Erthyo manasını geri çektiğini görünce, nilüferi büyütmeye devam etmedi. Elementsel Lung çarkının, Altın Ejderhanın en güçlü saldırısı olduğunu biliyordu. Eğer özgürce mana kullanabilseydi kendi yeteneğini yok edebilirdi.
Fakat yeteneği destekleyecek manası yoktu.
Savaş çıkmaza girmişti. Hiç kimse diğer saldırıyı yapmıyordu.
Aslında Erthyo Ejderhalarla savaşmak istemiyordu. Çünkü onlarla yakında müttefik olacaktı ve büyük bir savaşa gireceklerdi. Bu yüzden onlara zarar vermekten kaçınıyordu.
Ancak Ejderhalar gözlerine bakıyordu, onlarla savaşmadan buradan çıkmasının yolu yoktu. Bir açıklık yakalayıp, buradan kurtulmalıydı.
Bunları düşünürken Erthyo’nun gözüne iki şey takıldı.
Ejderhaların gardları sonuna kadar alınmıştı. Ruhlarıyla da Erthyo’ya odaklanmışlar, her hareketini izliyorlardı.
Ve bu yüzden bariyerin bir daha çatlayacağını fark etmemiştiler. Bariyere gelen saldırılar kırıklar oluşmasına neden olmuştu. Bir saldırı sonra önemli bir kırılma gerçekleşecekti.
Erthyo hızlıca aklından bir plan yaptı.
Kırık giderek büyüdü, her saniye birkaç milimetre daha büyüyordu. Kırıcı noktaya gelmesine çok az vardı. Bu kırıcı noktaya gelince, bariyerde kritik bir duruma girecekti.
Ne kadar istemese de bu kritik zaman Erthyo için çok önemliydi.
Crack!
Geldi!
Erthyo’ya odaklanan Ejderhalar bu sesi duyunca telaşlandı. Akıllarına getirmek bile istemedikleri bir sahne zihinlerinde dönüp duruyordu.
‘’Olamaz… K-Kırılmadı değil mi?’’ En telaşlısı Altın Ejderha idi. Hiç düşünmeden arkasını döndü ve bariyere baktı.
Bariyerde büyük bir kırık vardı ve bu kırık birkaç kola ayrılıyordu.
Erthyo bütün Ejderhaların telaş yaptığını görünce boyutsal yüzüğünden mor bir kılıç çıkardı. Bu kılıç Cehennem Kılıcı gibi Uzun Kılıç kategorisine girmiyordu. Bu Rapier’di.
Ve bu Rapier, Katana ile aynı kategoriye giriyordu. İnce uzun bir kılıçtı.
‘’Üzgünüm, kendini feda etmen gerekiyor.’’
Boyut Kesen Sonik Kesiş: 4. Kesiş-Rüzgar Kılıç+ 3. Kesiş: Sonik Kesiş
Rüzgâr Erthyo’nun elindeki mor Rapier’e toplanmaya başladı. Boyutu giderek uzadı ve 10 metreye kadar büyüdü.
Kılıç havayı keserek dolunay şeklinde 6 Ejderhayı kesti.
Ejderhalar bariyere odaklandıklarından dolayı böyle bir saldırı beklemiyorlardı. Saldırının yapıldığı kılıca baktıklarında mor rengi gördüler ve telaşlandılar.
‘’Yine aynı saldırı, Kendinizi koruyun.’’ Altın Ejderha kükredi ve etrafına altın alevlerden oluşmuş bir bariyer oluşturdu.
Kozmik Latte garip bir renkti. Aslında çok değişken bir renkti, morda olabilirdi, kahverengi ya da daha birçok renk tonu. Erthyo’nun bu savaşta kullandığı renk mordu.
Bu yüzden mor rengi görünce Ejderhalar anında kendilerini korudular.
Dünyalar Atlayan Adım: Yıldırımla Bir
Erthyo bu fırsatı kaçırmadı. İnat Enerjisini ayaklarına aktardı ve ileri atıldı. Rapier çoktan kırıldığı için elleri boştu.
Gümbür!!
Hızı ilk ulaştığından daha fazlaydı.
Altın Ejderhanın altından geçerek Mızrağa doğru atıldı.
Bu sırada Altın Lung Ejderhası’da saldırıyı karşılamıştı. Nilüferin aksine bu saldırı kalkanına hiç zarar verememişti.
‘’Bu aura… Öncekiyle aynı değil!! Kandırıldık!! Arrğhhh!’’ Altın Ejderha kandırıldığını anladığı anda arkasını dönerek Erthyo’ya hücum etti.
Erthyo hızını arttırdı. Eğer bu hızla devam ederse mızrağa ulaşması an meselesiydi.
Crack!!
Aynı anda bariyerin önünde bir kırık belirdi. Bu kırık tek kişinin geçebileceği kadar büyüktü.
‘’Sonunda!’’ Mingu kükredi ve ileri atlayarak bariyerden girdi. Saatlerdir bariyere saldırıyordu ve yeni mızrağı ele geçirme hayaliyle yanıp tutuşuyordu.
Erthyo’yu ise pek takmamıştı. Nasıl bariyere girdiğini bilmiyordu fakat kendisinden hızlı olduğunu düşünmüyordu. Eğer tüm hızını kullanırsa ondan hızlı olabilirdi.
Haklıydı da.
İçeri girdiği anda ayaklarının altında kara yıldırımlar çakmaya başladı. Yıldırımların içinde ise ruhlar feryat ediyordu.
Bunlardan sonra hızı o kadar artmıştı ki, Erthyo’nun başta geçtiği mesafenin yarısını anında geçmişti.
‘’Çok hızlı.’’ Erthyo’nun bile bu hızla dili tutulmuştu. Göz kırpma süresinde yarısını geçmişti. Eğer iki defa daha olursa bu, mızrağa ulaşacaktı.
Bir şey yapmalıydı. Ancak ne yapabileceğini bilmiyordu. İnat enerjisini ne kadar aktarırsa aktarsın hızı daha fazla artmayacaktı. Sadece bu hızını koruyacaktı.
Bunun dışında hiç hız yeteneği ya da hız arttırıcı bir yeteneği yoktu. Rüzgâr elementini kullansa bile hızı en fazla %5 arttıracaktı. Bu Mingu’yu geçmek için yeterli değildi.
‘’5.Adım. Eğer 5. adımı atabilirsem. Hızım onun en az 2 katı kadar artıracak fakat onun için ışık elementi gerekiyor.’’
Dünyalar Atlayan Adım toplam 10 adımı vardı. İlk 4’ü yıldırım, son 5’i ışık elementi üzerine yoğunlaşıyordu. 5. Adım ise bu iki elementin birleşimiydi. 11.Adım ise Dünyalar Arasında tek adımla seyahat etmeni sağlıyordu. Ancak son 6 adım Erthyo’nun anılarında yoktu.
Erthyo mana ile uğraşmaya başladığından beri ışık elementine yatkınlığı olmamıştı. Şeytana dönüştüğünde ise bu ihtimal daha da düşmüştü. İmkânsıza yakındı.
‘’İmkânsız olmadığı sürece her şeyi yapabilirim. Hayır! Yapacağım.’’ Erthyo derinlerdeki Kutsal Alevleri düşündü.
Kutsal Alevler Cennet elementi ve Işık elementinin birleşimi ile oluşmuş alevlerdi. Eğer onu katalizör olarak kullanırsa belki de 5. adımı atabilirdi.
Hızlı olmalıydı. Mingu çoktan kendini geçmiş, Mızrakla arasında 30 metre bırakmıştı.
Kutsal Alevleri ayaklarına götürdü ve 6.adıma uygun bir şekilde döndürdü.
Alevler nazik bir biçimde kaslarını okşuyor ve gittiği yerdeki kasları rahatlatıyordu. Yıldırım elementi Kutsal Alevlerle karşılaşınca önce direnç göstermişti.
Fakat Dünyalar Atlayan Adım yeteneği yüzünden ikisinin arasında aşinalık hissi vardı. Anlık dirençten sonra Alevleri kabul etmişti.
5.Adım: Yıldırım Işıkla Yan Yana.
Alevlerin içindeki Cennet elementi geri çekildi ve sahneyi ışık elementine bıraktı. Işık elementi başa geçince alevler sönme noktasına kadar düştü fakat parlaklığı eskisinden bile fazlaydı.
Yıldırım Elementi’de arkadaşıyla yarışıyormuş gibi gür bir şekilde çakmaya başladı.
Bztttt!
Vhoşşş!!
Erthyo havaya bastı ve bir anda kayboldu. Bastığı havada ise şok dalgaları oluşmuştu.
Görüşü bulanıklaştı. Düzeldiği anda Mızrağın önüne gelmişti.
‘’N…Ne???????!!!’’ Mingu bile bu hızı beklemiyordu. Kendisi BüyükUsta-Orta seviyesindeydi. Görüşü bir ölümlünün hayallerinin ötesine çıkmıştı ve hiçbir detayı kaçırmazdı. Fotoğrafik bir hafızanın sınırındaydı.
Fakat az önce tek gördüğü şey, Erthyo’nun ayaklarındaki yıldırımın altın bir parlaklık alması. Ardından Mızrağın önünde belirmesiydi.
Artık mızrağa yetişemezdi. Tek yapabileceği bu durumda en mantıklı şeyi yapmaktı.
‘’Hey, Siz. Bu adamın ayak tekniği garip ve güçlü. Tek başıma ben bile onu yakalayamam. O kırıktan girin. Bana bu adamın çıkışını engellememde yardım edin. Eğer başarılı olursanız, onun tekniklerinin istediğinizi alabilirsiniz. Tek istediğim Mızrak.’’
Bilinmeliydi ki Mingu BüyükUsta-Orta seviyenin zirvesindeydi, Ustası ise BüyükBilge seviyesindeki Landı. Elinin altındaki teknikler onların düşünmeyeceği kadar güçlü ve derindi. Ancak o bile yetişemiyordu.
‘’Sen bile yetişemiyorsan bizim onu engellememizi nasıl beklersin?’’ Herkes böyle düşünüyordu fakat dışarı vurmaya cesaret edemediler.
Fakat yapabilecekleri bir şey yoktu. Eğer yardım etmezler ve Mingu’yu kışkırtırlarsa, yok edilen ilk ülke olabilirlerdi.
Wiar bu fırsattan yararlanmak istediği için önceliği aldı ve kırığa doğru sıçradı. Prensesler ve Kahramanlarda bunu görünce hızlıca kırıktan içeri girmeye başladılar.
Sıra Scarlett’a gelince zıplamadan önce arkasına döndü.
‘’Gelmeyeceğine emin misin?’’ Arkasında kararlı bir şekilde orada duran Elizabeth vardı.
‘’Evet! Sizin pis işlerinize karışıp, masum birini daha öldürmeyeceğim. Şeytanlarla asla anlaşma yapmayacağım!!’’ Elizabeth altın aurasını eline sardı ve sağına doğru yumruk attı.
Attığı yumruğun yörüngesinde bir şeytan vardı ve yumruk ile çarpışınca pestile döndü.
‘’Bildiğin gibi Erthyo’da bir şeytandı.’’ Scarlett arsızlık yapan çocuğunu avutmaya çalışan bir yetişkin gibi Elizabeth’e bakıyordu.
‘’Olabilir fakat kendisini kışkırtmayan kimseye zarar vermedi. Belki ileride Şeytanların safına katılacaktı fakat o anda masum birinden farklı değildi. Sizin tek yaptığınız onu öldürmek ve soymak. Şimdide aynısını yapıyorsunuz. Haydutlardan farkınız yok.’’ Elizabeth iğrenir gibi Scarlett’a baktıktan sonra daha fazla orada durmadı. Ellerini altın aura ile kapladıktan sonra sırtından bir haç alarak Şeytanlara saldırdı.
Scarlett’ın alnındaki damarlar çıksa da ağzını açmadı. Şu an önemli olan şey mızraktı.
‘’Seninle buradan çıktığımda hesaplaşacağım.’’
**
Erthyo Mingu’nun diğerlerini beklediğini görünce şeytanice gülümsedi.
‘’Hayatını kaybetmene sebep olacak bir hata yaptın.’
Başka bir şey düşünmeden tüm odağını mızrağına verdi.
Mızrak orada duruyordu. Bariyere girdiğinden beri tek yaptığı havada süzülmekti ve tek bir hareket bile etmemişti.
Ancak sadece durması bile bir imparatorun halkını izlemesi gibi bir hava yayıyordu.
Mızrak İmparator silahıydı. İmparatorlar savaşları önden yöneterek gelen düşmanları mızrak ile süpürür ve ordunun ivmesini korurdu. Mızrak bir İmparator gibiydi, güçlü bir düşmanla da savaşabilir, kitleleri yönetebilirdi.
Asla boyun eğmez, göğe karşı dimdik dururdu. Bir mızrak sadece hak eden kişide ise gerçek gücünü gösterebilirdi.
Kılıç yolu gibi Mızrağında yolu ve ustalığı vardı. Ancak Mızrak kılıçtan daha karmaşık ve zordu. Hayatını mızrakta ustalaşmaya vermiş kişiler vardı. Mingu ve ustası bunlardan ikisiydi.
Sadece istemekte yetmiyordu. Boyun eğmez bir kişilikte gerekiyordu.
‘’Şu ana kadar yeterince boyun eğdim. Artık bu mızrak kadar dik ve boyun eğmez olmalıyım. Sen bana aittin ve bana geri döneceksin. Seninle bir Anka gibi yeniden doğacağım.’’
Erthyo kararını verdiği anda elini uzattı ve Mızrağı tuttu.
Hiçbir engelle karşılaşmadan Mızrağı tutabilmişti.
‘’Sonunda geldin.''
Erthyo bu sesi duyunca güldü. Bu gülüş içinden gelen bir gülüştü.
‘’Düşmanlarımı kan denizlerinde boğmama yardım eder misin?’’ (Erthyo)
(Köye gideceğim için Salıya kadar bölüm gelmeyecektir. Herkese iyi bayramlar. Akraba ziyaretinizde sosyal mesafeye dikkat edin ve maske kullanın. <3 )
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..