Mızrak bir İmparator silahıydı. Kılıç kullanan İmparatorlarda vardı fakat geneli Mızrak kullanırdı. Çünkü mızrak silahların imparatoruydu.
Mızrak süpürür, deler, çapraz kesiş atar, ardışık saldırılar yapardı. Ancak bundan daha fazlası da vardı. Erthyo zincirden bunu öğrenmişti. Bu saldırıların dışında Mızrak savunur, saldırır, diğer silahları baskılar… Birçok kullanışı vardı.
Savunma olarak en bilineni, Hayat Kemeri ve Savunma Çarkıydı.
Hayat Kemeri, mızrağı yere paralele olarak göğsünün önünde tutarak savunmaya deniyordu. Çoğu saldırı bu şekilde engellenebilirdi, kişinin kol gücü yeterliyse rakibin saldırısını kendi yararına bile kullanabilirdi.
Savunma Çarkı ise Mızrağın önünde bir çember olacak şekilde döndürmekti. Kolay görünebilirdi ancak aslında çok zordu. Parmak kontrolü, mızrak kontrolü, zihni ikiye bölme gibi zor şeyler gerekliydi.
Ölümlüler bunu yapabilirdi fakat bir ustanın yaptığı ile aynı olmazdı. Zamanında nereye vuracağını bilmek, mızrağın üzerinde mutlak kontrol, beden üzerindeki kontrol ve ikiye böldüğün zihnin gerekli yerlerde devreye girmesi, böyle karmaşık şeyler gerekiyordu Savunma Çarkı için.
Bu kadar karmaşık bir şeyi Mingu bile yapamıyordu. Birkaç yıl sonra belki yapabilirdi.
Ayrıca Mızrak bükülse bile asla boyun eğmez, eski haline geri dönerdi. Bu yüzden sahibinin de böyle olması gerekiyordu. Bükülebilirdi ancak tekrar boyun eğmez dikliğe geri dönmeliydi.
Erthyo bunları aklına kazımıştı. Mızrak yolunda yepyeni şeyler öğrenmek ufkunu açmış. Bu savaşa daha da şevkle bakmaya başlamıştı.
Erthyo dirseğinden destek aldı ve ileri 5 kere sapladı.
Mingu yine aynı hareketi görünce küçümseyici bir şekilde güldü. Ancak sonrasında olan olay gülümsemesini durdurdu.
5 saldırı havada farklı yerlerden Mingu’nun farklı hayati bölgelerine saplanıyordu. Ancak yarı yolda bu 5 saldırı birleşmiş ve tek bir saldırı olmuştu.
Bu saldırı ise 5 saldırının birleşimi gücündeydi. Kalbine hedef alıyordu.
‘’Bu ne cüret!’’ Mingu kükredi. Elini salladığında kahverengi bir enerji göğsüne yerleşti ve orada 10 santimlik, gri, kahverengi bir tabaka oluştu.
‘’Madem bana saldırıyorsun. O zaman o saldırını engelleyip, kalbini parçalayacağım.’’ Mingu mızrağını kemik aleviyle kapladı ve ileri sapladı.
Erthyo bunu görünce tedirgin oldu fakat durmadı. Mızrak durmazdı, bir saldırı hayatını tehlikeye atmadığı sürece mızrak geri çekilmezdi.
Erthyo’da bunu bildiği için kalbinin yerini oynattı ve saldırıya devam etti.
Mızraklar tam yan yana geldiğinde 6 Renkli Mızrak hafifçe titredi.
Arğhhhh!
Bir Ejderha kükremesi ile mavi bir mızrak ucu, Mızraktan çıktı ve Mingu’nun mızrağına hücum etti.
Mingu bunu beklemediği için saldırısını zamanında çekemedi.
Ding! Bam!
Mavi Mızrak, Mingu’nun mızrağına çarparak onu itti. Erthyo bu fırsatı kullandı ve saldırısını devam ettirdi. Mızrak Mingu’nun göğsüne çarptığında onu 6 adım geri itti.
‘’Bu… Cidden bu kadar onayını kazandın mı?’’ Mavi mızraktan sonra 6 renkli mızrak 6 farklı renkte parlamaya başladı. Ejderha desenleri eski parlaklığına geri döndü. Mingu bunu görünce Erthyo’nun Mızrağın onayını aldığını anladı, bu kibirli Lung Ejderhaları sadece 6 renkli mızrağın onay verdiği kişiye yardım ederlerdi.
Onay aldığını anlayınca gözlerindeki parıltı daha da zalim oldu. Açgözlülük hissi ise daha da arttı.
‘’Onay kazanmış olman bir şey değiştirmez. Seni yenip, zihnini özümseyeceğim. Mızrakla nasıl bir bağın olduğunu öğrenip, kendim için kullanacağım.’’ Mingu bunu düşünürken mızrağını kaldırdı ve duruşa geçti.
Hızını arttırdı ve ileri defalarca sapladı. Her saplama farklı bir zalimlikteydi ve farklı derinlikleri vardı. Her saldırısında arkasında farklı bir şeytan beliriyordu.
‘’Hey İnsan! Özel falan olduğunu zannetme. Biz sadece emirleri takip ediyoruz.’’ Altın Ejderha titredi ve konuşmaya devam etti.’’ Ayrıca kaybedeyim deme. Onun seni seçmesinin bir nedeni var, sakın onu yüz üstü bırakma’’
Erthyo bu 6 Ejderhanın Mızrakla ne tür bir ilişkisi olduğunu bilmiyordu fakat onların 6 Renkli Mızrağın seçtiği kişiye itaat edeceğini biliyordu.
Önceki saldırılarını da hiç kafaya takmadı. Her önüne geleni Mızrağa yaklaştırmazlardı. Eğer böyle olsaydı, belki de çok önceden birileri tarafından ele geçirilmiş olurlardı.
Erthyo kafasını salladı ve mızrağı iki eliyle tuttu.
Ding! Ding! Ding! Ding! Ding!
Erthyo tüm saldırıları atlattı. Arada kendisi de saldırıyordu.
Her bir saldırıda mızrak sanatı daha da pürüzsüz, temeli daha da sağlam oluyordu. Mızrak sanatında ilerleme bile kaydetmişti.
İkili savaşırken Wiar, mana yoluyla diğerlerine bir şeyler söyledi ve manasını bir büyü yapmak için harcamaya başladı.
Mingu’dan güçsüz olabilirdi fakat onda Mingu’da olmayan birkaç şey vardı. Ayrıca manası ondan daha saf ve fazlaydı. Bu yüzden saldırıları daha güçlü olacaktı.
Şu an Erthyo savaşa odaklanmıştı, ona saldırmak için en doğru zaman şimdiydi. Eğer gecikirlerse bir daha bu şansı bulamazlardı.
Erthyo onların zaten bir saldırı yapmaya hazırlandığını biliyordu. Zaten 30 dakikadır savaşıyorlardı ve büyüleri son raddeye gelmek üzereydi.
‘’Mingu’dan alabileceğim her şeyi almak üzereyim, hiçbir bilgiyi geride bırakmak istemiyorum. Bu fırsat bir daha karşıma gelmeyebilir. Hakikatin Gözü Açıl!’’
Erthyo bunları düşündüğünde gözleri altın rengine döndü. Gözlerindeki derinlik ise daha da arttı, sonsuz bir altın alev boşluğu gibi gözüküyordu.
Gözü açtığında son bilgi birikimi de kafasına girdi.
‘’Demek buymuş. Devamlı saldırılarda mızrakların arasındaki gücü eşit tutmak ana saldırıdaki gücü arttırabilir…’’
Erthyo’nun bu bilgileri özümsemesi için zamana ihtiyacı vardı ancak bu savaşta en azından mızrak sanatını geliştirip, sağlamlaştırabilirdi.
Ding! Vhoşş!!
Erthyo saldırıyı karşıladı ve süpürme saldırısı ile Mingu’nun mızrağını itti. Durmadı ve mızrağı defalarca sapladı.
Saplamalar ilerlerken Erthyo’nun %100 gücünü içeriyordu. Saldırılar yarı yolda birleşti ve tek bir saldırı haline geldi.
Mızrak tüm saldırıların gücünü içinde bulunduruyordu. Etraftaki mana bu saldırının gücüne dayanamıyormuş gibi titremeye başladı. Uzay mızrak saldırısı yüzünden kesildi.
Mingu bu saldırının çok güçlü olduğunu gördü ve göğsündeki zırha mana aktardı.
Bu saldırının Erthyo’nun en güçlü saldırısı olduğunu düşünüyordu. Zaten bu zamana kadar dayanması bile Mingu’nun onu övmesi için yeterliydi ancak yolun sonuna gelmişti.
Bunu düşünürken mızrağını çaprazladı ve saldırıyı karşıladı.
Ding! BAM!!
Yüzündeki gülümseme bir anda dondu. Şu an kendi kibrine küfrediyordu. Hızlıca göğsündeki toprak deriye mana aktardı fakat çok gecikmişti.
Puuu!!!
Ağzından kan çıkarak geri uçmaya başladı. Ağır yaralanmamıştı fakat yine de yaralanmıştı.
‘’ Bu nasıl olabilir! O kadar düşük bir seviyede beni nasıl yenebilir!! İmkânsız, kesinlikle imkânsız. Onu küçümsedim ve %100 saldırısını yedim, şu an çok kötü bir durumda olmalı. Evet, Böyle olmalı!’’
Kendini böyle avutsa bile hâlâ yerdeydi, Erthyo’nun yüzünü görmüyordu, eğer görseydi belki de tekrar kan kusardı. Erthyo’nun suratında büyük bir gülümseme vardı. Son mızrak saldırısı ile bazı şeyler anlamış ve bunu mızrağa dökmüştü. Bunda başarılı olup, Mingu’ya bu kadar zarar vermesi ise onu daha da mutlu etmişti.
Mingu’nun düşündüğü şeyse… Onun yakınından bile geçemezdi, Şu an zirve formundaydı ve diğerlerine saldırmak için can atıyordu.
‘’İlk inisiyatifi benim almam gerek, eğer saldırı ivmesini onlara verirsem art arda gelen saldırılar beni bitirir.’ Erthyo hızlıca etrafına baktı ve bir zayıflık buldu.
Bir yıldız, Ateş, Su, Toprak, Işık ve Metal elementlerinden oluşurdu. Diğer elementler ise ekstra katkı sağlar, daha da güçlendirirdi ve Altı Köşeli Mühür Yıldızı formasyonu bu 6 elementi ana element diğer elementleri ise yardımcı element olarak alarak 3 kadın, 3 erkek ile yapılan bir mühür formasyonuydu.
Fakat Işık ile Karanlık aynı yerde bulunamazdı, Ateş ve Yıldırımda böyleydi.
Işık ve Karanlık birbirinin karşıtıydı, Ateş ve Yıldırım ise güç peşinde koşan elementler oldukları için aynı ortamda bulunduklarında genelde çok yüksek bir yıkıma sahip olurlardı.
Formasyonda, Scarllet’in arkasındaki Kahraman ve Wiar’ın arkasındaki kahraman ise bu prensibe karşı geliyorlardı.
Bir kahraman illaki Karanlık Elemente sahip olamaz diye bir şey yoktu. Biraz zordu fakat mümkün olabilirdi.
Scarlett’in arkasındaki kahraman ise karanlık elementi formasyona aktarıyordu, bu da formasyonda dengesizlik ortaya çıkarıyordu.
Wiar’ın arkasındaki kahraman ise daha kötü durumdaydı. İçe aktardığı Yıldırım Elementli mana yüzünden formasyonun içindeki Ateş elementi kendine saldırmaya başlamıştı. Bu yüzden zor bir durumda kalmıştı. Manasını ne kadar geri çekmek istese de, eğer bunu yaparsa Erthyo’nun bir açıklık bulup kaçacağından korkuyordu. Dişlerini sıkıp, acıya dayanmaya ve manayı dikkatli bir şekilde akıtmaya karar verdi.
Erthyo şeytanice güldü ve onlara doğru hücum etti.
Yıldırım Işıkla Yan Yana
Erthyo’nun ayağı sarı bir yıldırım ile kapladı ve hızı bir anda arttı.
Mızrağını yere paralel hale getirdi ve ileri doğru sapladı. Mızrağın ucuna Mızrak Niyetini aktardı.
Wiar Erthyo’nun üzerine gelince önce telaş oldu. Ancak hızlıca kendini sakinleştirdi, özellikle dışarı mana sızmaması için uğraşmıştı. Erthyo’nun onun güçlü bir büyü kullandığını bilmesinin bir yolu yoktu. Muhtemelen kaçmak istiyordu.
Bu daha da imkânsızdı. Formasyon kurulduğunda, uzay çarpıtılmıştı ve tüm kaçışlar kapanmıştı. Kaçmasının imkânı yoktu.
‘’Muhtemelen kaçabileceğini zannediyor. Neredeyse büyülerimiz bitmek üzere, duvara toslamasına izin vereceğim. Ardından büyümü üstüne göndereceğim.’’ Bunları düşünürken diğerlerine bir mana iletisi gönderdi.
‘’Kaçmaya çalışıyor! Duvara tosladığında büyülerinizi üstüne yollayın.’’
‘’Tamam!’’ Hep bir ağızdan cevap verdiler.
Scarlett’da aynı şeyi düşündüğü için soğukça güldü ve Wiar’a kafa salladı. Ardından büyüyü yapmaya devam etti.
Erthyo bir saniye içinde ikilinin arkasına ulaşmıştı.
Erthyo süpürme hareketi yaptı ve Kahraman saldırdı.
Kahraman zaten zor bir durumdaydı, Işık ve Karanlık manalarını dengelemeye çalışıyordu. Bu yüzden Erthyo’nun saldırısına cevap veremedi.
Crack!
Üstündeki altın, mavi zırh kırıldı. Kemikleri de bundan nasibini almıştı. Mızrakla beraber süpürüldü ve Ateş ve Yıldırım manasını kontrol etmeye çalışan adamın üstüne doğru uçtu.
Erthyo Cehennem Kılıcını çağırdı. İçine tüm elementlerini aktardı, kozmik latte enerjisi üstünde belirdi.
Evren’in Kılıcı- Kara Delik Kesiği.
Mor renkli kozmik latte tohumu, zifiri karanlığa döndü. Işık bile kılıca çekildi ve onun gücünü artırmak için bir araç oldu.
Erthyo kılıcı hızlıca salladı. Karanlık kılıç niyeti havada süzüldü ve uçan Kahramanın arkasından takip etmeye başladı.
‘’Dikka-‘’ Kahraman bunu görünce Erthyo’nun niyetini anladı. O kaçmaya çalışmıyordu, formasyondaki iki dengesizliği yok ederek, diğerlerine zarar vermeye çalışıyordu. Ancak bunu anlamak için çok geç kalmıştı.
Shing!! Pu çi!!
Kara Delik kahramanı ikiye kesti. Orada durmadan yoluna devam etti fakat kahramanın cesedi havada süzülerek kılıç kesiğine gitti ve onun içine çekildi.
Yıldırım Elementli kahramanda bu saldırıyı fark etti. Dişlerini sıktı ve bir ağız kan özünü zırhına kustu.
Zırhın üzerine kazınmış altın para kesesi harekete geçti. Altınlar yok oldu ve para kesesinin ucu açıldı. Kese kılıcı tamamen engelleyen bir bez duvara dönüştü.
Ancak bir bez nasıl kara deliği engelleyebilirdi. Kahramanın gücü ise BüyükUsta-Orta seviye sınırında olsa da gücünün çoğunu formasyona aktarıyordu. Bu zırhı destekleyebilecek sadece kan özünden gelen enerji vardı.
Crack!
Kara Delik Kesiği bir saniye engellendikten sonra bezi ikiye böldü ve yoluna devam etti.
Kahraman bunu görünce gözleri pinpon topunun gireceği kadar açıldı.
‘’Ya-‘’ Sözünü tamamlayamadan Kara Delik kılıç kesiği boynunu bedeninden kopardı.
BOOOOMMMM!!
Boynu bedeninden koptuğunda Kara Delik burada durmadı. Formasyonun içindeki elementlere saldırarak Ateş ve Yıldırımın kavgasını daha da kızıştırdı, hatta onların bir kısmını içine çekti.
Bu ise bir aslanın taş**ğına vurmak gibi bir etki yapmıştı. İki elementin arasındaki ince ip kopmuş formasyon çökmüş, büyük bir patlama oluşmuştu.
Wiar büyüsünü bitirmişti, tam ağzını açıp son sözü söyleyecek iken patlama tarafından yutuldu ve bariyerin duvarına doğru uçtu.
Prensesler ve Kahramanlar ise bir ağız dolusu kan kustu. Bu kanların içinde kaotik, Ateş ve yıldırım elementi vardı.
Saldırıları ise bundan dolayı dağılmıştı. Saldırıları zorla bozmanın geri tepmesi ile bir yara daha almışlardı.
Erthyo bu fırsatı tepemezdi. Avına kilitlenen bir avcı gibi gözüne Scarlett’ı kestirdi ve ileri hücum etti.
Artık hiçbir şeyini geri tutamazdı. Onları burada öldürmek zorundaydı yoksa ileride sevdikleri çok acı çekecekti. Belki de bir şekilde yerini bulacaklar ve ona rahat günyüzü göstermeyeceklerdi.
İnat gücünü mızrağına aktardı, ayaklarındaki yıldırımda bile turuncu lekeler vardı.
İblis Alevleri ve Ölüm Alevleri karıştı ve mızrağın ucunda belirdi. Görünmez Mızrak niyeti bu alevleri kapladı ve güçlendirdi.
Scarlett Erthyo’nun üstüne geldiğini görünce şiddetlice kükredi ve depolama yüzüğünden bir kılıç çıkardı.
Bu kılıç bir Prensesin kullanacağı ince, hafif ya da yumuşak kılıçlardan değildi. Binlerce kiloya sahip bir ağır kılıçtı. Narin bir Prensesin kolları bunu tutunca bükülmesi gerekirdi ancak Scarlett hiç zorlanmadan kılıcı tutmuştu.
‘’Kızlar bu piçi öldürmekte bana yardım edin!!’’
‘’Tamam!’’
Kızlar bağırdıktan sonra herkes farklı bir silah çıkardı. Tina ağır bir çekiç çıkardı, çekicin ucu kafasının iki katıydı ve alev desenleri her tarafını kaplamıştı, Francesca bir mühür çıkardı, bu mühürde devasa, beyaz bir ay vardı ve etrafına eski dilde yazılar yazılmıştı, Diana ise bir abaküs çıkardı.
Abaküsün her taşı farklı bir materyalden yapılmıştı. Ateş Taşı, Su demiri, Rüzgâr Odunu, Toprak Kökü… Hepsinde farklı bir materyal vardı.
Kahramanlar ise kılıç ve kendi silahlarını çıkararak güçlerini ve baskılarını yaydılar.
Erthyo bunu görünce dövüşçü ruhu alev aldı. Soylarından gelen ilkel savaşçı içgüdüleri ise dövüşçü ruhunun alevlerini körükledi.
Mızrağını dik bir şekilde gruba sapladı. Bu iki tarafı bağlayan bir halat gibiydi.
Tüm Alevleri birleştirdi ve ucuna aktardı. Mızrak Niyetini bu alevleri bastırmak için değil, onların gücünü artırmak için kullandı. Onları baskılamaya ihtiyacı yoktu. Tek ihtiyacı olan şey yıkıcı güçtü.
‘’Hava Şoku!!’’ Mızrağın ucundaki hava sıkıştı ve titremeye başladı. Geçtiği tüm yerlerdeki havayı titretiyor ve ileri itiyordu. Bu şekilde havayı kendi saldırısı olarak kullanacaktı.
Ruhunu titretti ve farklı bir açıdan saldırdı. Bu Ruhsal Baskıydı ve direkt ruh dünyalarına saldırıyorlardı.
İnat Enerjisin Ayaklarına aktardı ve Dünyalar Atlayan Adımın 5.adımının ulaşabileceği maksimum hıza ulaştı.
Anında grubun önünde belirdi ve ileri sapladı.
Grup baskıyı hissedince kendi saldırılarını yaptılar. Ayrıca arkalarında, kanat, pençe gibi şeyler belirdi ve üstlerini sardı.
Scarlett’in elleri çoktan Ejderha pençelerine dönüşmüştü, gözleri ise bir kertenkele gibi olmuştu. Kükredi ve ağır kılıcı ileri salladı.
BOOOMMMMMMM!!!!!!
(: p)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..