manzara ile bir kez daha şoka uğradı.
Annesi göğsüne bıçak saplanmış bir şekilde yerde yatıyordu.
"Anne! Anne! Lütfen..."
Annesinin kanlar içindeki bedenine doğru koştu.
Bu rezalet dünyada ona tek iyi davranan annesini de bu rezalet günde kaybetmişti.
"Lanet alkolik or*spu çocuğu. Seni geberteceğim."
Annesinin göğsünde duran bıçağı çekti ve babasının bulunduğu odaya doğru koştu.
İçinde bir şeylerin parçalandığını hissediyordu. Kini ve öfkesi bedenini kaplamıştı.
Babası onun geldiğini fark etti ama her şey için çok geçti.
Seira çevik hareketlerle babasının boğazına bıçağı sapladı ama siniri ve kini geçmedi.
"Lanet or*spu! Geber!"
Bir daha sapladı.
Bir daha
Bunu yedi defa daha devam ettirdi.
Gözünden tek göz yaşı bile akmıyordu. İçinde bir şeylerin huzura kavuştuğunu hissetti. Uzun zamandır aradığını bulmuş gibiydi.
Evde bulduğu tüm yanıcı maddeleri bir kenara topladı ve onları ateşe verdi. Alevler evin tamamını kaplamadan önce evden çıktı ve koşabildiği kadar uzağa koştu.
Üzülüyor muydu?
Kesinlikle hayır. Aksine içi mutlulukla doluydu.
Belki de aklını yitiriyordu. Yaşadığı bunca travmatik olaylardan sonra nasıl olurdu da iyi hissedebilirdi.
Uzun zamandır aradığı huzurun şiddetten, kan ve vahşetten geldiğini bugün daha net bir şekilde anlamıştı.
"Bugün 17 yaşındaki bir kızın huzura kavuştuğu gün."
Defalarca kez bu sözleri haykırdı. Hiç duraksamadan.
Ama tamamen huzura kavuşması için yapması gereken son bir şey kalmıştı.
Onu tecavüz eden serserilerin rahatça sokakta dolaşmalarına izin verirse huzura kavuşmuş sayılmayacaktı.
Bu yüzden sabah olduğunda tecavüze uğradığı yere geri döndü. Beklediği gibi beş serseride orada duruyordu.
"OOO! Bakın kim gelmiş?"
"Canın dün yaptıklarımızdan mı çekti? Yeniden mi istiyorsun?"
Seira elindeki bıçağı arkasına sakladı ve yavaşça serserilere doğru yürüdü. Doğru zamanı bekliyordu.
Serserilerden biri elini Seira'nın omzuna koydu.
"Ne istiyorsun? Bir daha mı?"
Seira sinsi bir sırıtışla serserinin yüzüne baktı. Arkasında sakladığı bıçağı, hızlıca savurarak serserinin cinsel organına sapladı.
"Bu or*spu ne yapıyor?"
"Yakalayın."
Bağırtı sesleri yükseldi ama Seira yüzündeki sırıtışı hiç bozmadan ona doğru gelen diğer serserilere saldırdı.
Her zamankinden daha çevik, daha hızlı ve daha öfkeliydi.
Bıçağını her salladığında bedeni zevkle yanıp tutuştu. Etrafı saran kan kokusu onu aç bir ayı gibi yabani hayvana çevirdi.
"Sizler yaşamayı hak etmiyorsunuz."
Bıçağını tüm serserileri delik deşik etmek için kullandı.
Hiçbirinin hayatta kalmadığından emin olana dek onları bıçakladı.
Yüzü ve kıyafetleri fışkıran kanlar ile kırmızıya büründü ama kesinlikle pişmanlık duymadı.
***
İlk cinayetinin ardından aylar geçti. Sokakta hırsızlık yaparak hayatta kalmaya çalışıyordu.
En başlarda çoğu gününü aç geçirmişti ama artık bu işte uzmanlaştığı için sıkıntı yaşamıyordu.
Kendi bölgesi olarak adlandırdığı serseri dolu sokaklara giren kim olursa olsun onun gazabına uğruyordu.
Diğer serserilerden haraç keserek parasına para katıyordu.
Ezici gücü ve çevikliği sayesinde hiçbir zaman yakalanmamıştı. Her zaman üstünlük kurmuştu.
Bir gün zengin görünümlü şık bir beyefendi, Seira'nın bölgesine geldi.
"Patron! Seira patron! Bir adam... Bir adam geldi. Bölgedeki haraç toplayanları öldürüyor."
"Ne diyorsun? Benim bölgemde kim bunu yapmaya cüret eder?"
Seira oturduğu rahat koltuktan kalktı ve beline bağlı duran palasını eline aldı.
"Adam nerede? Göster bana."
Seira ezici gücü sayesinde ona karşı gelenleri bir bir yere sererek en tepeye çıkmıştı. Şimdi ise onun düzenini bozmaya kalkışan bir böcek daha ortaya çıkmıştı.
İkisi beraber, pahalı kıyafetleri kana bulanmış olan yakışıklı adamın yanına geldiler.
"Şerefsiz! Ne hakla benim bölgemde adam öldürürsün?"
Seira elindeki palayı sıkıca kavrayarak adamın üstüne doğru koştu.
Her zaman yaptığı gibi düzeni bozanı cezalandıracaktı.
Palasını adamın boynuna hedef alarak savurdu.
Adam kıvrak hareketler sergileyerek paladan kaçındı.
Seira sinirle dişlerini sıktı. Bu kadar kolay bir şekilde saldırısından kaçınan birisini ilk defa görüyordu.
Buraya geldiğinden beri kimse ona karşı bir dakikadan fazla ayakta duramamıştı. Şimdi ise bu düzeni bozan birisi vardı.
Seira palasını bir kez daha savurdu. Bu sefer daha hızlı ve daha güçlü bir şekilde savurdu.
Adam bu sefer saldırıdan kaçınmak yerine karşılık verdi. Belide duran bıçağını hızlıca eline aldı ve Seira'nın palasını bıçağıyla durdurdu.
"Bir hanımefendinin böyle davranması gerçekten çok kırıcı."
Bu sözler Seira'nın öfkesini ikiye katladı.
"Ben hanımefendi değilim ulan!"
Adamın karnına tekme atmaya çalıştı ama adam, Seira'nın ayağını havada yakaladı.
"Çok amatörce."
Seira adamın ellerinden destek alarak yukarı sıçradı ve diğer ayağını adamın kafasına doğru savurdu.
İki eli de dolu olan adam, yakaladığı ayağı bırakarak geriye doğru kaydı.
Seira, adamın geriye doğru çekilmesinden yararlanarak hızlı bir saldırı yaptı. Elindeki palasını adamın karnına saplamak için ittirdi.
Pahalı kıyafetler giyen adam, Seira'nın bileğinden yakaladı ve bileği ters yöne çevirerek Seira'nın elindeki palayı yere düşürmesini sağladı.
"Lanet olsun!"
Seira düşüncesizce saldırılarından dolayı kıskıvrak yakalanmıştı.
Adam, Seira'nın diğer bileğini de tutarak Seira'yı kendisine çekti.
"Böyle güzel bir kadınla kavga etmek gerçekten de hiç zevkli değil."
Seira, diz kapağını adamın bacak arasına doğru savurdu. Adam hızlı refleksleri sayesinde Seira'nın dizini yakalayarak kızın geriye düşmesini sağladı.
Yere düşen Seira'nın iki bileğini kavradı ve kızın bacaklarının üstüne oturdu.
"Burada hayallerimin kadınıyla karşılaşmayı beklemiyordum."
Adam, Seira'nın bileklerini bıraktı ve ayağa kalktı.
"Ben Jinso Sugubi. Bana katıl. Beraber savaşalım ve buraları beraber yönetelim."
***
[Günümüz]
"Jinso. Patlayıcıları kontrol ettin mi?"
Jinso işaret parmağıyla dolabın yanındaki bavulları gösterdi.
"Sahte kimlikleri ve görevli kıyafetlerini aldın mı Seira?"
Bavulların yanında duran dolabı açtı ve kıyafetleri çıkarttı.
Otel çalışanlarının giydikleri kıyafetler ve iki tane sahte kimlik önlerinde duruyordu.
"Hazırsak başlayalım."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..