Erthyo ordu boyutuna geçince derin bir nefes verdi. Carl ile savaşamaz değildi fakat eğer savaşırsa kimliği belli olurdu ve şu an yapmaması gereken yegâne şey buydu.
Ancak daha bunları düşünemeden Kraliyet Kalesinden Şeytani, Kanlı bir his gelmeye başladı. Ayrıca çok tanıdık 2 yaşam enerjisi gittikçe azalıyordu.
Erthyo bunu hissedince delirmedi, ana bedenine girdi ve yürümeye başladı. Her adımında onlarca metre ışınlanıyordu fakat yoldan geçen kimse neler olduğunu göremiyor ya da hissedemiyordu.
Erthyo maskesini ve eldivenlerini taktı. Bu yaralarla bir sorunu olmasa da başkalarının bu yaraları görmesini istemiyordu, bundan dolayı maske ve eldiven takmaya devam ediyordu.
Hızlı bir yürüyüşün ardından sarayın önüne vardı. Yıkılmış sarayın yerine daha görkemli bir saray gelmişti, kırmızı ve beyaz taşlardan duvarlı vardı ve ucu göğü deliyordu. Ortasında bir tane olmak üzere kenarlarda 4 kule daha vardı. Bunların arasında ise daha küçük kuleler vardı.
Erthyo’nun olduğu yerde ise bir merdiven vardı. Bu merdiven saraya gidiş yeriydi ve bunu 2 Şövalye koruyordu.
2 Şövalye Erthyo’yu görünce dizlerinin üzerine çöktüler ve selam verdiler. Alev bütün Şövalye ve Savaşçılara Erthyo’yu tanıtmıştı ve onun Lordları olduğunu söylemişti. Bu yüzden hiçbiri ona karşı saygıda kusur etmiyordu.
Erthyo elini salladı ve yukarı çıkmaya devam etti.
Tap! Tap! Tap! Tap!
Koridora girdiğinde kendi varlığını hiç gizlemeden yürümeye başladı. Ellerini arkasında bağlayıp yürümeye devam etti. Ayak sesleri ortamı dolduruyordu.
Hizmetçiler ve Uşaklar Erthyo’yu görünce bir anda tedirgin olmaya ve soğuk terler atmaya başladılar.
Erthyo hepsine gülümsedi ve Taht Odasına yürüdü ve kapıyı açıp içeri girdi.
Baş Uşak eline bir peçete aldı ve alnındaki terleri sildi. Yanındaki Hizmetçi ve Uşaklara döndü.
‘’Hızlıca Kral Alev, Bay Lii, Bay Gözcü… Hepsine haber verin. Lordumuz geldi ve Taht odasında onları bekliyor.’’ Baş Uşak neden olduğunu bilmiyordu fakat Erthyo’nun her şeyi bildiğini hissediyordu. Buna rağmen sakin ve güler yüzlü olması Baş Uşağın Erthyo’ya karşı olan görüşünü iyileştirmiş, ayrıca onun içinde bir korku ve saygı tohumlarının büyümesini sağlamıştı.
‘’Eğer her şeyi bilmesine rağmen böyle bir surat ifadesi yapabiliyorsa sabrı ve ileri görüşlülüğü çok yüksek olmalı. Normal Krallar böyle bir olayda patlar ve herkesi cezalandırır ya da savaş açardı. Ancak Lordumuz öyle biri olmadığını gösterdi. Saygımı hak ediyor.’’
Erthyo tahta oturdu ve gelecek kişileri beklemeye başladı. Şu an dış görünüşü sakin olsa da içinde volkanlar patlıyordu. Ancak bunu dışarı vurmadı, bir Lord ne olursa olsun sakin olmalı ve düzgün düşünmeliydi. Eğer bunu yapamıyorsa bir Lord olamazdı.
Tık Tık Tık
Erthyo fark etmeden parmağını tahtın kolluğuna vurmaya başladı. Tam duracak iken bunun aslında çok rahatlatıcı olduğunu fark etti.
‘’Demek Krallar bu hareketi bu yüzden yapıyor. Cidden zihin rahatlatan bir hareketmiş.’’ Tıklatmaya devam ederken, büyülü bir biçimde daha rahat bir şekilde düşünebilir olmuştu. Ardından anlamıştı, bu vuruşlar kişinin kafasındaki kara bulutları dağıtabiliyordu.
Ardından bir bilginin yazdığı bir yazı aklına geldi. Bu kitabı Büyü Kütüphanesinde bulmuştu, tamamı özel sözlerle dolu olan bu kitap başta hiç çekici gelmemişti ve bırakmıştı. Fakat şimdi o söz zihninde bir güneş gibi ortaya çıkmıştı.
‘’Bir İmparator için parmak tıklama kara bulutları dağıtabilir; Bir yardımcı içinse bu tıklama işkence gibi gelir.’’
Etraftaki insanların garip bakışları ve sessizliği, ona bir şey söylemeyeceklerini gösteriyordu. Bu yüzden bu sözü denemeye karar verdi.
Tak Tak Tak
Erthyo bunu düşünürken 4 Lider, Bir ve İki, Yardımcı Liderler ve Ceko odaya girdi. Uşak ve Hizmetçilerin aksine yüzleri durgun bir deniz yüzü gibi hiçbir şey belirtmiyordu.
Onlar yıllarca savaşmış, deneyimli kişilerdi. Bir sıkıntısını dışarı vurmamaları çok kolaydı.
Bütün Liderler ve Ceko Erthyo’nun önünde eğildi.
‘’Lordumuzu Selamlarız’’
Erthyo elini salladı ve onlara kalkmalarını işaret etti.
Ateş babasının yanından ayrıldı ve Erthyo’nun yanına geçti. Ona şu ana kadar olan raporları bildirdi.
Şehrin sıkıntılarını, Güvenlik sorunlarını, Tarımla ilgili bilgiler… Kısacası Şehirdeki artıları ve eksileri söylemeye başladı. Bütün söylemesi gerekenleri söyleyince de geri çekildi.
Erthyo ise hayal kırıklığına uğramıştı. Kendisi ile garip bir ilişkisi olan bu kızın ona bir şeyler söyleyeceğini düşünmüştü fakat o da ağzını açmamıştı.
‘’O zaman biz gide-‘’
Odadaki herkes ayağa kalkıp gitmek isterken bir ses odayı doldurdu.
Tık
Tüm Liderler durdu ve Erthyo’ya bakmaya başladılar. Erthyo normal bir yüzle onlara bakıyordu, hatta gülümsüyordu fakat eli yavaşça kolluğa vurmaya başladı.
Tık, Tık, Tık
Tık, Tık, Tık, Tık
Bu bir test gibiydi, kimse ne bir şey söylemeye cüret edebiliyor ne de hareket edebiliyordu. Zaman donmuş gibi herkes Erthyo’ya bakıyordu. Ateş bile Erthyo’nun eline bakıyordu.
Ölümlerine karar verecek bir terazinin gıcırtı sesi gibi bu tık sesi onların zihnine giriyor ve onlara hareket etmemelerini ve ses çıkarmamalarını söylüyordu.
Tık, Tık, Tık, Tık, Tık
Bu tıklamalar bir süre sonra etkili olmuştu, bir taşa düşen su damlaları gibi zihinlerini sakinleştirmiş Yardımcı Liderler ve Ateş gibi fazla deneyimi olmayan kişiler tedirginlik belirtisi göstermeye başladı.
Tık, Tık
Bu tıklamalar devam ettikçe sakin olan 4 Lider ve Bir, İki’de garip ifadeler yapmaya başladı. Nasıl olduğunu bilmiyorlardı fakat Erthyo’nun Şeytan Lordu havası ve bu tıklamalar yavaşça zihinlerine girmiş ve duvarlarını yıkmaya başlamış gibiydi. Şu an o durgun zihinleri bozuluyordu.
Bu devam ettikçe bazı Liderler soğuk terler dökmeye başladı. Sonunda biri dayanamadı ve konuştu.
‘’Lordum… Lordum bizden ne istiyor?’’
Bu kişi Maliyeyi Kontrol eden Yardımcı Liderdi, Pembe Alevlerden saçı olan bir adamdı, ince bir vücudu vardı, gözleri ise bir okyanus gibi derindi. Üstüne giydiği giysiler ise saçlarındaki renkler ile uyuşmayan renklerdendi.
Erthyo adama baktı ve bir şey söylemedi. Diğerlerinin de zihnini kırmak için kolluğa vurmaya devam etti. Ayrıca bunu yaptıkça zihnindeki kara bulutlar dağılmış ve daha iyi düşünmeye başlamıştı.
Bu sessiz işkence devam ederken sırayla herkes sınırına gelmişti. Erthyo’ya memnun olmadığı şeyi soruyorlar ve cevap almaya çalışıyorlardı ancak Erthyo ağzını bile açmadı.
En sonunda 4 Liderde dayanamadı ve dizlerinin üzerine çökerek sordular.
‘’Lordum sizi memnun etmeyen bir şey mi yaptık? Sorun nedir?’’
‘’Eğer bir şey yaptıysak bizi cezalandırın. Yeter ki…’’
‘’Yeter ki sessiz kalmayın.’’
Erthyo cevap vermedi, bunun yerine bir soru sordu.
‘’Hiori nerde? Şu ana kadar gelmesi gerekiyordu?’’
Tüm Liderler omurgalarında ki soğuk havayı hissetti. Çünkü Erthyo bunu söylediği anda sesi o kadar soğumuş ve kana susamışlık yaymıştı ki Mutlak Sıfır etkiliymiş gibi hissetmişlerdi.
‘’Lordum… Bu…’’
‘’Size başka bir şey söyleyin demedim. Hiori nerde dedim?’’
Bunları söylerken sessiz işkence yapmaya devam ediyordu. Ancak kimse cevap vermiyordu.
‘’Demek cevap vermeyeceksiniz. O zaman biraz otorite kurmam gerekiyor.’’ Erthyo havaya tıkladı.
Vhoşşşş!
Kutsal Alevlerın altın rengi odayı doldurdu. Kutsal Alevler şekillendi ve bir kırbaç haline geldi.
‘’Sırtınızı dönün. Ateş sende git ve onların yanına geç.’’
Ateş dişlerini sıktı ve yanlarına gitti. Aynı anda giysisini indirdi ve sırtını açtı, kar beyazı teni ortaya çıkmıştı.
‘’Size şunu söyleyeyim. Benim merhamet edeceğimi ya da bir süre sonra duracağımı zannetmeyin. Hiori benim kadınım ve sorun kadınımsa hiç kimseye acımam.’’ İnat Enerjisi ile kırbacı güçlendirdi. Kutsal Alevler turuncu enerji ile sarındı, ardından alevler bu enerjiyi emdi ve güçlerini arttırdı. Ayrıca Erthyo kırbaca dikenlerde eklemişti.
‘’Her cevap vermediğiniz soru başına bir kırbaç yiyeceksiniz.’’ Yere çömelmiş Liderlerin sırtına bakarak konuştu, ileri doğru yürüdü ve gruba 10 adım kala durdu.
‘’Hiori Nerede ?’’
Sessizlik. Mutlak Sessizlik odayı doldurmuştu.
ŞAK! Puçi!!!!
AHHHHH!!
Kırbaç hareketlendi. Havayı kesen kırbaç grubun sırtında patladı aynı zamanda kırbaçtaki dikenler sırtlarındaki etleri sökmüş ve çıkarmıştı. Kutsal Alevlerle beraber o kadar acı vericiydi ki savaş alanlarında yer almış grup bağırmadan duramamışlardı. Yıllarca lanetlerden dolayı acı çekmiş Kioz bile bu acıya karşı dudaklarını ısırarak iniltisini bastırabilmişti.
‘’Sorunu çözemeyecek kadar güçsüz olduğumu mu düşünüyorsunuz ?’’
Sessizlik.
ŞAK! AHHHHH!!
‘’Lordunuz gözünüzde küçük mü?’’
Sessizlik.
Şak!!!
Onlara yeterince zaman vermişti, hatta buraya geldikten sonra onları ziyaret etmeme sebebi de buydu. Bir karara varmaları gerekiyordu, ona sorunu söyleyecekler mi söylemeyecekler mi?
Kendisini rahatsız etmemek, üzülmesini istememek gibi şeyler bahaneydi. Bu aslında güvensizlikten ve otoritesizlikten geliyordu. Kendi gücünü onlara yeterince gösterememiş ayrıca otoritesini kuramamıştı.
Bir İmparator ödülü de ceza ile aynı kefeye koymalıydı. Zamanı geldiğinde ödül, zamanı geldiğinde ceza vererek otoriteyi kurmalı ve etrafındakileri hizaya getirmeliydi.
Ancak bunların yaptığı sınırı geçmişti. Sıkıntı Hiori ile ilgiliydi ve direkt kendisinin çözmesi gereken bir sıkıntıydı ancak bu kişiler ağızlarını bile açmayarak ona karşı geliyorlar ve yüzüne tokat atıyorlardı.
‘’Size güvendim, tek şansım siz olsanız bile size güvenmeyi seçtim ve tüm şehrimi size bıraktım. Hiçbir başarıyı kendime almadım ve bu başarılardan dolayı popülerleşmenize izin verdim. Fakat şehirde tek bir sıkıntıyı bile bilemeyecek kadar düştüğümü hiç düşünmemiştim. Demek ki bu yaptığım bir hataymış.’’
Kırbaç saldırılarından bile daha ağır olan sözler bu kişilerin zihinsel bariyerlerini kırmaya devam etti. Kendilerine güvenen Erthyo’nun güvenini yıkmak, çektikleri acıdan kat kat daha acı vericiydi.
O sırada fark etmişlerdi, Erthyo’nun bu bilgiyi almak için ne kadar sabrettiğini fark etmişlerdi. Uşağın kendilerine geldikten sonra buraya gelmeleri 1 saati bulmuştu, Erthyo ise bu bilgiyi bilmesine rağmen öğrenmek için 1 saat boyunca sabretmişti ancak onlar buna rağmen söylememişlerdi.
Sonunda Ateşin son bariyeri de kırıldı. Gözlerinden yaşlar gelirken konuştu.
‘’Lordum isterseniz vurmaya devam edin fakat lütfen bana karşı olan güveninizi kaybetmeyin. Ben-Ben sadece size bir sıkıntı çıkmaması için sessiz kaldım. Yani Lütfen bana güvenmeye devam edin.’’
Erthyo’nun eli havada kaldı. Daha fazla vurmadı fakat onlara soğuk gözle bakmaya devam etti.
‘’Tek bir sorunla bile yüzleşmeden benim Lordunuz olmamı nasıl bekliyorsunuz ?’’
‘’Lordumuzun bize bir şans daha vermesi için yalvarırız.’’ Tek bir ses şeklinde bağırdılar. Kendilerini sonsuz ölümden ve aşağılanmadan kurtaran Erthyo’ydu. Bu yaptıklarının onu ne kadar aşağıladığını yeni anlıyorlardı.
‘’O zaman tekrar başlıyorum.’’ Erthyo Kutsal Alevden oluşmuş kırbacı dağıttı ve tahta yürüdü, oturunca gruba baktı ve konuştu.’’ Sorun Ne?’’
Kan ve Et havuzunun üstünde duran grup kalktı, yeni kıyafetler giydiler fakat yaraları iyileştirmeye cüret edemediler.
Alev bir adım öne çıktı ve konuştu.
‘’Lordum en baştan başlamak isterim. Yeni Saray bittiğinde şehirde başka bir sorunumuz kalmamıştı, güvenlik iyi gidiyordu, gruplarda hiçbir aykırı hareket kalmamıştı ve şehirdeki herkes iyi bir hayat yaşıyordu. Bizde bu dünyayı araştırmaya karar verdik. Birkaç birliğimizi ve maceracımızı dışarı yolladık ve bu topraklarda gördükleri şeyleri rapor etmelerini istedik. Bayan Hiori ve Bayan Alex kendi maceracı grupları ile bu toprakları aramak istediler, o kadar ısrar ettiler ki bir süre sonra kabul etmek zorunda kaldık.’’
‘’Bayan Hiori ve Alex dışarı çıktıktan birkaç gün sonra bir Mesaj Kuşu gönderdiler. Bu kuşla gelen mektupta, bir Krallık bulduklarını yazıyordu. Bu Krallık bütün ırkların özgürce dolaşabileceği bir krallıkmış bu yüzden Bayan Hiori ve Alex burayı bildirdikten sonra içeri girmişler.’’
‘’İlk günde bir sıkıntı yokmuş fakat 2. günde büyük bir sıkıntı baş göstermiş, Krallığın 4.Prensi At Prens Hiori ve Alexi kadını yapmak istemiş, ilk görüşte onlara âşık olmuş ancak İki Bayan bunu anında reddetmişler. Krallıkta kaldıkları gün boyunca duydukları sözlerden, bu prensin şehvet hastası olduğunu ve 165 kadını olduğunu söyleniyormuş, çoğu güzel kızı kirletmiş bile. Bayan Hiori ve Alex ise ondan iğrendiklerinden dolayı onla daha fazla konuşmamış ve şehri gezmeye devam etmişler.’’
‘’Ancak At Prens bunla kalmamış.’’
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..