Kılıç Ülkesi, sadece kılıçların olduğu bir ülke değildi. İsmi içinde bulunan her vatandaşın belirli bir yaştan sonra kılıç kullanmayı öğrenmesi ve kılıç kullanmayı bilmesinden dolayı böyleydi yoksa diğer birlikleri yetiştirmek imkânsız olurdu.
Pitaro’da Kılıç Ülkesinden bir asil bir ailenin genç efendisiydi. Bu aile Kılıç ve Kalkanı harmanlamış ve ortaya çok güçlü bir teknik çıkarmışlardı Buna [Birleşmiş Kılıç-Kalkan] diyorlardı.
Bu tekniğin kendisi kral tarafından övülmüş hatta yapıldığı yıl, en iyi teknik ödülünü bizzat kralın kendisi vermişti. Aile bundan dolayı baya saygın ve asildi. Pitaro ise bu ailenin dâhisi olarak biliniyordu. Bu yaşında 3.teknik [Altın Kalkan Lordunun Öfkesi] tekniğini öğrenebilmiş nadir bir dahiydi ve ailenin reisi ondan bu tekniği geliştirme konusunda çok ümitliydi.
Carl bu yüzden Pitaro’yu kurtarmayı kafaya koymuştu ancak Prenses Mira’dan onay bekliyordu. Kafasını sallasa bile, onurunu hiçe sayıp bu savaşa girecek ve Drag’ı öldürecekti.
Ancak Mira kafasını olumsuz anlamada salladı. Carl şaşırsa ve itiraz etse de reddetmeye devam ediyordu.
‘’Öldür Onu.’’
‘’Onu eğitim malzemesi olarak kullan.’’
‘’Hak ettiğini bulmasını sağla.’'
Carlın aksine Erthyo’nun popülerliği halk arasında yükselmeye başlamıştı. Halk bu iki adamdan oldukça rahatsızdı ve Erthyo’nun bu hareketi onların sinirlerini atmak için bir şans kapısı açmıştı.
Erthyo iki tarafa da tarafsızdı. Drag kişiliğini bırakmasına 1,5 ay kalmıştı. 1,5 ay sonra istedikleri kadar arasınlar kendini bulamayacaklardı. Bu yüzden birkaç düşman ve dost kazanma konusunu kafasına takmıyordu.
Şu an bütün dikkati rakibinin üstündeydi, rakibinin yaydığı hava şu an kendisine neredeyse eşitti. Ne yazık ki arada tek kelime vardı. Neredeyse.
Erthyo manasının hepsini bu saldırıya yoğunlaştırdı. Nokta kadar olan Kozmik Latte rengi şu an bir toplu iğne başı kadar büyümüştü fakat bu bile güç artışını devasa yapmıştı.
Erthyo elini ileri götürmeye başladı. Sırtı dikti, gözleri keskindi, kolları yere paralel duruyordu ve eli bir kılıç ucu kadar keskin gözüküyordu.
‘’Ölme vaktin geldi. Tekniğini bana verdiğin için teşekkürler. Bunu hakkı ile kullanıcam.’’(Erthyo)
‘’Ne saçma-‘’
Gümbür!!
Pitaro daha cümlesini bitiremeden Erthyo bir yıldırıma dönüştü ve anında Pitaro’nun önünde belirdi.
Crack!Crack!Crack!
Elini ileri itmesi ile önündeki enerji kalkanı bariyerleri tek tek kırılmaya başladı. Sanki camdan yapılmış gibi hiçbiri bir saniyeden fazla dayanamıyordu. Azrail’in el salladığını görmeye başlamıştı.
Ölmemek için tüm kan özünü yaktı. Bu geleceğini mahvedecek olsa da burada ölemezdi. Onun parlak bir geleceği vardı, saygın bir aile yönetmesi ve hayatını keyifle yaşaması gerekiyordu. Böyle bir yerde ölemezdi.
Ancak gerçeklik çok zalimdi.
Ne kadar çok kan özü yakarsa yaksın kırılmaların sonu bitmiyordu. Kırılma üzerine kırılma gerçekleşiyor, keskin el Pitaro’nun canını almak için geliyordu.
‘’Dur!’’ Carl sonunda kendini kaybetti ve sahaya atladı. Ancak zamanında yetişmek için çok uzaktı.
Erthyo durmadı ve saldırıya devam etti.
Crack!Crack! Puçi!!
Son katman kırıldıktan sonra demirin demire sürtme sesi etrafı doldurdu. Erthyo’nun eli kalkanların içinden geçti ve Pitaro’nun boynundan girip arkasından çıktı.
Hayat ışığı ve Yaşam Enerjisi Pitaro’nun bedeninden çıkmaya başladı. Gözleri kararırken son gördüğü şey 3 insandı.
Drag öndeydi, onun arkasında ise Kırmızı saçlı, kırmızı gözlü bir adam vardı, beline kadar uzanan kırmızı saçları vardı, kaslarının tamamını belirginleştiren siyah bir giysi giyiyordu, suratı bıçakla işlenmiş gibi keskin hatları vardı ve yakışıklıydı. Siyah pantolonuyla beraber tek gülüşü kadınların kucağına atlaması için yeterdi.
Onun arkasında ise beli bir mızrak gibi dik, uzun siyah saçlı, simsiyah gözlü bir adam vardı. Erthyo’dan daha erkeksi ve yakışıklı görünüyordu. Pitaro bile birkaç milisaniye boyunca adamdan etkilenmişti. Bu adam insanları kendine çeken bir havaya sahipti. Ayrıca onurlu ve kibirli bir şekilde yeryüzündeki insanlara bakıyordu. Erthyo dışında her şeyi küçümsüyordu.
Erthyo’ya ise karışık duygularla bakıyordu.
Sonunda gözlerindeki yaşam alevleri söndü ve boş cesedi yere düştü.
Erthyo burada daha fazla durmaya cüret edemedi. Arkasındaki güçlü baskı giderek artıyordu ve kanasusamışlığı tavan yapmıştı.
Hızlıca bir portal açtı ve içine girdi.
‘’Bay Drag seçiminiz…’’
‘’Kılıç Krallığından Prenses Mirayı seçiyorum.’’ Erthyo hızlıca seçimini bildirdi ve Ordu Boyutuna girdi.
Booommm!! Shingg!!
Bir patlama ortaya çıktı. Devasa bir kılıç kesiği yerde belirdi ve giderek uzadı fakat sadece boşluğu kesebildi.
‘’Ahhhh’’
Seyirciler hızlıca kılıç kesiğinin menzilinden çıkmaya çalıştılar. Ancak mavi bir kalkan onlar dağılmadan ortaya çıktı ve kesiği durdurdu.
Carl öfkesini dışarı vuramadığı için çok sinirliydi. Bu siniri daha önce sadece Erthyo’da yaşamıştı, o da onun bir şeytan olduğunu öğrendiğindeydi fakat onu öldürerek sinirini atabilmişti. Ancak Drag ellerinden kaçmıştı. Bunu ona ödetmesi gerekiyordu.
Hakeme döndü ve konuştu.
‘’Drag Kılıç Krallığımız tarafından alınmayacaktır. Diğer Krallıklardan isteyenler alabilir.’’
Hakem cevap veremeden yukarıdan soğuk bir ses geldi.
‘’Ho, Ne zamandır kararları sen veriyorsun Carl?’'
‘’Prenses…’’
‘’Cevap ver. Burada ben varken ne zamandır kararları sen veriyorsun? Senin gözünde Prenses Mira diye biri yok mu yoksa?’’
‘’Prenses ben… Ben buna cüret edemem.’’
‘’İyi, Cüret edemeyeceğini bilmen yararına olur. Senin gibi babamın köpeği, her zaman babamın köpeği olarak kalmalı. Yoksa bir gün birisi tarafından kaçırılıp, öldürülebilir bilemeyiz değil mi?’’
Mira’nın soğuk sesi ve tehditleri Carlı titretmişti. Hızlıca diz çöktü ve af dilenmeye başladı.
‘’Prenses bu Carl büyük bir hata yaptı. Lütfen beni cezalandırın.’’
‘’Bu kadar cezalandırılmak istediğine göre dileğine kavuşmanı sağlayacağım. Hemen Krallığa git ve [Kılıç Ceza Odası]’na gir. Etkinliğe kadar da çıkma.’’
‘’Prenses, peki siz…’’
‘’Benim hakkımda endişelenme ve git. Bu bir emirdir.’’
‘’Anlaşıldı.’’
Carl bu olayı daha fazla uzatmak istemedi. Eğer daha fazla uzatırsa [Kılıç Uçurumu], [Sonsuz Kesik Kanyonu] ya da [6 Kılıç Ustası Özel İşkencesi]’ni tadabilirdi. Aslında şimdi düşününce Prenses hâlâ ona iyi davranıyordu ve bu yüzden ona minnettardı. Eğer onun yerinde Kral olsaydı, [Sonsuz Kesik Kanyonu]’nda aylarca kalsa bile çıkamazdı.
[Kılıç Ceza Odası] özel bir odaydı. Her tarafta Kral tarafından özenle ayarlanmış kılıçlar ve kılıç niyetleri bulunan bir odaydı. Kişi buraya girerek bir ay boyunca işkence çekiyordu ve her saniye burada cehennem gibiydi.
Kılıç Niyetleri bu odanın kuruluşundan bir süre sonra kaotikleştiği için ne bir anlayış kazanabiliyordun, ne bedenini geliştirebiliyordun. Burada sadece sonsuz bir acı vardı.
Carl silikleşmeye başladı ve havaya karışarak yok oldu.
Carl ortadan kaybolunca Vip alanından sesler yükselmeye başladı.
‘’Prenses Mira, Carlın dediği şey doğru mu? Eğer siz istemiyorsanız Drag’ı memnuniyetle alabilirim.’’
‘’Biz Drag’ı ellerimizi açarak karşılayacağımızdan emin olabilirsiniz.’’
Wiar bile bu konuda teklif verme durumundaydı. Şu an en güçlü kişi Drag’dı ve onu sevmese bile onu bir süre yanında bulundurmalıydı. En azından ondan kurtulmadan önce bir süre onu kullanmalıydı.
Ancak Mira soğuk bir ses tonuyla konuştu.
‘’Ne oldu Erthyo bitti şimdi Drag’ıda mı alacaksınız elimden. Hah, Üzgünüm fakat Drag artık benim yanımda.’’ Başka bir şey söylemeden yerinden kalktı ve Kahraman takımı, Yui ve 2 kızla odayı terk etti.
Ancak arkasından duyduğu sözler ise bir saniyelik durmasını sağlamıştı.
‘’Sürtük çok havalanıyor.’’(Scarlett)
‘’Or**** olmaktan daha iyidir. Önce kuyruk sallayıp sonra arkadan bıçaklamak pek hobim değil.’’ Başka bir şey demeden odayı terk etti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..